Başbakan Davutoğlu: Suriyeli çocuklar evinde değilse, bizim çocuklarımız da Ankara, Paris ve Londra'da güvende değil

Başbakan Davutoğlu: Suriyeli çocuklar evinde değilse, bizim çocuklarımız da Ankara, Paris ve Londra'da güvende değil

Başbakan Ahmet Davutoğlu, B20 Türkiye Konferansında yaptığı konuşmada, "Eminim hepiniz Aylan'nın, 3 yaşındaki Suriyeli bebeğin cansız bedenini görmüşsünüzdür. O cansız beden hepimiz için bir uyarı sinyali. Eğer Suriyeli çocuklar evlerinde güvende değilse o zaman bizim çocuklarımız da Ankara, Paris, Londra ya da New York'ta güvende olmayacaklardır" dedi.

Davutoğlu, ATO Congresium'da devam eden B20 Türkiye Konferansı'nda yaptığı konuşmada, jeopolitik gerilimlerin ekonomik, siyasi ve daha çok insani sorunlar yarattığını dile getirdi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eminim hepiniz Aylan'ın, 3 yaşındaki Suriyeli bebeğin cansız bedenini görmüşsünüzdür. O cansız beden hepimiz için bir uyarı sinyali. Eğer Suriyeli çocuklar evlerinde güvende değilse o zaman bizim çocuklarımız da Ankara, Paris, Londra ya da New York'ta güvende olmayacaklardır. Bu çocuklar, nerede doğacaklarına kendileri karar vermiyorlar. Bu kader, nerede doğdukları... Ancak bizim kararlarımız ya da verdiğimiz yanlış kararlar, onların geleceğini şekillendiriyor.

Son 4 yıldır Türkiye olarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz, Suriye'de insani bir kriz yaşandığına dair. Milyonlarca mülteci, milyonlarca çocuk, kadın, yaşlı, onlar, baskıcı bir rejimin ve aynı zamanda terör örgütlerinin mağdurları. Burada 1,7 milyon Suriyeli mülteci ve yaklaşık 200 bin Iraklıyı, toplamda 2 milyon mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin ve milletin Başbakan'ı olmaktan gurur duyuyorum."

"Bazı Türk şehirlerinde, artık Türk vatandaşlarının sayısı Suriyelilerden daha az" 

Türk ekonomisinin bazı gelişmiş ülkelerin ekonomileri kadar büyük olmadığını ve bazı ülkeler kadar da doğal kaynakları bulunmadığını aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ama ona rağmen biz, son 4 yılda 6 milyar dolardan fazla para harcadık, vatandaşlarımızın vergilerinden, çiftçilerin, çalışanların vergilerinden. Bazı Türk şehirlerinde, mesela Kilis gibi Suriye'ye komşu şehirlerden bir tanesi, Türk vatandaşlarının sayısı artık daha az Suriyelilerden. Kilis nüfusunun yüzde 54'ü bugün Suriyelilerden oluşuyor ve hiçbir şekilde bu göçmenlere karşı gösteriler yapıldığını görmüyorsunuz Türkiye'de. Ancak Avrupa'da bugün bazı liderlerin bazı makaleler yazdığını ya da konuşmalar yaptığını ve Avrupa'nın Hristiyan bir toplum olduğunu ve Müslümanların orada olmaması gerektiğini söylediklerini görüyoruz."

Türkiye'nin milyonlarca Suriyeliye ırklarını, dinlerini, mezheplerini sormadan kapısını açtığına işaret eden Davutoğlu, "Hepsi güvenli bir liman olan Türkiye'ye geldiler. Geçmişte, 15. yüzyılda soykırımdan kurtulan Musevilerin Türkiye'ye gelmesi gibi. Şunu söyleyebilirim ki etrafımızda ne olursa olsun, ne tür riskler olursa olsun, bu çocuklar bize geldiğinde, bu baskıcı rejimlerin mağdurları bizim sınırlarımıza dayandığında biz, sınırlarımızı her zaman onlara açacağız, kapılarımız her zaman açık olacak ama daha da önemlisi, kalplerimiz bu trajedilerin, bu dramın mağdurlarına her zaman açık olacak" değerlendirmesinde bulundu. 

"Tüm ailenizi kaybetmiş olsaydınız sizin ruhunuzda neler olurdu"

Başbakan Davutoğlu, cansız bedeni kıyıya vuran Aylan'ın babası Abdullah Kurdi'yi telefonla arayarak başsağlığı dilediğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Türkiye'ye gelmiş, Suriye'den kaçmış ve yeni bir gelecek kurmaya çalışmış kendisi, eşi ve iki oğlu için. Aylan ve Galip, iki oğlunun ismi. Eşini ve iki oğlunu kaybetti. Suriye'den aile olarak çıkmış ve şimdi Kobani'ye, kendi şehrine tek başına geri dönüyor. Bir dakikalığına düşünün. Tüm ailenizi kaybetmiş olsaydınız sizin ruhunuzda neler olurdu? Ne tür risklerle karşı karşıya kalırsınız, düşünün. Buradan, Ankara'dan, şu anda en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkeden, tüm dünya liderlerine bir çağrıda bulunmak istiyorum, tüm sorumlu aydınlara, iş dünyasına ve şu anda tatil yerlerinde çok rahat bir şekilde tatil yapanlara sesleniyorum: Lütfen mültecileri düşünün. Sadece Suriyelileri değil Afrika'dan ve diğer ülkelerden gelen mültecileri düşünün. Entegre bir stratejimiz olması gerek, baskıya karşı mücadele etmeliyiz ve insanlığın haklarını nereden geliyorsa gelsinler savunmalıyız. Aynı zamanda omuz omuza hareket etmeliyiz insanlık için. Bu tarihi dönüm noktası, hepimiz için bir sınav olacak, sınanacağız."

'Suriye içerisinde güvenli bölgeye ihtiyaç var'

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Suriyelileri Suriye'de nasıl koruyacağına dair karar alması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Son 4 yıldır, daha önce Dışişleri Bakanı olarak, şimdi Başbakan olarak ve Cumhurbaşkanımız da hep beraber dünya liderlerini, Suriye içerisinde bir güvenli bölgeye ihtiyaç olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Mültecilerin kendi evlerinde kalabilecekleri, bu kadar çok sayıda göçmenin olmayacağı bir çözüm öneriyoruz" diye konuştu. Ancak kimseye seslerini duyuramadıklarını anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Belki kendi ulusal güvenliğimizi düşündüğümüzü zannettiler. Hayır, Türkiye kendini koruyabilir, Türkiye sınırlarını koruyabilir. Zaten herkes gördü, gerek olması durumunda DEAŞ, PKK ve tüm terör örgütlerini cezalandırıyoruz. Türkiye ile kötü niyetleri olan herkese karşı kendimizi savunabiliriz. Ama Suriyelileri, Suriye halkını kim koruyacak? 4 yıldır uyarıyoruz. Srebrenitsa'daki gibi olaylar oluyor, olacak eğer Suriye'de güvenli bir bölge olmazsa diyoruz. Bugün artık beraber hareket etme zamanıdır."

 

'BM karar almalı'

 

"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriyelileri Suriye'de nasıl koruyacağına dair karar almalı" diyen Davutoğlu, "Kapsayıcı G20, kapsayıcı bir Birleşmiş Milletler demek, kapsayıcı global, kültürel ve ekonomik düzen anlamına da gelir. Eğer bir kültürü izole edecek, tecrit edecek olursanız o zaman o kültürler terör örgütlerinin hedefi olacaktır" şeklinde konuştu.

 

"Bu aziz milletimize hakarettir"

 

Türkiye'nin son 4 yıldır iki milyona yakın Suriyeli mülteciyi aldığını söyleyen Davutoğlu Türkiye'nin bütün çağrılarına kulağını tıkayanların, bu zulmün durması için yapılan girişimlere kayıtsız kaldığını vurguladı. 

Davutoğlu, Aylan'ın babasıyla dün akşam görüştüğünü belirterek, "Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu sadece baskı yapan, zulmeden Suriye rejimi değil ya da bu rejimin zulmünü istismar ederek her türlü terörü, her türlü gayrı insani terör yöntemlerini uygulayan terör örgütleri, bunlar olmakla birlikte bunlara kayıtsız kalan uluslararası toplumdur" diye konuştu.  

Türkiye'nin bir insanlık dersi verdiği ve vermeye de devam ettiğinin altını çizen Davutoğlu şöyle devam etti: 

"Bizi bu mültecilere niye kapınızı açtınız?' diye suçlayanlar şimdi bu tablo karşısında vicdanın sesi olamazlar. Ortadoğu'yu bir bataklık, Suriyelileri bu bataklıkta yaşayan sivrisinekler gibi görüp kapıları kapatmamızı teklif edenler şimdi köşelerinde hayasızca yazılarla bunun sorumluluğunu da bize atmaya kalkıyorlar. Bu sadece hükümetimize, Cumhurbaşkanımıza, bana değil, bir insanlık dersi vererek evlerini, yuvalarını, aşlarını, kalplerini Suriyelilere açan aziz milletimize de bir hakarettir. Diktatörleri, zulümleri, baskıları görmeyenler, terör örgütlerinin zulmünü görmeyenler, demokratik yolla seçilmiş hükümetlerin idare ettiği Türkiye'yi bütün bu trajediden ve demokratik yolla seçilmiş hükümetleri bu olaylardan sorumlu tutanlar en küçük izana dahi sahip değildir.""Sözün bittiği yerdeyiz"