Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Tayyip Erdoğan, "Suriyelilere kucak açtığımız zaman yurt dışındaki Türklerle, Türkmenlerle ilgilenen bir hükümetiz. Muhalefet bunu anlamadı, anlamak istemedi. Bizim yaptıklarımızın anlatılacak olanı vardır, anlatılamayacak olanı vardır. Bunu Bahçeli de biliyor, Kılıçdaroğlu denen adam da biliyor. Ama hakkı söylemek, er kişinin işidir her kişinin değil" dedi.
Erdoğan, "Muhalefetin yaptığı açıklamada Irak ve Suriye’deki kardeşlerimizin hayatlarını tehlikeye atıyor. Muhalefet son derece sorumsuz şuursuz şekilde Türkmenlerin hayatı üzerinden istismar siyaseti yapmaya devam ediyor. Bizim Türkmenlere yaptıklarımızı Türkmen kardeşlerimiz çok iyi bilir. MHP içindeki CHP içindeki niceleri dahi bizim yaptıklarımızı bilirler. Defalarca takdir etmişlerdir, ama sırtlarını döndüklerinde de aksini söylemişlerdir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara'daki Yörük programında Ato Congressium’da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Bölgemizde çok üzücü gelişmeler yaşanıyor. Irak'ta Suriye'de Filistin'de Ukrayna'da kardeşlerimiz öldürülüyor. İki tarafın çatışmasında arada kalıyorlar. Bölgemizdeki tüm olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye huzurunu güvenliğini muhafaza ediyor.
Türkiye kardeş kavgalarında taraf olmuyor. Her zaman hakkın adaletin safında yerini alıyor.
Bizim için dua eden, çalışan, destek veren tüm ak sakallılara, ak saçlılara buradan şükranlarımı sunuyorum. Rabbbim ülkemizi, milletimizi korusun. Rabbim kardeşliğimizi, yol arkadaşlığımızı daim eylesin.
Kardeşlerim, bölgemizde geniş coğrafyamızda hepimizi derinden yaralayan hadiseler yaşanıyor.
Dünyanın her yerinde, hatta kendi ülkelerinde Müslümanlar ve birçok Türk topluluğu çok zor şartlar altında bulunuyor.
Yanıbaşımızda, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Ukrayna’da kardeşlerimiz öldürülüyor.
Bölgemizdeki tüm olumsuz gelişmelere Türkiye huzurunu, güvenliğini muhafaza ediyor.
Türkiye asırlar boyunca ne yaptıysa, yüz yıllar boyunca kardeş kavgalarında taraf olmuyor, hakkın, adaletin safında yerini alıyor.
Anadolu’nun bozkırlarında en zor zamanlarda dimdik ayakta kalan Türkmenlerle, Irak’ta, Suriye’de, Ürdün’de zorluklarla ayakta kalan Türkmenler, aynı ulu çınarın dallarından başka bir şey değildir.
Kardeşlerim, İslam coğrafyasının darmadağın olduğu dönemlerde batıdan gelen Haçlı Seferleri’ne göğsünü siper etmiş bir milletiz. Bu millet, Selahaddin Eyyübi’nin sancağı altında Kudüs’e gitmiş bir millettir.
Bizim ecdadımız arkasında sömürü ve zulüm bırakmadı. Bizim ecdadımız arkasında köprüler bıraktı, sebiller bıraktı, camiler, medreseler, külliyeler bıraktı.
Bizim ecdadımız arkasında kan deryaları değil, mürekkeple inşa edilmiş bir medeniyet bıraktı. 100 yıl önce 1. Dünya Savaşı başladığında askerlerimiz Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan, Balkanlar’dan çekilen, biz sırtından hançerlenen değil, “nereye gidiyorsun ey Türk” diye hitap edilen bir millet olduk.
Yokluğu hissedilen, yokluğunun özlemi çekilen bir millet olduk.
100 yıl önce, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Cihan Devleti’ni Sultan Abdülhamid’in deyimiyle bir kadavraya çevirdiler.
Ancak cesedini parçalayabildiler. 1. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan cumhuriyetimiz o ağır savaşların neticesinde içine kapanmak zorundaydı. Kendisini toparlamak, yaraları sarmak, içeride istikbal mücadelesini kazanmak zorundaydı. Bu yüzden bölge sorunlarıyla yeterince ilgilenilmedi, el uzatılamadı, mazlumlara sahip çıkılamadı.
Devlet Güneydoğu’da kendi vatandaşının haklarını görmezden geldi. Dışarda da devlet dostlarına kardeşlerine akrabalarına duyarsız kaldı. Ülkesine sığınan Azeri kardeşlerimiz, İnönü’nün o tek parti iktidarı tarafından, Stalin’in askerlerine teslim edildi. Boraltan köprüsünün karşısında katliam yapılırken bunlara seyirci kalan CHP iktidarı vardı. O Azeri kardeşlerimiz “Keşke bizi Stalin’in askerleri değil siz öldürseydiniz” diyordu. İşte CHP zihniyeti budur.
1946’da Irak Türkmeni kardeşlerimiz katledildi. 1980’de yine Türkmen kardeşlerimiz katledildi. 1991’de Altınköprü’de katledildi, Türkiye sessiz kaldı. Azeri kardeşlerimize, Bulgaristan’daki akrabalarımıza Kosovalı kardeşlerimize yapılan zulme yeterince ağırlık konulmadı, konulamadı. Bu tepkisizlik artık bizim iktidarımızla sona ermiştir.
Başbakanlığım döneminde, gittiğimiz her yerde bize şunu söylediler “Buraya ilk gelen bizi bulan bizim hatırımızı soran ilk başbakan siz oldunuz başbakanım” dediler. Oradaki akrabalarımızın sorunlarını konuştuk. Kardeşlerim işte Bahçeli üç buçuk yıl Türkiye’de başbakan yardımcılığı yaptı. Acaba kaç tane Türk cumhuriyetini gidip ziyaret etti? Balkanlara kaç kere ulaştı? Avrupa’da kaç ülkeye gitti? Bunun cevabını versin ya. Acaba benim Türkmen kardeşlerimle ne denli haşır neşir oldu? Örneği görülmemiş derecede mazlumlara Türklere Türkmenlere akrabalarımıza el uzatan hükümet biz olduk.
Gazze’nin yanında durduk. Çünkü Türkiye’ye yakışan budur. Filistin’in Gazze’nin yanında durmak sorumluluktur. Çanakkale savaşlarında bizim yanımızda nasıl durduysa, bizimle beraber orada şehadet şerbetini nasıl içtiyseler biz de bugün aynı şekilde durmak durumundayız. Biz Gazze için sesimizi yükseltince dışardan içerden hedef yapıldık. Gazze’yi bırak Türkmenlere bak dediler. Bizim için mazlumun dini, mezhebi, derisi, rengi, ırkı önemli değildir. Biz Gazze ile ilgilendiğimizden çok daha fazla Türkmenlerle ilgilenen ama bunu usulünce yapan bir hükümetiz.
Suriyelilere kucak açtığımız zaman yurt dışındaki Türklerle, Türkmenlerle ilgilenen bir hükümetiz. Muhalefet bunu anlamadı, anlamak istemedi. Bizim yaptıklarımızın anlatılacak olanı vardır, anlatılamayacak olanı vardır. Bunu Bahçeli de biliyor, Kılıçdaroğlu denen adam da biliyor. Ama hakkı söylemek, er kişinin işidir her kişinin değil.
Muhalefetin yaptığı açıklamada Irak ve Suriye’deki kardeşlerimizin hayatlarını tehlikeye atıyor. Muhalefet son derece sorumsuz şuursuz şekilde Türkmenlerin hayatı üzerinden istismar siyaseti yapmaya devam ediyor. Bizim Türkmenlere yaptıklarımızı Türkmen kardeşlerimiz çok iyi bilir. MHP içindeki CHP içindeki niceleri dahi bizim yaptıklarımızı bilirler. Defalarca takdir etmişlerdir, ama sırtlarını döndüklerinde de aksini söylemişlerdir.
MHP içindeki bazı dostlarımızla ortak projeler de yürüttüğümüz olmuştur. Buna rağmen CHP ve MHP’nin ve bunların bu işlerden anlamayan monşer adaylarını açıklamaları faciadır. CHP genel müdürü, her gittiği yerde IŞİD hakkında konuşmamakla eleştiriyor. Bunu niye yapıyorlar? Musul’da alı konulan 49 vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmak için yapıyorlar. İşte çapları bu kadar, vatan vatandaş sevgileri bu kadar.
Biz Suriye’deki bayır bucak Türkmenlerine MİT eliyle yardım ulaştırıyoruz. İki TIR. Adana’da paralel yapı zihniyetini taşıyan bir savcı çıkıyor, polisler jandarmalar bu TIR’ların önünü geçiyorlar. MİT elemanlarımızı tartaklıyorlar. Kanunsuz fotoğraf çektiriyorlar. Bunu yapmaları aslında suç. Ama yasal olmayan bir uygulamayı yapıyorlar. Buradan nereye gidiyordu yardımlar? Bayır bucak Türkmenlerine gidiyordu. Peki Bahçeli’nin sesi çıktı mı? Kılıçdaroğlu’nun sesi çıktı mı?
Dünyaya da bunu nasıl gösterdiler? Türkiye teröre destek oluyor diye yaygara yaptılar. Bahçeli ve Kılıçdaroğlu sayesinde. Pensilvanya ihanet çetesinin bunları uşaklarıdır uşakları. CHP-MHP ihanet karşısında susuyor, seyrediyor. Hatta çeteye destek olmaya devam ediyor. Hani siz Türkmenlerin yanındaydınız? Dil başka söylüyor, ama el başka işler çeviriyor.
Büyük Türkiye’nin düşmanı ihanet şebekelerinin inlerine girdik, giriyoruz. Muhalefetin sorumsuz tavrına rağmen, yardımlarımızı desteklerimizi kesintisiz sürdürüyoruz.