Başbakan: Aydınlarımız kendi kutuplarına çekiliyor

Başbakan: Aydınlarımız kendi kutuplarına çekiliyor
Başbakan sürecin bilimsel ve düşünsel temellerinin güçlendirilmesi için bin yıllık kardeşliği pekiştirecek, kuşatıcı, kapsayıcı, kucaklayıcı bir aydın bakışın ortaya konulması gerektiğini belirterek, "Bugün, siyasetçi olarak, bizim üzerimizdeki mesuliyet, aynı şekilde, hatta misliyle ilim ve fikir adamlarının üzerindedir" dedi.Erdoğan, Türkiye'nin bugün en büyük, önemli ve kronik meselelerinin çözümü için ortaya koydukları samimi iradenin, "anlamsız, fikri, entelektüel ve hatta hissi temelden yoksun" bir muhalefetle karşılandığını belirtti. Başbakan Erdoğan, "Milliyetçiyim diye muhalefet edenler, millet ve milliyet tasavvurundan yoksun, sosyal demokrat olduğunu iddia edenler dünya gerçeğinden, sosyal demokrasinin fikri temelinden yoksun. Mukaddesatçıyım diyenler manevi geleneğin irfan ve hikmet anlayışından yoksun. Değeri, ideali, erdemi, aşkı ve düşünceyi ihmal eden kim olursa olsun, yüzeyselliğe, çapsızlığa ve ilkesizliğe mahkum olmaktan kurtulamaz" dedi. Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın 40. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "40 Vakıf İnsana Vefa" toplantısının açılışında konuşan Erdoğan, son 200 yıl içinde yaşanılan, değişik buhranların, Türkiye'nin fikir iklimi üzerinden adeta bir silindir gibi geçtiğini söyledi. Kamplaşmalar yaşandığını, bloklar oluştuğunu, savrulmalar, dalgalanmalar ve kutuplaşmalar meydana geldiğini belirten Erdoğan, "hakikat ışığının", fikirlerin çarpışmasından doğduğunu vurguladı. "Ancak bizde, fikirler çarpışmadı, ne yazık ki ayrı kutuplara savruldu" diyen Başbakan Erdoğan, bu zor süreçte, Türkiye'nin kimi meselelerinin ihmal edildiğini, üzerinde yeterince durulmadığını, yeterince önemsenmediğini gördüklerini ve görmeye de devam ettiklerini kaydetti. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şu öz eleştiriyi yapmanın zamanıdır inancındayım: Tarih ve medeniyet tasavvurumuzdan mülhem bir mimari anlayış, halen şehirlerimize nüfuz etmiş değil. Mirasımız ve medeniyetimiz üzerine bina edilmiş bir ekonomi, bir iktisat teorisi oluşmuş değil. Dış politikada bugün bile Türkiye'nin ekseni, yönü tartışma konusu yapılıyorsa, Doğu ile Ortadoğu ile münasebetlerimiz soru işaretleri doğuruyorsa, burada da bir tefekkür zemini noksanlığı olduğu aşikar. Biz ne Batı'ya ne Doğu'ya ne Kuzey'e ne Güney'e bir tercih yapamayız. Biz hem Doğu'ya hem Batı'ya, hem Kuzey'e hem Güney'e yönelmek suretiyle normalleşmeyi yakalamış bir milletiz, bir Türkiye'yiz." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, vakıf gibi dünyaya örnek teşkil eden emsalsiz bir dayanışma medeniyetine sahipken, sosyal politikaların sorgulanmasının manidar olduğunu ifade ederek, "Bir taraftan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti diyeceksiniz ama sosyal etkinliklere gelince 'Hayırdır ne oluyor, bunun altında bir şeyler mi var?' diye bunun altında bir şeyler aramaya çalışacaksınız. Olacak şey değil" diye konuştu. 'Aydınlarımız uç noktaya savruluyor'Ahilik gibi köklü bir kültüre sahipken, sokak çocukları, işçi hakları, işçi- işveren ilişkileri üzerine fikirler ve eserler ortaya konulmasının düşündürücü olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Her fırsatta dile getirdiğimiz bin yıllık bir ortak yaşama rağmen, millet meselesi, millet kavramı, millet tasavvuru üzerine dört başı mamur kuşatıcı, kapsayıcı analizlerin oluşmamış olması işte bugün de sıcak bir şekilde hissettiğimiz gibi önemli bir nokta. Azınlıklar meselesi gündeme geliyor, hemen feryat figan. Onların hukukunu korumak da bizim görevimiz. Aydınlarımız kendi kutuplarına çekiliyor. Alevi vatandaşlarımızın meseleleri gündeme geliyor. Taraflar hemen gardlarını alıyor. Sosyal ve ekonomik meseleler gündeme geliyor. İdeolojiler fikirlerin önüne geçiyor. Adına her ne derseniz deyin. İster Kürt meselesi, ister Doğu, Güneydoğu Anadolu meselesi... Bakıyorsunuz aydınlarımız uç noktalara savruluyor. Siyaset ve siyasetçi ister istemez bu iklimden etkileniyor. 'Bu yola bile bile çıktık'Çünkü o da rant peşinde. Rant denilince sadece akla para gelmesin. Siyasetin de bir rantı var. Onun peşinden koşanlar da var. Türkiye'nin bugün en büyük, önemli ve kronik meselelerinin çözümü için ortaya koyduğumuz samimi irade, anlamsız, fikri, entelektüel ve hatta hissi temelden yoksun bir muhalefetle karşılanıyor. Milliyetçiyim diye muhalefet edenler, millet ve milliyet tasavvurundan yoksun, sosyal demokrat olduğunu iddia edenler, dünya gerçeğinden sosyal demokrasinin fikri temelinden yoksun. Mukaddesatçıyım diyenler manevi geleneğin irfan ve hikmet anlayışından yoksun. Değeri, ideali, erdemi, aşkı ve düşünceyi ihmal eden kim olursa olsun, yüzeyselliğe, çapsızlığa ve ilkesizliğe mahkum olmaktan kurtulamaz." Başbakan Erdoğan, siyasetçi olarak, ne kadar zor, riskleri ve belki ağır bedelleri olduğunu bile bile bu yola çıktıklarını ifade ederek, "Bugün anılan değerli fikir ve ilim insanlarından aldığımız ilhamla, onların hayatlarından tevarüs ettiğimiz samimiyet ve cesaretle yola çıktık" dedi. Toplumda, bu noktada, bu meselelerde çok geniş mutabakat zemini oluştuğunu, geleceğe ilişkin umutların yeşerdiğini ve güçlendiğini vurgulayan Erdoğan, bu sürecin üzerinde daha fazla durulması gerektiği inancında olduğunu söyledi. 'Özal'ın bugün yeniden savunulan fikirleri sahiplenilmeli'Sürecin bilimsel ve düşünsel temellerinin güçlendirilmesi için bin yıllık kardeşliği pekiştirecek, kuşatıcı, kapsayıcı, kucaklayıcı bir aydın bakışın ortaya konulması gerektiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Merhum Özal'ın o zaman gördüğü, üzerine gittiği, cesaretle savunduğu fikirlerin uzun bir kesintinin ardından bugün yeniden cesaretle savunuluyor olmasının sahiplenilmesi gerektiğine inanıyorum. Bugün, siyasetçi olarak, bizim üzerimizdeki mesuliyet, aynı şekilde, hatta misliyle ilim ve fikir adamlarının üzerindedir. Türkiye Milli Kültür Vakfı ve mensuplarının bu mesele için çaba sarf ettiğini, gayret sarf ettiğini biliyor ve teşekkür ediyorum. Bugün vefa gösterdiğiniz 40 vakıf insanına bizim manevi borcumuz var ve bu borcu ülkemiz, milletimiz ve genç nesiller için çalışarak ödemeye devam edeceğiz."