Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, koalisyon senaryolarına ilişkin olarak, "Madem ki millet koalisyon demiştir, kimseye kapı kapatmayız, üç en iyi niyetli tavrı sürdürürüz, her türlü müzakereyi sürdürürüz ama ilkelerimizden taviz vermeyiz, dört netice vermezse yine milletimize gideriz" diye konuştu. "MHP daha ilk geceden tam bir öfkeyle, bütün diğer partilere yönelik bir dil. Arkasından o günden bugüne retçi bir tavır içerisinde" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
"Siyaset ret etme sanatı değildir. En doğru kabulü, milletin kabulüne dönüştürme sanatıdır. Yeni tabloyu okumadığınız her dönemde yaptığınız her hata ile bir sonraki siyasi döneminizi daraltırsınız. İşte koalisyon görüşmeleri öncesinde, MHP ile bir değerlendirme yaparak, muhasebeci bir tutum, ülke geleceğiyle ilgili kritik ortamda, gelecekle ilgili atılması gereken adımları ele alacak bir tutum benimsemesini tavsiye ediyoruz"
"İnşallah Meclis Başkanı seçildikten sonra cumhurbaşkanımızdan görevi alacağız" diyen Davutoğlu, "Burada nasıl Meclis Başkanlığı koalisyon ile irtibatlı değilse, Cumhurbaşkanlığı makamı da koalisyon görüşmelerinin parçası değildir olmayacaktır" diye konuştu.
Davutoğlu HDP'ye gönderme yaparak, "Milleti bir kez aldatırsınız, iki kez belki aldatabilirsiniz ama daima aldatamaz. Ya şiddet ya demokrasi, ya terör ya barış. İkisi bir arada olmaz" dedi.
"Hiçbir milletvekilimiz parmak kaldırma makinesi değildir ve olmayacaktır" diyen Davutoğlu, "Her bir milletvekilimiz, hem bulunduğu ili temsil eder, hem 78 milyonun her bir ferdini temsil eder. Her bir milletvekilinde milletin erdemini görürüz. Onun için bugün burada bir araya gelen 258 milletvekilimizle beraber 78 milyon yürüyor. AK Parti’nin sicili hep temiz olmuştur, hep temiz olacaktır" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, 25. dönemin ilk grup toplantısında partisinin milletvekillerine seslendi.
Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
Ben yine kurucu başkanımızın o gün kullandığı ifadeyi aynen söylüyorum. Hiçbir milletvekilimiz parmak kaldırma makinası değildir ve olmayacaktır. Her bir milletvekilimiz, hem bulunduğu ili, hem 78 milyonu temsil eder. Biz milletvekilimize baktığımızda sadece 550 vekilimizden birini görmeyiz. Milletin ta kendisini görürüz. Milletin irfanını, erdemini görürüz.
Onun için burada bir araya gelen 258 vekilimiz, meclis salonunda, sokaklarda yürürken bilsinler ki kendileriyle birlikte 78 milyon yürüyor.
Her birimiz düşüneceğiz ki, bir gün o görevi ifa ederken yaptığımız her şey hem ilahi anlamda manevi şekilde sicile kaydediliyor, hem de tarihin siciline kaydediliyor. Ak Parti'nin sicili hep temiz olmuştur, hep temiz olacaktır.
2001'de siyaset itibar kaybetmişti. Siyasetçi için anılan unvanlar bu çatı altında zikredilmeyecek şekilde negatifti. 21'nci dönemde AK Parti grubunu oluşturan o öncü insanlar, her birini hürmetle selamlıyorum, vefat eden varsa rahmet diliyorum. Onlar siyasete itibar kazandırma davasında çok önemli mesafeler kaydetti.
Bir siyasi hareket kurulduktan bir yıl sonra iktidar görevi aldı. 10 Kasım'da aynı bu kürsüden, Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti kadrolarına hitap etti. İşte o gün değişimin başladığı gündü. Ama önümüzde önemli meseleler vardı. Bir parti iktidara gelmiş ama, Genel Başkanı Meclis'te değildi. Kıbrıs süreci, AB süreci gibi çok kritik süreçler vardı. Ama AK Parti kadroları bu meseleleri birer birer aştı. Muhtar bile olamaz dedikleri genel başkanını bu kürsüye Mart 2003'te Başbakan olarak çıkardı. Şiddete başvurmadan, hiçbir protesto yapmadan, gayri meşru eylem içinde olmadan siyaseti normalleştirdik. Dünya, Türkiye ne yapacak diye merak ederken, bu iktidar çöker dedikleri dönemde, Irak savaşını, AB sürecini Kıbrıs müzakerelerini başarıyla yönettik. Kıbrıs meselesinde tabuları yıktık. AB sürecini doğru sürece oturttuk. Biz her zaman gereğini yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
Sayın Abdullah Gül’ü aday olarak ilan ettiğinde, ilk kez gerçek anlamda bu kürsüden çıkacak cumhurbaşkanı görüldüğünde, e-muhtıra vererek bunu engellemeye çalıştılar. Biz eğer bugün burada oturuyorsak, o gün 27 Nisan muhtırasına karşı dimdik duran AK Parti grubunun emaneti, ve onun gösterdiği dirayetle buradayız. Yine olağanüstü bir hava vardı ülkede. AK Parti iktidara gelmiş, ama hala bazı çevreler AK Parti grubunun aday gösterdiği kişinin cumhurbaşkanı olamayacağı görüşündeydiler. Bütün o vesayet odakları bir kalemde silindi ve sayın başbakanımız, sayın Abdullah Gül AK Parti’den çıkan ilk cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne çıktı.
Hayır arkadaşlar. Biz bu emaneti omuzlarımızda taşırken, ülkemizin çıkarı neyi gerekiyorsa, bir saniye ömrümüz kalsa o doğru kararı alır ve uygularız. Aynen kapatılma davası döneminde hiçbir meseleyi aksatmadığımız gibi.
11 Haziran 2011 seçimlerine yine kritik bir ortamda girdik. Bir taraftan ekonomik kriz büyük sıkıntılara yol açıyordu, Avrupa ülkelerinin demokrasileri sarsılıyordu. Diğer tarafta bütün Ortadoğu uçurumun kenarında ya demokrasiye doğru yürüyecekti ya anarşiye, teröre doğru. Türkiye o zaman, ilk grup toplantısında aynı kararlılığı bir kere daha vurguladı. O günden bugüne ülkemizin küresel ekonomik krizi hissetmemesi için gereken tedbirleri aldık. Yangın konusunda da iki esası öne çıkardık. Bir insani diplomasi, iki Türkiye’nin stratejik çıkarları. İnsani anlayışı bugün dünyanın her yerinde temsil eden Türkiye, keşke hiç olmasaydı, keşke hiçbir mülteci bizim kapımıza gelmeseydi. Ama gururla söyleyeyim ki, BM heyeti buraya geldiğinde, Dünya Mülteci Günü'nü Türkiye’de kutlamaya karar verdik dedi. Biz bu insani çizgimizi sürdüreceğiz.
Sınamalar siyasetin doğasıdır. Sınama beklemeyen, sıkıntı görmek istemeyen siyasete girmeyecek. Siyaset zor dönemde zor kararları alma cesareti gösterenlerin işidir. Gerektiğinde risk alabilecek iradeyi gösterebilecek kişilerin işidir. Tarihe yön verenlerin işidir. Türkiye hiçbir tarihi olayı, serüveni izlemekle yetinmedi, hepsine müdahil oldu.
Madem ki millet koalisyon demiştir, kimseye kapımızı kapatmayız. Koalisyon görüşmelerinde en iyi niyetli tavrı sürdürürüz. Ama ilkelerimizden taviz vermeyiz, dayatmalara izin vermeyiz. Bütün bu çabalar inşallah iyi bir netice verir. Ama vermezse, milletimizin huzunra gider onun kararı neyse gereğini yaparız. O günden bu yana, işte milletimiz şahit. Hiçbir parti yetkilimizin ağzından, herhangi bir partiye, onun liderine, seçmenlere dönük olarak rencide edecek tek bir söz çıkmadı. Şucular, bucular diye bir tasnif olmadı. Tek bir gün dahi bize oy vermeyenleri rencide edecek bir dil kullanmadık. Etik dışı davranışlara yönelmedik. Ahlaklı erdemli tutumumuzu sergiledik.
Ama diğer partilere bakalım. Eleştirmek kastıyla söylemiyorum. Milletimizi şahit kılmak için söylüyorum. CHP, günlerdir başka partilerin ne yapması gerektiğini incelemekle meşgul. Kendilerinin yüzde 25 aldığı gerçeğini unutup, yüzde 41’in hiçe sayıldığı bir koalisyon nasıl oluştururuz ile meşgul. Yüzde 60’lık bir blok açıklaması…
Blok ne demek? Yüzde 60’lık blok demek, karşıda da yüzde 40’lık blok var demek kutuplaştırıcı dilin en ağırı değil mi? Çünkü onların meselesi AK Parti ile ilgili. Bütün formülleri Kılıçdaroğlu ortaya koyuyor kendince. Yüzde 60 nereden çıkıyor? Parlamento dışındaki partilerin oylarını da oraya koyuyor, bizden de yüzde biri kendi tarafına alıyor. Bunlarla blok yapıyor. Gelin buradan Kılıçdaroğlu’na, bu kutuplaştırıcı dili zihninden gönlünden çıkarsın da ondan sonra bizimle konuşsun, ya da biz geldiğimizde ona göre bizimle konuşsun. Biz Mevlana’nın felsefesiyle gel diyerek yola çıktık.
MHP. Daha ilk geceden tam bir öfkeyle, bütün diğer partilere yönelik bir dil. Arkasından o günden bugüne retçi bir tavır. Siyaset ret etme sanatı değildir. En doğru kabulü, milletin kabulüne dönüştürme sanatıdır. Yeni tabloyu okumadığınız her dönemde yaptığınız her hata ile bir sonraki siyasi döneminizi daraltırsınız. İşte koalisyon görüşmeleri öncesinde, MHP ile bir değerlendirme yaparak, muhasebeci bir tutum, ülke geleceğiyle ilgili kritik ortamda, gelecekle ilgili atılması gereken adımları ele alacak bir tutum benimsemesini tavsiye ediyoruz.
HDP. Baktığınızda seçim kampanyasında dillerinden, Batı'da barış, Doğu'da şiddet söylemi çıktı. Şimdi işte sınama vaktidir. Bu ülkenin siyasetinde yer edineceklerse, önce her türlü teröre açık tavır sergilemek zorunda. HDP’den beklediğimiz, milletin beklediği barış sözcüklerine kanarak onlara oy verenlerin beklediği öncelikli tutum, PKK terörüne karşı nerede durdukları tutumudur. Ama milleti bir kez aldatırsınız, iki kez belki aldatabilirsiniz ama daima aldatamaz. Ya şiddet ya demokrasi, ya terör ya barış. İkisi bir arada olmaz.
Biz erdemli davranışı sergilemeye devam edeceğiz. İki konunun altını çizmek istiyorum. Birincisi Meclis Başkanlığı seçimleri. Değerli adayımız burada, sayın İsmet Yılmaz. Siyasete girmeden önce de tanışmaktan büyük onur duyduğumuz dava arkadaşımız. Hiç kimsenin gönlünü kırmamış, her zaman tevazunun sembolü olmuş dava arkadaşımız. Sayın İsmet Yılmaz’ı aday gösterirken de bütün kurullarımızda, sizlerden aldığımız değerlendirmeleri birlikte ele alarak bu sonuca ulaştık. Ve o gece, Perşembe gecesi sizlerle yaptığımız iftar sonrasındaki tabloyu paylaşmak istiyorm ki, erdemli davranış nedir bütün alem görsün.
En büyük onayı almış iki arkadaşımızı davet ettim, sayın Nabi Avcı ve sayın İsmet Yılmaz. Önce her biriyle ayrı ayrı konuştum. İkisi de diğer arkadaşım bu göreve daha layıktır. Yarabbi dedim bu ne güzel bir topluluk. Bu toplulukla tarihe ebediyete yürünür. Şunu da ifade edeyim. İsmi geçen bir çok arkadaşımız oldu. ama emin olun yine gururla söylüyorum, o arkadaşlarımıza da teşekkür ederek söylüyorum, bana gelip de kendini göstermesi için kulis yapması konuşması söz konusu olmadı. Ben biliyordum isimleri geçen çok sayıda arkadaşımız da bunu hak ediyordu. Ama ne bir kulis, ne bir hizipleşme oldu. işte AK Parti grubunun erdemli davranışı budur, erdem buradadır.
Bir kere birkaç istisna hariç olmak üzere, Türkiye’de bir teamül oluşmuştur. En büyük partiden Meclis Başkanı seçilir. Bir takım söylentiler duyuyoruz. Acaba Meclis Başkanlığı koalisyon görüşmelerinin bir parçası mıdır? AK Parti tercihini değiştirir mi… Buradan hepinize net olarak ifade ediyorum ki, bizim bir tane Meclis Başkanı adayımız var, son turun son saniyesine kadar da sadece onu destekleyeceğiz. Erdemli davranış, herhangi bir dava arkadaşını pazarlık meselesi yapmayı ahlaksızlık olarak görür.
Biz sayın İsmet Yılmaz’ı aday gösterdiysek, kazansa da kazanmasa da son ana kadar 258 desteğin arkasında olmasını talep ediyorum.
İkinci hususu da vurgulayayım. Bir senaryo gündeme getiriliyor. Üçüncü turda bizim bazı arkadaşlarımızın bazı arkadaşlara yöneleceği, iki adayın kalmasını sağlayacağı… Bizde hizli hesap olmaz. Bizde siyasetin ahlakına aykırı tek bir davranış olmadı olmayacak. Yok şu matematiksel oyunu oynarsak şu neticeyi alırız, dediğimiz anda o seçimi kazansak bile siyasetin ahlakını kaybederiz. Bu gruptan AK Parti grubundan milletimizi rencide edecek hiçbir davranış olmadı, olmayacak.
İnşallah Meclis Başkanı seçildikten sonra cumhurbaşkanımızdan görevi alacağız. Burada nasıl Meclis Başkanlığı koalisyon ile irtibatlı değilse, Cumhurbaşkanlığı makamı da koalisyon görüşmelerinin parçası değildir olmayacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamını rencide edecek hiçbir müzakerenin içinde olmayız. Bunu da erdemli davranışın, 17 Mayıs 2001’de bu hareketi erdemlilier hareketi olarak başlatan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a saygımızın bir gereğidir.
Herkesin Cumhurbaşkanlığı makamına saygıda kusur etmemesini vurgulamak istiyorum. Önümüzdeki günlerde tam bir iyi niyetle, hükümet oluşturmak için gayret sarf edeceğiz. Gerçekten öyle bir konjenktürde yaşıyoruz ki, Türkiye’nin geçici dönemlere mahal bırakmayacak bir istikrara kavuşması lazım. Ekonomik kriz etkilerini göstermeye devam ediyor.
Dost ve komşu Yunanistan’ın tablosunu göz önüne alınız. Biz benzer tablolarla karşı karşıya değilsek, AK Parti'nin sayesindedir. Bu kürsüden, komşu Yunanistan’a dayanışma mesajını da iletmek istiyorum. Biz çevremizde barış içinde yaşayacağımız, güçlü ülkeler görmek isteriz. Hiçbir komşumuzun zayıf düşmesinden menfaat duymayız. Yunanistan ekonomik kriz içindeyken, 2011’den itibaren Yunanistan ile işbirliği konseyini bu mantık içinde gerçekleştirdik. Son ziyaretimde, sayın Çipras ile görüşmüştüm. İfade etmiştim. Biz Yunanistan’ın güçlü olmasını isteriz. Ege’nin barış gölü olmasını isteriz. Kıbrıs’ın çözülmesini isteriz. O yüzden Türkiye her türlü işbirliği teklifine olumlu yaklaşacaktır. Ama tabi Yunanistan’ın iç şartları nedeniyle bu mümkün olmadı.
Yunanistan’ın ekonomik krizi aşabilmesi için elimizden ne gelirse, turizm ticaret alanlarında ne yapmamız gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bu çerçevede de Yunanistan’ın ekonomik sorunları karşısında, birlikte atabileceğimiz adımları, karışlıklı oturup konuşmak üzere, daha önce planladığımız işbirliği konseyi için Yunanistan’a gideceğiz.
Sınır ötelerimizde ortaya çıkacak, gelişmeler karşısında da kayıtsız kalmayız. Değil bir yıl bir gün bir ay bir dakika dahi bir saniye dahi bu yürütmek için imkan varsa, alınması gereken kararları alırız. Suriye’de yaşananları yakından takip ediyoruz. DEAŞ terör örgütüne de Suriye rejimine de karşı çıktık. DEAŞ’ı ilk terör örgütü ilan eden ülke Türkiye’dir. Biz 10 Ekim 2013’te terör örgütü ilan ettik. Şimdi Türkiye’ye karşı uluslararası bir algı oluşturmak isteyenler bizim bu örgütle adımızı yanyana zikretmeye kalkıyorlar. Bizim adımızı hiçbir terör örgütüyle kimse yazamaz. Yazamadı, yazamayacak. Ama bu iddialarda bulunanların, terör örgütleriyle adları yanyana yazılmıştır. Biz DEAŞ’a karşıyız, El Kaide’ye karşıyız. Her türlü terör örgütüne karşıyız.
Kandil’e seslensinler ve teröre karşıyız desinler. Açık bir iftirayla, açık bir saldırıyla açık söylüyorum bu Türkiye’ye dönük bir saldırıdır. Bu iddiayı delilsiz şekilde gündeme getirenler, uluslararsı saldırının bir parçası olmuşlardır. Biz teröre karşı da, terörü savunanlara karşı hangi dilin konuşulacağını çok iyi bliriz.
Bu bazen Kürtler, bazen Türkmenler, bazen Araplar. Herkes kendi etnik grubuna dönük çağrı yaparsa, o zaman parçalanma başlar. Biz Suriye’ye dönüp baktığımızda ne Kürt, ne Arap, ne Alevi, ne sunni görürüz. Sadece komşu Suriye halkını görürüz.
Hal böyleyken birileri haritayı değiştirmeye kalkarsa, buna açık tutum sergileriz. Hiç kimse ve aziz milletimiz kaygı içinde olmasın. Biz Türkiye’yi ne oldu bittilere karşı karşıya bırakılmasına izin veririz, ne de maceraya sürükleriz. Geçmişte olduğu gibi cevabını veririz. Etrafımızda bir ateş çemberi var, doğru. Her türlü riskle karşı karşıyayız doğru. Ama allah aşkına, dört yıldır, hatta Irak savaşından sonra 12 yıldır etrafımız ateş çemberi. Bu ateş çemberi İstanbul’u, Muğla’yı, Trabzon’u yakmamışsa, onun arkasında AK Parti’nin erdemli dirayetli yönetimi vardır.
Ekonomi kalkınmaya devam etmişse, huzur devam etmişse, 2010’dan bu yana seçimler demokrasi içinde gerçeklemişse, bunun arkasında AK Parti’nin siyaseti vardır.
Biz Suriye’deki gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Her türlü senaryoya hazırız. En kötü olabilecek senaryoya da hazırız. Bunun olmaması için daha önceki aşamalarda alınması gereken tedbirlere de hazırız. Aziz milletimiz 7 Haziran’da tercihini yapmıştır. Bunda da hiçbir acelemiz, paniğimiz yok. İlkelerimiz bellidir.
Meclis Başkanı'nı seçeceğiz, hükümetimizi kuracağız, kaldığımız yerden devam edeceğiz. Türkiye akan tarihin öznesi ülke olacak. AK Parti de Türkiye siyasetinin ve dünya siyasetinin öznesi ve öncüsü olmaya devam edecek.