Başbakan Binali Yıldırım, 16 Nisan'da gerçekleşecek referandum da anayasa teklifinin kabul edilmesi durumunda bakan sayısının azaltılacağını söyledi. Tartışılan Cumhurbaşkanı'nın fesih yetkisi konusuna da değien Yıldırım, "Fesih yok ama bir şey var o da seçimlerin yenilenmesidir. Seçimlerin yenilenmesi bir tıkanmaya karşı, krize karşı bir tedbirdir." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, referandum anketlerine ilişkin olarak "Gerçek anket, gerçek sonuç vatandaşlarımızın 16 Nisan'da sandığa gidip vereceği oylardır" diye konuştu.
AKP içinde 'FETÖ' mensuplarının şifreli mesajlaşma programı olan ByLock'u kullanan milletvekili olup olmadığına ilişkin soruya "Olanlar için biz gerekeni yaptık. Belediye başkanları, meclis üyeleri, partimiz içindeki bazı kademelerdeki yöneticilerin gereğini, temizliği yaptık ama bizim bilmediğimiz bir şey var da Kılıçdaroğlu biliyorsa açıklasın" ifadelerini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım CNN TÜRK ve Kanal D ortak yayınında Doğan TV Ankara Temsilcisi Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. İşte Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamaları:
Son anketler ne diyor?
Anket sonuçları var ama paylaşmayacağım. Vatandaşlarımıza biraz saygısızlık olarak görüyorum. Gerçek anket, gerçek sonuç vatandaşlarımızın 16 Nisan'da sandığa gidip vereceği oylardır. Anketlere inanırım ancak kendim yaparsam. Allah'a şükür biz rahatız. Problem yok.
Bu insan halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla başa geliyor. Tek adam padişahlıkta dikatatörlükte olur. Orada zaten halkın oyuyla gelmez. Ya soydan gelir ya darbeyle gelir, demokratik sistemleri ortadan kaldırır bir takım güçleri kullanarak. Vesayet odaklarını kullanarak iktidarda olmaya devam eder. Sayın Kılıçdaroğlu herhalde bu anayasanın görüşmelerinde neler konuşulduğunu takip etmedi. Milletvekillerini ikna etmek için her yolu denediler. İşi kaba kuvvete kadar götürdüler. Kürsü işgalleri oldu. Bütün bunların sonunda milletin seçtiği vekiller bu anayasa değişikliğine olur verdi. Şimdi onaya gidiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu darbeyle bunu karıştırıyor. Yönetim sistemini değişikliğini ön gören önemli bir değişiklik milli iradenin eliyle yapılıyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiye'de sivil bir anayasa değişikliği yapılıyor. İlk defa değil ama yönetim sisteminin değişikliğini ön gören önemli bir değişiklik parlamentodan milli iradenin eliyle yapılıyor.
Sayın Bahçeli'ye sayın Kılıçdaroğlu'na gittik. Başladfık da çalışmaya. Ama çalışmanın bir yerinde CHP koptu. Sonra ben kendisine dedim ki sayın Kılıçdaroğlu belli ki biz anayasa değişikliği konusunda farklı düşünüyoruz. Siz parlamenter sistemden yanasınız biz de diyoruz ki parlamenter sistem zaman zaman darbelere zemin hazırlıyor. ekonomik krizlere sebep oluyor. Güçlü sürekli iktidarı sağlayacak bir yönetim sistemine ihtiyaç var bu da ancak sandıkta temin edilebilir. Bunu cumhurbaşkanlığı sistemi başkanlık sistemi olarak öngörüyoruz. Eğer siz buna rıza göstermiyorsanız siz de teklifinizi getirin. Görüşelim. Yine millete götürelim. ya tek adamlık teranesi tutturmuş gidiyor. Onlar kendi partilerinin tarihini anımsayorlar herhalde.
Bu sistem bırakın tek adam olmayı sınırlama var. 10 yılla sınırlanıyor. Vatandaş istese bile devam edemiyor.
Cumhurbaşkanı'nın fesih yetkisi yok. 15 Temmuz başarılı olsaydı meclis feshedilecekti. Darbelerde meclisler feshedilir. Ne var? O da seçimlerin yenilenmesidir. Bir tıknamaya karşı bir tedbirdir. Mevcut anayasanın116. maddesinde cumhurbaşkanı seçime götürebiliyor. Kapatma ayrı bir şey. Diyelim ki seçim oldu, tek başına bir parti iktidara gelmedi hükümet kurma görüşmeleri sonuç vermedi 7 haziran'ı hatırlayalım 5,5 ay sonra tekrar seçim yapıldı. 116'ya değişiklik yapılıyor cumhurbaşkanı seçim kararı alabilir deniyor. Aynı şekilde tbmm de seç.im kararı alabilir. Burada bir ince nokta var; diyelim ki meclis seçime gitme kararı aldı kendi seçimini de yeniliyor cumhurbaşkanı da seçime götürüyor. İki giç birden seçime gidiyor . Cumhurbaşkanı seçim kararı alırsa kendisi gittiği gibi meclis de seçime gitmek zorunda. Alınacak karar her ijki iradeyi de bağlıyor.
Amerika bugün bunu tartışıyor. Amerika'da seçim yenileme yetkisi yok bunun için 'topal ördek' durumu oluyor. Meclis tıkanıyor, bütçe kabul edilmiyor sistem krize giriyor... Fransa'yı ele alalım; başkanın seçime götürme yetkisi var meclisin yok. Başka ülkelerin olumsuz örneklerini de dikkate alarak kendi yönetim geleneklerimize uygun bir sistem getiriyoruz. Bu sistemin adı garantili hükümet sistemidir.
Millet düşünmeyecek kim hükümet olacak kim başbakan olacak. Zaman kaybı yok. Güven var, istikrar var. Niye tek adam değil? Bir kere seçimle geldi. Yüzde 50 oyla geldi. Buna tek adam demek vatandaşın iradesini yok saymaktır.
Bizim görevimiz vatandaşa doğruları anlatmak. Şu anda Cumhurbşakanına verilcek yetkilerin mevcut anayasadaki yetkilerden çok farkı yok. Nedir fark? Cumhurbaşkanı kararname çıkarıyor. Yürütme konularıyla ilgili. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili kararname çıkaramaz. Bir konu anayasada kanunlarla tanımlanmışsa onun hakkında kararname çıkarılamıyor. Anayasada hüküm olan konularda kararname çıkamıyor. Anayasada diyorsa bu konu kanunla düzenlenir. Bu konuda da kararname çıkaramıyor. Eğer çıkarırsa kanun kararnamenin üzerinde yer alıyor. Çıkarırsa mahkeme hemen iptal edecek. Diyelim kanuna uymadı cumhurbaşkanı kafasına göre iş yaptı meclisin anayasa mahkemesine götürme yetkisi var. Aynı yetki kanun cumhurbaşkanının elini kolunu bağlıyorsa cumhurbaşkanı da anayasa mahkemesine götürebiliyor. Çok yetki dedikleri ne? Bakanların sayısını, isimlerini belirlemek. Size bir görev verdi millet istediğiniz bakanla yönetin. İhtiyaçlar var. Türkiye'nin ihtiyaçları değişiyor. Mesela sosyal medya buralarda bakanlığa ihtiyacımız var. Bazı bakanlıkların adını değiştirmek, sayısını değiştirmek lazım. Millet size yetkiyi veriyor. Verilen yetkiyi kötüye kullanırsanız sadece millet denetlemiyor meclis denetleyecek. Şimdi ki cumhurbaşkanını meclis fiilen denetleyemiyor. Sadece vatana ihanetten suçlanabilir. Yani fiilen cumhurbaşkanı suçlanamıyor cezalandırılamıyor. Şimdi değişiklikle herhangi bir suçtan dolayı suçlanabiliyor hem cezalandırılabiliyor.
Cumhurbaşkanının başına bir iş geldi. Yardımcısı 45 gün içinde seçime götürecek. Götürmüyorum deme şansı yok. Meclis toplanır alaşağı eder, biter. Anayasayı ihlal etmenin suçu meclisin denetim mekanizmasını kullanarak gerekli ceza verilir. Bir yardımcı tutup da ülkeyi sınırdan dışarı mı kaçıracak? Bunlar deli saçması. Bütün yönetimlerde vekil asılın bütün yetkilerine sahiptir. TBMM başkanı neden vekalet etmiyor? Bu sistemin en önemli özelliği yürütmeyle yasamayı kesin çizgilerle birbirinden ayırıyor.
CHP bu referandum sürecinde kuzu taktiği uyguluyor. Böyle sakin sinirlenmiyor bilmeyen zanneder ki CHP değişti. Vatandaşa mağdur masum rolü oynayarak bu bir strateji. Diyor ki; Biz başbakanı koruyoruz. Kardeşim sana mı düştü Başbakanı korumak? Başbakan alnının akıyla yıllardır hizmert ediyor. Dünyanın en büyük eserlerini memlekete kazandırdık. Beni koruyacağına çalış da yeni sistemde sen de iktidar olmanın yoluna bak.
Bu değişikliğin yapılması darbe riskini ortadan kaldırıyor. 80 darbesi sonuç aldı, 15 Temmuz sonuç alamadı niye güçlü iktidar vardı o iktidara güvenen millet vardı darbeciler darbeyi yedi. Güvendiği lider olursa millet meydana iner. Recep Tayyip Erdoğan'a güvendiği için meydanlara indi, darbecilere dersini verdi. Zayıf iktidarlar olunca bu tip demokrasi karşıtı girişimlere karşı koyulmuyor.
Benim başkasının oyu hakkında hüküm vermem çok büyük nezaketsizlik olur. Kimseye oyunun rengini sormadım. Sadece evet vermenin ülkenin geleceği açısından önemli olduğu anlatıyoruz. Ahmet (Davutoğlu) Bey anayasa görüşmelerinde destekledi. Abdullah Bey bu partinin kurucularındandır. Bizim yol arkadaşlığımız belirli bir süreye göre değildir ahirete kadardır. Zaman zaman hepimizin hataları olur ama hiçbir yol arkadaşımız bu davaya bilerek ihanet etmemiştir.
'Evet'in suyu mu çıktı. Benim evet çıkacağından zerre kadar tereddütüm yok. Hayır grubunun yaptığı gibi korku kaos endişe pompalamak istemiyorum. Vatandaş gidecek hayır da verecek evet de verecek. Karar bizim başımız üstüne. Biz evet çıkarsa Türkiye'nin ne kazanacağını anlatıyoruz. Onlar ne anlatıyor evet çıkarsa muhtarlıklar kapatılacak minibüs hatları iptal olacak fabrikalar elden alınacak...Yabancı yatırımcı öngörülebilirliğe bakar. Yabancı yatırım ülkede güçlü iktidar varsa gelir. Büyüme güçlü iktidarda olur.
HDP 7 Haziran öncesi başka bir taktik uyguladı. Biz Türkiye partisi olduk dedi. Millet de ciddi bir destek verdi. Ama ne oldu hemen seçimden sonra biz sırtımızı Kandil'e yasladık dediler. Ceylanpınar'da iki polisimizi şehit ettiler. Ve ondan sonra her şey değişti. 22 Temmuz 2015 o gün bugün...Bir parça canlanınca iradeleri kendinde değil. Dağ karar verdi. Dağ ne diyorsa onu yaptılar. Eğer özgür iradeyle hareket etselerdi siyaset yaparlardı. kendi iradeleri olmayınca terör örgütünün esareti altına girince Türkiye'de siyaset yapamazlar. Yüze yakın belediye aldılar verilen vergiler o şehrin güzelleşmesine harcanacakken dağa gönderildi çukurlar kazıldı insanlar göçe zorlandı bütün bunlar ortadan kalktı. Kürtlüğünle Türklüğünle aleviysen caferiysen sünniysen iftihar et o senin şeref belgendir. Ama bir şeyle daha iftihar edeceksin bayrağınla. Çözüm PKK terör örgütünün yok olup gitmesidir.
PKK açıkça YPG'den destek alıyor çok gelişmiş silahlar alıyorlar ve bununla bizim canımızı yakıyorlar. Müttefiklerimize bunu her fırsatta söylüyoruz. Bölgede yapay devletçikler oluşmasına biz razı değiliz. Bölgede kaosu azdırır. Parça parça olmuş bir bölgeden hayır gelir mi? Türkiye hiçbir zaman yalnız kalmaz. Biz bu bölgenin sigortasıyız. Şu anda Türkiye oerada izleyen değil aktif olarak pozisyon alan karar süreçlerine katılan bir ülke. Fırat Kalkanı'nda bunu yaptık.
Fırat Kalkanı Cerablus'dan El Bab'a kadar olan bölgenin teminat altına alınmasıydı. Bunu sağladık. Suriye'de tam bir kalıcı siyasi çözüm olmadan çok fazla insanın gitmesini beklemiyoruz. Türkiye'nin yayılma amacı yok. Bölgede otorite boşluğu sona ersin ölümler dursun barış huzur gelsin amacımız.
Biz orada oldu bittiye izin vermeyiz. Gereken cevabı anında veririz. Kim kimi desteklerse desteklesin. Bizi ilgilendirmez. Bizim canımızı yakmaya çalışan her türlü unsurla baş edecek gücümüz var ve zaman ne zaman gelirse gereğini yaparız. Hiç kimseden izin almak gibi bir keyfiyetimiz olmaz.
Avrupa ile ilişkileri gerçekçi bir boyutta ele almamız lazım. Son iki ayda yaşadıklarımız ortada. FETÖ'ye PKK'ya DHKP-C'ye verdikleri hakları Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına, milletvekillerine vermedi. Gazetelerin manşetleri Türkçe, 'Hayır oyu verin' size ne kardeşim. Böyle kepazelik olur mu? Avrupa değeri diyorsanız önce siz Türkiye'nin kararına saygı duyacaksınız. Türkiye düşmanlarına kucak açmayacaksınız.
Biz milletimiz ne derse o yönde yürürüz. Bir referandumdan önce değerlendirilecek. Denecek ki siz Türkiye'yi istiyor musunuz istemiyor musunuz? Burası bir hristiyan kulübü müdür? 60. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜNDE GÖRDÜK. Papa'nın karşısında hepsini gördük. Vaaz dinler çocuklar gibi uslu uslu dinliyorlar. Bizde liaklik var demokrasi var. Din devlet işleri birbirine karıştırılmaz. Böyle bir görüntü bize uymaz. Dini değerler her şeyin üzerindeyse yönetimlerde buna ne denir? Bizim de dini değerlerimiz başımızın üzerinde ama dini değerlerle siyaset yaptığımız zaman işin içinden çıkamayız. Laikliğin özü budur. İnsan müslüman olur insan az inançlı olur, inanmaz bunların hepsi mümkün. Bunu dayatmaya çalışırsak o toplumda huzur bozulur. Dini konular bunlar bir yönetim meselesi olmamalıdır. Bu FETO bu yüzden başımıza geldi. Dini duyguları sömüre sömüre...Biz mutlaka bu acı tecrübeyi dikkate alıp gerekli tedbirlerimizi alıyoruz. Aksi halde başka bir alanda bu tekrar zuhur edebilir. Bunlar ülke yönetmeye heveslenmeyecekler. Bunun yolu da güçlü iktidar.
Irak Kuzey Bölgesel Kürt yönetimi durup dururken kendi bayraklarını çektiler. Bu yanlış bir şey. Bu Irak anayasasına ayrıdır. Kerkük Türkmen yurdudur. Arapların Türkmenlerin itirazına rağmen bu kararı aldılar. Irak merkezi yönetimi bunu tanımıyoruz dedi. Burada bir alan genişletme burada bir fiili durum yapma kabul edilemez. Gerekirse Birleşmiş Milletler de devreye girebilir. Irak Başbakanı ile dün konuştum. 45 dakika. Bu konuda Bağdat'la biz görüş birliğindeyiz. Yapılan bu oldu bittiyi kabul etmiyoruz.
Açıkçası bu konuyu biz dile getirdik Amerikan Dışişleri Bakanına, o da 'konu yargıda, biz de takip ediyoruz' gibisinden genel geçer bir cevap verdi, bizim henüz istediğimiz düzeyde bir gelişme yok ama biz işin peşini bırakmayacağız."
Adil Öksüz'ün tabii her yerde aranıyor. Böyle bulunamayınca da bu ve buna benzer iddialar da sıkça ortaya atılıyor. Ama bizişin peşindeyiz. Nerede olursa olsun aranıp bulunacak. Ölüsü yahut dirisi... Bu yeni bir iddiadır, her türlü iddiayı ciddiye alıyoruz ve üzerinde titiz bi rşekilde değerlendirme yapıyoruz.
"FETÖ"nün siyasi ayağı ve ByLock'cu milletvekilleri, bakanlar olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine ise Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman bunu söylediğini anımsatarak, şunları söyledi:
"Ben 'yok' diyorum. Çok açıkça. Olanlar için biz gerekeni yaptık. Belediye başkanları, meclis üyeleri, partimiz içindeki bazı kademelerdeki yöneticilerin gereğini, temizliği yaptık ama bizim bilmediğimiz bir şey var da Kılıçdaroğlu biliyorsa açıklasın. Buradan açıkça söylüyorum. Açıklasın. Biz üzülmeyiz, kızmayız. Buyursun açıklasın. Ben 'yok' diyorum eğer buna rağmen 'var' diyorsa buyursun açıklasın. Milletin aklını karıştırmasın. Kimseyi korumayız. İster milletvekili, ister babamın oğlu olsun. FETÖ ile ilişkisi olan kimseyi kayırmayız. Bize açıklamıyorsa götürsün savcılara versin. Var mı böyle bir şey? İki de bir bunu tekrar edip durmasın."
Görmedim de duydum. Anlatıldı. Hiç yersiz anlamsız, insanlara o darbe günlerini hatırlatan bir takım ifadeler varmış. Bir hesaplaşma falan. Ablalar abiler...Bir takım yersiz laflar içeren. Zaten toplumda bir tedirginlik var bu tedirginliği tetikleyen talihsiz bir reklam. Hakikaten 1 Nisan şakası gibi. Bugünlerde herkesin çok daha sorumlu davranması lazım. Milletin duyarlılığna saygı gösterilmesi lazım. Milletimiz bu konuda çok diri, çok uyanhık en ufak bir hareketlenmede hemen arıyorlar.
Hiçbir yararı olmaz çünkü, Kılıçdaroğlu bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyor. Bunların nesini tartışacağız? Bilinmeyen bir konu olur da oturur tartışırız. Bu halk oylaması geçsin, Türkiye'nin geleceğini, 2023 hedeflerini konuşalım. Bunları konuşabiliriz ama o çizgiye bir kere gelsin. CHP memleket gündemine gelsin, yalan rüzgarından çıksın, gerçek hayata gelsin oturup konuşalım bunları.
"Halk oylaması geçtikten sonra ister misiniz?"
"Yapılır tabii. Bunları konuşabiliriz ama o çizgiye bir kere gelsin. CHP memleket gündemine gelsin, yalan rüzgarından çıksın, gerçek hayata gelsin, oturup konuşalım bunları. Memleket meselelerini, geleceği konuşalım. Her zaman konuşmaya varız. Mecliste konuşuruz, bir araya gelir konuşuruz. Hiç problem yok ama doğruları konuşacağız, geleceği konuşacağız. Millete korku, endişe salmayacağız. Ümit vereceğiz, hedef vereceğiz, moral vereceğiz. Sadece moral vermeyeceğiz, yapacağız."
"Evet çıkarsa ana muhalefet partisi bakımından bir siyasi sonucu olur mu?" sorusu üzerine, "Bana göre iyi bir sonucu olur. En azından yeni sistemde daha çok gayret ederse, ülke yönetimine talip olma imkanları doğar. Böyle bir sonuç çıkar. Kendi aralarında ne yaparlar onu bilmem. Parti içinde zaten çoklu bir yapı var. Ben onların işine karışmam, dışarıdan gözüken şeklini söylüyorum. Orada sürekli genel başkan potansiyel adaylar var. Onlar da şu anda hem 'hayır' kampanyası yapıyorlar bir yandan da kendi gelecek planlarını hazırlıyorlar."
Referandumda hayır çıkarsa?
"Yani 'evet'in suyu mu çıktı? 'Evet' çıkacağından benim zerre kadar tereddüdüm yok. Milletime çok güveniyorum. Ben 'hayır' grubunun yaptığı gibi korku, kaos, endişe pompalamak istemiyorum. Vatandaş gidecek, 'hayır' da verecek, 'evet' de verecek. 'Evet' de veren hayır da veren bizim vatandaşımızın kararları başımız gözümüz üstüne."
"Böyle devam edemeyiz. Biz vatandaşımızın, milletimizin dediği işi yaparız. Milletimiz ne derse o yönde yürürüz. Onun dışında biz bir şey yapamayız, başka bir karar veremeyiz. Önce değerlendirilecek referandumdan önce. Bakın, bu yol yol değildir, bu gidişat gidişat değildir. Siz gerçekten Avrupa Birliği’ne Türkiye'yi almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Önce bu konuşulacak. Açık seçik. Burası bir Hristiyan kulübü mü? Siz bir Müslüman ülkeyi bünyenize almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? 60. kuruluş yıl dönümünde gördük. Vatikan'da hepsi vaaz dinleyen çocuklar gibi papanın önüne oturmuş, uslu uslu dinliyorlar. Böyle bir görüntü bize uymaz. Bizde laiklik var, demokrasi var, din devlet işleri birbirine karıştırılmaz. Dini değerler eğer her şeyin üzerindeyse yönetimlerde bunun adına ne denir? Bizde de dini değerlerimiz her şeyimizin üzerinde, başımızın üzerinde. Ama dini değerlerle siyaset yaptığımız zaman bu sefer işin içinden çıkamayız. Laikliğin özü budur. Laikliğin özü; insan Müslüman olur, insan az inançlı olur, çok inançlı olur, beş vaktini kılar, kılmaz, inanmaz... Bunların hepsi mümkün. Bunlar bizim zati meselelerimizdir. Bunu dayatmaya çalışırsak, topluma bunu bir kural olarak koymaya kalkarsak o toplumda huzur bozulur. Onun için dini konular, mezhep konuları asla ve asla bir yönetim meselesi olmamalı veya böyle bir görüntü verilmemelidir."