"Başarılı Fırat Kalkanı operasyonu 'PKK federe devleti'nin kurulmasını önler mi?"

"Başarılı Fırat Kalkanı operasyonu 'PKK federe devleti'nin kurulmasını önler mi?"

Hürriyet yazarı Taha Akyol, Türkiye'nin Suriye sınırında olası bir 'PKK federe devleti'nin kurulması durumunda, yeni yapının demokratik bir özerk yönetim olamayacağını belirtti. Akyol,  'Kandil'in resmen 'Kuzey Suriye' olarak karşımıza çıkması halinde "Başarılı Fırat Kalkanı operasyonu o zaman bunu önleyebilir mi?" diye sordu.

Taha Akyol'un "Kara bulutlar" başlığıyla yayımlanan (12 Ekim 2017) yazısı şöyle:

Güney sınırlarımızda kara bulutlar gittikçe yoğunlaşıyor. Suriye konusunda dün gelen iki haberi dikkatle okumak lazım:

- PKK’nın Suriye kolu YPG, Türkiye sınırına yakın Ayn İsa yöresinde eğittiği militanlar için tören düzenledi. Öcalan posterleri ve örgüt flamaları açıldı, üniformalı militanlar silahlarıyla gösteri yaptı.

Tabii, ABD’nin YPG’yi binden fazla TIR dolusu silahla donattığını hatırlamak lazım.

- Esad’ın Dışişleri Bakanı Velid Muallim, DAİŞ’i yendikten sonra Suriyeli Kürtlerle yani YPG ile özerkliği konuşabileceklerini açıkladı.

Tabii, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Suriye’de halk federasyon isterse Rusya bunu destekler” dediğini hatırlamak gerekir. (14 Mart 2016)

Lavrov’dan iki gün sonra YPG adına Nawaf Halil federasyon açıklaması yapmıştı.

Suriye'deki PKK

Suriye sınırımıza bitişik bir ‘PKK federe devleti’nin ön işaretleridir bunlar. Üstelik, gerçekleşirse demokratik bir özerk yönetim olmaz, KCK totalitarizminin yapılanması olur.

KCK’nın Stalin-Kaddafi karması bir sistem olduğunu defalarca yazdım.

Fikret Bilâ “İdeolojik Kodlarıyla PKK” adlı kitabında etraflıca anlatır.

Öyle bir yapı Barzani ve Katalanlar gibi referandum türü yollarla değil, militan metotlarla hareket edecektir. Kısacası “Kandil”in resmen “Kuzey Suriye” olarak karşımıza çıkması!

Başarılı Fırat Kalkanı operasyonu o zaman bunu önleyebilir mi?

Amerika DAİŞ’e karşı mücadele gerekçesiyle silah veriyor.

Rusya PKK’yı terör örgütü bile saymıyor, PYD’ye Moskova’da büro açtırdı, silah ve askeri eğitim de veriyor.

İster misiniz Almanya ve AB de “Suriye federasyonu”na siyasi ve diplomatik destek versin!

İttifaklar sistemi

Şu anda Moskova ile pek samimiyiz; gayet iyi... Fakat Moskova, Türkiye’nin Batı’yla daha kavgalı hale gelmesini, Rusya’nın Avrasya stratejisine uygun bir konuma sürüklenmesini bekliyor.

Moskova Ankara’yı basın özgürlüğü falan diye eleştirmiyor ama bu değerler kendisi için de önemli değil.

Moskova bizi eleştirmiyor psikolojisiyle diplomasi yapılamayacağına göre, bu riskli coğrafyada Türkiye’yi güçlü kılacak “ittifaklar sistemi”ni yeniden düşünmeliyiz.

Türkiye “ittifaklar sistemi” olmadan, bu coğrafyanın getirmekte olduğu ağır riskleri tek başına göğüslemekte zorlanır.

‘Yedi düvel’ hamasetine kapılmadan düşünmeliyiz: Dört-beş yıl öncesine kadar “yıldızı parlayan Türkiye” şimdi niye dış politikada ciddi sorunlar yaşıyor? Sorunları hamasetle büyütmeden diplomasi koridorlarında tutamaz mıydık, çözemez miydik?

Hukuk ve diplomasi

İktidar, tecrübeli diplomatların da katılımıyla mutlaka bir ‘gözden geçirme’ çalışması yapmalı, içeride hukuku, dışarıda diplomasiyi ‘restore’ etmelidir.

Muhafazakârların idolü Abdülhamid, 1897’de İstanbul’daki Amerikan Büyükelçi Oscar Straus’un ricasıyla, Filipin Müslümanlarının Amerika’ya karşı ayaklanmasını önlemişti. Diplomat hükümdar denge  siyasetinde Amerika ile ilişkileri geliştirmeye özen gösteriyordu. (Kemal Karpat, İslam’ın Siyasallaşması, sf.376-379)

Cumhurbaşkanı Atatürk’ün 9 Kasım 1935’te Meclis’i açış nutkundaki şu sözlerine bakın: “Türkiye Cumhuriyeti uluslararası ailenin, ancak faydalı, çalışkan ve iyi geçimli bir unsuru olmak amacındadır.”

Bu “iyi geçimli” diplomasidir Türkiye’ye Hatay’ı kazandıran.

Bugün Amerika’yla vize krizi söylemle körüklenmeden sessiz diplomasiyle çözülmelidir.

Ortadoğu’da karabulutlar yoğunlaşırken, hukuk ve diplomasi iki acil ihtiyacımızdır.