Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Gülen cemaati gerginliğiyle ilgili olarak “Endişe etmeyin, kazanacağız” dediğini ifade etti.
Abdülkadir Selvi, “Bunu söylerken en ufak bir tereddüdü yoktu. Konsantrasyonu tamdı. Mücadele dönemlerinde sadece o konuya odaklanıyor. Bu kez de yedi duyusuyla cemaat operasyonuna odaklanmış durumda. 'Geçmişte de böyle bir iki şey oldu. Sonu hayır oldu. Bunun da sonu hayır olacak inşallah' derken inancı tamdı” görüşünü dile getirdi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan gezisine katılan Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Başbakan’ın yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla zirveye çıkan AKP-Gülen cemaati kavgası hakkındaki görüşlerini yazdı.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinde bugün yayımlanan (24 Aralık) “Başbakan işin sonunu nasıl görüyor” başlıklı yazısı şöyle:
Hükümetle-Gülen hareketi arasındaki tartışmanın zirveye ulaştığı bir noktada Başbakan Erdoğan'la Pakistan gezisindeyiz.
Gazeteciliğin bir boyutunun da tarihe tanıklık etmek olduğu dikkate alınırsa önemli bir fırsat.
İşadamları İstanbul'dan, biz Ankara'dan gelip Trabzon'da Başbakan'ın ekibine dahil olduk.
Biz havaalanına indiğimizde Başbakan miting yapa yapa Trabzon'a geliyordu. Biz uçakta kendisini beklerken, o havaalanı önünde toplanan kalabalığa seslendi. Havaalanı önünde bir program öngörülmemiş, meydanda bir hazırlık yapılmamıştı.
Ama Karadenizliler, böylesine zor bir günde, 'Usta'yı yalnız bırakmama adına, geçtiği her yeri miting havasına çevirmişlerdi.
Başbakan bu hızla uçağın içinde de bir konuşma yapar mı diye düşünmedim değil.
Çünkü uçağa geldiğinde, 'Karadeniz'i hiç böyle görmemiştim' dedi. Yaşanan sıkıntılara rağmen Karadeniz gezisi Başbakan'a doping olmuş.
Gezi'de de aynı duyarlılığı göstermişti Karadeniz'in civanmert insanları.
Başbakan, Trabzon'dan havalandıktan kısa bir süre sonra uçağı gezmeye başladı. Geziye katılanların elini sıktı, ayaküstü kısa sohbetler yaptıkları oldu. Kimisinin de kulağına doğru eğilip bir şeyler söyledi. İstanbul operasyonuna, 2 günlük Karadeniz çıkarmasına rağmen uçakta bizlerle tokalaşırken dikkat ettim, zindeydi. Ve kararlı bir yüz ifadesi vardı. Bu kimi zaman ikili sohbetlerine de yansıdı. Bu tür mücadele dönemlerinde Başbakan'ın iki yönü ön plana çıkıyor.
1-Programını bozmuyor. Gezi olayları sırasında telkinlere rağmen Fas gezisini iptal etmedi.
Cemaat operasyonu nedeniyle Pakistan gezisinin de iptali söz konusu olabilirdi. Hatta geziye katılacak olanlar belirli aralıklarla programın iptal edilip edilmeyeceğini kontrol ediyorlardı. Programını değiştirmedi.
Bu neyi gösterir? Özgüveni.
2-Kararlılık. Tehdidi tespit ettikten sonra hemen o parametrelere göre bir mücadele stratejisi geliştiriyor ve müthiş bir kararlılıkla üzerine gidiyor.
Bu kez de aynı şeyleri gördüm.
Hatta öyle ki, gelişmelerden dolayı endişeli olduğunu söyleyenler oldu Başbakan'a.
'Endişe etmeyin, kazanacağız' dedi. Bunu söylerken en ufak bir tereddüdü yoktu. Konsantrasyonu tamdı. Mücadele dönemlerinde sadece o konuya odaklanıyor. Bu kez de yedi duyusuyla cemaat operasyonuna odaklanmış durumda. 'Geçmişte de böyle bir iki şey oldu. Sonu hayır oldu. Bunun da sonu hayır olacak inşallah' derken inancı tamdı.
Başbakan'ın millete olan inancı tam. 'Millet meseleyi anladı' derken, aynı zamanda millet meseleyi anladıktan sonra endişe etmeyin diyordu.
O nedenle Başbakan çok kararlı ve bu işin sonunun da hayır olacağına inanıyor.
Başbakan uçağı gezerken yanında Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Genel Başkan yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Mevlüt Çavuşoğlu ile Grup Başkanvekili Belma Satır, Pakistan Dostluk Grubu Başkanı Burhan Kayatürk vardı.
Zafer Çağlayan ve Numan Kurtulmuş bir yandan da geçmiş olsun dileklerini kabul ediyorlardı. Numan Bey'e dahi porno tuzağı kurmaya kalktılar!
Numan Bey, 'Hukuki yollara başvurdum' dedi. Kendisine reva görülen muamele karşısında üzülmüştü.
Uçağa bindiği andan itibaren etrafına pozitif enerji yayan Zafer Çağlayan ise haliyle bu kez durgundu ama gezinin ilerleyen bölümlerinde daha rahattı.
Bir de Pakistan'a inişimiz var. Gece 02.30'da geldik Lahor'a.
Birçok geziye iştirak ettim ama bu karşılama çok debdebeliydi. Biz daha uçağın içindeyken top atışları başladı. Onu havai fişek gösterisi izledi. Gece yarısı çiçeklerle süslenmiş yollardan geçip, etrafı tel örgülerle ve yüksek duvarlarla çevrili otelimize geldik.
Bir de otelden çıkışımız vardı. Otelle Başbakan'ın ziyaret edeceği okul arasındaki yolları sağlı sollu dolduran Pakistanlılar, ellerinde bayrakları sallayarak sevgi gösterisinde bulundular. Başbakan daha otelden adım attığı andan itibaren başından güller dökülmeye başladı. Ve, gül döktüler yollarına. Hem de otelden başlayıp okula gidene dek müthiş bir sevgi gösterisiydi.
Hadi Pakistan'ı anlarım da Mısır'daki, Libya'daki, Bosna'da farklı manzaralar mı yaşanıyor?
Kirli ittifaklarla, operasyonlarla Erdoğan'ı yıkmaya çalışanlar, İslam coğrafyasına hiç bakmıyorlar mı?
Zaten sorun da oradan kaynaklanıyor.
Gazzeli Muhammed'in, Arakanlı Yusuf'un hukukunu düşünen Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmeye kalkışılır mı?
Pakistan'da olmalarını ve Lahor sokaklarında Erdoğan'a sevgi gösterilerinde bulunan insanların gözlerinin içine bakarak, 'Biz işte böyle bir adamı devirmek istiyoruz' demelerini çok isterdim.