Davutoğlu'ndan PKK'ya: Ülkeyi terk edin

Davutoğlu'ndan PKK'ya: Ülkeyi terk edin

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP grup toplantısında "Türkiye hem dünyanın en büyük ekonomileri arasında ama aynı zamanda dünyada az gelişmiş ülkelerin yardımcısı koordinatörü konumunda. Bu şu demektir, biz bütün dünyada adaletin vicdanın sesiyiz. Ekonomik eşitsizliklere karşı diyalog kapılarını açacağız" dedi.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi tartışmalarına da değinen Davutoğlu, "CHP din dersini kaldıralım diyor. Din ibaresini kaldıralım. CHP’nin kafasında din ile mücadele etmek var, hiç bundan kurtulamadılar. Eğer din kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, hatta Hristiyanlık dışında Budizm dahi tahkir ediliyorsa ona önce ben karşı çıkarım. Bizim anlayışımızda nefret dili hiçbir zaman olmamıştır. Ama böyle bir tahkir yoksa, her bir din anlatılıyorsa bunda ne zarar var?" dedi.

Başbakan Davutoğlu partisinin grup toplantısında konuştu.:

Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Bu hafta içinde Bursa'da başarılı iş adamlarımızı ödüllendirdik. Açıkladığımız programı iş adamları ile de paylaşma fırsatı bulduk. Bir ülkenin makro stratejik planlaması ile şirketlerin kendi özel planları arasında bir bütünlük olduğunda hayal ettiklerimiz gerçekleşir. Avrupa Birliğiyle ekonomik ilişkilerimize çok boyutlu bir yön kazandıracağız.

Türkiye'de son derece kritik 2 süreci yaşadı, önümüzde de 2015 seçimleri var. Türkiye'de siyasi istikrarı bozamayacaklar. Türkiye demokratik istikrarı sağlamış bir ülkedir. Türkiye'de demokrasi kökleşmiştir. AK Parti'nin olmadığı siyasetin istikrara kavuşması mümkün değil.

 

‘Mayınları temizliyoruz’

 

AK Parti hiçbir zaman seçim kazancı üzerine ekonomik politika yönetmemiştir. Bütün programlarımızda 2023'ü görerek değerlendirmeler yapıyoruz. Biz 3. alan olarak seçtiğimiz Afrika açılımında kesinlikle kalıcı olacağız. Biz hükümet olarak iş dünyamızın önünü açmaya çalışıyoruz. Mayınları temizleyerek iş dünyamızın küresel alana girmesi için çabalıyoruz.

 

İstanbul'a büyük yatırım

 

İstanbul'da yeni metro hattının açılışını yaptık. Aksaray-Yenikapı bağlantısıyla 3 kanat birbirine bağlandı. Çok planlı ve başarılı bir takiple İstanbul'u birbirine bağladık. İstanbul yer altında da Asya ile Avrupa'yı birbirine bağladı. İstanbul'un bütünü ulaşım hattına kavuşacak. İstanbul bize en büyük mirastır. İstanbul'un dünya merkezi olması için ulaşım hatlarına ihtiyaç var. Bu çalışmalar bundan sonrada kararlı şekilde devam edecek.

 

‘Yarın açıklayacağız’

 

Yarın önemli bir açıklamada daha bulunacağız. Hem iş güvenliği paketi hem de son madenlerle ilgili alınan kararları açıklayacağız. Asansör faciasından sonra verdiğimiz bir talimattı. Yarın G20 zirvesi için yola çıkacağız. Türkiye dönem başkanlığını üstlenecek önümüzdeki yıl.

 

'Yarın Avustralya’ya gideceğim'

 

Yarın Avustralya’ya gideceğiz G20 liderler zirvesine katılacağız. Türkiye 1 Aralık’tan itibaren G20 dönem başkanlığını üstlenecek. Dünya ekonomisinin direksiyonu Türkiye’nin elinde olacak. Biz iktidara geldiğimizde Türkiye 26’ncı sıradaydı, şimdi 16’ncı, Avrupa’nın da altıncı büyük ekonomik gücü. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz husus var. Türkiye hem dünyanın en büyük ekonomileri arasında ama aynı zamanda dünyada az gelişmiş ülkelerin yardımcısı koordinatörü konumunda. Bu şu demektir, biz bütün dünyada adaletin vicdanın sesiyiz. Ekonomik eşitsizliklere karşı diyalog kapılarını açacağız.

 

'Filipinler’e uğrayacağım'

 

Avustralya’dan dönerken Filipinler’e uğrayacağım. Türkiye hem kendi içindeki gerilimleri çözmeye çalışmakta hem de dünyanın her yerinde varsa bir barış umudu onu gerçeğe dönüştürmek için çaba sarf etmektedir. Taraflar Türkiye’ye güveniyorlarsa, nihai adımı Türkiye ile atarız diyorlarsa bu gurur duyulacak bir tablodur.

Bu hafta içinde çok anlamlı iki ziyarette bulundum. Birisi Bursa ziyareti. Bursa’da halkımızla buluşma açısından gerçekten hiçbir zaman zihnimizden çıkmayacak tablolar yaşadık. Geçtiğimiz dönemde gördüğümüz güzel karşılamayı Bursa’da da neredeyse 1 saati aşan bir süre aldı Cuma namazından çıkışımız. Bütün Bursalı vatandaşlarıma teşekkürü bir borç biliyorum. Bursa bizim model şehrimizdir, ulu şehrimizdir. Ulu caminin Uludağ’ın ulu sultanların Osmangazi başta olmak üzere şehri. Cumhuriyetimizin de öncü şehri.

 

'Erenlere sahip çıkmak görevimiz'

 

Bu topraklardaki tüm erenlere sahip çıkmak bizim görevimizdir. Bizim için Hacı Bektaşi ile Hz. Mevlana arasında bir fark yoktur. Hacı Bektaş'ı ziyaret eden ilk Başbakan olarak bana gurur vermiştir. Bir devlet iki şeyle kaim olur: Tarihdaşlık ve ortak vatandaşlık bilincidir. Alevi vatandaşlarımızın sorunları hiçbir zaman açık yüreklilikle tartışılmadı. Bu ilk kez AK Parti döneminde yapıldı.

Şu hususu vurgulamak istiyorum, bizim AK Parti olarak takip ettiğimiz siyasetin temeli vatandaşlarla muhabbet bağını güçlendirmek, aidiyet bağını tahkim etmektir. O aidiyetler zayıfladı mı ülkeler çözülmeye başlarlar. Biz bir taraftan çözüm sürecini kalıcı kardeşlik projesi olarak hakim kılmaya çalışırken, bir taraftan Sünni, Alevi üzerinden hesap yapanların hesaplarını bozmaya kararlıyız. Hiç kimsenin körüklemesine izin vermeyeceğiz. Gerek hacı Bektaş veliyi ziyaretim esnasında gördüğüm muhabbet, daha sonra tartışmalarla ilgili hususu da ele almak istiyorum.

Her şeyden önce Alevi Bektaşi geleneğinin iki ana damarı vardır. Bir 12 İmam geleneği ve hazreti peygambere kadar giden o köklü mübarek silsile. Bu en önemlidir. Bu atfı görürsünüz. Horasan erenleriyle ta hoca Ahmet Yesevi’ye giden kaynaktır ki, bu iki kaynak birleşmiş ve İslam kültürünün Anadolu’da bir rengi olarak kökleşmiştir. Bizim bütün alevi vatandaşlarımızı, hem eşit vatandaş konusunda yardımcı olacağız hem de Aleviliğin korunması için ne gerekiyorsa destekte bulunmaya devam edeceğiz.

Hacı Bektaş-ı Veli’yi ziyaretim öncesinde, Mevlana’nın türbelerinde artık ücret alınmayacak. Eğer oraya ziyaretle feyzinden almak isteyenlerden ücret alınması yanlış bir uygulamaydı. Dünyevi bir hesap ile o mekanlara gitmeyecekler. Huşu edep erkan ile o mekanlara girecekler. Bizim bu ziyaretimiz bazı partilerde rahatsızlığa sebep verdi.

 

‘Ben gitmesem CHP açıklar mıydı bilmiyorum’

 

Öncelikle CHP. Ziyaretimden bir gün önce Alevi paketi açıkladılar. Ben gitmesem açıklarlar mıydı bilmiyorum. O pakette AK Parti döneminde yapılan çalıştaylara atıf var. Bunu ilk defa açık yüreklilikle tartışan AK Parti. Ve bu çalıştaylarda hem değişik alevi kesimin temsilcileriyle iletişim imkanları oldu hem de neler yapılacağı ele alındı. Ama CHP’nin açıkladığı pakette ‘istemezük’ tavrı var. Din dersi kalksın, din ibaresi kalksın.

Misafiri Hazreti Ali gibi gören zihniyetten bahsediyoruz. Hepsi seyittir, hepsi imamdır, hepsi peygamber torunudur. Hem 12 imam diyeceksiniz, hem de İslam’la irtibatı olmayan bir gelenek olarak takdir edeceksiniz. Demek istedikleri şu, öyle bir Alevi olsun ki, bu toprakların ortak değerlendirenlerden uzaklaştırılsın.

Buradan Osmanlı askeri geleneğine giren güzel ifadeler, buradaki hangi tabir Sünni gelenekte yok? Neden bir karşıtlık üzerine yeni bir Alevilik inşa etmeye çalışıyoruz. Neden din dışı ideolojiler çerçevesinde Aleviliği kökünden koparmaya çalışıyoruz? Alevi Bektaşi klasiklerini bastık. Niye biliyor musunuz? Yeni yetişen Alevi kökenli gençler o geleneği okusunlar ve bu geleneğin hazreti peygamberden Hazreti Ali’den uzak olmadığını görsünler.

Kahramanmaraş ziyaretimde kalabalığın içinden biri ben dedeyim dedi. Otobüse aldım. İlk sözü şu oldu, hak Muhammed Ali yardımcınız olsun. İçerden ve dışardan yeni ideolojik çerçevelerle yeni bir Alevilik çıkarma çabalarına önce öncü şahsiyetleri dedeleri bütün 12 hizmet erbabı öncüler karşı çıkacaklardır.

 

'Budizm dahi tahkir ediliyorsa…'

 

CHP din dersini kaldıralım diyor. Din ibaresini kaldıralım. CHP’nin kafasında din ile mücadele etmek var, hiç bundan kurtulamadılar. Eğer din kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, hatta Hristiyanlık dışında Budizm dahi tahkir ediliyorsa ona önce ben karşı çıkarım. Bizim anlayışımızda nefret dili hiçbir zaman olmamıştır. Ama böyle bir tahkir yoksa, her bir din anlatılıyorsa bunda ne zarar var?

Üç alternatif var. Bir, bu dersi tümüyle kaldıralım. Peki bunu kaldırdığımızda eğitim içinde ki bugün IŞİD radikalizmi başta olmak üzere, bu tür radikal eğilimlerin toplumda yer almasını nasıl engelleyeceğiz? Yeni yetişen Alevi Sünni gençler, gerçek dini anlayış hakkında nasıl kültür sahibi olacaklar? Din dersi olmadığı zaman nasıl yanlış kanaatlerin ortaya çıkacağını görmüyorlar mı? Onlar yasakladı, yeni yetişen nesil 32 farzı sayamayacak hale geldi. Ne zararı var din kültürüyle ilgili bilgi sahibi olunmasının?

İkinci alternatif, Sünni gençler Sünniliği, Aleviler Aleviliği okusun. Burada nasıl bir karşıtlık çıkar? Bugün Aleviliği ve Sünniliği karşıt gösterenler, O bir tarih cahilidir, kültür cahilidir, Alevilik cahilidir, Sünnilik cahilidir. Ben hacı Bektaş velinin huzuruna vardığımda hiçbir yabancılık hissetmedim.

Üçüncü alternatif ise, bizim savunduğumuz alternatif. Din dersi, bütün dini anlayışı yeni nesillere öğretmek üzere okutulmalıdır. Dediğim gibi hiçbir mezhep mensubunun incinmesine izin vermeyiz.

Yine CHP’nin en önemli ikilemlerinden birisi dersim meselesindeki ikircikli tutumudur. Sayın cumhurbaşkanımız, dersim konusunda net bir tavır sergiledi ve başbakan olarak bu olaylar dolayısıyla özür diledi. Şimdi CHP ve MHP’den bir karşı tavır alış söz konusu oldu. CHP Dersim konusunda hala bir açıklamada bulunmadı. Çünkü korkuyor. Dersim’i eleştirirsem ulusalcılar kopar diye korkuyor, parti bölünür diye korkuyor. Ama AK Parti korkmaz.

 

'Sayın Bahçeli, açık yüreklilikle söyle, Dersim'de yapılan yanlıştı...'  

Şimdi buradan Bahçeli'ye geçmek istiyorum. Nedense, biz Dersim konusunda konuştuk diye, ben bekliyorum CHP rahatsız olsun. CHP'den önce Bahçeli'nin sesi yükseldi. Ben Hacı Bektaş-ı Veli'de Alevi erenlerimizle, dostlarımızla, canlarımızla kucaklaştım diye rahatsız oldu, 2 saat sonra - kim yetiştirdiyse - bir açıklama ile beni özür dilemeye davet etti. Neden özür dileyecekmişim? Dersim'de yapılanların yanlış olduğunu, zulüm olduğunu söylemem dolayısıyla. Bunun üzerine ertesi gün kendisine bazı sorular yönelttim. Bugün de yaptığı grup konuşmasında gene polemik yapıyor. Yine, benim hiç söylemediğim şeyleri söylemişim gibi yansıtarak beni itham etmeye çalışıyor. Sayın Bahçeli, açık yüreklilikle söyle; Dersim'de yapılan yanlıştı, zulümdü, aynı 3 Mayıs 1944'de Alparslan Türkeş'e, Fethi Tevetoğlu'na, Reha Oğuz Türkkan'a yapılanların zulüm olduğu gibi. Bahçeli ile aramızdaki devlet anlayışı, farkı şu; Bahçeli devlet adına yanlış yapanlara sahip çıkmayı devlete sahip çıkmak zannediyor. O yüzden de devlete en büyük tahribatı veriyor. Biz ise kim, ne hal altında yapılırsa yapılsın yanlışa yanlışa, doğruya doğru diyoruz; bu yolla halkımızın bütününü kucaklıyoruz.

 

'Ülkeyi terk edin'

 

Bir taraftan Çözüm Süreci'ni devam ettirirken, diğer taraftan silahları bırakma konusunda hiçbir adım atmamanın tutarlı bir tarafı yok. 2013 Mayıs'ında ülkeyi terk etmesi gerekenler artık terk etmeye başlamalılar, silahları bırakmaya başlamalıdır. Çözüm Süreci bizim için milli bir projedir, yerli bir projedir, özgün bir projedir ve mutlaka başarıya ulaştırılacaktır.