Av. Güneş GürselerBaro başkanlarımız Anayasa’nın verdiği görevi yerine getirerek Anayasa Mahkemesi’ne “bir serbest avukat” üye seçecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önerilecek üç adayı 7.10.2010 Perşembe günü belirlediler.Seçilen üç meslektaşımızı kutluyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yapacağı elemede bol şans diliyorum.İlk kez yapılan ve bundan sonrası için emsal oluşturan aday belirleme işlemi ile ilgili bazı tespitlerimi sunmak istiyorum:Seçim baroların kongre dönemine rastladığı için önemli bölümü görevinin son günlerini yaşayan baro başkanları seçmen durumunda olmuştur.Türkiye Barolar Birliği, Avukatlık Yasası’nın Türkiye Barolar Birliği’nin görevlerini düzenleyen 110 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının “Baroları ilgilendiren konularda her baronun görüşünü öğrenip, ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun düşünce ve görüşünü belirtmek,” görevini yerine getirmemiş, kendisini sadece seçim işlemini gerçekleştirmekle sorumlu sayarak fiziki ortamı hazırlamakla yetinmiştir.Oysa, emsal oluşturacak uygulamalar başlatılabilir, seçim, baro başkanlarının aralarındaki dalgalanmalara ve etkileşimlere bırakılmaz, siyasi iktidar müdahalesi, bölgesel ve ideolojik birliktelik gölgesi düşürülmezdi. Tüm meslektaşlarımızı ve baroları ilgilendiren böylesine önemli bir konuda ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun benimseyebileceği bir sonucun ortaya çıkmasına katkı koyulması gerekirdi.Türkiye Barolar Birliği otuzaltı meslektaşımızı aday adayı olarak ilan etmiştir.İlan edilen ilk listede aday adaylarının dokuzu baro başkanı sıfatını taşımaktadır. Aday adayı baro başkanlarından dördü son aşamada adaylıktan çekilmiştir. Böylelikle beş kişi hem seçmen hem aday durumunda olmuştur. Bunlardan ikisi birincilik ve üçüncülüğü paylaşmış, Muş Barosu eski başkanı da ikinci olmuştur. Dört, beş ve altıncı sıralara da baro başkanlarımız yerleştirilmiştir. Baro başkanı olmayan aday adayı oniki meslektaşımıza hiç oy çıkmamış, yedi aday adayı birer, üç aday adayı da ikişer oy alabilmiştir.Baro başkanlarımız (Aksi görüştekilerin azınlıkta olduğunu bildiğim için ne yazık ki genelleme yapmak durumundayım.) kendileri dışında aday arayışında olmamışlardır.Halkoylaması sonrası kulislerde dillendirilen, siyasi iktidarın Afyonkarahisar Barosu Başkanı Av. Mümtaz Akıncı’nın seçilmesini istediği söylentisi gerçeklik kazanmıştır.Türkiye Barolar Birliği bünyesinde 23-24 Mayıs 2009 tarihli 30. Olağan Genel Kurul ile ortaya çıkan ayrışmanın sürmekte olduğu aday adaylarının belirlenme yöntemi ve aldıkları oylar ile gözlenmiştir. Doğu ve Güneydoğu baroları ile siyasi iktidara yakın barolar kendi aralarında diğer barolar da kendi aralarında birliktelikler oluşturmuşlardır. Belirlenen adayların tümü siyasi iktidarın Anayasa Mahkemesi’nde üye olarak görmek isteyeceği meslektaşlarımızdır.Türkiye Barolar Birliği’nin seçmen listesinde Ankara Barosu Başkan Yardımcısı da seçmen olarak belirtilmiş ve oy kullanmıştır. Anayasa’nın seçme hakkını sadece baro başkanlarına tanıyan açık hükmü karşısında başkan yardımcısının oy kullanmasının ne kadar hukuka uygun olduğu tartışmalıdır. Avukatlık Yasası’nın 98 inci maddesinin son fıkrasının “Başkanlık Divanı, üyelerinden biri süresi dolmadan önce ayrılırsa, kalan görev süresi için en geç bir ay içinde yenisi seçilir.” hükmü, Av. Ahsen Coşar’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı seçilmesi nedeni ile Ankara Barosu Başkanlığından ayrılmasından sonra uygulanmamış, Ankara Barosu Yönetim Kurulu, başkan yardımcısı ile devamı uygun görmüştür. Benzer uygulama İzmir Barosu Başkanı Av. Nevzat Özdemir’in vefatından sonra da yapılmış ve bir aylık süreye uyulmamıştır. Bu uygulamalar, söz konusu 98 inci maddenin “Baro Başkanlık Divanı Kuruluşu ve Seçimi” başlıklı madde olarak baro başkanı dışındaki başkanlık divanı üyelerini içerdiği yorumuna dayanmaktadır. Bu yorum, Avukatlık Yasasında baro başkanlığının boşalması durumunda 98 inci maddeden başka uygulanacak bir hüküm olmadığını dikkate almayan ve başkanlık divanının başkan dışındaki üyelerindeki boşalma bir ay içinde giderilirken baro başkanlığındaki boşalmanın ise önemsenmediği, baro başkanı seçiminin olağan kongreye kadar yapılamayabileceği gibi bir anlayışı içermektedir.Bu yorum ve uygulamanın sakıncası yaşanılan Anayasa Mahkemesi’ne üye adayı seçiminde ortaya çıkmış, seçimde Ankara Barosu Başkanı değil, Ankara Barosu Başkan Yardımcısı oy kullanmıştır. (Bu konuda bkz: Av. Hasan Aydın,
http://www.inisiyatif.net/document/110_2010.pdf)Seçim öncesi yayınladığımız “BARO BAŞKANLARI SINAVDAN GEÇİYOR.” başlıklı yazımız dikkate alınmamıştır. (
http://www.yeniyaklasimlar.org/?p=5111) "Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz." diyenlerin çizdikleri yolun nereye kadar uzanabildiği tecrübeyle sabitken, biz hukukçuların hukukun üstünlüğünü hayatımızın her alanında içselleştirmesinin önemi bir kez daha görülmüştür. Bu içselleştirme olmadığında, eksiksiz demokrasiye ulaşmanın mümkün olmadığı, dar ideolojik kalıpların ve bölgeciliğin aşılmaz bir duvar gibi karşımıza çıktığı görülmektedir. Sırf siyasi çıkarlar uğruna bu bölünmeye ses çıkarmayanlar, hatta ondan medet umanlar geçirdiğimiz her seçimin bu duvarları daha da güçlendirmekte olduğunu farkettiklerinde çok geç olabilir.9.10.2010