Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP Grup Toplantısı'nda Gezi eylemlerine değinerek polis müdahalesi sırasında eylemcilere kapısını açan Koç ailesine ait Divan Oteli'ni yataklık suçu işlemekle itham etti. Gezi Parkı'nın boşaltılmasıyla ilgili talimatı Tunus dönüşü kendisinin verdiğini söyleyen Erdoğan, "Şafak harekatı yanlış diyorlar, ne yapacaktık? Keyfinizi mi bekleyecektik?" dedi. Taksim Platformu'na dair "Ayaklar ne zaman baş oldu" ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasında CHP'ye de seslenerek "Faşist diktatör görmek için Milli Şef'in fotoğrafına bakın" diyerek İsmet İnönü'yi işaret etti. Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in hakkında "vatan hainliği" yapıyor diyerek kampanya başlattığı BBC muhabiri Selin Girit'e dair "Bir insan kendi ülkesine karşı böyle bir komplonun içinde yer alabilir mi? Buna gazetecilik denilebilir mi? Bu zihniyet içinde bulunduğu tabanda delik açma zihniyetidir" ifadesini kullandı. Erdoğan, eylemlerde içinde içki içildiğini ileri sürdüğü Dolmabahçe Cami'de "eylemcilerin üç gün boyunca operasyon yürüttüğünü" söyledi.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Bazı müjdeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Fatih Projesi hızla devam ediyor. Önemli adımı olan, tablet bilgisayarların temini ihalesinde ön yeterlilik dosyalarını dün itibariyle aldık. Dağıtacağımız 10 milyon 600 bin adet tabletle ilgili olarak önemli bir adım atmış oluyoruz.
Bu ihaleyi kazanacak firmalara, yerli araştırma geliştirme merkezi kurma şartını getiriyoruz. Bu firmalar üç yıl içinde Türkiye’de yatırım yapacaklar ve üretim yapacaklar. İhaleye sektörün en büyükleri konumundaki firmalar katılıyorlar. Adeta devrim niteliği taşıyan bu gelişmenin öğrencilerimize öğretmenlerimize velilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Engelli öğretmen adayı kardeşlerimizi ilgilendiriyor. Geçtiğimiz Şubat ayında, engelli kardeşlerimizin de öğretmen olabileceğini müjdelemiştim. Kısa bir zamanda bakanlığımızın da katkılarıyla altyapı oluşturuldu.
1 Temmuz 2013 Pazartesi günü mesai bitimine kadar 46 branşta 600 öğretmen alımı için işlemleri başlatıyoruz. 600 engelli öğretmen adayı arkadaşımız 2013-2014 eğitim yılından itibaren çocuklarımızı eğitmeye başlayacaklar.
Yapacağımız bir düzenlemeyle kamuda çalışan bir kısım sözleşmeli personelin devlet kadrosuna geçmesine imkan tanıyoruz. Bugün itibariyle geçmişe yönelik görevde bulunan sözleşmeli personeller devlet memuru kadrosuna geçebilecek. Bu kapsamda şu anda 96.500 personel bulunuyor. Buna ilişkin yasal düzenlemeyi de süratle, tatile girmeden bu işi bitireceğiz. Sözleşmeli personelimize hayırlı olsun.
Geride bıraktığımız hafta tıpkı bu salondaki gibi milletimizin yoğun ilgisiyle kucaklaştık. Milli irade mitinglerinde halkın Trükiye'deki son gösterilere halkın son gösterilere nasıl baktığını gördük. Millet gösterileri büyük bir sabırla izledi. Aynı milletimizi o gösterilerle neyin hedef alındığını net olarak gördü. Gösteriler başladığı andan itibaren medya çok kapsamlı bir dezenformasyon kampanyası başlattı. Ama yüz binler, milyonlar bu meydanlarda itidali temsil ettiler. Onlar yakmadı, yıkmadı, kavgadan gösteriden yana olmadı, demokratik haklarını o alanlarda dile getirdiler. Bizim sözylediğimiz bu zaten. Siz bir şey mi söyleyeceksiniz? Gelin bu meydanlarda söyleyin.
Şiddet hiçbir zaman zaferin müjdesi değildir. Şiddet iter, ötekileştirir, ister istemez bunu yapar. Şiddete başvuranlar her zaman kaybetmeye mahkumdur. Eğer dürüstlükten yanaysanız demokrasinin şartları bellidri. Gelirsiniz bunu her yerde yasal çerçeve içinde anlatırsınız, seçim zamanı da sandıktan neticeyi alırsınız. AK Part'nin yaptığı budur, diğerlerini de buna davet ediyoruz. Bu millet bu kampanyaları yutmadı. Millet kimin ne olduğunu gördü ve her zaman Hakk'ın haklının yanından yer aldı.
Zaten bu gösterikleri kışkırtanlar milleti kandıramayacaklarını biliyorlardı, başından itibaren uluslararası çevrelere seslendiler, halkın arkalarından gelmeyeceklerini çok iyi biliyorlardır. Türkçe yerine ingilizce yazmayı tercih ettiler. Gösteriler başladığı andan itibaren bu gösterilere katılanlar çok farklı katmanlardan oluşuyordu. Bu noktada bizim hiç kompleksimiz yok. Halkın taleplerine yüz çeviren bir hükümet olmadık. Her bir grubun derdini derisinin fengine, inancına bakmadan dinledik. Yüzde 100'ün hükümeti olmak için tam bir çaba sarfettik.
Bu eylemlerin içinde Gezi Parkı için olanlar vardı, biz onları samimi bulduk, ayrı tuttuk. Kabul ettiğimiz temsilcileri saatlerce dinledik. Ama bunların yanında samimi olmayanlar da vardı, dürüst değillerdi. Nitekim Başbakan yardımcımızla yaptıkları görüşmenin ardından meydana çıkıp "şu valiyi, şu bakanı görevden alacaksın" diyenler oldu. Sen hangi partiyle konuşuyorsun ya? Sen AK Parti iktidarına böyle bir ultimatom verebilir misin? Önce haddini bileceksin ya. Ne platformu olursan ol, ayaklar ne zamandan beri baş oldu? Milletin vermiş olduğu yetkiyi bu iktidar kullanamaz duruma gelirse o zaman bittik demektir.
Bu eylemler 20 cent zam oldu diye yapılmıyor. Brezilya'da oynanan oyunun da aynı merkezden düğmeye basılarak yapıldığına inanıyorum. Çünkü Türkiye de Brezilya da IMF'e borcunu ödedi. Fazi lobisi demem birilerine hoplattı. Niye rahatsız oluyorsunuz? Evet bir fazi lobisi var. Yazılı ve görsel ulusal ve uluslararası medyanın burada nasıl bir görev üstlendiğini gördük. Bunların hepsinin kaydı var. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bu oyunları bozacağız.
CHP'nin yetersiz, etkisiz, cılız muhalefeti; CHP yönetimin beceriksizliği CHP seçmenini umutsuz bir noktaya taşıdı. Meclis içinde muhalefet yapamayan CHP, sokak sokak dolaşıp isyan çağrısı yapıyor. Alevilerin hissiyatını da gayet iyi anlıyoruz. Alevi açılımı başlığı altında bir dizi toplantılar yaptık. Yine bu çalışmalar başlayacak, ama biz bunları masada çözmeliyiz. Dersim katliamının olduğı dönemde bu ülkenin tek partisi CHP'ydi. Peki CHP o katliam karşısında ne yaptı? Herhangi bir tavır olmadı, bu dönemin başbakanı olarak o dönemde yapılmayan özür beyanatını bizim hiçbir ilgimiz olmadığı halde, Tayyip Erdoğan yaptı.
Peki CHP Genel Müdürü bir kere olsun özür dileyebildi mi? Siz yaptınız, hadi özür dileseydin ya. Fakat biz yüzde 100'ün hükümeti olarak her inanç grubu gibi Alevi vatandaşlarımızın sorunlarına eğildik ve adımlar attık. Yeterli olmayabilir, ama samimi olmadığımızı kimse iddia edemez. CHP Dersim katliamının mimarıdır. Aynı parti güya Alevi vatandaşlarımızın partisidir. Peki CHP tek başına iktidar olduğunda Alevi vatandaşlarımız için ne yaptı?
CHP Alevileri tahrik etmek için hangi planlar içinde olduklarını gayet iyi biliyoruz. Kapıların işaretlenmesi olayından tutunuz, Reyhanlı saldırısına kadar, Suriye olayından Gezi olaylarına kadar her şeyin içinde hep CHP var. Sokakta şiddet eylemcilerinin sırtını sıvazlayan da küfreden gençlere para veren de CHP'nin milletvekilleridir. Alevi kardeşlerimizin bu oyunlara karşı son derece dikkatli olmalarını rica ediyorum.
CHP'nin bir milletvekili çok sorumsuzca tweetler atıyor. Bu milletvekilinin hem Türkiye'nin birliğine, hem de şahsıma karşı ağır tahrik hakaretlerini bir yargıya taşıdık. Gerek bu milletvekili gerek de onun hemşehrisi CHP'nin genel başkanı bana "sürekli faşist" diktatör diyor, eğer faşist diktatör görmek istiyorlarsa geçmişlerine, aynaya baksınlar. Faşist diktatör görmek istiyorlarsa genel merkezilerindeki Milli Şef'in fotoğrafına baksınlar. İşte o zaman faşist diktatör görürler.
Bu oyunlar karşısında boyun eğmedik asla boyun eğmeyeceğiz. cuntalar karşısında asla boynumuzu bükmedik, çeteler mafyalar cumhuriyet mitingleri danıştay gibi irli saldırılar karşısında asla boynumuzu bükmedik, asla geri adım atmadık. Bu olaylar üzerinde milli iradeyle hesaplaşmak isteyenlere karşı da asla boyun eğmeyiz. Millet arkamızda durduğu sürece kimden gelirse gelsin milli irdaeyi namusumuz şerefimiz bilin ve onu canımız pahasına koruruz.
Sosyal medyada planlı operasyonlar yapıldı, bazı medya kuruluşları baş provokatör olarak yer aldı. Hangi kuruluşlar aktif olarak görev aldı bunların hepsini biliyoruz. Türkiye içinde imtiyazlarını kaybetmiş olanlar bu olaylar üzerinde hesap görme çabasına girdi. Ama benim vatandaşım bu noktada hiçbir zaman bunların diliyle konuşmadı. Şiddet yok, kırma yok, yakma yok, yıkma yok.
Düşünebiliyor musunuz adına parti diyorlar ama parti binasının içinde silahtan tut da balyoza varıncaya kadar molotof kokteylinden döner bıçaklarına varıncaya kadar her şey var. Sonra ne oldu? Polis parti teşkilatına girdi. Aynı şey Divan Oteli için de geçerli. "Otele polis saldırdı" diyorlar, o meydanlarda polise saldıranlar oraya saklandı, polis de onun peşinden oraya girdi. Yasalarda yataklık etmek de suçtur, bu bir yataklık etme suçudur aslında.
Bazı ülkeler bu operasyonlar üzerinden kendi çıkarlarının telaşına girdi. 'Mesele Gezi Parkı değil, hala anlamadın mı?' diyenlerle birlikte oldular. Meselenin aslında bir hesap görme meselesi olduğunu itiraf ettiler. "Başbakan alttan alsın" diyorlar, onlar zaten başından beri senaryoyu bunun üzerine kuruyor. Çok enteresan, ağacı gösteriyorlar, yağmalamayı gizliyorlar, Türk bayrağını gösteriyolar, yakılan bayrağımızı göstermiyorlar.
Tunus'tan döndükten sonra İçişleri Bakanıma talimat verdik, 'AKM bu paçavralardan 24 saat içinde temizlenecek' diye. Önce AKM, sonra meydan temizlendi. Ardından 'Gezi Parkı da temizlenecek' dedim. Şafak harekatı yanlış diyorlar, ne yapacaktık? Keyfinizi mi bekleyecektik? Hepsiyle görüştüm. Kendilerine şunu söyledim. Yahu Allah aşkına niye duruyorsunuz orada? Yargı zaten bir karar vermiş. Siz zaten burada devlet olarak işlem yapamazsınız. Yargı kararını versin. Lehimizde karar verdiğini düşünün dedim. Halk oylamasına gideceğim dedim. Bunu tabii ki belediye yapacak. İçlerinde çoğunluğu çok güzel dediler. Gidin o zaman çözün dedim. Yetkimiz yok dediler. Bir taraftan platformum diyorsun, diğer tarafta yetkimiz yok diyorlar.
Kandil simidi gösteriyorlar, içlerinde sözde sanatçı çok ama ayakkabıyla girilen, içinde içki içilen camiiyi gizliyorlar. 3 gün boyunca Dolmabahçe Cami'de operasyon yürüttüler, biz son anda fark ettik. Gezi Parkı'nda namaz kalanları gösteriyor, ama yanında bebeği şiddete uğrayan kadını göstermiyorlar. Polise Ankara'da nasıl 30-40 kişinin çullandığını gördünüz, niye bunları söylemiyorsunuz? Polisimin de yanlışları vardır, yanlış yapanlara da adalet gereğin yapacaktır. Yüzlerce kaya parçaları atıyorlar polise, o sadece kalkanıyla duruyor.
Güya esprili sloganları gösteriyorlar, ama duvarlara yazılan küfürleri göstermiyorlar. Bizim de böyle görmemizi istiyorlar.
CHP Genel Başkanı ile Avrupa liderleri mektup muhabbetine girdiler biliyorsunuz. İçerde mezhep çatışması çıkarmak isteyenlerle dışardan bunu yapmak isteyenler tesadüfen mi böyle bir işbirliği yapıyor. Bunlar enteresan. Buna benzer onlarca örnek var. Tesadüf denilemeyecek onlarca gelişme var.
Uluslararası bir yayın kuruluşunun, Türkiye temsilcisi “Duran adam değil, durduran adam olalım. Ekonomiyi durduralım, tüketmeyin. Altı ay tüketmeyin, bizi dinleyecekler” diyor. Bir insan kendi ülkesine karşı böyle bir komplonun içinde yer alabilir mi? Buna gazetecilik denilebilir mi? Bu zihniyet içinde bulunduğu tabanda delik açma zihniyetidir. Zaten bu işin başlangıcında da niyet bu.
“Mesele Gezi Parkı değil” diyorlardı ya. Evet, mesele işte bu. Mesele demokrasiyi durdurmak, Türkiye’yi ekonomiyi durdurmak. Turizme ağır darbe vurmak. 10,5 yıl bunu defalarca yaptılar. "Ekonomi kötüye gitsin de AK Parti yıpransın da Türkiye’ye ne olursa olsun" dediler.
Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum. Bu hadiseleri masum gösteriler olarak gören ve gösterenlerin burayı özellikle dinlemelerini rica ediyorum. Gösterilerin içinde yer alanların, safiyane niyetlerle yer almadığı ortada. Fırsat olarak görenler, medyayı, sosyal medyayı kullanarak ekonomi üzerinde operasyon yapmak istediler. Sokaktaki göstericiler çok kirli bir oyunda kullanıldılar. Bakın ne yaptılar. Bu hadiseler yurt dışına abartılı şekilde anlatıldı. Türkiye’deki bazı sermaye grupları bu tertibin içinde yer aldılar. Nokta hedeflere soru işareti oluşturacak şekilde profesyonel bilgi aktarımı yaptılar. Yatırım yapanlar da, yatırım yapma niyetinde olanlarda da tedirginlik meydana getirilmek istendi. Manipülasyon yapmaya çalışanlar oldu. Adeta ekonomi kötüye gitsin, biz kazanalım diye çırpınanlar oldu. Bu operasyon tutmadı rahat olun. Bizi izleyenler de rahat olsun. Türkiye üzerinde bu ameliyatı yapamadılar. Yaptığımız reformlar bunu engelledi. Yatırımcılar ülkemize, ekonomimize, geleceğimize güven duymaya devam ediyorlar.