Başbakan Erdoğan canlı yayında ağladı: Adeta çocuklarımı gördüm

Başbakan Erdoğan canlı yayında ağladı: Adeta çocuklarımı gördüm

Başbakan Tayyip Erdoğan, Ülke TV’de katıldığı Sıradışı programında Mısır'da Müslüman Kardeşler liderlerinden Muhammed El Biltaci’nin ordunun darbe karşıtı göstericilere ateş açması sonucu hayatını kaybeden 17 yaşındaki kızı Esma'ya yazdığı mektup okununca ağladı. Erdoğan, mektuba dair “Adeta ben de çocuklarımı gördüm. Ve birden onun Esma'nın, cenaze namazını kıldıramayışı ve bir de tabii şu olgunluk, geleceğe bakıştaki ölüm ötesi dünyayı okuyuşu beni duygulandırdı” dedi.

Sıradışı programının sunucusu Turgay Güler, Star gazetesi yazarı Sibel Eraslan’ın köşesine dayanarak Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın Esma El Biltaci’nın ölümüne dair “Babamı bu sabah ağlarken gördüm” sözlerini hatırlattı. Muhammed El Biltaci’nin Esma’ya yazdığı mektubun seslendirildiği yayında Başbakan ağladı ve şunları söyledi:

“Gece eve geç geliyorduk. Bizim çocuklarımıza ayıracak vaktimiz yoktu, bulunduğumuz hareket içinde koşturuyorduk. Gece 1-2'de evdeydim. Geldiğimde çocuklarımı özlüyordum. Esma'ya Biltaci bu mektubu yazarken, adeta ben de çocuklarımı gördüm. Ve birden onun Esma'nın, cenaze namazını kıldıramayışı ve bir de tabii şu olgunluk, geleceğe bakıştaki ölüm ötesi dünyayı okuyuşu beni duygulandırdı. Şehadet çok farklı bir şey. Esma hayata doymadan, ama şehadet makamına koştu. O duruşu, babasının duruşu buna inanıyorum ki dünyadaki birçok İslam dünyasındaki ülkelere ders olmuştur. Gençlerimize ders olur, örnek olur. Baba evlat ilişkisinde bizler için örnek olur. Ben şu anda Başbakan değilim. Sadece bir vatandaş olarak ifade ediyorum. Rabbim birliğimizi daim etsin, aramıza fitne sokmak isteyenlere fırsat vermesin. Birbirimizi Allah için sevelim. Milletimizi ayırmak isteyenlere de fırsat vermeyelim.”

 

\

İşte El Biltaci'nin Adeviyye Meydanı'nda keskin nişancının kurşununa hedef olan 17 yaşındaki kızı Esma için yazdığı o mektup:

Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri redderek hürriyete sınırsızca aşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.

Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.

Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.

Son vedan da yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cemaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücrelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti.

Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze... Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.

Son olarak, Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere.. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma...