Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, Hürriyet'e yapılan saldırıyı kınadı

Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, Hürriyet'e yapılan saldırıyı kınadı

AKP Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın'ın başını çektiği grubun Hürriyet gazetesine saldırmasının ardından Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'tan kınama geldi. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ''Bu saldırıyı kınadığımızı en yüksek ortamda ifade etmek istiyorum'' dedi. Kurtulmuş, bir gazetecinin ''Olaylarda katılımı sabit olan AK Partili milletvekili var, kendisi için soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?'' sorusuna da ''Bu partinin alacağı bir karardır. Parti nasıl karar alacak bunu göreceğiz'' yanıtını verdi.

Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Kurtulmuş'un açıklamaları özetle şöyle:

Toplumun bütün kesimlerinden gelen şehitlerimiz var. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin uğruna canlarını feda ettiği bu vatanı ve birliğimizi korumak görevimizdir.   Türkiye bir günde bu hale gelmedi. Bu ortama girilmesini ne hükümet ne de devlet istemedi. Bu ortama girilmesini terör örgütü istedi. 14 Temmuz'da terör örgütü Türkiye'deki çatışmasızlığı sona erdirdiğini ilan etmişlerdir. 20 Temmuz'da Suruç'ta başlayan ve sonrasında devam eden olayları ciddiyetle takip ediyoruz. 20 Temmuz'dan sonra bir anda 3 terör örgütü düğmeye basmış ve ciddi terör saldırılarına başlamıştır. Bütün bunlar olurken, bir takım kara propaganda merkezleri kara propagandaları ortaya koymaya başlamışlardır. Ne tek başına iktidar, ne iktidar, ne de 1 saniyelik iktidar bile bir insanın canından değerli değildir.  Bu ortamı yeniden başlatan ve hükümetin iradesidir ne de devletin iradesidir. Bu çatışmasızlığı sona erdiren terör örgütünün kendisidir, o terör örgütüne emir veren kumanda merkezleridir.

 

Hürriyet'e yapılan saldırıya kınama

 

 

Malesef istemediğimiz bir takım toplumsal olaylarla karşılaşıyoruz. Basın organına yapılan son derece çirkin saldırıların varlığı hepimizi rahatsız ediyor. Hükümet olarak bu olayların arkasındaki güçleri kınadığımızı ifade ediyoruz. Basın organları özgür toplumun ayrılmaz parçalarıdır. Basın organlarının söyledikleri her cümleye dikkat etmeleri, her fotoğrafa dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu basın organlarının yayınlarından memnun olmayabiliriz, ama kendi memnuniyetsizliklerini basın organlarına yaptıkları saldırılarla ortaya koyamazlar. Medya kuruluşlarına yapılan saldırılara asla müsade etmeyeceğimizi açık bir şekilde ifade etmek isteriz.

Teröre karşı tepkimizi demokratik usüller içerisinde dile getirmek hepimizin hakkıdır.  Parlamentoda bulunan veya başka siyasi partilere zarar verilmemeli. İçimizin yandığı, kalbimizden kan damladığı bu günlerde bu tepkimizi milletimize yakışan şekilde ortaya koymalıyız. Vatandaşlarımızı tepkilerini ortaya koyarken diğer vatandaşlarımızın hakkını koruyarak tepkilerini göstererek hareket etmeliyiz.

Biz bu oyuna gelmemeliyiz. Türk'ü Kürde Kürt'ü Türk'e düşürmek istiyorlar. Biz bu oyuna düşmeyeceğiz. Bu mücadele milletin kendi arasında yapılan mücadele asla olmadı, sorumluluk devletin ve hükümetindir.  Terör örgütleriyle devlet mücadele etti bu zamana kadar. Bundan sonra da bu örgütlerle devlet mücadele edecektir. Terörün ve hainliğin karşısında dimdik durarak bu vatanın dirliği ve birliği için daima barış ve kardeşlik diyeceğiz. 

 

'1990'lara geri dönmeden...'

 

Birileri Türkiye'nin bu günlerden çıkamayacağını düşünüyor. Boşuna hayal kurmasınlar. Bu ülkede 78 milyon olarak kardeşçe yaşayacağız. 78 milyonun tamamı bu ülkede özgür bir şekilde yaşamaya devam edecek. Terör örgütlerinin sonuçlarından rahatsızlık duyan bölge halkının da terör örgütünün bertaraf edilerek ülkenin normale dönmesini istediğini biliyoruz.  Kanunsuz eylem yapanların, teröre destek olanların karşısına sivil halkımız değil, karşısına geçecek olanTSK'dır, emniyettir, güvenlik güçleridir. Demokratik kurallardan vazgeçmeden, 1990'lara geri dönmeden demokrasi ile güvenlik dengesini çok iyi bir şekilde dengeleyip bu günlerden çıkacağız.

 

Soru&cevap

 

- Iğdır ve Dağlıca’da çok ciddi miktarda patlayıcılardan bahsediliyor. İstihbarat zafiyeti oldu mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir süreç başlayacağını söylemişti. Terörle mücadelenin seyri nasıl devam edecek? 

20 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan terör maalesef haince kahpece işler yapıyor. Birisi bankadan para çekerken bir güvenlik görevlimizi şehit ediyor. Dün yine Tunceli’de kızıyla birlikte tatile giderken bir polisimizi şehit ediyor. Bir başka yerde binbaşımızı eşiyle birlikteyken şehit ediyor. Iğdır ve Dağlıca’da ise normal rutin faaliyetlerini sürdüren… Örgüt operasyonlara katılanlara karşı bir şey yapmıyor, külliyen yalandır.

Yol temizliyor. Güvenlik güçlerimizi götürüyor. Öylesine hain bir saldırı ki insanın kanı donuyor. İçine misketini demir parçasını koyarak bombayı patlatıyor. Bu aynı zamanda terör örgütünün iki yüzlü propaganda yaptığını ortaya koyuyor. Bunlarda bir istihbarat zafiyet varmış… Şunu ifade etmek isterim ki, her gün emniyet kuvvetlerimize polisimize gelen yüzlerce istihbarat var. Bunların içerisinde önemli bir kısmı olay olmadığı için duymuyoruz. Bunlar önleniyor. Ama maalesef bir kısmı da önlenemiyor. Bunların hepsi yeniden gözden geçiliyor.

Diyelim Cizre’de bir operasyon yapılıyor. Aynı sokağın içerisinde terör örgütüyle hiçbir ilgili olmayan binlerce insanımız yaşıyor. Ama aynı sokakta nasıl pusu kurarım diye bakan terör örgütü mensubu da var. Anında müdahale edeceksiniz, sivil vatandaşlarımızın kılına zarar vermemek için azami gayret sarf edeceksiniz. Hem istihbarat hem müdahale anlamında yapılacak ne varsa yapılıyor.

- Dağlıca ile ilgili bazı iddialar ortaya atıldı muhalefet tarafından şehit sayısının fazla olduğu yönünde. Öldürülen terörist sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Masa başında oturup bir bilgisayarın tuşlarına basıyorsunuz. Şu kadar şehit oldu demek kolay iş, şu kadar terörist öldü demek kolay iş. Daha olur olmaz şu kadar şehit oldu haberini yaydılar, kara propaganda yaydılar. Kamuoyunda infiali artırmak için yapılan tezgahın bir parçasıdır. Terör örgütü sadece yollara bomba döşeyecek bir mücadele yapmıyor. Terör örgütü aynı şekilde, en az bunun kadar ciddi bir algı operasyonu yürütüyor. Dağlıca’dan sonra ortaya çıkan bir takım sayılar, bir takım hatta görüntüler, bunların hepsi bu propagandanın parçasıdır. Bunların tamamına yakını yanlıştır, yalandır.

Örnek olarak söyleyeyim. Bir takım görüntüler var. Bunların önemli bir kısmının, geçmiş döneme ait görüntüler olduğu, Dağlıca’da puslu bir hava vardı o gün. Görüntülerin yayınlandığı medyaya servis edilen görüntüler ise bahar ortamında çekilmiş olan görüntülerdi. Ayrıca Dağlıca’yla ilgili silahlı kuvvetlerimiz bünyesinde bir soruşturma yapılıyor. Olayın nasıl cereyan ettiğiyle ilgili. Bu rapor da paylaşılacaktır.

- Cumhurbaşkanı çözüm sürecinde terör örgütünün silah depoladığını söyledi. Acaba o süreçte gereği yapılmadı mı?

Basın kuruluşlara yapılan saldırıların kabul edilemez olduğunu belirttiniz. Olaylarda katılımı sabit olan AK Partili milletvekili var, kendisi için soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz? Bu partinin alacağı bir karardır. Bu saldırıyı kınadığımızı en yüksek ortamda ifade etmek istiyorum. Gerekli uygulamalar partinin alacağı karardır. Parti nasıl karar alacak bunu göreceğiz.

Yaklaşık 35 yıldır sürdürülen terör saldırıları Türkiye’ye ağır bir bedel ödetti. Yakşalık 35 bin insanın öldüğü, 7 bine yaklaşmış olan şehit edildiği süreçten bahsediyoruz.

Hem çözüm sürecini bitireceksiniz, ümitleri ortadan kaldıracaksınız. Sonra hükümet ortadan kaldırıldı diyerek propagandayı kullanacaksınız. Çözüm sürecinin ruhuna aykırı davranan, ortadan kaldıran bizatihi örgütün kendisidir. Bu süre içerisinde belli şekilde örgüt silahları elinden bırakmadığı için

- Dağlıca saldırısından sonra operasyonun devam ettiğini biliyoruz. Kara operasyonu var mı? Bundan sonra PKK’ya yönelik, Davutoğlu’nun söylemiyle birlikte her türlü argüman kullanılacak sözünden bunu anlamamız gerekiyor mu? Sınır ötesine geçiyor muyuz?

Her gün güvenlik toplantılarıyla bu süreç takip ediliyor. Sınır ötesindeki PKK mevzilerinin karargahlarının hava operasyonlarıyla yok edilmesidir. Bu anlamda örgütün lojistik tarafının imha edilmeye çalışılmasıdır. Dağlıca’dan sonra da çok sayıda hava operasyonuyla örgütün lojistik imkânların önemli bir kısmına zarar verilmiştir.

- 1 ton patlayıcı… Bu patlayıcılar nasıl yerleştiriliyor. Neden fark edilmediği önemli bir konu? Yüzü maskeli kişiler gösterileri devam ediyor, neden bunlara müdahale edilmiyor alınmış yasal kararlar varken? 

Her gün neredeyse Türkiye’nin bir çok yerinde protestolar oluyor. Sıcak temasa giriyor. Çok kapsamlı ve çok boyutlu mücadele yürütülüyor. Bununla ilgili olarak güvenlik güçleri ellerinden gelen tedbirleri alıyorlar. Bu müdahalenin önemli bir kısmında başarılı sonuçlar elde ediyorlar.

- Patlayıcıların önemli bir kısmının, amonyum nitrattan istifade edilerek güçlendirilmiş patlayıcılar kullanıldığı, bunların yapıldığı, bir kısmının da dışardan getirilen malzemelerden yapıldığını biliyoruz

Mesela Dağlıca’daki yol… iki taraflı olarak TSK mensupları araçlarla konvoylarla yola çıktılar. Patlama yerine gelene kadar bombaları patlatarak geldiler. Ama tam burada maalesef bir askerimiz orada kabloyu fark eden askerimiz şehit edildi ve büyük bir patlamayla meydana geldi. Güvenlik güçlerimiz bunları bertaraf etmeye çalışıyorlar. Geniş bir coğrafyada farklı şehirlerde eş zamanlı olarak sürdürülen terörle mücadele süreci var. Ellerinden geleni yapıyorlar.

- Bir taraftan da muhalefetten açıklamalar geliyor. Bahçeli yine sıkı yönetime ısrarla vurgu yaptı. Siz hükümet olarak sıkı yönetim uygulamasına ne diyeceksiniz?

İnadına barış, inadına kardeşlik. Terör örgütü ne istiyor, türkiye demokrasiyle yönetilmesin. Terör örgütü bu ortamı sağladıktan sonra zaten istediği gibi faaliyeti gösterecek.

Partiler arasında ayrımları uçurumları daha fazla büyütmenin anlamı yok. Ama hepimizin savunacağı şey demokrasi ve demokratik kurallardır. Türkiye bir seçim geçirdi, allaha çok şükür seçimden sonra iyi kötü işleyen bir demokrasisi olduğu için bu süreçleri yönetilebiliyor.

Sıkıyönetim teklifi, OHAL ilan edilmesi, yönündeki hiçbir teklifi demokratik teklif olarak bulmayız.

1 Kasım’da Türkiye seçime gidiyor. Kendisinin kimlerin ne şekilde yönetmesini söylerse, bunu başımızda tutmak zorundayım. Sıkı yönetim ilan etmek çok kolay. Türkiye’nin ne büyük ağır faturalar ödediğini milletimiz takdirine arz ediyorum. bir daha darbe vesayet dönemlerine geri dönülmeyecektir.

- HDP yetkilileri saldırılardan ötürü hükümeti suçluyorlar. Hükümetin kendilerini hedef gösterdiklerini ifade ediyorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz. Bir zafiyet söz konusu mu?

Bu iddia tamamıyla asılsız bir iddiadır. Biz başından itibaren Türkiye’de bütün partilerin demokratik olarak bu süreçlerin parçası olduğunu, HDP’nin de meşru bir parti olduğu, TBMM varlığının, barışın sağlanması için de katkı sağlanabileceğini ifade ettik. HDP’den de şunu bekledik. Terörle arasına mesafe koysun, sözleri söylesin ve barışın kurulması için birlikte mücadele edelim.

Hiçbir siyasi partiye yapılan saldırıyı da meşru kabul etmeyiz. Seçim döneminde, Ak Parti bürolarına yapılan saldırılar, terör örgütü tarafından kaçırılan AK Partili yöneticiler vardı.  Nasıl HDP’ye yapılan saldırılara nasıl karşı çıkıyorlarsa, diğerlerine yapılan saldırılara da karşı çıkması lazım.

Bakın dün akşam ve evvelsi akşam HDP’ye yapılan saldırılarda, hükümetin yönlendirici olduğu külliyen yalandır. Bütün gücümüzle olayları teskin etmeye çalışıyoruz. Güvenlik kuvvetlerimiz de elinden gelen gayreti sarf ediyor. Bu saldırıların arkasında, esas ne istiyor terör örgütleri? Türk Kürde, Kürt Türk'e düşman olsun, buna asla müsaade etmememiz lazım.

 

'Boynukalın saldırıda yoktu'

 

 

Abdurrahim Boynukalın’la ilgili şunu eklemek isterim. Sayın Boynukalın da yaptığı açıklamada, zaten görüntülerde de ortaya çıkıyor. Protesto kısmında olduğu ve taşlama, efendim taşkınlık, saldırı kısmında asla yer almadığını ifade etmiş. Kendisinin de böyle açıklaması var. Bizler bütün basın kuruluşlarımızın sorumluluk içerisinde olmalarını isteriz. Ama herhangi bir basın kuruluşu bizim istediğimiz şekilde yayın yapmıyorsa, saldırının doğru olmadığını ifade etmek isterim.

-Operasyon yetkisi valilerde olmaya devam edecek mi, yoksa askerlerde mi olacak?

Bu soru dahi eski dönemlere aittir. Allah aşkına terörle mücadele ediyorsunuz. Asker, jandarma, özel kuvvetler, emniyet mensupları… Bunların arasında ne fark var? Vali'nin vermiş olduğu talimatta eksiklik varda ondan ortaya çıkmış değil. Ortak bir koordinasyon içerisinde hareket ediyor. Dolayısıyla bu eski dönemdendi. Askerler bilir, siviller bilmez… Bir adım sonrası OHAL olsun. sıkı yönetim olsun… Bu geçti eski Türkiye’ye ait alışkanlıklardır. Evet TSK birinci derecede, valilerimiz birinci derecede sorumludur.