Başbakan Erdoğan: Kriz fırsata dönüşecek

Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında dünya ekonomisinde son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, ''Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın; Türkiye, bu krizi, bu dalgalanmayı da asgari etkiyle aşacak; belirlemiş olduğu hedeflere doğru 6 yıldır göstermiş olduğu kararlılıkla ilerlemeye devam edecektir. İnanıyorum ki, bu süreç Türkiye için fırsata dönüştürülebilecek'' dedi. Mali disiplin konusundaki kararlı ve titiz uygulamaların geçmişte olduğu gibi önümüzdeki günlerde de süreceğini anlatan Erdoğan, ''2008 yılının 8 aylık döneminde 40,9 milyar YTL'lik faiz dışı fazla performans yakalandığını, bütçenin 4,6 milyar YTL düzeyinde fazla verdiğini'' bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mali disiplin konusundaki kararlı ve titiz uygulamaların geçmişte olduğu gibi gelecek dönemde de devam edeceğini belirterek, Türkiye'nin artık eskisi gibi krizlere ve dalgalanmalara karşı zayıf olmadığını, bu krizin ve bu dalgalanmanın da asgari etkiyle aşılacağını bildirdi. Dünyada finans piyasalarının ciddi bir krizden geçtiğini belirten Erdoğan, 2007 ağustos ayında, ABD'de aralıklı olarak konut piyasasında ortaya çıkan sorunların olumsuz etkisinin, ilk aşamada özellikle finansal kuruluşlarını ciddi manada sarstığını, onun üzerine bu yansımaların görülmeye başlandığını kaydetti. Bu süreçte güçlü olduğu düşünülen birçok küresel ölçekli finansal kuruluşun iflas ettiğinin ya da el değiştirdiğinin görüldüğünü anlatan Erdoğan, ''Yüzyılda bir görülebilecek bir kriz olarak tanımlanan bu süreç sadece finansal piyasalarla sınırlı kalmamış, reel ekonomiyi de derinden etkilemiştir'' dedi. Bankaların yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle kredi imkanlarını kısmasının, yatırım ve tüketim faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, halen de bu etkileme sürecinin devam ettiğini dile getirdi. Bütün ülkelerde büyüme oranlarında gözle görülür bir yavaşlamanın yaşandığını ifade eden Erdoğan, aralarında dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin de bulunduğu birçok ülkenin, büyüme bir tarafa, ekonomik daralmaya tehlikesiyle karşıyı karşıya bulunduğunu bildirdi. Reel ekonomi açısından durumu daha hassas hale getiren bir diğer hususun da özellikle gıda ve enerji hammadde fiyatlarında kaydedilen rekor seviyelerdeki artışlar olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, bu artışların tüm dünyada enflasyonu da ciddi bir şekilde tetkiklediğini belirtti. Gelişmiş ülkelerin ciddi bir sıkıntı içine girdiği bu dönemde olumsuz şartlardan gelişmekte olan ülkelerin de etkilendiğini anımsatan Erdoğan, bu etkilenme sürecinin de devam ettiğini söyledi. Yavaşlayan yurtdışı talebin tüm gelişmekte olan ülkelerde ihracat performansını tehdit etmeye başladığını, azalan sermaye girişlerinin bu ülkelerde ekonomik canlılığın devamını riske soktuğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bazı gelişmekte olan ülkelerde ise hızlı sermaye çıkışlarının görüldüğünü, bunun neticesinde ulusal para birimlerinin hızla değer kaybettiğini, varlık fiyatlarında ani düşüşlerin görülmeye başlandığını anlattı. Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ''Elbette, Türkiye'nin tüm dünyayı bu derece sarsan bir dalgalanmanın tamamıyla dışında kalması beklenemez. Ülkemiz son yıllarda küresel sistemle hem ticari hem de finansal açıdan önemli ölçüde bütünleşmiştir. Bu noktada önemli bir hususu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bugünün dünyasında, bugünün ekonomik ortamında dünya ile bütünleşmeden kalkınmak, refah düzeyini artırmak mümkün değildir. Türkiye özellikle 1980'lerden itibaren küresel ekonomiyle bütünleşme mücadelesinin içindedir. Ancak 2000'li yılların başında dahi bu bütünleşmenin tam anlamıyla gerçekleşmediğini, Türkiye'nin bu bütünleşmenin gereklerini tam anlamıyla yerine getiremediğini gördük. Nitekim 1980'lerden itibaren ülkemizde her iki üç yılda bir görülen ekonomik krizlerin nedeni açıkça budur. 2002 yılı sonunda iktidara geldiğimiz andan itibaren bir yandan Türkiye ekonomisini küresel bir oyuncu haline getirmenin mücadelesini verirken, bir yandan da bunun gerektirdiği reformları kararlı bir şekilde gerçekleştirdik.'' ‘Türkiye artık eskisi gibi zayıf değil’ Başbakan Erdoğan, aynı ölçekte olmasa da son altı yılda yaşanılan küresel ve ulusal krizlerin yapılan bu reformlar sayesinde asgari etkiyle atlatıldığını belirterek, şunları söyledi: ''Türkiye artık eskisi gibi krizlere ve dalgalanmalara karşı zayıf değildir. Makro ekonomik temellerini güçlendiren, hızlı bir değişimi ve dönüşümü yaşayan bir ülkedir. Son yıllarda uygulanan mali disiplin ve ihtiyatlı para politikaları mali sektörün önemli ölçüde güçlenmesi, gerçekleştirilen yapısal reformlar, artan uluslararası rezerv düzeyi, kamu borç yapısında ve seviyesinde sağlanan iyileşmeler ve dalgalı kur politikası Türkiye'nin şoklara karşı direncini ciddi manada artırmıştır. Ekonomimizin dayanıklılığı, Irak savaşı, 2006 yılı mayıs-haziran döneminde görülen küresel mali çalkantılar ve son dönemde Gürcistan'da yaşanan gelişmeler gibi dışsal şoklar karşısında esnekliğini ve dayanıklılığını ispat etmiştir. Bugün küresel ölçekte çok daha büyük bir dalgalanma sürecinden geçiyoruz. Ancak, şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, Türkiye bu krizi, bu dalgalanmayı da asgari etkiyle aşacak, belirlemiş olduğu hedeflere doğru 6 yıldır gösterdiği kararlılıkla ilerlemeye devam edecektir. Bu süreç Türkiye için inanıyorum ki fırsata dönüştürülebilecek bir süreç de olabilecektir.'' Erdoğan, bu süreçte tabloyu net olarak ortaya koymak gerektiğini ifade ederek, bulunulan türbülans ortamında bir süredir büyüme performansının son yıllardaki yüksek temponun biraz altında kalacağını vurguladı. Büyüme hızında kısmi yavaşlama Bu yılın ilk altı ayında elde edilen yüzde 4.2 oranındaki milli gelir artışının, büyüme hızındaki kısmı yavaşlamanın, Türkiye ile benzer büyüklükteki ülkelerle kıyaslandığında sınırlı kaldığını gösterdiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Son günlerde yaşanan gelişmeler, özellikle ABD ve önemli ticari ortaklarımız olan AB ülkelerinde bir daralma habercisi olarak algılanabilir. Düşme trendine giren dünya büyümesinin bizim ihraç ettiğimiz ürün ve hizmetlere olan dış taleplere azalma gibi olumsuz yansımaları bulabilecektir. Ancak ihracatçılarımız geçtiğimiz dönemde yeni pazarlara açılma ve sektörel farklılaşma konusunda önemli atılımlar yapmışlardır. Bu kapsamda Orta Doğu, Afrika ve diğer bölgelerin ihracatımız içindeki payı artmıştır. Dolayısıyla küresel büyümedeki yavaşlamanın, ihracat performansımız üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını bekliyoruz. Ekonomik programlarımızda temel araç olan mali disiplin aynı zamanda dışsal şoklara karşı en önemli direnç kaynaklarımızdan birisidir. Bu nedenle şunu bir kez daha çok açık bir şeklide ifade etmek istiyorum ki mali disiplin konusundaki kararlı ve titiz uygulamalarımız geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Bu bağlamda uluslararası piyasalarda yaşanan olumsuzluklara rağmen mali disiplin konusunda bu yıl göstermiş olduğumuz yüksek performans dikkate değerdir. 2008 yılının ilk 8 aylık döneminde 40.9 milyar YTL'lik bir faiz dışı fazla performansı yakalanmış ve bütçemiz 4.6 milyar YTL düzeyinde fazla vermiştir.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, borcun vade ve döviz yapısında sağlanan gelişmeler sayesinde, Türkiye'nin döviz kurları ve faiz oranları kanalından gelebilecek dışsal şoklara karşı çok daha güçlü bir konumda bulunduğunu söyledi. Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında dünyada yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Son dönemde sergilenen bütçe disiplinin doğrudan bir sonucu olarak faiz giderlerinin harcamalar içindeki oranının da azaltıldığını belirten Erdoğan, şu ana kadarki bütçe gerçekleşmelerinin hedefleri yakalama noktasında uygulamadaki kararlılığı açıkça şekilde ortaya koyduğunu kaydetti. Vergi politikasında etkinliğin artırılmasına yönelik çalışmaların da tüm hızıyla sürdüğünü anlatan Erdoğan, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede önemli idari ve hukuki düzenlemeleri yapmaya devam ettiklerini belirtti. Başbakan Erdoğan, bu alanda mali alandaki ve çalışma hayatındaki denetimlerin sıklaştırılacağını, kurumlar arası eşgüdümün güçlü hale getirileceğini bildirerek, hükümetin kayıtdışı ekonomiyle mücadeleye yönelik kapsamlı stratejisini ilerleyen günlerde kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi. Erdoğan, ''Kayıtdışı ekonomiyle mücadeledeki başarımız haksız rekabetin önlenmesine, vergi yükünün azaltılmasına ve yükün tüm vatandaşlarımız arasında daha adil bir şekilde paylaşılmasına imkan verecektir'' dedi. Hiçbir zaman elden bırakılmayan mali disiplin neticesinde 2007 yılı sonu itibariyle kamu borç stokunun hem yurtiçi hasılaya oran olarak hem de mutlak seviye olarak aşağıya çekildiğini anlatan Erdoğan, ''gelinen noktanın birçok AB ülkesinden daha iyi olduğunu'' ifade etti. Kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 60 seviyelerindeyken, bu oranın Türkiye'de 2007 sonu itibariyle yüzde 39 düzeyine kadar çekildiğini belirten Erdoğan, bütçe açığında 2005 yılından itibaren, borç stokunda ise 2004 yılından itibaren Maastricht Ekonomik Kriterlerinin karşılandığına dikkati çekti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hedefimiz kamu borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranını 2012 yılı sonu itibariyle yüzde 30'a indirmektir. Kamu borç yükündeki bu düşüşe ilave olarak borcun yapısında da önemli iyileşmeler elde edilmiştir. Özellikle paramıza olan güvenin de artmasıyla, YTL, Hazine borçlanmalarında kullanılan en temel enstrüman haline getirilmiş, döviz cinsi borçlarımızın toplam borç stoku içindeki payı yarıya indirilmiştir. Kamunun elindeki varlıklar da dikkate alındığında net döviz cinsi borcumuzun yurtiçi hasıla içindeki payının sadece yüzde 3 seviyelerinde bulunduğu görülecektir. Diğer taraftan borçlanma vadelerimizde de kayda değer iyileşmeler yakalanmıştır. Borcun vade ve döviz yapısında sağlanan bu gelişmeler sayesinde döviz kurları ve faiz oranları kanalından gelebilecek dışsal şoklara karşı çok daha güçlü bir konumda bulunmaktayız. Buna ilaveten piyasalarda ortaya çıkabilecek dalgalanmaların, borçlanma ve mali piyasalar üzerindeki etkilerini hafifletebilmek amacıyla Hazinemiz güçlü nakit rezerv tutma politikasını da sürdürüyor. Elbette bu başarılar gelişigüzel günlük politikalarla elde edilemez. Geldiğimiz nokta uzun vadeli ve planlı bir yaklaşımın ürünüdür. Son 6 yılda ülkemizi daha da güçlü kılacak ve ileri götürecek adımları büyük bir kararlılıkla attık, atmaya devam edeceğiz. Bu kararlılık ve devamlılığın müspet yansımalarını bugün hep birlikte görüyoruz. Bu yaklaşımımız bundan sonra da aynı şekilde devam edecektir. Dikkat edilirse ne 90'lı yılların ne 2000'li yılların krizleri noktasında, böyle bir şeyi ülkemiz hamdolsun yaşamamıştır ve yaşamayacaktır da...'' Öncelik fiyat istikrarı Başbakan Erdoğan, hükümetin ekonomideki en öncelikli hedeflerinden birisinin fiyat istikrarının kalıcı olarak sağlanması olduğunu dile getirerek, bu alanda da önemli başarılar elde edildiğini belirtti. Kronik olarak yüzde 60-70'ler seviyesinde seyreden enflasyonun 2008 yılı Ağustos ayı itibariyle yüzde 11.77 düzeyine indirildiğini anlatan Erdoğan, enflasyondaki düşüş eğiliminin geçen 2 yıllık dönemde para politikasının kontrolü dışındaki çeşitli şoklar nedeniyle duraksadığını ifade etti. Bu şokların başında uluslararası piyasalarda gıda ve enerji fiyatlarının rekor düzeylerde artmasının geldiğini kaydeden Erdoğan, emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketin küresel boyut taşıdığının ve diğer ekonomileri de olumsuz etkilediğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, bu süreçte Merkez Bankası'nın son derece kararlı bir duruş ortaya koyduğunu ve koymaya devam ettiğini vurgulayarak, ''Arz yönlü fiyat baskılarının ortadan kalkmasıyla birlikte enflasyonda tekrar güçlü bir düşme eğilimi yakalanacaktır. Para politikası alanında sergilenen bu kararlılık ve fiyat istikrarı noktasında elde edilecek başarı beklentilerin iyileşmesi kanalıyla ülkemizin risk priminin azaltılmasına da katkı sağlayacaktır'' diye konuştu. Cari işlemler açığı Türkiye'de son dönemde en çok tartışılan konulardan birinin cari işlemler açığı olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bu sorunun temelinde yurt içi tasarrufların yatırım ihtiyacını karşılayacak düzeyde olmaması ve Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı olması gibi yapısal etkenlerin bulunduğuna işaret etti. Türkiye'nin enerji noktasında tamamen dışa bağımlı olduğunu hatırlatan Erdoğan, yüksek cari açık olgusunun hızlı büyüme sürecinden geçen pek çok ekonomide gözlendiğini ifade etti. Buna rağmen gerçekleşen ihracat artışı ve finansman kalitesinin artmasını ''oldukça olumlu gelişmeler'' olarak niteleyen Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin 2002-2007 döneminde yakaladığı ihracat performansının gelişmekte olan ekonomiler ortalamasının üzerinde gerçekleştiğini vurguladı. Erdoğan, yıllık doğrudan küresel sermaye yatırımlarının 2003 öncesinde ortalama 1 milyar dolar olduğunu, bu rakamın 2007 itibariyle 22 milyar dolara ulaştığını kaydederek, şunları söyledi: ''Böylece 2007 yılı itibariyle cari açığın yarısından fazlası borç oluşturmayan sermaye akımları ile finanse edilmiştir. Doğrudan yatırımlar alanında 2008 yılında bozulan küresel şartların bir miktar olumsuz etkisini görüyoruz. Yine de bu yıl sonu itibariyle doğrudan sermaye girişinin 15 milyar dolar olmasını bekliyoruz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen... Uluslararası ölçekte artan ticaret ve sermaye ilişkilerimiz reel sektör kuruluşlarımızın dış finansman kaynaklarına doğrudan erişiminin de önünü açtı. Doğal olarak özel kesimin dış borçları da artmaktadır. Özel yatırımların seyrine bakıldığında, alınan bu borçların büyük bölümünün üretim ve ihracat kapasitesini artıran yatırımlarda kullanıldığı görülecektir. Yani lükse yönelik şeyler olmadığı, tamamen üretime, yatırıma yönelik olduğu görülecektir. Lüks tüketim olmadığı için de bu bizi rahatlatmaktadır. Bununla birlikte özellikle döviz geliri olmayan firmalarımızın döviz riski konusunda daha dikkatli olması gerektiğini de belirtmek isterim. Ayrıca, ilgili kamu kuruluşlarımız, özel sektörün dış borç durumunu yakından izlemeye devam edecek ve bu konudaki veri ve bilgileri kamuoyuyla paylaşacaktır. Türkiye'de uzun dönemli yapısal bir sorun olan cari işlemler açığının kalıcı ve sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için kapsamlı ve uzun dönemli yapısal politika tedbirlerini uyguluyoruz.'' Sektörlerin yeniden yapılanması desteklenecek Yurtiçi tasarrufların artırılması konusunda en önemli reformlardan biri olan Sosyal Güvenlik Reformu'nun bu yıl için yasalaştığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, cari açığın azaltılması yönünde en önemli adımlardan birinin de rekabet gücünün artırılması için yapılan düzenlemeler olduğunu söyledi. Sanayide rekabetin artırılması konusundaki adımları belirlemek ve ilgili tüm kesimler arasında diyalog ortamı oluşturmak için Sanayinin Rekabet Gücünün Geliştirilmesi Daimi Özel İhtisas Komisyonu'nu oluşturduklarını anımsatan Erdoğan, yatırım ortamının önündeki engellerin belirlenmesi ve ortadan kaldırılması için Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu ile Yatırım Danışma Konseyi'nin bu alandaki çalışmalara yön vereceğini anlattı. İstihdam üzerindeki yüklerin yüksekliği ve iş gücü piyasasındaki katılıkların rekabet gücünü olumsuz etkilediğini belirten Erdoğan, bu sorunların çözümüne yönelik olarak istihdam paketinin yürürlüğe konduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini zedelemeden çok önemli katkılar sağlayan istihdam piyasası reformunun ek reformlarla destekleneceğini açıkladı. ''AR-GE Teşvik Yasası''nın önemine de değinen Erdoğan, bu yasa sayesinde Türkiye'nin uluslararası firmalar tarafından bir AR-GE merkezi olarak görülmesini hedeflediklerini söyledi. Küresel gelişmelerden olumsuz etkilenen sektörlerin yeniden yapılanmalarını destekleyecek gelişmelere de öncelik vereceklerini söyleyen Erdoğan, bu alandaki ilk adımı tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri sektörlerine yönelik yeniden yapılanma stratejisiyle arttıklarını belirtti.