Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün başlayan kız ve erkek öğrencilerin yurtlarda ve aynı evlerde birlikte kalmasıyla ilgili tartışmaları değerlendiriken, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın "Tamamen asparagas" dediği haberleri yalanlamadı. Erdoğan, Zaman gazetesinde kendisine atfen verilen "Kız ve erkek öğreciler aynı evde kalıyor, valiye talimat verdim, bir şekilde denetleyeceğiz" sözlerine ilişkin olarak "Bir yerde konuştuğumu inkar etme anlayışına sahip bir insan değilim" ifadesini kullandı. Devlet yurtlarında kız ve erkek öğrencilerin karışık kalmasına müsaade etmediklerini belirten Erdoğan, "Bazı yerlerde yurtlar noktasında ihtiyacına cevap veremediğimiz için evlerde kalma noktasında sıkıntı yaşanıyor. Buralarda güvenlik güçlerimize gelen istihbarı bilgiler var. Valiliklerimiz bu durumlara müdahale ediyorlar" dedi. "Komşular bunun ihbarını yapıyor" ifadesini kullanan Erdoğan, "Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karmakarışık her şey olabiliyor. Sonra anneler babalar feryat ediyor. Muhafazakar demokrat parti olarak biz buna müdahil olmak zorundayız. Bu ülkede annelerin, babaların kahir ekseriyetinin bu işlere asla müsaade etmeyeceğini bilen insanım. Nerede nasıl seslerin yükseldiğini bilen insanım. Bu işte biz kararlı adım atmaya mecburuz" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP TBMM Grubu'nda konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Görsel ve sosyal medyada bazı konular yer aldı. Ben karakteri itibariyle farklı bir siyasetçiyim. Ve bir yerde konuştuğumu inkar etme anlayışına sahip bir insan değilim. Ne yapıyorsak inanarak yaparız, ne söylüyorsak da arkasında durarak söyleriz. Öyle eğilip bükülerek birşeyi sürdürmenin hesabı içinde olmadım, olmam.
Bu ülkede başbakanlık görevini bu millet bize verdi. iktidarı da vize verdi. şunu da unutmayalım ki biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Ve partimiz olarak da neler yaptığımızı, neler yapmamız gerektiğini biliriz.
Kimsenin yaşam tarzına karışmadığımızı söylememize rağmen bir çok yerde, yaşam tarzımız şöyle değiştirildi böyle değiştirildi gibi ithamlarla karşı karşıyayız. 4,5 yıl ben belediye başkanlığı yaptım. Aynı ithamlarla karşı karşıya olduk. Yaptığımız belediye başkanlığında biz sonunda o söylenenlerden dolayı değil, bir şiirden dolayı içeri atıldık.
Niye? Suyu bulandırdın dediler.
Şimdi 11 yıldır biz Türkiye’yi yönetiyoruz. Dikkat edin hep yine buna benzer arayışlar devam ediyor.
11 yıllık şu yönetimde AK Parti iktidarı kimin yaşam tarzına müdahale etti? Karıştı? Sen niçin şöyle böyle yaşıyorsun böyle bir durum mu söz konusu oldu?
Bu ülkede birileri zulme uğradıysa o muhafazakar kesimdir. Zulme uğrayan hep muhafazakar kesim olmuştur. Eğitimde sağlıkta adalette emniyette yapılmıştır. Ve şu anda bu devran değiştiği için birileri birşeyler kapmaya çalışıyorlar. Şunu bir defa bilmemiz lazım biz sorumluluk mevkiinde olan muhafazakar demokrat bir parti olarak, bu ülkede ebeveynlerin herkesin çocukları bize emanettir.
Biz kızların erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalmasına müsaade etmedik etmiyoruz.
Bazı gazeteler şöyle yazmış. Ne yazarlarsa yazsınlar. Dünyada eğitim öğretim psikolojisinin içinde bile açıklaması yapılamaz. Biz buna da müdahil olduk, yurtlarımızda kızlarımızın erkek öğrencilerle ayrıştırma çabasına devam ediyoruz. Yüzde 70 oranında hallettik.
Bazı yerlerde yurtlar noktasında ihtiyacına cevap veremediğimiz için evlerde kalma noktasında sıkıntı yaşanıyor. Buralarda güvenlik güçlerimize gelen istihbarı bilgiler var. Valiliklerimiz bu durumlara müdahale ediyorlar. Bundan niye rahatsız oluyor? Bazı köşe yazarları inadına bu tür şeyleri yazıp çizecekler diye biz bu ihbarları bir kenara atamayız.
Bunlar aynı apartmanın içinde daire komşuları ihbarı yapıyor. Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karma karışık her şey olabiliyor. Anneler babalar feryad ediyor. Bu adımlar atılacaktır. Bunlara da kusura bakmasınlar muhafazakar demokrat olarak müdahil olmak zorundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir. Yorumlayanlar varsa aynen devam etsinler. Ama biz böyle bir sorumluluğun manen altına giremeyiz.
Bu ülkede annelerin babaların kahir ekseriyetini bu işlere asla müsaade etmeyeceğini bilen insanın. Damdan düşen bir insanım. Nerede nasıl seslerin yükseldiğini bilen insanım. Bu işte biz kararlı adım atmaya mecburuz.
İlk gün Marmaray’ı kullanan yolcu sayısı 300 bine ulaştı. Zevkleniyorlar. Durdu, işte aradığımı buldum. Kamera da arkada. Varsın bazıları da Marmaray’ın küçük aksaklıklarından dolayı sevinç yaşasınlar. Bu hazımsızlığın son bulması ve Marmaray gururunu yaşamayanların bu gurura ortak yaşamalarını istiyorum. Özellikle Marmaray’a binmeyeceğini ifade edenlere, seyirlik olsun diye değil, konforlu şekilde geçmek için inşa ettiğimizi hatırlatıyorum.
"Marmaray sefere başladığında kaza yapması konusunda temennide bulunanları gördük. Biz Marmaray’ın açılışında hayır duaları yaparken, birilerin temennilerini üzülerek gördüm. Ben iktidarda değilsem ülke batsın tavrı adeta bir ihanettir. Kendi istikbalini başkalarının felaketine bağlayanlar millet nezdinde asla itibar göremezler."
Bizdeki muhalefetin temel sorunu da aslında budur. Artık bunları yakından tanıyorsunuz. Bunlarda plan derseniz yok, çözüm önerisi derseniz yok, sandıkta rekabet kültürü hiç mi hiç yok. 11 yıldır tüm temennileri ülkenin başarısız olması. Terörün bitmesini bunun için istemiyorlar. Olimpiyatların Türkiye’ye gelmemesinden memnuniyet duyuyorlar. Dış politikada, Türkiye düşmanlarıyla aynı saflarda yer alabiliyorlar. Hatta onlarla fotoğraf çektirebiliyorlar. Ekonomide başarılı olmasını hazmedemiyorlar. Her yola her yönteme başvuruyorlar.
Milli gelire oranla Türkiye’nin dış borcu yüzde 73-74 bandındaydı. Şimdi yüzde 36’ya düştü. Milli gelire oranla ne, ona bakacağız. Türkiye’deki her meselede olduğu gibi, ekonomide de sergilenen bir art niyetin üzerinde durmak istiyorum. Marmaray seferlere başladığında, Allah korusun kaza yapması konusunda temennilerin dile getirildiğini gördük. Şu hale bak. Japonya Başbakanı da dahil olmak üzere açılışta hayır dua ederken, bu temennileri üzülerek izledik. Ülkede az da olsa kendi ülkesinin başına gelecek felaketten haz duyacak bir azınlık var.
Aynı hazımsızlığı terör meselesinde de görüyoruz. Siyasi iktidarı sandıkta halt edemeyenler, bunun için çaba da sarf etmeyenler, kriz çıkmasını ve iktidarın yıpranmasını istiyor. Terör eylemleri olsun da hükümet yıpransın diyenler var. Bunu son Van seyahatinde açık, net gördüm. Vatandaşlarımızın bu tür endişeleri hala taşıdığını gördüm. Bir taraftan cenazelerin gelmeyişi umut ışığı yakıyor ama hala belli yerlere tehditler var.
Biz parlamentoda bu işin mücadelesini verdiğini söyleyen partilere sesleniyorum. Teröre karşı iseniz, bu konuda samimiyseniz şiddetin eşliğinde oy değil, demokratik mücadeleyle kalemin, sözün ışığında oy almaya gayret edin. Biz buna demokraside hodri meydan diyoruz.
Türkiye dış politikada başarısız olsun da, hükümet yıpransın diyenler var. Ekonomi çöksün de bir kriz çıksın da hükümet zayıflasın diyenler, felaket telalılığı yapanlar var. Ben iktidarda değilsem bu ülke batsın, bitsin tavrı bencilce bir tavırdır. Adeta bir ihanettir. Kendi geleceğini başkalarının felaketine, hele hele mensubu olduğu milletin felaketine bağlayanlar, millet nezdinde asla itibar göremezler.
Bizdeki muhalefetin temel sorunu aslında budur. Bunları yakından tanıyorsunuz. Plan derseniz yok, proje derseniz yok, çözüm önerisi derseniz yok, sandıkta rekabet kültürü hiç mi hiç yok. 11 yıldır bütün temennileri ülkenin başarısız olması böylece iktidarın yıpranması üzerine kurulu. Bunun için ellerini taşın altına koymuyorlar.
İşimizi sağlam tutacağız. Ülkesinin felaketinden medet umanlara fırsat tanımayacak, zemin hazırlamayacağız. 76 milyonun tamamının ikbali, çıkarı için çalışacak, 76 milyonu bir ve beraber olarak kucaklayacağız.
Kadınları başı örtülü – başı açık diye ayrımcılığa tabi tutan hiçbir zaman biz olmadık. Bizim için insan en başta insandır, en başta candır. Bizden önce gelen iktidardan bu ülkede kadınımızı, kızımızı başı açık başı örtülü diye ayrıma tabi tuttu. Başı örtülü olan okulların kapısından geri çevrilmiştir, bu ayrımcılık değil midir? Onlar insan değil miydi? Bunlar bu ülkede olmadı mı? Ailemizde oldu. Ailelerimiz gittiler, okulların kapısında nöbet tuttular. Şimdi anamuhalefet lideri çıkmış “normalleşmeyi sağladık” diyor. Bunlar sizin iktidarlarınızda yaşandı. Hala başka dünyada yaşıyorlar. Bunu hala özgürlük olarak nitelemeyenler, o kadronun içinde. Bunlar hukuk tanımazlar. Bunların hak hukuk diye bir anlayışı yoktur. Bugüne kadar bu milletin mensupları olarak hepsinin hakkını savunduk, savunuyoruz ve savunacağız. Başı örtülü olarak okumanın, çalışmanın, siyaset yapmanın önünü açarken kimseye ayrımcılık yapmıyoruz.
Şimdi bize “başı açık olanların da haklarını koruyacak mısınız” diye soruyorlar. Çok ayıp bir soru, 11 yıllık iktidarımızda başı açık olan hangi hakkını kaybetti. Gelsin o hakkı verelim. Hangi özgürlükleri elinden alındı. Biz bugüne kadar böyle bir ayrımın tarafı olmadık, böyle bir ayrımı, böyle bir tasnifi asla kabul etmiyoruz. Biz bu soruyu soranlar gibi millete tepeden bakanlardan olmadık. Biz insana insan olarak bakarız. İnsana milletimizin mensubu, vatandaş olarak bakarız.
30 Mart seçimleri yolunda hazırlıklarımız artık belli bir aşamaya geldi. İlk Seçim Üst Kurulu toplantımızı dün akşam yaptık. Önceki haftasonu mevcut 16 büyükşehir belediyesiyle ilgili teyamül yoklamaları yaptık. Ayın 9’unda 14 yeni büyükşehirde ve ilçelerinde temayülleri alacağız.
Ardından diğer şehirlerde de temayül yapacağız ve bu süreci bitireceğiz. Temayül aday belirleme araçlarımızdan yalnızca biridir. Kesin hareket noktamız, karar noktamız değildir. Aday belirlerken yüzde yüz temayülü ya da yüzde yüz anketi gözlemiyoruz. Çok sayıda kriteri ve referansı dikkate alıyor, hiçbir siyasi partide olmadığı kadar sık dokuyor ve ona göre kararımızı veriyoruz.
Diğer partiler bazı beldelerde ve ilçelerde aday bulmakta zorlanıyorlar. AK Parti’de hiçbir aday vitrin adayı değildir. Şu ana kadar başkan aday adayları içinde sayı yaklaşık 6 bin 100’ü bulmuş vaziyette. Hiçbir aday formalite icabı belirlenmez. Başkaları için aday belirlemek kolay olabilir, nasıl olsa seçilemeyecek diye. Kılı kırk yaran bir hassasiyetle tercih yapmak, doğru adayı tespit etmek zorundayız. Aday belirleme sürecinde çok sayıda kritere bakıyor, çok sayıda yöntem kullanıyoruz.
Bugün akşam saatlerinde, beraberinde bakan arkadaşlarım olmak üzere milletvekili arkadaşlarımızla üç ülkeyi kapsayan resmi bir ziyarete başlıyoruz. Bu akşam Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye gideceğiz. Yarın akşam İsveç’in başkenti Stockholm’e gidiyoruz. Perşembe akşamı Polonya’nın başkenti Varşova’ya gidiyoruz.