Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Eylemleri bahane edenler Türk bayrağını yakacak, bölücü posterleri devletin kurumuna asacak kadar alçalmışlardır. Güvenlik güçlerinin başta bu işe müsaade etmemesi gerekiyordu. Orada bu tür paçavralar nasıl astırılır? Bunların karşısında biz konuşunca, ‘Başbakan sert konuşuyor.’ Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez” dedi. Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı direnişçilerine yönelik, "Oradaki tüm eylemcilerin, tüm göstericilerin büyük fotoğrafı görmelerini, oynanan oyunu anlamalarını, samimi olanları, özellikle oradan çekilmeye davet ediyorum. Kendilerinden bunu bir Başbakanları olarak bekliyorum" sözleri bir "müdahale uyarısı olarak değerlendirildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında 15. gününe giren Taksim Gezi Parkı eylemlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Taksim'deki müdahale nedeniyle emniyet güçlerine teşekkür eden Erdoğan, "Bundan sonraki süreçte de bu kararlılığımız devam edecek, Gezi Parkı işgal alanı değil" dedi. Eylemcilere de seslenen Başbakan, "Gezi Parkı kılıfıyla oynanan oyunları görün, kullanıldığınızı görün. Gerçekten samimiyseniz oradan çekilin" ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan'ın, konuşmasından satır başları şöyle:
“Taksim Gezi Parkı'ndaki birkaç ağacın kesilmesiyle başlayan gösteriler amaç değiştirerek, kabuk değiştirerek çok farklı noktaya ulaşmaya başladı. AK Parti olarak toplumsal hadiseleri okumak konusunda her zaman çok büyük bir hassasiyet içerisinde olduk. Sandıktan zaferle çıktıktan sonra azami hassasiyet içinde olduk. Sadece sandık sonuçlarına değil, her toplumsal olaya hassasiyetle yaklaştık. 12 Haziran seçimlerinin ertesi günü analiz yapıp, bize oy vermeyen kitleyi de anlamaya çalıştık.
Cumhuriyet mitinglerini bile hedefini bildiğimiz halde, son derece dikkatli şekilde değerlendirdik. Toplumla inatlaşan parti olmadık. Her zaman birleştirici üslup kullandık. Kendimizi her zaman yüzde 100'ün iktidarı ve partisi olarak gördük. Toplumun her kesimine eşit mesafede olduğumuzu söyledik. Bunu da büyük ölçüde başardık.
Hizmetlerimiz ayrımcı olmadığımızın göstergesi. Hep kucaklaştırmadan ve bütünleştirmeden yana olduk. Son iki haftadır devam eden olayları her boyutuyla değerlendiriyoruz. Sokağın ne dediğini araştırıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi hiçbir kesimle onların hassasiyelerini bir kenara itmedik. Acaba ne istedikleri, ne talep ettikleri belli mi? Sapla samanın birbirne karıştırılmasına izin vermeyeceğiz, veremeyiz.
10,5 yıldır bu tertiplerle, tezgahlarla, provokasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah deriz.
Son iki hafta içerisinde meydana gelen olayları tek katmanlı olaylar olarak tabii ki görmüyoruz. Gezi Parkı'ndaki ağaçların taşınmasına bir itiraz olarak başlayan olaylar farklı mecralara akmaya başlamıştır. Yapılan bazı ağaçların sökülüp başka yere taşınmasıdır.
Bu projeye onay verenler arasında CHP de vardı. Bazı siyasilerin sürece müdahil olması yani çark etmesi oradaki itirazları büyütmüştür. Bir çevre katliamını oradakiler icra etmiştir. İlk itirazlar siyasilerin farklı odak ve çevrelerin sürece dahil olması ile başka noktaya ilerlemiştir. 3 gencimiz olaylarda hayatını kaybederken, 1 polisimiz Adana'da şehit edilmiştir.
Kamu malları zarar görmüş, halka hizmet veren belediye otobüsleri tahrip edilmiştir. Esnafın dükkanları yakılmış, yıkılmıştır. Araç kornalarıyla, tencere-tava sesleri ile evlerinde insanlar rahatsız edilmiştir. Bu olaylarla Türkiye ekonomisi de doğrudan doğruya hedef alınmıştır. Olay 15 tane ağacın sökülmesi değil. Çevre hassasiyeti daha farklı eylemlere paravan mahiyeti taşımıştır. Ankara'daki vandallıklar İstanbul'dan göç almıştır.
Gezi Parkı, adı üzerinde gezi parkı. İşgal alanı değildir. Eylemleri bahane ededenler Türk bayrağını yakacak, bölücü posterleri devletin kurumuna asacak kadar alçalmışlardır.
Güvenlik güçlerinin başta bu işe müsaade etmemesi gerekiyordu. 'Şu terör örgütü mensuplarının posterlerini indirin' mi diyeceğiz? Kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur, çatıya bunlar nasıl çıkarılır? Orada bu tür paçavralar nasıl astırılır? Örgüt liderlerinin posterleri nasıl astırılır?
Bunların önünde diz çöküp, 'ne olur bu paçavraları AKM'den indirin' mi diyecektik. Bunların karşısında biz konuşunca, 'Başbakan sert konuşuyor.' Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez.
Şu anda gerek bakanımıza, İstanbul valimize bu sabah yaptıkları operasyon sebebiyle teşekkür ediyorum. AKM'den bütün bu paçavralar vs. hepsi indirildi. Şu anda güvenlik güçlerimiz kültür merkezine sahip çıktılar. Anıttaki bütün o paçavraları gördünüz mü? Böyle bir tabloya eğer bir yürütme olarak müsaade edersek, milletimize, tarihimize çok ciddi bir sorumluluk içerisinde oluruz.
Oradaki tüm eylemcilerin, tüm göstericilerin büyük fotoğrafı görmelerini, oynanan oyunu anlamalarını, samimi olanları, özellikle oradan çekilmeye davet ediyorum. Kendilerinden bunu bir Başbakanları olarak bekliyorum.
Bu olaylarda, çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık Ofisi'nin yakınında, yanında 6 aylık çocuğu, yerlerde süründürdüler. Kendisini taciz ettiler, çocuğunu taciz ettiler. Bunun özgürlük mücadelesi ile yakından uzaktan ne alakası var? Bu mudur özgürlük, bu mudur çevrecilik? Ama biz bütün bunlara 'sabır, sabır, sabır' dedik.
Duyuyorum, Gezi Parkı pis kokudan geçilmiyor. Ayakkabılarla Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'ne gireceksin, orada içeceksiniz. Bu ülkenin dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız. Ne adına? Çevre adına.
Caminin müezzinini tehdit edeceksiniz, ondan sonra farklı şekilde konuşturacaksınız; 'Böyle bir şey olmadı'... Ne olmadı, bütün görüntüler elimizde. Cuma günü arkadaşlarımıza bunları görüntüyle vereceğiz. Bunların hepsini milletim görecek. Milletimize bunların hepsini sunacağız.
Gezi Parkı'ndaki hukuksuz işgali Wall Street eylemine benzetiyorlar. Orada faiz lobisinin havadan kazandığı milyarlarca dolara karşı itiraz vardı. Burada ise solculuk maskesi altında faiz lobisinin figüranlığı yapılıyor. Arada böyle bir durum var.
Son olaylar merhum Menderes için kurulan senaryonun aynısıdır. Toplumda gerilimi yükselten CHP bu olaylarda da başrol oynamak istemiş ama becerememiştir. İllegal eylemcilere CHP belediyeleri kucak açmış, koruma sağlamıştır.
CHP Genel Başkanı'nı istifaya davet ediyorum. 'Orada kalmasında fayda var' diyeceksiniz ama biz bir taraftan da demokrasilerde güçlü muhalefete ihtiyacımız olduğu için bunu istiyoruz.
Türk bayrağı yakıldı, Gazi Mustafa Kemal ile İmralı fotoğrafları yanyana kullanıldı. CHP bu örgütlerin hamisi oldu.
Yaşananlar Türkiye için, dostları için, medya için, sivil toplum örgütleri için sınavdır. Bu olaylar dost ile düşmanı ayırmak için fırsattır. Millet egemenliğine dil uzatmak kimsenin haddi ve hakkı değildir.
Biz insanları sokağa dökmeyiz, ne yaparsak hukuk içinde yaparız ve demokrasinin verdiği haklar içerisinde yaparız. Biz yakıp yıkanlardan asla olmadık, olmayacağız.
Mitinglerimizi yapar, hesabımızı sandığa saklarız. Ankara ve İstanbul'da mitinglerimizi yaparız. Derdimiz sayıları yarıştırmak değil, sessiz yığınların sesi olmak. Türkiye genelinde eylem yapıp, komşusunu rahatsız edenleri artık sağduyuya davet ediyorum.
Ortalığı yakıp yıkanlar, marjinaller, aşırı uçlar ve illegaller karşısında hiç kimse eziklik hissetmesin. Bunlar gelip geçer. Çok güçlü bir hükümet iş başında.
Bu sorunları aşacak ve haddini, hukukunu bilmeyenlere de demokratik yollarla had ve hudut bildirecek bir iktidar işbaşında. Sadece bu olayları sonlandırmakla kalmayacak, bu provokatörlerin, bu teröristlerin de hukuk çerçevesinde her an enselerinde olacağız.
Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalamaz, kalmayacak. Polisimize el uzatanların, dil uzatanların, taşla sopayla saldıranların, hatta polis katledenlerin bunu yanına bırakmayız ve bırakmayacağız.”