Davutoğlu: Annelik vatan görevi gibi kutsal bir görevdir

Davutoğlu: Annelik vatan görevi gibi kutsal bir görevdir

AKP grup toplantısında nüfus artışını teşvik paketini değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kadınlarımız uzun bir süre, 3 çocukta 6 ay süreyle günde yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacak. Kadınlar 16 hafta sonunda kariyerimi mi seçsem annelik mi yapsam demeyeceğim. Nasıl erkekler askerlikte bu şekilde kademe ilerlemesinde değerlendiriyorsa kadınlarımız da değerlendirecek. Annelik de vatan görevi gibi kutsal bir görevdir" dedi.

Fransa'da Charlie Hebdo katliamını protesto yürüyüşüne katılarak Almanya'nın başkenti Berlin'de temaslarda bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'ye dönmesinin ardından AKP grup toplantısında konuştu.

Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, YÖK, Genelkurmay, Savunma Sanayi Müsteşarlığı, üniversitelerimizin bir masa etrafında oluştuğu bu kurul 1983’te kuruldu. 19 toplantı gerçekleştirdik 12 yılda. 12 Eylül dönemi 28 Şubat dönemi insanların kıyafetleriyle uğraşırken, 19 yılda sadece 9 kez toplanabilmişti. Salı günü aldığımız kararla 6 ayda bir toplanacak. İşte aradaki zihniyet farkı bu.

 

YÖK'e Zeliha Koçak'ın atanması

 

Zeliha Koçak’ı YÖK üyeliğine Bakanlar Kurulu kontenjanından atadık. Bu atama yeni Türkiye’nin sembolik bir anlamını da ortaya koydu. Biz insanların kıyafetleriyle değil, beyinlerindeki bilim anlayışıyla üniversitelerimizi ihya etme düşüncesindeyiz. Zeliha hanım, yaptığı bilimsel çalışmalarla YÖK üyeliğine atanma konusunda gerçek bir ehliyet sahibidir. Başı örtülü başı açık bütün kadınlar yan yana yeni Türkiye için çalışacaklar.

Milli muharip uçak savaş uçağıyla ilgili olarak bir proje olarak alınan karar çerçevesinde, savaş uçağı projemizin milli savaş uçağı projemizin tasarım aşamasına geçilmiş bulunuyor. Yine uydu fırlatma sistemi, bu projenin ivme katılması konusunda prensip kararı aldık. Milli piyade tüfeğinde de seri üretime geçiyoruz. Türkiye’nin de ortağı olduğu F35’ten, önümüzdeki yıllarda toplam 100, dört savaş uçağı daha sipariş etme kararı aldık. Artık savunma sanayi millidir, milli olacaktır.

Gerçek cumhuriyetçilik ancak ve ancak Türkiye’nin kendi milli sanayisini kurmakla mümkün olur. Bahçeli yine iddialarda bulundu. Kendi başbakan yardımcılığı döneminde, Türkiye bırakın kendi tankını uçağını, başka ülkelerin envanterinden çıkan silahların peşindeydi, tank modernizasyonu için İsrail’e muhtaçtı. Şimdi hiçbir namerdin önünde boyun eğmeyecek bir Türkiye var.

 

Beni alnımdan öpen...

 

Mazlumlara dönük olarak…  Benim alnımdan öpen ki, Arap dünyasında bu minnet göstergesidir, o küçük yavrucuk Rua.

2005’te Hama’da doğdu. Annesi hava saldırısında gözünün önünde hayatını kaybetti. Babaannesi ve yaşlı bir hanım üç kardeşiyle Türkiye’ye sığındı. Malatya’da şimdi mülteci kampında yaşıyor. Şimdi Rua’nın bu hikayesini bilen için Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirebilmek mümkün mü? Evet biz yetimlere öksüzlere mazlumlara sahip çıktık.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AFAD tarafından misafir edilen çocukları kabul etmiş, Rua El Yusef Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da alnından öpmüştü.

Suruç’ta, yeni doğan bebeklere verilen AFAD ismi oldu. Çünkü Türkiye’ye girdiklerinde AFAD’ı gördüler. Türkiye’ye ilk geldiklerinde yazıyı gördüler ve orada esenlik buldular. Ben tekrar bu gayretleri gösteren AFAD yetkililerine teşekkür ediyorum.

2002’de yurtdışındaki temsilcilerinin sayısı 163’tü, şimdi 228. Yani yüzde 40-50 civarında arttı. Sadece temsilcilik sayısı olarak artmadı. Dün Almanya’da her bir başkonsolosluğumuzu yeniden tanzim ettik. Yeni binalar aldık. Her binanın iftihar edilecek bir bina olması gerektiğini düşünerek yaptık. En fazla temsil edilen altıncı büyük ülkeyiz. Bu anlamda dünyanın her yerinde bayrak dalgalandıran altıncı büyük ülke olarak, 2023 hedeflerini çok önceden gerçekleştirmiş olduk. Verdiğim talimat açıktı, arkanızda çok köklü bir millet olduğunu unutmayın. Bize artık mazeret ve zaman kaybı söz konusu değildir. 24 saat yetişmiyorsa 25’nci saati bulacaksınız. Ama tek bir dakikayı dahi kaybetmeye izin vermeyiz. Nerede olursa olsun mutlaka aktif olacaksınız. Kim ne diyecek diye beklemeden Türkiye ne diyor diye dünyaya haykıracaksın. Biz takip eden bir ülke değiliz.

 

‘Çalışan kadınlar için devrim mahiyetinde’

 

Uyuşturucuyla mücadele, bedelli askerlikle ilgili, iç güvenlikle ilgili, öğretmen atamalarla ilgili kasım aralık ayında çok önemli açıklamalarda bulunmuştuk. Geçtiğimiz hafta ailenin ev dinamik nüfusun korunması başlığı altında, aile ve çalışan kadınlar için devrim mahiyetinde reforma imza attık. Büyük ülkeler nüfusunu büyük bir kaynak olarak görürler. Eğer bir ülkenin uzun dönemli gelişme trendini anlamak isterseniz nüfusuna bakabilirsiniz.

Petrol bitebilir, kaynaklar tükenebilir, tükenmeyen tek kaynak var o da insan kaynağı. 2013 yılında 65 yaşı 10,3’e, 2050’de yüzde 20’ye çıkacak. Burada yapılacak iki yol var. Eski Türkiye’de olduğu gibi aman nüfusun artmasını durduralım, az nüfusla mümkün olduğu kadar orta gelişmişlikte kalalım. Okullar olmasaydı ne güzel idare ederdim diye ifadeyi, 80’li 90’lı zihniyet böyle bir zihniyete dayanıyordu. Biz ise tam tersini söylüyoruz. Nüfusumuz artsın. Genç nüfusumuz artsın. Daha çok nüfusla daha büyük milli gelir üzerinden milli geliri artıralım. Bu anlamda çalışan kadınları, annelik ve kariyer aşkı arasında tercih yapmak zorunda bırakmayan insani bir reform planladık. Dünyaya örnek olacak bir reformu gerçekleştirdik.

 

GPS ile takip

 

Sosyal hizmet görevlisi, GPS ile takip edilecek şekilde bu 500 aile ile ilgilenecek. Türkiye’nin resmini çıkaracak. Eğer bu hizmetler istismar ediliyorsa bunu denetleyecek. 7 bin yeni kadro ihsas ediyoruz. Çalışan kadınlarımızla ilgili çok ciddi düzenlemeler yaptık. Yarı zamanlı çalışma anlayışıyla, ilk çocuk için iki, ikinci çocuk için dört ay, üçüncü çocuk için altı ay yarı zamanlı olarak çalışacaklar. Aradaki fark devlet tarafından karşılanacak. Biz bu paketi açıkladığımızda, eleştirmeye hazır bekleyen çevreler, bu kadın istihdamını azaltmaz mı dediğinde, bu programı okumamış oldu. kadınlarımız, üç çocukta altı aya kadar olan bir süre, yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacaklar. Kadınlarımız bu şekilde 16 haftalık izin sonrasında, kariyerimi mi seçsem annelik mi yapsam diye bir seçim yapmayacaklar.

 

Aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmaz

 

Nasıl ki erkekler askerlikte, askerlik döneminde, kademe ilerlemesinde değerlendiriyorsa annelerimiz de değerlendirecek. Annelikte vatan görevi gibi kutsal bir görevdir.  Yine devrim mahiyetinde bir adımla çeyiz hesabı. Anne ve baba çocuk evlilik çağına gelinceye kadar biriktirdikleri miktar ne ise devlet yüzde 15 katkıda bulunacak. Çünkü aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmaz, geldi mi insanı çarpar. O anda anne ve babanın sıkıntıda kalmaması için, yüzde 15 katkıda bulunacağız.

Dün Almanya’da da söyledim, yurt dışındaki vatandaşlarımız da bu haktan, doğum hediyesinden hepsi istifade edecekler.

Bu tempoda beni üzüntüye sevk eden tek husus, Karabük, Bursa, Yalova ve Isparta kongrelerine gidememem oldu. Hava ve sağlık şartları nedeniyle katılamadım. Buradan gönüldaşlarımıza, dava arkadaşlarımıza selamlarımı iletiyorum. Özürlerimi kabul etmelerini rica ediyorum. Bu aşk ve coşku oldukça bütün Anadoluyu adım adım gezmeye devam edeceğiz.

Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı Paris’teki yaşanan terör olayıydı. Dün evvelsi gün Pazar günü Paris’te teröre karşı dayanışma mitingine yürüyüşüne katıldık. Bu bir çok açılardan önemliydi. Çok sayıda liderle birlikte teröre karşı sesimizi yükselttik. Bu katılımın, Başbakan düzeyinde katılımının üç açıdan önemli olduğu kanaatindeyim. Küresel mesaj, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza ve Müslümanlara verdiğimiz mesaj.

 

İslam terörü olarak anılmasına izin vermeyeceğiz

 

Terörün herhangi bir şekilde islamla veya herhangi bir dinle yan yana anılmasına izin vermeyeceğiz. Dün Merkel ile yaptığımız toplantıda söylediğim gibi nasıl Norveç’te terör olduğunda biz buna Hristiyan Avrupa terörü demedik. Nasıl Neonaziler vatandaşlarımızı katlettiğinde Alman terörü demedik, Aaris’teki terör eyleminin islam terörü olarak anılmasına izin vermeyeceğiz.

Kim olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın her türlü teröre, barbarlığa, zorbalığa karşı çıkmaya devam edeceğiz. Devlet terörü uygulayanlara karşı sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz.

Gazze’de yapılanlara, devlet terörü demeye devam edeceğiz. Hama’da Humus’ta füzelerle, kimyasal silahlarla halkını katleden Esad’ın yaptığına devlet terörü demeye devam edeceğiz.

 

Susmayan tek devlet Türkiye

 

Bazıları terör İsrail tarafından yapılıyorsa sesiz kalıyorlar. Bazıları Suriye’de destek veriyor, sessiz kalıyor. Bazıları DEAŞ’ın yada diğerlerinin terörüne sükut ediyor. Susmayan tek devlet Türkiye, susmayan tek hareket Ak Parti hareketi oldu.

 

Dünyaya barış ne zaman gelir?

 

Dünyaya barış ne zaman gelir? Nasıl Fransa’daki terör karşısında bu dünya liderleri yürüdüler, bir gün Fazze’li çocuklar için, Kudüs’te şehit edilenler için dünya liderleri bir araya gelip yürürlerse işte o zaman dünyaya barış gelir. Eğer bir gün Pakistan’da öldürülen çocuklar için İslamabad’da bu liderler bir araya gelirse işte o gün dünyaya barış gelir. Eğer Somali’de o açlık karşısında bu dünya liderleri bir sabah bir uçakla Mogadişu’ya inerse, Suriye’de DEAŞ’ı olduğu gibi, rejimi de eleştirmek için BM’nin 5 daimi üyesi yanyana gelirse o zaman barış gelir.

 

Özgür Filistin'in başkentinde dünya liderleri yürüdüğünde...

 

Biz her yerde adaletin vicdanın sesi olmaya, Avrupa’da da Asya’da da Şam’da da Paris’te de Bosna’da da tek yürekli konuşmaya devam edeceğiz. Bizim yüreğimiz insanlık vicdanının yüreğidir. Bir gün o gün gelecek ve inşallah bugün ağırladığımız Mahmud Abbas özgür bir Filistin’in başkentinde bu dünya liderleri yürüdüğünde işte dünyaya barış o zaman gelecek. Başkenti Kudüs olan özgür Filistin kurulduğunda, Mescidi Aksa’ya doğru bu liderler yürüdüğünde barış o zaman gelecek.

Bazıları bizim İsrail başbakanıyla neden orada olduğumuzu soruyorlar. Biz meydanı boş bırakmayız, insanlık neredeyse biz orada olacağız. İsrail Başbakanı’nın orada olması gayri samimidir.

İkinci mesajımız Avrupa kıtasıdır. Bizim coğrafyamız çok boyutludur. Biz Asyalı olduğumuz kadar Avrupalıyız, Balkanlı olduğumuz kadar Ortadoğuluyuz, Kafkasyalıyız. Bu kimliğimiz birbirinden ayrılamaz. Kim ki bizim Avrupalı kimliğimizi ihmal edip, Asyalı kimliğimize atıfa bulunur, o da aynı şekilde tarih cahilidir. Onun için Paris’te bulunduğumuzda Avrupalı olarak konuşuruz, Semerkand’da Ahmet Yesevi’nin torunları olarak konuşuruz, Saraybosna’da Üsküp’te evladı fatihan olarak konuşuruz. Biz onun için büyük bir mirasın sahipçileriyiz.

Biz Avrupalıyız, Avrupalı olmaya devam edeceğiz, Avrupa’nın meselesi bizim meselemizdir. Biz orada bulunmakla şunu haykırdık, islam Avrupa’nın asli dinidir, Endülüs’te ve Osmanlı’da çok kültürlülüğü altın harflerle yazmış bir binin mensuplarıdır. Gerek Holland’a gerek Merkel’e teşekkür ediyorum. Terörün islamla özdeşleşemeyeceğini vurguladı. Merkel de ''İslam Almanya’ya ait dindir, bende herkesin başbakanıyım'' dedi.

PEGİDA ve Dresden’deki cahiller bilmelidirler ki, Avrupa tarihi Osmanlı arşivleri olmadan yazılamaz. Endülüs’ün aydınlık yüzü bilinmeden okunamaz. İbni Rüşt ekolünü takip eden batılı düşünürler rönesansın reformun yolunu açmıştır.

Her türlü yabancı düşmanlığına karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Evvelsi gün Parisli oluşumuz Avrupalı kimliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Brüksel’de Londra’da Davos’ta bu gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Üçüncü önemli mesajımız Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızaydı. Sahipsiz değilsiniz. Garip değilsiniz. Yalnız değilsiniz. Arkanızda hakkınızı hukukunuzu koruyacak şefkatli ve kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti var.

Biz bu oyunu bozduk. Kolektif suç anlayışı, nazi hareketinin çıkmaya sebep olduğu anlayıştır. Doğduğu anda kim hangi dine mensup anne babadan doğmuş olursa olsun masumdurlar. Kolektif suç inşadı yoktur. Maalesef 11 eylül sonrasında dünyada öyle bir hava estirdiler ki, adı muhammed olan ahmed olan ali olan hasan olan Hüseyin olan potansiyel suçlu gibi gördüler.

Pazartesi günü sabahı vatandaşlarımız ve Müslümanlar, bir Fransızla karşılaştıklarında başlarının eğilmemesi için, Müslüman liderler de var diyebilmeleri için, onlar için biz paris’teydik. Berlin’de de söyledim. Gün başımızı dik tutma günüdür. İnsanlık vicdanı adına sesimizi yükseltme günüdür. Taşıdığınız Ahmet Muhammed ismiyle gurur duyun. Çünkü bu katillerin öldürdüğü bir polisin adı da Ahmet’ti.

Berlin’de Mevlana camiini ziyaret ettim. Kundaklanan yakılan camii… bundan sonra hangi cami olursa olsun, gidecekler ve dayanışma gösterecekler. Ta ki Avrupa’daki hiçbir Müslüman kendisini garip hissetmesin. İşte küresel mesaj olarak teröre karşı insani vicdan olarak oradaydık.