Başbakan Binali Yıldırım, AB ile vize muafiyeti görüşmelerine ilişkin olarak, "Ahmet Davutoğlu'nun yürüttüğü çalışmalar vize muafiyetinin Haziran ayı sonunda yürürlüğe girmesiydi. İstenen tüm şartların ciddi bir bölümünü tamamladık zaten. Son anda önümüze bir şey çıkardılar, bunların alışkanlığı, 'Efendim siz terörle mücadele kanununu esnetin' Bu dostluğa sığar mı arkadaşlar?" diye sordu. "Böyle günlerde gerçek dostluk belli oluyor" diyen Yıldırım, "Biz ciddi bir mücadele veriyoruz, bu şartlar altında asla ve asla bizim açımızdan terörle mücadele kanununda herhangi bir değişiklik söz konusu olamaz. Varsın orada kalsın vize muafiyeti" diye konuştu.
Yıldırım, "Artık umudu kalmayan terör örgütü, üst akıllardan yeni yeni öğütler alarak kırsalda ve güney sınırlarımız civarında yeni tezgahlar arayışı içindedir" dedi. "Türkiye, gerek Suriye'nin kuzey sınırında, gerekse Musul ve kuzeyinde ortaya konan bazı planlar var, bu planlarla ilgili asla ve asla oralarda yeni bir oluşuma izin vermeyecektir" diyen Yıldırım, "Koalisyon güçlerinin, dostlarımızın mutabık aldığımız faaliyetlerini sonuna kadar destekliyoruz. Ama Türkiye'nin canını yakmaya çalışan bu terör örgütlerine müzahir davranışlar içerisinde girmelerinde, terörle mücadele, Suriye'de özgürlük mücadelesi adı altında birtakım çalışmalara girmelerine müsamaha gösteremeyiz" diye konuştu.
Yıldırım, şehit cenazesinde 'mermili protesto'ya uğrayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Biz kendi güvenliğimizi kendimiz alacağız" sözlerini hatırlatarak, "Yani HDP çizgisine doğru mu kayacaksınız? CHP HDPlileşiyor diyenleri haklı çıkardınız. Türkiye Cumhuriyeti herkesin güvenliğini, can ve mal güvenliğini korumak için hazırdır. Onun için merak etmeyin sayın Kılıçdaroğlu, sizin güvenliğiniz de bizim teminatımız altında" ifadesini kullandı.
Başkanlık tartışmalarına da değinen Yıldırım, "Bir televizyon programında Kılıçdaroğlu 'ABD'deki gibi başkanlık sistemi getirilirse biz hazırız' dedi. Buyurun, gelsin. Biz Türk tipini tercih ediyoruz ama Amerikan tipi istiyorsanız, olsun! Buyurun biz hazırız, gelin bu konuyu da gündeminden kaldıralım" dedi.
AKP grup toplantısında konuşan Binali Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Sayın milletvekilleri, değerli misafirler, janımefendiler, beyefendiler, televizyonları başında bizleri izleyen çok değerli vatandaşlarım, hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Sözlerimin başında, Türkiye için, bu milletin bekası için hayatını seve seve veren şehitleirmize Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Geçtiğimiz günlerde yıllarca Müslümanların, mazlumların, ezilmişlerin adeta sembolü olan, yumruğuyla mağrur toplumlaırın yüreğine su serpen Muhammed Ali rahmetine kavuştu.
Bugün, hükümetimizin 22'inci günü. Üç haftayı geride bıraktık. Değerli dava arkadaşlarım, ramazan ayının üçte birini neredeyse tamamladık. Günahlardan arınma ayı, birlik, beraberlik ve kardeşliğin doğruğa ulaştığı, husumetlerin sona erdiği bu mübarek ayda, ne yazık ki bizimle hiçbir ortak değeri olmayan, hiçbir kutsalı olmayan terör örgütünün masum insanlara yönelik faaliyetleri devam ediyor. Bir kez daha, başta Güneydoğu olmak üzere Türkiye'nin her köşesinde yaşayan 79 milyon vatan evladı, bu operasyonlar sırasında terör örgütnün ne kadar barbar, ne kadar cani bir şekilde insanlara kıydığını. Masum insanları hedef aldığını gördü, şahit oldu. 22 Temmuz'dan beri, güvenlik esaslı mücadelemiz sonucunda şehirlerde, ilçelerde, terör örgütünün direnci tamamen kırılmış ve devlet ülkenin her köşesinde halkımızın huzur ve güvenliğini sağlayacak tedbirleri almıştır. Artık umudu kalmayan terör örgütü, üst akıllardan yeni yeni öğütler alarak kırsalda ve güney sınırlarımız civarında yeni tezgahlar arayışı içindedir, ama şunu herkes iyi bilmelidir: Türkiye, gerek Suriye'nin kuzey sınırında, gerekse Musul ve kuzeyinde ortaya konan bazı planlar var, bu planlarla ilgili asla ve asla oralarda yeni bir oluşuma izin vermeyecektir. Türkiye'nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı açısından, bizim açımızdan bu bölgeler, bu ve buna benzer hareketler müsamahayla karşılanamaz, gereken neyse yaparız. Koalisyon güçlerinin, dostlarımızın mutabık aldığımız faaliyetlerini sonuna kadar destekliyoruz. Ama Türkiye'nin canını yakmaya çalışan bu terör örgütlerine müzahir davranışlar içerisinde girmelerinde, terörle mücadele, Suriye'de özgürlük mücadelesi adı altında birtakım çalışmalara girmelerine müsamaha gösteremeyiz.
22'inci günümüzdeyiz, hiç boş durmadık. Siz bir yandan yasama faaliyetlerini, her türlü engellemelere rağmen, kararlı ve azimli bir şekilde sürdürdünüz. Geçtiğimiz günlerde elektrik piyasası kanunu, elektriğin daha verimli kullanılması, kaçakların kontrol altına alınmasını düzenleyen tasarıyı bütün engellemelere rağmen başarıya ulaştırdınız.
Bu hafta, zorlu bir yasama haftası. Gerek komisyonlarda, gerek genel kurulda birbirinden önemli reform niteliğinde düzenlemeler önümüze gelecek. Bu kanunların çıkmasıyla birlikte, birçok alanda çok ciddi bir reform niteliğinde düzenlemelere hep birlikte imza atmış olacağız. Bakanlar Kurulumuzda kararlaştırdığımız üzere, milletimizce de kabul edilen birkaç düzenleme hakkında sizleri bilgilendirmek isterim. Gündemimizde güvenlik ile ilgili TSK'nın, polis teşkilatımızın, terörle mücadele ve operasyonlardaki kararlılığını artırmaya yönelik koordinasyonun en iyi şekilde sağlanmasına yönelik düzenlemeler var. İl İdaresi Kanunu'nda değişiklik yapan bu düzenlemede gelen yeni bir şey yok. Mülki İdare Amirliklerinin ihtiyaç duyduğunda diğer unsurlardan destek alması zaten mevcut kanunlarda olan bir şey. Burada getirilen, değişik kanunlarda, değişik mevzuatlarda olan düzenlemeler derli toplu bir şekilde bir araya getiriliyor. Mülki Amirlerin, güvenlik güçlerinin koordinasyonunu en iyi çekilde kurmasını sağlayacak bir düzenlemeden bahsediyoruz.
Tabii ki burada yapılan faaliyetlerin görev kapsamında sayılması ve buna göre hukuki süreçlerin dikkate alınması. Terörle mücadelede veya başka güvenliği tehdit edecek mücadelelerde yapılan çalışmalarda, güvenlik unsurlarımızın moral değerlerini yüksek tutmak, onların karşılaşabileceği hukuki sorunları ortadan kaldırmak için yapılan bir düzenlemedir. Maalesef muhalefetten, MHP ve CHP bu tasarıya karşı olumlu bir tavır içerisindeler. Bundan dolayı bu iki partiye teşekkür ediyorum. HDP'nin zaten destek vermesini beklemiyoruz, köstek olmaya çalışacaklar. Onlara buradan sesleniyorum, "Safınızı belirleyin, terörün yanında mısınız?
Milletin yanında mısınız?" Size oy veren 5,6 milyon vatandaş büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Diyarbakır'a gittik gördük, Van'a gittik gördük. Onlara şunu söyledim, "Siz kendinizi asla suçlu hissetmeyin. Sizi aldatarak milletin vekili olacağız diyerek sizden oy alıp dağa lojistik destek yollayanlar suçludur, kendinizi sorumlu hissetmeyin"
Değerli kardeşlerim, şimdi artık bölgede malum Sur'da, Silopi'de, Cizre'de, İdil'de operasyonlar bitti ama işimiz bitmedi. Nedir işimiz? Oraları eskisinden daha güzel bir şekilde, parmakla gösterilecek şekilde imar edeceğiz. Orada da yine sahada vatandaşlarımızın aklını çelmeye çalışan HDP ve onların taraftarlarını görüyoruz. "Aman kağıtları imzalamayın, yeniden yapacaklarmış rıza göstermeyin, biz sizin hakkınızı uluslararası alanda alacağız" Sen onların hakkını uluslararası mahkemelerde arayacağınıza, bu günlerin sorumlusu olarak uluslararası mahkemelerde hesabını siz vereceksiniz.
Millete vatandaşa yaptığınız yetmiyor gibi, bunca sıkıntıdan sonra bir nefes alması, çoluğuyla çocuğuyla buluşmasına bile engel olmaya çalışıyorsunuz. Bunlar milletimizin gözü önünde oluyor. Onlar artık kredilerini tükettiler, merak etmeyin. Her şey ortaya ayan beyan ortaya çıktı. Şimdi vatandaş devletiyle, milletiyle beraberler. Sokağa çıkamıyorlar, sokağa.
Doğu ile Batı arasında gönül köprüleri kurduk, kardeş şehirler ilan ettik. Parti teşkilatımız bir yandan, hükümetimizin ilgili bakanları bir yandan bölgede ramazan boyunca vatandaşlarımıza, bir ve beraber olmaya devam edecekler ve yaraları saracağız. Geçen gün Van'daydık. Van'da muhteşem bir sokak iftarı gerçekleştirdik. Her türlü tehdide rağmen orada on binlerce kişi iftar sofrasında buluştuk, dertleştik. Başta Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın olmak üzere birçok eserin açılışını gerçekleştirdik. Keza Erzincan'da yine toplu açılışlar yaptık. Aynı şekilde İzmir'de, 'Dosta güven düşmana korku salan' Efes tatbikatını ilk defa uluslararası düzeyde gerçekleştirdik. 9 ülke katıldı, müthiş başarılı bir tatbikattı. Burada yine İzmirli kardeşlerimle buluştuk. Aynı zamanda Azerbaycan ve Kıbrıs'a geleneksel olduğu üzere ziyaretler yaptım. Kıbrıs'ta bildiğiniz üzere bir görüşme devam ediyor ve hedef bu yıl sonuna kadar iki toplumlu, iki federasyonlu bir devlet şekilde huzuru sağlamak. Tabii görüşmelere devam ediyor ama bizim açımızdan vazgeçilmez olan, kurulacak yönetim sisteminde Türkiye'nin etkin garantörlüğünü asla ve asla zaafiyete düşürülmemesi. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin de AB'den sağladığı fırsatları kullanarak istikrarsızlığa neden olacak faaliyetler içerisine girmemesini temenni ediyoruz.
Dış politikada dostlarımızın sayısını arttırmak, düşmanlarımızın sayısını azaltmak istiyoruz. Bu kapsamda birçok ülkeyle ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz. Türkiye, 53 yıldır Avrupa Birliği üyeliği için bir yola girmiş durumda. Yarım asırı geçen bir serüvenimiz var. Süre ne kadar uzun olursa olsun biz duruşumuzdan, samimiyetimizden zerre kadar dönüş yapmadık. Şimdi bizim beklediğimiz, Avrupa'nın Türkiye'nin bu samimiyetine karşılık aynı samimiyeti göstermesi ve sözlerini yerine getirmesidir. Nedir bu sözler? Gümrük Birliği, malların serbest dolaşması. Şimdi artık bu Gümrük Birliği'ni yeni baştan ele alma zamanıdır. Konuların tekrar değerlendirilerek Gümrük Birliği'nin güncellenmesi önemli maddelerden bir tanesidir. Bir başka konu da insanlarımızın serbestçe devam etmesidir. Biliyorsunuz, benden önce görevini sürdüren Ahmet Davutoğlu'nun yürüttüğü çalışmalar vize muafiyetinin Haziran ayı sonunda yürürlüğe girmesiydi. İstenen tüm şartların ciddi bir bölümünü tamamladık zaten. Son anda önümüze bir şey çıkardılar, bunların alışkanlığı, "Efendim siz terörle mücadele kanununu esnetin" Bu dostluğa sığar mı arkadaşlar? Böyle günlerde gerçek dostluk belli oluyor. Biz ciddi bir mücadele veriyoruz, bu şartlar altında asla ve asla bizim açımızdan terörle mücadele kanununda herhangi bir değişiklik söz konusu olamaz. Varsın orada kalsın vize muafiyeti.
Ülkemiz beyin göçü almaya başladı. "Uluslararası iş gücü kanunu" "Düşük, vasat işçileri getirip profili bozacaksınız" demeye başladılar. Türkiye artık küresel yatırım için önemli bir merkez haline geliyor. Konumu bunu gerektiriyor, şartlar bunu gerektiriyor. Güçlü iradenin sonucu olarak uzun vadeli yatırımlar Türkiye'ye geliyor. Bugüne kadar 160 milyar üzerinde doğrudan yatırım, portföy yatırımdan bahsetmiyorum. Şimdi bir ihtiyaç doğdu, o da şu "Yurt dışındaki beyinler, yüksek teknoloji, yenilikçi teknolojilerin üretimini yapmak üzere dışarıdaki başka ülke tabiyetindeki beyinleri Türkiye'ye getirmek için yatırım yapıyoruz" Ülkemizin değerlerine değer katacak beyinleri ülkemize getirmektir.
İkinci, bu kanunun özelliği şudur. Biz gerek yurt içinde gerek yurt dışında yatırımcıların işini kolaylaştıracağız. Adeta önlerine turkuaz halı sereceğiz dedik.
Uluslararası iş gücü kanunu, reform niteliğinde, mevzuatı basitleştiren, zaman tasarrufu sağlayan, yatırımcıların değerlerini koruyan, bürokrasiyi en alt düzeye indiren, adeta sessiz devrim niteliğindeki bir düzenlemedir. İnşallah Meclisimizden geçtiği zaman, küresel yatırımlar ülkemize çok daha fazla gelmeye başlayacak. Türkiye'de uzun süre yatırım yapmak istiyorsunuz, hem Türkiye'ye hem kendinize gelir sağlamak istiyorsanız size turkuaz kart verelim, burada oturma izniniz olsun, ya da doğrudan vatandaşlık verelim. Hem Türkiye'ye hem kendinize katkınız olsun.
İşte bu da Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösterir. Bunu cümle alem biliyor, kabul ediyor. Ama bizim siyasetçiler, bizim diğer siyasi partiler maalesef bundan haberi yok. Bundan haberleri olmadıkları gibi Türkiye'nin gündeminden de haberleri yok. Varsa yoksa kendi gündemleri. Buyurun, kendi gündemlerinizi işlemeye devam edin.
Geçenlerde Fatih Camii'nde tatsız bir hadise yaşandı. Bir şehit yakını, ana muhalefet partisi genel başkanının önüne boş mermi kovanı bıraktık. Hemen zaten bizim açımızdan kabul edilebilir bir yanının olmadığını söyledik. Ama böyle bir davranışı asla onaylamadığımızı söyledik. Buna rağmen ana muhalefet partisi başkanı daha sorumlu davranmalıydı. "Efendim biz kendi güvenliğimizi kendimiz alacağız" Yani HDP çizgisine doğru mu kayacaksınız? CHP HDPlileşiyor diyenleri haklı çıkardınız.
Türkiye Cumhuriyeti herkesin güvenliğini, can ve mal güvenliğini korumak için hazırdır. Onun için merak etmeyin sayın Kılıçdaroğlu, sizin güvenliğiniz de bizim teminatımız altında. Ama faaliyetlerinizde, lütfen şehit yakınlarının acılarını gözeterek açıklamalar yapmanız bu milletin arzusudur.
Ana muhalefet partisi genel başkanından söz açılmışken bir konu var onu da açalım. Bir televizyon programında Kılıçdaroğlu diyor ki "ABD'deki gibi başkanlık sistemi getirilirse biz hazırız" dedi. Buyurun, gelsin. Biz Türk tipini tercih ediyoruz ama Amerikan tipi istiyorsanız, olsun! Buyurun biz hazırız, gelin bu konuyu da gündeminden kaldıralım. İnşallah geçtmişte olduğu gibi bu sınavdan da başarısız çıkmazlar.
Türkiye'nin gerçeklerinden tamamen uzak kalmış bu anayasayı, halkın iradesinin tecelli ettiği yüce Meclis'te birlikte yapalım, gelin. Bu onuru siyaset sahiplensin. Sizler de ortak olun, bu çağrımız son çağrımızdır. Bu çağrıyı kaçındır. Bundan sonra çaresizlik içinde olacağımızı kimse düşünmesin. Demokrasilerde çareler tükenmez, AK Parti'nin işi sorunun bir parçası olmak değil, sorunu çözmektir. Çözümde, tabii ki diğer partileri de yanımızda görmek en büyük arzumuzdur. En geniş mutabakatlarla yeni anayasanın yapılması, 2007 referandumunda ortaya çıkan durumun anayasayla taçlandırılması milletin en büyük beklentisidir. Bu ya yaparız, ya da yarın mutlaka yaparız. Biz istiyoruz ki bu dönüşümde, bu büyük projede herkes birlikte hareket etsin. Büyük bir uzlaşmayla ülkemizin 2023 hedeflerinin yolunu tıkayan bu kısır çekişmeleri bir kenara atalım. AK Parti grubu olarak her zaman ülkemizin, milletimizin menfaatleri için, milletimizin hayatını kolaylaştıran birbirinden güzel eserleri milletimize kazandırmanın gayreti içerisindeyiz. Bu ayın sonunda, ayın 30'unda dünyanın en büyük Osman Gazi Köprüsü'nün açılışını gerçekleştiriyoruz. 26 Ağustos'ta yine boğazın üçüncü gerdanlığı hizmete girecek, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve yolları hizmete girecek. Eyvallah, hoş geldiniz!
Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Bir başka konuya değinmek istiyorum. Yine Meclis'imizde görüşülecek bir yasa var. O da Yargıtay ve Danıştay'ın yeniden yapılandırılması. Bu da yüksek yargı içerisinde yapılacak çok kapsamlı bir düzenlemedir. Biliyorsunuz, kısa bir süre önce bölge mahkemeleri kurduk. Bu bölge mahkemeleri kurulduktan sonra ikinci derece yargılamalar istinat mahkemelerinde gerçekleştirilecek ve sonuca bağlanacak. Bu davaların yüzde 75'i yargıtaya gelmeden halledilmiş olacak. Böylece, "Geciken adalet adalet değildir" anlayışı son bulacak. Yargıtay'da 2 milyon dosya var, sayıyı ne kadar artırırsanız artırın. İnsan gücünü aşan bir duruma dönüştü artık bu.
Belirli sınırlar altında kalan davalar istinat mahkemelerinde sonuçlandırılacak, ancak çok üst seviyedeki davalar üst mahkemeye gelecek. Yargıtay ve Danıştay'daki mevcut kapasite fazla kalacağından, bu sayıda azaltmaya gidilecek. Bu konuda yapılan düzenleme de komisyonlarımızda ele alınacak ve kısa sürede Adli Tatil başlamadan önce yasa tamamlanmış olacak. Burada gerek Danıştay'ın gerek Yargıtay'ın yargı çevrelerinde mutabık aldığı, zorunlu bir düzenleme olduğu da ortaya çıkmıştır.
Geçtiğimiz günlerde dokunulmazlıklarla ilgili düzenleme de Meclis'ten geçti. Bundan sonra iş yargının işidir. Yargı, bütün bu dosyaları inceleyecek, kovuşturmaya yer varsa gerekeni yapacak, yoksa takipsizlikle sonuçlanacak. Bizim diyebileceğimiz bir şey kalmadı artık.
Belki, bu dokunulmazlık konusu sınırlı tutulabilirdi, ama ne diyeceklerdi? "AK Partililer kendi dokunulmazlık dosyalarını muhafaza etmek, kendilerine dokunulmasının önüne geçtiler" Biz de dedik ki "Hodri meydan, herkesin dokunulmazlığı kaldırısın, kime dokunulacaksa yargı gereğini yapsın."
Tabii tüm AK Parti grubu, biz böyle bir çıkış yaptıktan sonra bocalamaya başladılar."Efendim kaldırmasak, niye yapıyoruz?" demeye başladılar. Toplum baskısı gördükleri için görüşmelerde karşı çıktılar, ama oy kullanmak zorunda kaldılar. Hemen arkasından soluğu Anayasa Mahkemesi'nde aldılar. Madem "Kalksın" diyorsunuz, niye gidiyorsunuz? Türk adaletine hepimiz, her şeye rağmen güvenmek zorundayız. Çünkü adalet mülkün temelidir.
Son olarak, bildiğiniz gibi ABDnin Orlando kentinde bir terör saldırı gerçekleştirildi. Hangi amaçla gerçekleştirilmiş olursa olsun biz bunun karşısındayız. Çünkü terörü herkesten fazla çeken, yaralanan bir milletiz. Bu konuda bizim çifte standardımız yok. "Senin teröristin sevimlidir, benimkisi sevimsizdir" gibi bir düşünce bizde hasıl olmaz. Bir kez daha Amerika ve Amerikan halkına bu terör hadisesinde, hayatını kaybedenlerden dolayı acılarını paylaşıyoruz. Ve dostlarımızı terörle mücadele konusunda daha yakın, daha samimi bir şekilde davranmalarını bekliyoruz.
Yine geçtiğimiz Alman Parlamentosu tarihi bir yalana imza attı. Tarihçilerin bile mutabık almadığı, herkesin farklı kararlar verdiği bir konuda, toplam parlamenterlerin üçte biri katılımıyla bir karar aldı. Sözde "Ermeni Soykırımı Tasarısı"nı kabul etti. Bu karar bizim için yok hükmündedir. Türkiye'nin geçmişi de bellidir, bizim tarihimizde soykırım yoktur. Bize soykırım suçlaması yapanların, aynaya bakıp ikinci dünya savaşında yaptıklarını bir kez daha hatırlamalarını öneriyoruz. Soykırımla ilgil, geçmişle ilgili defterleri karıştırmaya başlarsak orada Türkiye'nin adını göremezsiniz. Türkiye'den başka herkesin adını görebilirsiniz. Biz 619 yıl hoşgörüyle, kardeşlikle hüküm sürmüş, hiçbir inançtan insanların birbirleriyle çatışmalarına müsaade etmedik. Bosna'da olanlar, Irak'ta olanlar, Suriye'de olanlar, Kuzey Afrika'da olanların hesabını veremeyenler, yüz yıl önceki aslı astarı olmayan bir meselenin peşine düşmüşler, bizi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Biz geçmişimizle övünüyoruz, geleceğimize de güveniyoruz.