Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik olarak başlatılan operasyonu değerlendirdi. Bozdağ, "Bu harekat, terör örgütlerine karşı bir harekattır, Kürt kardeşlerimize dönük bir harekat kesinlikle değildir" dedi.
Bozdağ, AKP Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Mehdi Eker ile gazetecilerle bir araya geldi.
Anadolu Ajansı'nda (AA) yer alan habere göre, Türk halkının can ve mal güvenliğine yönelttiği tehlikenin, son dönemdeki artan taciz ateşleriyle ileri bir düzeye taşındığını belirten Bozdağ, şöyle konuştu:
"Afrin bölgesinden, Hatay ve Kilis illerimizle oradaki karakol ve üstlerimize bugüne kadar 700'e varan saldırı ve taciz gerçekleşmiştir. Hudut karakollarımız, Afrin bölgesindeki terör örgütlerinin sürekli tehdit ve saldırısına maruz kalmaktadır. Söz konusu taciz ve saldırılarda hayatını kaybeden vatandaşlarımız, şehitlerimiz, yaralanmalar meydana gelmiştir. Öte yandan, Suriye’nin diğer kesimlerinden gelen ve bu bölgede yuvalanan DEAŞ unsurlarının hudut bölgeleriyle ülkemize saldırı düzenlemeleri ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçiş yapmaları riski mevcuttur. Suriye rejiminin etkin kontrolünün bulunmadığı Afrin bölgesindeki terör gruplarının mevcudiyeti, Suriye’nin toprak bütünlüğüne de büyük bir tehdit kaynağı teşkil etmektedir. DEAŞ gibi PKK/KCK/YPG terör şebekesi olarak masum Suriyeli sivilleri tahakkümü altına almak için her türlü teröre başvurmakta, sadece Araplar ve Türkmenleri değil kendisine boyun eğmeyen Suriyeli Kürtleri de etnik ve ideolojik temizliğe tabi tutmaktadır. Nitekim Suriye’den ülkemize bu süreçte yüz binlerce Suriyeli Kürt kardeşimiz göç etmiştir. Yaklaşık 370 bin civarında Suriyeli Kürt, Türkiye’de bulunmaktadır, 250 bin civarında da Afrin bölgesinden, değişik bölgelerden, oradan Türkmenler, Araplar, Kürtler bulunmaktadır.”
Bozdağ, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, “Zeytin Dalı Harekatı”nın dün başladığını ve amacının bölgeye barış ve huzur getirmek olduğunu vurguladı.
Harekatın, terör unsurlarının bölgeden temizlenene dek sürdürüleceğini belirten Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
“Milletimizin harekata desteği tamdır, bu durum bizi daha da güçlü kılmaktadır. Harekatın planlama ve icrasında sadece bahse konu terör unsurlarıyla, bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereç hedef alınmakta olup, sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir alınmıştır, bundan sonra da alınmaya devam edecektir.”
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, harekatın uluslarası hukuk temelinde BM’nin 51. Maddesinden kaynaklanan, “meşru müdafaa hakkı” ve BM Güvenlik Konseyi’nin terörizmle mücadeleye ilişkin 1373, 1624, 2170 ve 2178 sayılı kararları çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı temelinde yürütüldüğünü, uluslararası hukuka uygun ve meşru olduğunu belirtti.
Bozdağ, yabancı basın temsilcilerinin sorularını da cevapladı. Ele geçirilen yerler hakkında ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyon mevcudiyetleri sorulan Bozdağ, şunları söyledi:
“Harekatın başlamasıyla birlikte orada olup biteni bütün dünya yakında takip ediyor. Şengal bölgesi olarak bilinen yerde bazı köylerin herhangi bir çatışma olmadan ele geçirildiği şeklinde bilgiler var. Operayona katılan Türk askerinin sayısını burada vermeyi doğru görmeyiz. Şunu ifade edebilirim, bölgedeki terör unsurlarını etkisiz hale getirecek, bölgeyi teröristlerden temizleyecek sayıda yeteri kadar Türk Silahlı Kuvvetler mensubu, bu harekata iştirak etmektedir. Ayrıca bu konu üzerinden sosyal medya üzerinden pek çok yalan haberler yayılıyor. Bizim sizden de beklentimiz bu sosyal medya üzerinden yayılan haberlerin ne kadarı dezenformasyon, ne kadarı algı oluşturmaya dönük, sizler bizden daha iyi göreceksiniz. Resmi ağızlardan yapılan açıklamalar, bizim bu konudaki doğru bilgi aktarmamız, sizin için de dünya kamuoyunun doğru bilgilenmesi bakımından da son derece önemlidir. Biz, algı operasyonları, yalan haberler karşısında gücümüzü doğru ve gerçekleri Türkiye ve dünya kamuoyuyla hızlı bir şekilde paylaşmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bundan sonraki süreçte de doğru ve gerçekleri hızlı bir şekilde paylaşmaya devam edeceğiz.”
Bozdağ, TSK’nın sınırın belli bir derinliğine kadar, sivil insanlara zarar vermeden harekatı sürdüreceğini ifade etti.
Sınırın Suriye tarafında güvenli bir alan oluşturmanın son derece önemli olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şunları aktardı:
“Dün bildiğiniz gibi Kilis’e bazı roket atışları oldu, bir can kaybı olmadan bazı vatandaşlarımız yaralandı. Sivil halkın meskun bulunduğu yere roket attılar, onun için orada bir güvenli bölge oluşturmak ve buradan hem bölge halkına hem de sınıra yakın yerdeki vatandaşlarımızın can ve mal emniyetine dönük tehditleri ve saldırıları önlemek önem arz etmektedir.”
DEAŞ’ın sadece Suriye ve Irak’ta değil, Türkiye’nin yanı sıra birçok ülkede de terör eylemleri gerçekleştirdiğini ifade eden Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye, DEAŞ terör örgütüyle en etkin, en kararlı mücadele eden ülkelerden birisidir. DEAŞ terör örgütünün Suriye dışında en çok eylem yaptığı ve zarar verdiği ülkedir. O yüzden Türkiye’nin DEAŞ’a karşı etkin ve kararlı mücadelesi, DEAŞ terör örgütünün son teröristi bitene kadar devam edecektir. ABD’nin PKK/PYD/YPG/KCK terör örgütlerini kullanarak aldığı DEAŞ teröristlerini temizleme operasyonunu bütün dünya gibi biz de yakından takip ettik. DEAŞ'lı teröristler, PYD/YPG/KCK ve PKK’lı teröristlerle anlaşarak, tabii ABD’nin de bundan bilgisi olduğu aşikar ve onların gözetiminde açtıkları koridor içerisinden araçlarına bindiler, silahlarını da yanlarına aldılar, yüzlerce araçlık konvoyla o bölgeden ayrıldılar. Bunlar nereye gittiler, bu silahlar nereye gitti, bu DEAŞ'lı teröristler nereye gitti? Neden DEAŞ'lı teröristler orada etkisiz hale getirilmediler de veya teslim alınmadılar da onlar oradan güvenli bir şekilde çıkışları sağlandı? Esasında bu soruların bütün dünya nezdinde cevaplandırılması gerekir ama bunlar cevapsız.
Bize gelen bilgiler, bu DeaŞ'lı teröristlerden bir kısmının Afrin bölgesine intikal ettiği, hatta bazılarının kıyafet ve şekil yani sakal tıraşı olarak PKK/PYD/YPG/KCK saflarına karıştığı, bazılarının Afrin’den Türkiye’ye geçiş arayışı içerisine girdiği, bazılarının da Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ve Batı’ya geçmek istediği yönünde ciddi bilgiler var bizim elimizde. Tabii bu bilgiler nedeniyle burada bir DEAŞ terör örgütünün yuvalandığı gözüküyor o nedenle de bizim açıklamalarımızda bu DEAŞ teröristlerinin hem Türkiye hem Avrupa hem de dünya için oluşturduğu tehdit nedeniyle bunu açıklıkla ifade ediyoruz. Orada DEAŞ'lı teröristler de var.”
Bir soru üzerine şu anda İdlip'te herhangi bir çatışma olmadığını kaydeden Bozdağ, Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan mutabakat çerçevesinde burada çatışmasız bölge oluşturularak, gözlem noktaları kurulduğunu, Türkiye'nin de 3 gözlem noktası olduğunu kaydetti.
Bozdağ, Afrin operasyonunun sonuçlarına ilişkin beklentilerinin sorulması üzerine, Suriye'de yaşanan terör olayları ve Türkiye'nin dile getirdiği sorunların bir günde bu noktaya gelmediğini belirterek, Türkiye'nin diplomatik kanalları sonuna kadar kullandığını, ABD, Rusya, İran ve uluslararası topluma, bölgedeki terör örgütlerine ve bunların teröristlerine karşı yapılan mücadelenin daha etkin ve daha başarılı olması için görüşlerini muhataplarına ilettiğini anlattı. DEAŞ'a karşı mücadelenin bir başka terör örgütüyle veya örgütleriyle işbirliğiyle yapılmasının yanlışlık olduğunun yüksek sesle ifade edildiğine değinen Bozdağ, "Sınırın ötesinden 700 civarında bugüne kadar taciz atışı olmuş, bazı vatandaşlarımız hayatını kaybetmiş, bazı askerlerimiz şehit olmuş, yaralı insanlarımız var. Karakolarımıza hakeza taciz atışları yapılmaktadır. Biz bütün bunlar karşısında, uluslararası topluma hem ABD hem Rusya hem İran ve diğer muhataplarımıza olup bitenleri her zaman birinci elden paylaştık. Son harekat başlamadan önce de Rusya, ABD ve İran'la görüşmeler ve gerekli değerlendirmeler karşılıklı olarak yapıldı." diye konuştu.
Bozdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye, uluslararası hukuka uygun olarak meşru müdafaa hakkını kullanmıştır. Harekat bu meşru müdafaa hakkı çerçevesinde başlamıştır ve devam etmektedir. Ne kadar sürecek? Tabii bunu şu anda 'Şu kadar sürecek' diye ifade edersek yanlış olur. Bir tahminimiz var. Oradaki teröristlerin gücünü, lojistiğini, konuşlandığı yerleri, hazırladıkları altyapıyı vesaireyi biliyoruz. Bunun bizim nazarımızda alacağı vakti de üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz, ama tabii neyle karşılaşacağız, neler cereyan edecek bunu tam kestirme imkanı yok. Harekat ilerledikçe bunu göreceğiz. Kesin bir tarih vermek doğru değil. Tahminimizi de paylaşmayı uygun görmüyorum. Ama şunu söyleyelim, bizim amacımız en kısa sürede bu harekatı hedeflerine ulaştırmak ve bölgeden ayrılmak."
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Türkiye'nin bölgede yaşayan Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların nefes alabileceği, terörün ve terör örgütlerinin baskısından kurtulduğu, özgür olabileceği güvenli alanlar oluşturmaya gayret ettiğini belirterek, şunları söyledi:
"Hem Türkiye'ye dönük terör tehditlerini ortadan kaldırmak, sınır güvenliğini sağlamak hem de oradaki insanların kendi evlerinde, kendi yurtlarında güven ve barış içerisinde, özgürce yaşamasını sağlamak için bu harekat bir yönüyle de yapılmaktadır. PKK/PYD/KCK/YPG ve DEAŞ unsurlarına, terör örgütlerine baktığımızda, PKK terör örgütü pek çok teröristiyle bölgede. Bunların bir kısmı da Türkiye'den oraya giden teröristler, başka bölgeden oraya gelen teröristler var ve Afrin'den bu terör örgütüne katılan teröristler var. Bu teröristleri etkisiz hale getirmek... Bu teröristler orayı bırakır kaçar, başka bir yere gider, nereye gider o onların bileceği iş. biz El Bab'ta, Cerablus'ta, Fırat Kalkanı Harekatı yaptık. Orada da DEAŞ'lı teröristler vardı. O teröristler etkisiz hale getirildi ve terörden, teröristlerden ve terör örgütlerinden arındırıldı. Burası da terör örgütlerinden, teröristlerden arındırılana kadar bu harekat devam edecek. PKK'nın, KCK'nın, PYD'nin, YPG ve DEAŞ'ın tek bir teröristi kalmayana kadar harekat sürecektir. Şu anda Türkiye'de 3,5 milyon Suriyeli mülteci arasında 370 bin civarında bölgedeki Kürtlerden var. Sadece Afrin'den değil, başka yerlerden gelenler de var. Afrin'den de o bölgeden de Türkiye'ye hem Kürtler hem Araplar hem de Türkmenler arasından 250 bin civarında gelen insan var. Onlar tabii güvenli bölge oluştuğunda kendi topraklarına, kendi evlerine dönme imkanı bulacaklar."
Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Zeytin Dalı Harekatı'nın tek hedefi terör örgütleri, bu örgütlerin araçları, gereçleri, barınakları, mevzileri, sığınakları, üsleri ve mühimmatlarıdır, sadece terör örgütleri ve onlara ait hedeflerdir. Zeytin Dalı Harekatı'nın hedefi siviller kesinlikle değildir. Bu harekat, terör örgütlerine karşı bir harekattır, Kürt kardeşlerimize veya Arap kardeşlerimize veya Türkmen kardeşlerimize dönük bir harekat kesinlikle değildir. Sivillere zarar vermeden bu harekatın başarıyla sürdürülmesi için her tür planlama yapılmıştır. Harekat sırasında ortaya çıkacak durumlar karşısında neler yapılacağına dair de hazırlıklar yapılmıştır. Türkiye, bizzat kendi toprakları içerisinde 2015'te başlayan hendek terörü nedeniyle terörle etkin bir mücadele yaptı. Ayrıca Fırat Kalkanı harekatı sırasında da terörle etkin bir mücadele yaptı. Her iki mücadele sırasında da sivillerin zarar görmemesi için kılı kırk yararcasına büyük bir hassasiyet, dikkat ve itinayla harekatlar sürdürüldü. Sivillere zarar vermeden süreçler başarıyla tamamlandı. Burada da sivil herhangi bir kişiye zarar verilmeden bu harekatın hedefine ulaştırılması bizim en büyük dileğimizdir. Bu süreçte buna çok büyük hassasiyet gösterileceğini herkesin bilmesini isteriz. Tüm dünyanın gözleri önünde olduğu için Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetini herkes görme imkanı bulacaktır. Bu harekat Kürtlere karşı bir harekat değildir. Terör örgütleri ve o terör örgütlerinin dünyanın dört bir yanındaki destekçileri, bu harekatı Kürtlere karşı bir harekatmış gibi göstermek için pek çok yalan ve algı oluşturmaya dönük haberler, yayınlar yapmaktadırlar. Bunların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır. Aksine bu harekat, oradaki Kürtleri, o terör örgütlerinin baskısı, zulmü, tehdidinden kurtarmak ve onların can ve mal emniyetini sağlamak ve onların kendi topraklarında güven içerisinde yaşamalarını sağlamak maksadıyla da yapılmaktadır. Onu, orada yaşayan Kürt kardeşlerimiz de çok iyi bilmektedir."
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Bölgede yaşayan Kürtler, bölgede yaşayan diğer unsurlar kadar bu terör örgütlerinden rahatsızdır. O nedenle de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başlattığı bu Zeytin Dalı Harekatı'nın, onların da bu terör baskısından kurtulma konusunda ümitlerini arttırdığına inanıyorum." dedi.
"Türkiye sınırları içine 700 saldırı olduğunu söylediniz. Bu saldırılar, PKK ve PYD'den gelen saldırılar mıydı, DEAŞ da var mıydı?" sorusu üzerine Bozdağ, "700 saldırı, bu bölgeden Türkiye'ye gelen taciz ateşleri ve saldırılar, bunların içerisinde tabii diğerleri de olabilir. Çünkü kimin, tam net olarak tek tek tespiti o kadar kolay bir iş değil." diye konuştu.
Bölgede hangi terör gruplarının olduğunu bildiklerini aktaran Bozdağ, "Bunların önemli bir kısmı, büyük bir kısmı, PKK, PYD, YPG, KCK'dan gelen saldırılar. Özellikle Afrin bölgesindeki saldırıların tamamına yakını, bunlardan gelen saldırılar. Tabii sadece askeri noktalara yapılan da değil, sivil insanların yaşadığı yerlere de bu atışlar yapılmıştır. Bunlarda da hayatını kaybeden vatandaşlarımız ve yaralanan insanlarımız olmuştur." ifadelerini kullandı.
"Türkiye bölgeyi bölgedeki insanlara bırakacaktır"
Bozdağ, "YPG ve PYD şu anda Afrin'deki ana yönetim gücünü oluşturuyor. Sizin de ifade ettiğiniz gibi bu grubun, buradaki gücünü kırdıktan sonra ne olmasını bekliyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:
"Bölgedeki terör örgütleri; bölgede yaşayan insanlara en büyük zararı veren, en büyük düşmanlığı yapan örgütlerdir. Bölge halkı da bu terör örgütlerinin baskısından, zulmünden yılmıştır. Şimdi bu terör örgütleri kendilerine biat etmeyen Kürtleri ya infaz ediyor ya göçe zorluyor. Haraç vermeyenlerin mülklerine el koyuyorlar. Çok küçük yaştaki çocukları zorla ailelerinden alıp, örgüte katıyorlar, onları terörist olarak yetiştirmek için eğitiyorlar. Aileler üzerinde çok büyük bir korku, baskı ve tehdit oluşturmuş durumdalar. O nedenle bölgedeki halk da bu terör örgütü ve teröristlerin bölgeden temizlenmesini gönülden istiyor.
Türkiye, buradaki terör örgütlerini ve teröristleri temizledikten sonra bölgeyi bölgedeki insanlara bırakacaktır. Bizim yapacağımız şey odur. Oranın gerçek sahiplerine bırakmak. Gerçek sahipleri, bu terör örgütleri ve bunların teröristleri değildir. Gerçek sahipleri; orada yaşayan ve bu terör örgütlerinden ve teröristlerden en büyük zararı gören, mazlum ve mağdur orada yaşayan Araplar, Kürtler ve Türkmenler ve tabii Suriye halkı. Son olarak Fırat Kalkanı Harekatı sonrasında bölgeden terör örgütlerini ve teröristlerin temizlenmesi sonrası orada bir geçiş süreci yaşandı. Esasında burada ne olacağı sorusu Fırat Kalkanı sonrasında bölgede yaşanan somut gerçekliklerde de izah edilebilir. Türkiye buradaki geçiş dönemine katkı sağlamaya devam eder."
Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) Afrin'de, yönetimde bir rol oynamasının beklenip beklenmediğine yönelik soru sorulan Bozdağ, Fırat Kalkanı Harekatı sonrasında bölgede yapılanları örnek olarak gösterdiğini dile getirerek, "Esasında Türkiye'nin burayı terör örgütlerinden ve teröristlerden temizledikten sonra da o halkın istediği anlamda bir geçişin oluşmasına katkısı devam etmiştir. Fırat Kalkanı bölgesinde olanlar, bu bölge için de örnek teşkil edebilir. ÖSO, o toprakların meşru sahibi." diye konuştu.
Bozdağ, "Afrin'de 8-10 bin terörist olduğunu Başbakan açıkladı, kaç sivil olabilir? Bu harekattan sonra Türkiye yerli halka silah verecek mi?" sorusu üzerine, bölgede yaşayanların sayısının 400 ila 750 bin arasında değiştiğini, farklı rakamların bulunduğunu, bölgeye göçlerin ve bölgeden ayrılışların olduğunu, net bir rakam verme imkanı olmadığını ama tahminlerinin bu sayının 500-600 bin civarında olduğunu söyledi.
Türkiye'nin terör örgütlerine silah yardımı bugüne kadar yapmadığını, bundan sonra da yapmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Bozdağ, "Terör örgütleri, yok edilmesi gereken örgütlerdir, mücadele edilmesi gereken örgütlerdir, desteklenmemesi gereken örgütlerdir. Biz bunu her platformda ifade ettik, bundan sonra da aynı duruşumuzu devam ettireceğiz. Afrin'in teröristlerden ve terör örgütlerinden temizlenmesinden sonrasındaki sürecin nasıl işleyeceğinin en somut örneği az önce de söyledim Fırat Kalkanı bölgesidir. Fırat Kalkanı bölgesinde Azez'de, Cerablus'ta El-Bab'ta, okullar faaliyete geçmiş durumda, sağlık tesisleri ve devlete ait diğer şeyler faaliyetini sürdürüyor, güvenlik sağlanmış durumda, yerel hizmetler devam ediyor. Orada yaşayan insanların huzur, güven ve barış ortamında sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmeleri için bir geçiş süreci elbette olacaktır. Bunun somut örneğini de demin söyledim Fırat Kalkanı bölgesi oluşturmaktadır. Bu nüfusun hepsi bir şehirde yaşamıyor. Orası bir bölge. Bazıları bölgedeki şehir merkezlerinde ama önemli bir kısmı da kırsalda yaşıyor, nüfus bölgeye dağılmış durumda." değerlendirmesinde bulundu.
Bir gazetecinin "YPG'ye bir destek verildiği takdirde, Türkiye Silahlı Kuvvetleri ile Amerika lojistik desteği karşı karşıya gelirse, Türkiye'nin nasıl bir yaklaşımı olur?" sorusuna Bozdağ, şu yanıtı verdi:
"Bu sınırın ötesinde belli bir derinliğe kadar sürecek alanda güvenli bir bölge oluşturma iradesi var. Onun nedeni, hemen sınırın yanı başında oradaki sınıra komşu yerlere, terör örgütlerinin saldırısını önlemek. Çünkü Kilis'e roket attılar, meskun mahale attılar, herhangi bir hedef gözetmeden. Biraz önce de Reyhanlı'da sivil bölgeye atış yaptılar. Dolayısıyla burada bunların mesafesi ve bölgeye zarar vermesini önlemek için güvenli bölgeye ihtiyaç var. İkincisi de bölgede teröristlere karşı yapılan harekatın, sivil halka zarar vermeden sağılıklı bir şekilde yürümesi için de buna ihtiyaç var. O nedenle hem bölgede yaşayan Kürt, Arap, Türkmen kardeşlerimizin mal ve can emniyetini sağlamak sınır ötesinde, hem de sınırın bu tarafında yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini sağlamak için buna ihtiyaç var. Harekatın başarılı bir şekilde hedefine ulaşması için de buna ihtiyaç var. Derinliği ne kadar olur, şimdi şu kadar olur demek doğru olmaz. Onu şartlar gösterecektir."
ABD'li yetkililer ile harekat başlamadan önce görüşmelerin olduğunu, gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını belirten Bozdağ, ABD'li yetkililer bölgede herhangi bir ABD askerinin ve ABD vatandaşının bulunmadığını açıkladığını, bu nedenle Türkiye ile ABD arasında bir sorun yaşanmasının söz konusu olmadığını söyledi.
Bozdağ, şu ana kadar, devam eden harekat kapsamında bölgede yaşayan insanlardan yaralanmış bir sivilin söz konusu olmadığını aktararak, ancak terör örgütlerinin Kilis'e attığı roket sonucu 2 vatandaşın hafif yaralandığını ifade etti.
Terör örgütleri ve bu örgütleri destekleyen çevrelerin, TSK'nın sivillere zarar verdiği şeklinde büyük bir dezenformasyon yaptığını, dün sosyal medyada bir küçük çocuğun resmini paylaştıklarını ve bunu dünyanın dört bir yanına yaymaya çalıştıklarını anlatan Bozdağ, bu resimdeki çocuk ile bu harekatın hiçbir alakasının olmadığını, Halep'te üç yıl önce meydana gelmiş olayı, harekatın bir parçası gibi dünya kamuoyuna yaymaya çalıştıklarını kaydetti.
Bozdağ, yabancı basından da objektif ve adil olmalarını beklediklerini dile getirdi.
Bilgilendirme konusunda herhangi bir sıkıntının süreç boyunca olmayacağının altını çizen Bozdağ, hem askeri yetkililer hem Hatay hem de Kilis'te hem de ilgili sınır bölgesinde basınla ilgili koordinasyon merkezleri oluşturulduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bir gazetecinin "Afrin operasyonu tamamlandıktan sonra Türkiye'nin dikkatinin Münbiç'e yönelmesinin söz konusu olup olmadığı"nı sorması üzerine "Tabii Münbiç önemli bir yer. Burada ABD yönetiminin Türkiye'ye verdiği sözler var, teröristlerin Fırat'ın batısına geçmeyecekleri ve buraya girmeyeceklerine dair ama orada buna rağmen bu tarafa geçtiler. Biz bunu kendilerine çok net defalarca ifade ettik. Onlar da o bölgeyi onlardan arındıracaklarını söylediler, söz verdiler. Ama bugüne kadar bu sözlerinin gereğini yapmadılar. Türkiye, ABD'nin verdiği bu sözün gereğini yapmasının takipçisi olacaktır. Bu sözünü gereği yerine gelmezse elbette Münbiç'te gereken yapılacaktır." diye konuştu.
Bir soru üzerine Bozdağ, Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin sosyal medyada resmi bir hesabın olmadığını dile getirdi.
Bozdağ, "Fırat Kalkanı Operasyonu'nda Türk Ordusu'nun, Özgür Suriye Ordusu unsurlarıyla Azez ve Cerablus hattına girdiğinde oradaki yerel halkın, her iki unsuru çok sıcak karşıladığı" hatırlatılarak, Afrin'deki durumla ilgili beklentisinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Afrin'de benzer bir tablonun çıkacağını düşünüyorum. Çünkü terör örgütlerinin Afrin'de yaşayan Kürtler üzerinde çok ciddi baskı kurduğunu biliyoruz. Orada, kaldı ki sadece Kürtler yaşamıyor, çoğunluk Arap nüfusta. Biraz Türkmen var, geri kalan da Kürt kardeşlerimizden oluşuyor. Dolayısıyla sadece Türkmen veya Araplara baskı değil, aynı zamanda bu terör örgütlerinin ideolojisini benimsemeyen onların yöntemini benimsemeyen onlara destek olmayan Kürtlere karşı da bir büyük baskı yapılmakta ve orada ideolojik ve etnik bir temizlik de yapılıyor. Yani onların bir kısmı, bazı siyasi Kürt gruplarının önde gelenlerinden bazıları, infaz edildi, bazıları göçe zorlandı, bazılarının mülklerine el kondu, orada haraca insanlar bağlandı. Çok büyük bir zulüm ve baskı var. O nedenle bölgede yaşayan Kürtler, bölgede yaşayan diğer unsurlar kadar bu terör örgütlerinden rahatsızdır. O nedenle de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başlattığı bu Zeytin Dalı Harekatı onların da bu terör baskısından kurtulma konusunda ümitlerini arttırdığına inanıyorum. Tabii zaman içerisinde bunu göreceğiz. Oraya Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları ulaştığında halkın tepkisini hep beraber göreceğiz ama ben olumlu olacağına inanıyorum, yaşananlardan dolayı."
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Türkiye'nin sadece kendi sınırlarının güvenliği ya da bölgeyi terörden arındırmak, terör örgütlerinden arındırmak için çalışmadığını, aynı zamanda NATO'nun da sınırlarını koruduğunu, NATO'nun bu bölgedeki sınırının Türkiye olduğunu ifade etti.
Zeytin Dalı Harekatı'nın dış basın tarafından da takip edilmesi konusunun ifade edilmesi üzerine Bozdağ, "Türkiye'nin ulusal basınının hem de uluslararası basının, alandan doğru haberler almasını ve dünyayla bunu paylaşmasını biz çok önemsiyoruz. Bu talebi değerlendireceğiz. Doğru kanallardan doğru haber almak daha iyi olur. Konuyu değerlendireceğiz." dedi.