Başbakan: Biz bu saldırının altında kalmayız, faillere bedelini misliyle ödetiriz

Başbakan: Biz bu saldırının altında kalmayız, faillere bedelini misliyle ödetiriz

Grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Reyhanlı saldırısının arkasında Esad rejimin olduğunun büyük ölçüde kesinleştiğini ifade etti. Halkı soğukkanlı olmaya çağıran Başbakan, "CHP ve MHP'nin tahriklerine kapılmayın" dedi. Erdoğan, "Biz bu saldırının altında kalmayız, er ya da geç faillere bedelini misliyle ödetiriz. Allah'a hamdolsun, bunu yapacak gücümüz de var, ancak soğukkanlı davranacak, bizi çekmek istedikleri tuzaklara da asla düşmeyeceğiz." şeklinde konuştu.

 

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

 

Anneler Günü'nün hemen öncesinde milletçe hepimiz derinden sarsan acı bir haber aldık. Reyhanlı ilçemizde belediye ve PTT binalarının önünde bomba patlatılması sonucu maalesef 51 vatandaşımızı kaybettik. Vefat edenlerden 41'inin kimlikleri belli oldu. 39'unun defini yapıldı. 36'sı vatandaşımız, 3'ü Suriye vatandaşı. Yaralılardan 17'sinin durumu ağır. Reyhanlı'da hayatını kaybedenlerin tüm kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyorum. İnşallah hem Reyhanlı'da, hem Türkiye'nin yaraları en kısa zamanda sarılacak.

 

'Reyhanlı'da ihmaller var mı diye araştırıyoruz'

 

Saldırı anından itibaren devletin tüm imkanları seferber edilmiştir. Yaralıların çok hızlı şekilde taşınması sağlandı. Bakanlarımız başından beri oradaydı. Milletvekillerimiz de orada aynı şekilde çalışmalarını sürdürdüler. Tabii bir yandan acil müdahaleler yapılırken diğer yandan güvenlik birimlerimiz sorumluları ortaya çıkarmak için çalıştı. Olay çok büyük oranda aydınlatılmış durumda. Saldırı gerçekleştirenler Suriye kökenli bir örgütün Türkiye uzantısı olduğu ortaya çıktı. Saldırıyı gerçekleştirenler Türk kökenli. İhmaller var mı diye de araştırıyoruz.

 

'Faillere katliamın bedelini misliyle ödetiriz' 

 

Acımız büyük, ancak meselenin üzerine soğukkanlılığımızı yitirmeden gideceğiz. Bu saldırıyı çok dikkatli okumak, saldırının arkasındaki niyetleri analiz etmek ve tavrımızı da ona göre belirlemek zorundayız. Büyük devletler aklıselim hareket edebilen devletlerdir. Biz bu saldırının altında kalmayız, er ya da geç faillere bedelini misliyle ödetiriz.

Allah'a hamdolsun, bunu yapacak gücümüz de var, ancak soğukkanlı davranacak, bizi çekmek istedikleri tuzaklara da asla düşmeyeceğiz.

Bir üzüntümü samimi bir dille burada ifade etmek istiyorum. Türkiye'de bazı kesimler uzun yıllardır terörle yaşayan bir ülke olduğumuz halde maalesef belli noktalarda terörün tuzağına tekrar tekrar düşmekten geri kalmıyorlar. Terör ses getirmek ister, yaptığı eylemle toplumda korku oluşturmak ister, hedef aldığı canlar üzerinden politikayı şekillendirmek ister. Bomba patlamak terör için sadece araçtır. Terör ve terör örgütleri o eylemin arkasındaki manzaraya bakar, kendilerini başarılı ya da başarısız adleder. Toplum korkarsa, kaosun içine sürüklenirse terör o zaman amacına alışır. Toplum ikiye ayrılırsa terör işte o zaman hedefine vasıl olur. On yıllar terörle yaşayan bir ülke olarak bazılara terörün bu yönü üzerinde hiç durmadılar, durmak istemediler.

 

Erdoğan'dan medya ve siyasete: Bu ne fırsatçılıktır! 

 

Bizim dönemimizde bu tür olaylar olduğunda siyaset kurumları ve medya son derece hassas olması gereken konuda nasıl tuzağa düştüklerini tekrar tekrar görürsünüz. Bu olayda da aynı şey yaşandı. Daha Reyhanlı'nın sokaklarında dumanlar yükseliyor, henüz hiçbir şey belli değilken birileri çıkıyor, sanki fırsat kolluyor gibi sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Yahu bu ne acelecilktir, bu ne fırsatçılıktır? Bir durun gözyaşlarımızı silelim ondan sonra konuşun! Bu yapılan fırsatçılıktır ve çok çirkindir. Saldırganlar o 2 aracı patlattıklarında 50 cana kıydıklarında değil, bu açıklama yaptırdıklarında küstahça tebessüm ettiler. İşte o zaman sevindiler. Bunu görebilmek için illa terör uzmanı olmak gerekmiyor.

 

'Suriye halkıyla değil, zalim diktatörle meselemiz vardır'

 

10 buçuk yıl önce, Suriye ile ilişkileri geliştirmek, işbirliğini ilerletme için samimi bir gayret içinde oldum. Suriye'de refah huzur ve istikrarın tesisi edilmesi, bölge meselelerine çözüm buluması için çok ciddi girişimlerimiz oldu. Bizim Suriye halkıyla meselemiz yoktur, bizim Suriye'deki alçak, gaddar, zalim diktatörle meselemiz vardır.

"Bize ne Suriye'den" diyenlere buradan seslenmek istiyorum: Bizim Suriye politikamızın iki ana ekseni var. Birincisi, bölgede barış ve huzurun Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğine inanıyoruz. Kendi huzurumuz için istiyoruz. Türkiye, Filistin meselesine kayıtsız kalabilirdi, Suriye meselesine de öyle. Ama şunu herkes iyi bilsin ki bölgedeki en küçük bir ateş bile gelir Türkiye'yi bulur. Daha önce bunu yaşadık, Filistin'e sessiz kaldı, bedelini ağır ödedi. Arap ülkelerine sessiz kaldı, bedelini ödedi.

Çok zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Böyle bir yerde sorunlara kayıtsız kalan bir devlet asla ve asla büyük devlet olmaz. Ekonomisi gelişmez, refah seviyesi artmaz, itibarı olmaz. Bugün Türkiye'nin TL'sini, pasaportumuzun, ay yıldızlı bayrağımızın bir kıyneti varsa bu aktif iç ve dış politikamızın eseridir.

Suriye politikamızın ikinci ve en önemli ekseni ise insani boyutudur. Bosna Hersek'te katliam yaşanırken Türkiye, "Bana ne Bosna'dan" deseydi bugün Saray Bosna'nın yüzüne bakabilir miydik? Halepçe katliamından kaçan Kürt kardeşlerimize kucak açmasaydık bugün Erbil'in yüzüne bakabilir miydik? Türkiye'ye acı hatırlar bırakmaya hakkımız olabilir mi? Herkes şunu bilsin biz Türkiye'nin çocukları için, dünyanın çocukları için sorumluluk üstlenmiş bir hareketiz. Çocuklar katledilirken susacaksak o zaman AK Parti'ye ne gerek var? Bunu CHP, MHP, BDP yapabilir ama AK Parti asla yapamaz.

Kapımızı çalan misafirlere kapıyı kapatacaksak bu harekete ne ihtiyaç var? Reyhanlı'da 25 bin Suriye'den gelmiş kardeşlerimize karşı bunlar burdan gitsin diyenlere karşı Reyhanlılı kardeşlerimiz "Onlar bizim kardeşlerimiz, misafirimiz" diyorlar ve "CHP bunu her zaman yaptı ve yapıyor." Aynı şeyi MHP de yapıyor. Biz AK Parti'yiz, biz farklıyız, bizim siyasetimizde vicdan var, kalp var, akıl var.

Türkiye 1950 yılında demokrasiye adım attığı andan itibaren CHP egemenliği halkta aramak yerine hep başka yerlerde aramıştır. 10.5 yıllık iktidarımızı sürecinde de CHP'nin bu arayışlarına defalarca gördük. Seçim sandığından umduğunu bulamayan CHP, demokrasi dışı yöntemlerle yapmaya çalıştı. Sokak sokak direniş çağrısı yapan, çözüm sürecini bile ayrışma hareketi olarak gören CHP Genel Başkanı da Suriye'nin kanlı başkanına destek vererek çok tehlikeli bir oyunun içinde. CHP Reyhanlı'yı kana bulayan katillerle aynı karede bulunmak gibi vahjim bir hata yapıyor. Onları yüreklendiriyor.

CHP Genel Başkanı'na ateşle oynadığını hatılatsınlar ve onu uyarsınlar! Arkasına halkı alıp, muhalefet yapamayan CHP bu gerilimi körükleyerek kaos ortamına zemin hazırlayarak fırsat kolluyorlar. bütün bu olanlara rağmen gerek şahsıma gerek partime yapılan hakaretlere, yenilir yutulur gibi değil, hep tahrik ediyorlar, alırmayacağız. Benim milletim sandıkta ona en güzel cevabı verecektir. Kime gönül vermiş olursa olsun 76 milyıonun tamamına buradan seslenmek stiyoprum. Muhalefetin yaratamaya çalıştığı kaosa aldanmayın. Çözüm sürecinde 63 akil insan Türkiye'yi dolaşıyor. Onları provoke etmek isteyen gruplar hep aynı tipler, marjinal gruplar... Ama ne yazık ki bunların yanında da yazılı ve görsel medya yer alıyor.

Kamuoyu arşatırmalarında da görüyoruz halkın kahir ekseriyeti bu sürece destek veriyor. Demokrasilerde her meselenin çözüm yeri meclistir. sokağa taşınan her mesele demokrasinin aleyhinedir. Tahriklere aldanmayın, gerilimin tuzağına düşmeyin! Teröristleri sevindirmeyeceğiz, bir olacağız, diri olacağız, her zamankinden çok daha fazla diri olmak suretiyle bu acıları aşacağız.  Düşmana inat kenetleneceğiz.

Acımız ne kadar ağır olsa da bugün milletçe buruk bir sevinci de hep birlikte yaşıyoruz. Bugün Türkiye'de tarihe tanıklık ediyor, çok önemli bir aşamaya geçiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti hazinesi 412 milyon dolar borcunun ödenmesi amacıyla Merkez Bankasına talimat verdi ve borcun ödenmesi işlemi bugün tamamlanıyor. Böylece Türkiye uzun bir aranın ardından uluslararası para fonuna olan borcunu ödedi, sıfırladı ve bu borcu kapattı. bu güzel gelişmenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye 11 Mart 1947'de IMF'in faaliyete başlamasından 10 gün sonra fona üye olmuştur. İlk bor. 1961 yılında Cemal Gürsel hükümeti tarafından alınmıştır. toplamda 56.5 milyar dolarlık borç ilişkisi kuruldu. 2001 krizi sonrası rekor düzeye ulaştı. Biz iktidara geldiğimizde 22.5 milyar dolardı. Hemen IMF heyeti Türkiye2ye geliyor, heyetin incelemesi büyük olay oluyor. O döneminDSP, MHP, ANAP hükümeti IMÖF2ten borç alabilmek için ciddi tavizler vermek zorunda kalıyor.

"Biz milliyetçiyiz, biz şöyleyiz" diyen Bahçeli, IMF'ye borçlanan kim? Siz! IMF'ye neyi ödediniz? 3.5 yıl geçirdiniz ve yanlış yönetimleriniz nedeniyle bu ülkenin en önemli bankası çöktü gidiyordu, sizin yüzünüzden! Biz 23.5 milyar dolarlık borcu ödemek suretiyle süreci sonlandırdık. Artık IMF'ye borcu olan bir ülke değiliz, tam tersi IMF'ye borç vermek için müzakereler yapma aşamasındayız. Türkiye'nin o günlere geri dönmesine asla mahal vermeyeceğiz.

Bugün Türkiye için çok önemli bir gün. Yeni dönemin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bugün ABD'ye hareket edecek orada resmi temaslarda bulunacağız. Perşembe günü Başkan Obama ile görüşeceğiz, ardından basın toplantısı düzenleyeceğiz. Arından heyetimize verilen yemeğe iştirak edeceğiz. Aynı günün gecesinde Beyaz Saray'da Sayın Obama ile yemek yiyeceğiz.

Tüm bölgelerdeki ilişkilerle ilgili sorunları görüşme fırsatımız olacak. Başta Suriye olmak üzere, Irak, Filistin, Mısır... ayrıca Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkileri görüşme fırsatımız olacak. Tüm bu görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.