Başbakan Ahmet Davutoğlu, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuştu. Selahattin Demirtaş'ın çağrı yaptığı 'Sur yürüyüşü'nü değerlendiren Davutoğlu, "Ben Sur'un her taşını Demirtaş'tan çok daha iyi bilirim ve ona aşkla bağlıyım" dedi. "O barikatların arkasındaki genç çocukları düşünmüyorlar, istiyorlar ki daha çok kişi ölsün" ifadelerini kullanan Davutoğlu ayrıca, Demirtaş'ın 'Cuma namazı çağrısı'nı da eleştirdi. Kamu düzenini kurmak ve demokratik hakları korumayı amaçladıklarını belirten Davutoğlu, "İran’da da şimdi cuma namazını hatırladılar. Ezanları susturup bir takım marşlar söyletenler bunlar. Hz. Peygambere açıkça hakaret edenler bunlar. Bir anda akıllarına Cuma namazı geldi. Diyarbakır halkı onlara itibar etmedi, şimdi de cuma namazı gibi dinimizin kutsal ibadetini kullanarak kendilerini halka yakın göstermek istiyorlar" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Ortak eylem planında birçok konuyu ele aldık. Türkiye AB ilişkileri yeni bir aşamaya geçti. Geri kabul anlaşmasıyla vize muafiyetinin birlikte yürürlüğe girmesi konusunda kuvvetli adımlar atıldı. Türkiye, muafiyet için gerekli reformları sevk etti. Gümrük konusunda yeni şartlara uyumlu gelmesi.
Gümrük birliğinin yeni bir muhteva kazanması konusunda görüşmeler başladı. Suriye başta olmak üzere uluslararası alanda yaşanan sorunların Türkiye ve AB’nin beraber bir yol çizmesi konusuydu. Sayın Tusk’a bütün bu unsurlarıyla teşekkür ediyorum kendisine. Bütün bu konuları ele aldık. Mülteciler sorununun AB ve Türkiye üzerinde oluşturduğu sorunu ortak bir mesele olarak ele aldık. Bu meselenin Türkiye ve AB sorumluluğunda gelişmediği ama ortak bir sorun olduğu konusunda hem fikiriz. Bu krizden ne Avrupa ne de AB sorumludur.
Bunun bedelini Türkiye ve AB ödüyor. Avrupa’ya da yüz binlerce insan geçmeye çalışıyor. Başka mülteci görünümlü istismarcılar da var. Biz insan kaçakçılığının her türünün suç olduğuna inanıyorum. AB ile bu konuda çalışıyoruz. Ortak eylem planında attığımız adımların nasıl olduğunu ele aldık. Ege’de masum insanların hayatlarını bir umut uğruna önüne geçmek için ele aldık.
3 milyar Euro’luk kaynakları nasıl kullanılacağını paylaştık. Bütün bunların arkasında bu sorunun temel sebebi SUriye’de istikrarsızlık ve trajedidir. Suriye’de istikrar olursa Türkiye’den AB’ye geçmeye çalışanların sayısında azalma olur. Ateşkes ihlallerin Rusya ve rejim tarafından bozulduğunu görmekteyiz.
Türkiye, trajediden etkilenen mazlumlara yardım yapma konusunda hassastır ve örnek bir tutum sergilemiştir. Gerekli adımlar atılmıştır. Bu bizim için destansı bir durumdur. Türkiye, ortak eylem planına sadıktır, yapması gerekenleri yapacaktır. Türkiye’de Suriye’deki istikrarın temin edimlesi için AB ile birlikte her türlü insiyatifi geliştirmeye hazırdır.
Türkiye’nin AB hedefinde herhangi bir sapma olmayacaktır.
Her şeyden önce bütün provakasyonlara bütün şiddet terör çağrısına rağmen bu çağrılara kulak asmadan Diyarbakır’ın huzuru için vakur bir tavır sergileyen vatandaşlara teşekkür ediyorum. Silahlanma, provakasyon çağrıları yapıldı. Diyarbakır halkı bunlara yüz vermedi. Ben de her haftasonu bölgedeyim bildiğiniz gibi. Bölge halkı Türkiye’nin huzurunu ve istikrarını ne demek olduğunu biliyor. Terör örgütüne karşı da basiretli bir tavır sergiliyor. Bütün bu çağrıların cevapsız kalması anlamlıdır. Demirtaş’ın bir tutumuna dikkat çekmek isterim, Cizre’de haftalarca operasyonlar sürdü, kararlı şekilde Cizre’nin, Silopi’nin, Sur’da mücadele ettik. Nerede gerçek anlamda terör örgütlerine yaklaşıldığı zaman oldu Cizre’de bir bina hikayesi söz konusu oldu. Aylarca niye bu konularda söz söylemedi? İsterler ki daha çok aile ölsün. Çetenin elebaşlarına geldiği zaman sıra, birden hep beraber bunu nasıl engelleriz diye çaba içine giriyorlar. Cizre’de bunu yaptılar. Çünkü biliyorlardı ki son birkaç gün içinde kalanlar terörü yapanlar. Bizler orada hayatını kaybeden gençler için üzülüyoruz. Diyarbakır, Şırnak halkının ve bütün vatandaşların bunu görmesini istiyoruz. Kendi elebaşlarına sıra geldiğinde onları kurtarmak için çaba sarf ediyorlar. Dün de saat saat takip ettim, çağrıda bulunduk. Teslim olmak isteyenlere her türlü kolaylığı gösterin dedik. Kimse adalet önüne çıkarılmadan cezalandırılmaz. Bugün İstanbul’da olduğu gibi bir saldırıda bulunmamış olsun yeter ki. Kim teslim olmak isterse hayatı teminat altındadır. Suriye’de Irak’ta yaşanan tablolar gibi Türkiye’nin geleceğini karartmak.
Ben Sur'u Demirtaş'tan çok daha iyi bilirim ve ona aşkla bağlıyım. Diyarbakırlı da bunu çok iyi bilir. Yapmak istediği şey, psikolojik ortam oluşturup gerginlikleri kışkırtmak. Nedense bir anda Cuma Namazını hatırladılar. Marksist- Leninist bir örgüt. Fatih paşa Camii'ni yakanlar bunlar. Ezanları susturup birtakım marşlar söyletenler bunlar. Etnik ırkçılık ile Diyarbakır halkını ayaklandıramadılar şimdi de Cuma Namazı gibi kutsal bir ibadeti kullanarak kendilerini halka yakın göstermek istediler. Diyarbakır'da tek hedefimiz kamu düzenini sağlamak, herkesin hayat hakkını sağlamak. Bunu kim tehdit ederse buna karşı gerekli tedbileri almak.