Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın il başkanı, belediye başkanı, genel başkan ve başbakan olarak görev yaptığı son 20 yılı çok özel karelerle fotoğraf kitabı oldu.
Hürriyet gazetesinin Başbakanlık Muhabiri Mustafa Küçük’ün meslekteki 20’inci yılı anısına hazırladığı “Nefes Nefese 20 Yıl” isimli kitap, büyük kitabevleri ve www.lukapu.com internet adresi üzerinden satışa sunuldu.
Kitapta bu güne kadar Başbakan Erdoğan’ın medyada yer almayan, camide namaz kılarken, mezar başında dua ederken, futbol topuyla şut çekerken, düğünde nikah kıyarken, şarkı söylerken gibi çok özel anlarına ait fotoğrafların yanısıra bu süreçteki önemli anlarına ait 186 kare yer aldı. Kitapta en dikkat çekici fotoğraf ise Başbakan Erdoğan’ın, Ocak ayında hayatını kaybeden Fenerbahçeli efsane futbolcu Lefter’le çekilmiş duygusal karesi. Büyükada’daki buluşmada çekilen fotoğrafta, Lefter, Erdoğan’a sarılıp başını göğsüne yaslamış.
Mesleğe, 1992 yılında adım atan Mustafa Küçük, son 20 yıla damgasını vuran siyasi liderleri adım adım takip etti. Vizöründen tanıklık ettiği liderlerin “o anlarını” fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdi. Türk siyasetinin renkli yüzleri Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Rauf Denktaş, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan ile yolları İstanbul’dan geçen ABD başkanları George W. Bush, Bill Clinton, Barack Obama, Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro ile Papa Benedict’in de aralarında bulunduğu son çeyrek yüzyıla imzalarını atan dünya liderlerini de portföyüne ekledi. Liderleri, eli deklanşörde nefes nefese takip ederken diğer yandan da dönemin önemli toplumsal olaylarına tanıklık etti.
Henüz ‘çaylak’ bir muhabirken 1992 yılında Fatih’teki bir düğün salonunda Refah Partisi’nin düzenlediği iftarda ilk kez görüp dinlediği dönemin İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, o günkü konuşmasını hiç unutmadığını belirten Mustafa Küçük şunları söyledi:
“Gür ve etkileyici ses tonuyla adeta salonu titretiyordu, Şöyle diyordu: ‘İnsanlar bilmediği, tanımadığı şeylerden korkar. Artık kalıplardan çıkma zamanı. Gün herkese ulaşma günü. Karşınızdaki insan hangi dilden anlıyorsa o dilden konuşma zamanı. Buna selam vermekle başlayın. Karşınızdaki insana göre, ‘Selamün Aleyküm’, ‘merhaba’ ya da ‘hello’ deyin. Önemli olan insanlarla selamlaşmak ve onlara ulaşmak.’ Aslında o konuşması ile partisinin içindeki zihniyet devriminin fitilini de ateşliyordu. İktidara ulaşmanın bir kesime değil her kesime ulaşmaktan geçtiğini anlatıyor ve parti örgütüne bu yol haritasını çiziyordu.”
Mustafa Küçük, Erdoğan’ı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde de sık sık takip ettiğini ama özellikle 2001 yılında Ak Parti’yi kurması ve genel başkan olması sonrasında bu takiplerin yoğunlaştığını belirterek, “Başbakan olduğu 2003’ten sonra İstanbul’da, zaman zaman da Marmara Bölgesi’nde sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına kadar süren nefes nefese kovalamaca başladı. Kar, fırtına, yağmur, soğuk, sıcak demeden, ‘kelle koltukta’ konvoy takiplerinden, aynı günde sekiz farklı mitinge, gün boyu süren konferanslardan, ikili görüşmelere ve hatta trafikte izini kaybettirdiği zamanlarda aramalarla geçen uzun soluklu ve bir o kadar yorucu bir süreç yaşadım. Hala da yaşıyorum. Bazen çok yakınında bazen de çok uzağında oldum. Mutlu olduğunda etrafa saçtığı pozitif enerjiyi, öfkelendiğinde yaydığı korkuyu, hüzünlüyken yaşadığı duygusallığı ama her şeyden önemlisi, hırs, kararlılık, çalışma azmi ve bitmeyen enerjisiyle belirlediği hedefleri gerçekleştirmesine tanık oldum” dedi.
Meslekte 20’inci yılını dolduran Mustafa Küçük, 20 yıllık meslek hayatı boyunca 1 milyon karenin üzerinde fotoğraf çektiğini, binlerce saat süren kayıt deşifresi(çözümü) yaptığını belirterek şunları söyledi: “Bir çok lideri belli zaman dilimlerinde takip etmeme rağmen, il başkanı, belediye başkanı, genel başkan ve başbakanlık süreçlerinde takip ettiğim tek lider Recep Tayyip Erdoğan oldu. Bir siyasetçinin, adım adım zirveye giden bu yolculuğundaki amansız mücadelesinden büyük seçim zaferlerine, ‘tarafsız bir gazeteci’ olarak bire bir tanıklık ettim. Olumlu ya da olumsuz, hangi siyasi pencereden bakılırsa bakılsın, sessiz devrimler yapan bu liderin önemli anlarını fotoğraf kareleriyle de ölümsüzleştirdim. Dia, negatif ve dijital fotoğraflardan oluşan arşivimde, günlerce süren bir tarama yaptım. Başbakan Erdoğan’ın bu uzun yürüyüşündeki çok özel anlarındaki fotoğraflarını seçtim.”
“Nefes Nefes 20 Yıl” fotoğraf kitabını yayınlayan Lukapu, Türkiye’de yeni bir sektörün öncüsü oldu. Mahir Ariti ve Alp Berri Ariti kardeşlerin 2011 yılının mayıs ayında kurduğu şirket, dijital fotoğraf makineleri ile çekilen ve bilgisayarların belleklerinde gözlerden uzak saklı kalan fotoğraflara hayat veriyor. Tatil, doğum günü, düğün, balayı, gezi, seyahat gibi özel anlarda çekilen fotoğraflar ya da kişi ya da kurumların portföy, tanıtım ya da hediye etmek amacıyla çektiği fotoğraflar, www.lukapu.com adresinden ücretsiz indirilen fotoğraf kitabı uygulamasındaki hazır şablonlara yerleştirip, not ya da yazılar ekleyerek kısa sürede oluşturuluyor. İnternet üzerinden verilen sipariş, en geç iki gün içinde adrese gönderiliyor.
ABD’de Reklamcılık eğitimi alan Lukapu’nun kurucularından Mahir Ariti, dijital karelerin, fotoğraf kitabı haline getirilmesini sağlayan bir yazılım sistemi üzerine yatırım yaparak Türkiye’de bu anlamda öncü olduklarını belirterek, “Başaracağımıza inanıyorduk, çünkü bu şirketin hammaddesi anılardı. Unutulup giden fotoğraflara hayat vermek istedik. Yani insanların anılarını bir fotoğraf kitap ile ölümsüzleştirerek, hatıralarını canlı tutmalarına yardımcı oluyoruz” dedi.
ABD’de Fotoğraf ve Finans üzerine eğitim alan Lukapu’nun kurucularından Alp Berri Ariti ise bu yatırım ve çabaların kısa sürede karşılığını bulduğunu söyleyerek, “Çok basit bir sistemle insanlar kendinin ya da sevdiklerinin fotoğraf kitabını hazırlayabiliyor. Özel günlerde ‘ne hediye alsam’ diyenlerin ilk adresi olduk. Kuzeyden Güneye, Doğudan Batıya, ülkenin dört bir yanından siparişler alıyoruz. Hayalimiz her evde en az bir Lukapu fotoğraf kitabı olması” diye konuştu.
Başbakanlık Muhabiri olarak çalışan Mustafa Küçük’ün gazeteci olmaya karar vermesi bir başbakanla yaşadığı olay sonrası gerçekleşmiş. Mustafa Küçük, o günü şöyle anlattı: “Yıl 1990, henüz 16 yaşındayım. Ankara Anıttepe Lisesi ikinci sınıf öğrencisiyim. Akşam okuldan döndüğümde, evde iftar yemeğinde dönemin başbakanı Yıldırım Akbulut’un olduğunu öğrendim. Beni yanına çağırdı. Karşımızda, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazeteciler “Sayın Akbulut bu tarafa, efendim şöyle bakın, şunu yapın, elinizi öpsün” gibi cümleleri peş peşe sıraladılar. Başbakan Akbulut da her söylediklerini yaptı. Sonra bir biri ardına patlayan flaşlar. Henüz meslek seçme aşamasındaki biri olarak o an benim de beynimde flaşlar patladı. Bu manzara karşısında, ‘Başbakan, ülkenin en güçlü insanı ve bu ülkeyi yönetiyor. Gazeteciler gerçekten önemli insanlar olmalı ki onlar ne söylerse yapıyor” diye düşündüm. İşte o an mesleğimi seçtim.”