Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Eğer bu şekilde süreç devam ederse, anayasanın bütünüyle ilgili oylamayı da bitirdiğimiz takdirde nisan ayının başında referanduma gidilir. 2 ya da 9 Nisan tarihleri gibi görünüyor” açıklamasını yaptı.
Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, 24 TV'de katıldığı canlı yayında gündemi değerlendirdi.
Kurtulmuş, Anayasa değişikliğiyle ilgili, Meclis’teki oylamaların ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da onayıyla, referandum tarihi olarak 2 ya da 9 Nisan’ı işaret etti.
Anayasa değişikliği teklifinin ikinci tur görüşmeleriyle ilgili, teklifin maddelerinde ve tümü üzerinde yapılacak oylamalarda “herhangi bir risk görmediğini” söyledi.
Oylamalarda, 340 ve 347 arasında farklı rakamların çıktığını anımsatan Kurtulmuş, bundan sonra da milletvekillerinin iradelerinin değişmesinin çok mümkün olmadığını belirtti.
Referandumda sandıktan çıkacak sonuca ilişkin tahmini ve referandumun ne zaman yapılacağı sorulan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Şimdiden bir rakam söylemenin doğru olmadığı kanaatindeyim ama çok büyük oranda rahat bir şekilde 'evet' oyunun çıkacağını düşünüyorum.
“Şu anda Meclisteki oylamalar planladığımız şekilde gidiyor. Eğer bu şekilde süreç devam ederse, anayasanın bütünüyle ilgili oylamayı da bitirdiğimiz takdirde nisan ayının başında referanduma gidilir.
“2 ya da 9 Nisan tarihleri gibi görünüyor şu anda ama Cumhurbaşkanımızın, Meclisin kararını ne zaman, ne şekilde onaylayacağı da bu süreci etkileyen bir husus.”
CHP'nin “Anayasa değişikliği teklifiyle rejim değiştiriliyor” söylemlerinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Buradaki en temel mesele şu, CHP bu meseleyi bir rejim değişikliği olarak algılıyor. Esas temel yanılgıları da bu. Bu bir sistem değişikliğidir, hükümet sistemi modeli değişikliğidir.
“Türkiye'de rejimin değiştirilmesine ilişkin herhangi bir teklifte bulunulmamaktadır. Bu teklifte hiçbir şekilde böyle bir şey ima dahi edilmemiştir.
“Henüz kampanya başlamadı. Herkes eteğindeki taşı dökecek. Sistemin ne getirdiği, ne götürdüğü tartışılacak. Sadece MHP tabanının değil CHP ve diğer partilerden dahi düşünerek bu meseleye 'evet' diyecek insanların çıkacağına inanıyorum.”
Kurtulmuş, “Türkiye'nin, ABD'de cuma günü başkanlık koltuğuna oturacak Donald Trump'tan beklentileri nedir?” sorusu üzerine, Trump'ın bölge politikalarında kuvvetle muhtemel çok ciddi revizyonlara gideceğini, bunu açıkça söylediğini aktardı.
“Trump yönetiminin, bölgenin jandarmalığını yapmaktan ziyade ABD'nin küresel çıkarlarını koruyacak yeni bir arayış içinde olacağı aşikardır.
Bu, ABD'nin Ortadoğu'daki askeri varlığını mümkün olduğu kadar azaltması demektir. Böyle olunca da bizi ilgilendiren iki alanda müsbet gelişme olacağını düşünüyoruz.
Maalesef Obama yönetimi Kuzey Suriye ve Irak'ın kuzeyi olmak üzere buralarda PYD'ye açık bir destek verdi.
Trump yönetiminin ABD'nin milli menfaatleri bakımından bu konuyu gözden geçireceğini, o bölgede, sağdan say 10 bin, soldan say 10 bin kişiden oluşan terör örgütü yerine, 1952'den beri ilişkilerinin olduğu, NATO çerçevesinde iş birliği yaptığı, Ortadoğu'da terörle mücadelede stratejik ilişkilerinin olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletini tercih edeceğini zannediyorum, görüyorum.
Böyle olması sadece Türkiye'nin menfaatine değil ABD'nin de menfaatinedir. Bu tercihi yapacaklarını zannediyoruz, ümit ediyoruz. Böyle olması gerekir.”
Kurtulmuş, ABD'den Fetullah Gülen'in iadesini de beklediklerini söyledi:
“Vermelerinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Vermek başka bir şey ama en azından bu süre içinde bu adamın, örgütüyle haberleşmesinin kesilmesi Türkiye'nin menfaatleri, ulusal güvenliği gereğidir.
Türkiye ile Amerika ilişkilerinin iyileşmesi bakımından bunu yapmak durumundadırlar hatta bunu yapmak mecburiyetindeler.
Açık söyleyeyim şu anda FETÖ [Fethullahçı Terör Örgütü], Amerika için de bir canlı bombadır. Bunu ellerinde tutmak isteyeceklerini zannetmiyorum. Kendileri açısından en doğrusu, bize iade etmeleridir ama realiteye bakıldığında zor görünüyor.”
“Bazı terör örgütlerinin siyasi suikast düzenleyebileceği” şeklindeki soruları da şöyle yanıtladı:
“Olabilir, bununla ilgili istihbarat ve emniyet birimlerimize birtakım tehditler geliyor. Tedbirler alınmaya gayret ediliyor. Allah milletimizi bu tür saldırılardan, suikastlardan korusun.
Suikastlar yaparak, farklı toplumsal, siyasi kanatları harekete geçirmek isteyebilirler ama yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki Türkiye'de halkın arasında kimlikler bakımından ayrıştırıcı bir durum söz konusu değildir.
“Araştırmalar, insanları ayrıştırıcı kimlikler üzerinden değil kendilerini daha derleyici, toparlayıcı kimlikler üzerinden tanımlıyor.
“Ümit ederiz ki bu saldırılar olmaz. Gerekli tedbirler alınıyor, özellikle siyasilerle ilgili korumalar yapılıyor.”