Başbakan Binali Yıldırım, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce sürdürülen Fırat Kalkanı Harekâtı'na ilişkin olarak "Fırat Kalkanı başladıktan sonra Türkiye bölgede işin içine tam anlamıyla girdi" dedi. Yıldırım, Suriye'nin Halep kentinden 45 bin kişinin tahliye edildiğini ifade ederek "Türkiye, Halep'te 45 bin insanı ölümden kurtardı. Bırakın sırtımızı sıvazlamayı da olaya dahil olun. Evizimin içini olabildiğince güvenlikli hale getirmeye çalışırken bir yandan da milyonlara kucak açtık. Bize yakışanı yaptık. Pişman değiliz" diye konuştu.
İstanbul Dolmabahçe'de kadın girişimcilerle buluşma toplantısında konuşan Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Son 14 yılda Türkiye bir şeyler başardıysa bunun arkasındaki sihirli iki sözcük budur; güven ve istikrar. Bu güven ve istikrarı kalıcı hale getirmek de bizim görevimizdir.
Sadece 2007'den bugüne kadar 7 milyon vatandaşımıza iş imkanı sağladık. OECD ülkeleri arasında son yıllarda en fazla istihdam oluşturan ülkelerde ikinci sıradayız. 2007-2015 arasında AB kadın istihdam oranını yine en fazla artıran ülkeyiz. Bu şu anlama gelmesin; Avrupa ülkelerinden daha iyiyiz, OECD ülkelerinden daha iyiyiz değil. Son yılların performansından bahsediyorum. Burada gideceğimiz çok yol var, katedeceğimiz çok mesafe var.
İş gücüne katılımda ağır gidiyoruz. Kadınların iş gücüne katılımı hala yetersiz. Türkiye'nin kadın-erkek nüfusu neredeyse eşit. Hatta yüzde 1 kadınlar daha fazla. Onun için iktidar sizsiniz esasında. Yüzde 51-49 hatırladığım kadarıyla. Dolayısıyla burada yüzde 10'luk bir artış sağlayabilmişiz. Bunun daha da artması lazım. Bunu da siz yapacaksınız, siz hemcinslerinize daha çok alan açacaksınız. Madem erkeklerden şikayetiniz var, öyle mi? Tercihlerinizde pozitif ayrımcılığı siz başlatacaksınız.
Burada üzerinde durmamız gereken konulardan bir tanesi, ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu tehditlerdir. Bu tehditlerin başında ülkemizin birliğinin, beraberliğinin, beka varlığının sağlanmasıdır. Bu bazen göz ardı ediliyor. Türkiye hakikaten büyük bir savaş veriyor. İçeriden değil, dış kaynaklı ama içeride uygulaması yapılan maalesef bir asimetrik saldırıyla karşı karşıyayız.
Özellikle son 5-6 yılda Irak'ta, Suriye'deki yönetim boşluğu, otorite boşluğu orada terör örgütlerinin palazlanmasına, terör örgütleri marifetiyle o bölge üzerinde bazı ülkelerin emellerinin gerçekleştirilmesi için güzel bir zemin oluşturdu. Bize bunun zararı var. Zararı ne? Bize bu terör olarak dönüyor. Zaten 40 yıla yaklaşan bir terör sorunumuz var. Bu bölgelerdeki istikrarsızlık bu terör sorununu tekrar canlandırdı.
Terör örgütü ne yapmaya başladı? Artık talimatlarını şöyle veriyorlar; 'Kuralsız, asimetrik saldırılar yapın.' Herkesin elinde ne imkan, kabiliyet varsa onu kullansın, sivil-asker ayrımı yapmayın, ses getiren eylemler yapın.' Şu anda mücadele bu boyutta. Bunun için de gerekli teknik altyapımızı da artırıyoruz, güvenlikle ilgili istihbarat altyapımızı da güçlendiriyoruz. Yani yüzlerce olayı engelliyoruz ama bir tanesini kaçırdığımız zaman çok büyük, hepimizi üzen bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz.
Şu anda terörle mücadelede konseptimizi savunmadan taarruza dönüştürdüğümüz için Türkiye içerisinde özellikle bu hendek çukur siyasetinin hemen sonrasında terör örgütü büyük bir bozguna uğradı, çok ciddi anlamda güç kaybına uğradı. Bunun üzerine güneyimizdeki ülkelerden ciddi anlamda destekler gelmeye başladı. Orada maalesef DEAŞ, PYD ve diğer terör grupları elde ettikleri silahları PKK'ya vermeye başladı. Bu silahlar bu sefer yurt içinde terör faaliyetlerinde kullanılmaya başlandı. Bu da tabii terörle mücadelede bizim biraz daha işimizi zora soktu. Çok gelişmiş silahlar elde ettiler. Bunların hepsini topladık, büyük oranda kırsalda hiçbir gücü kalmadı."
Bazıları diyor ki 'Fırat Kalkanı'nı niye başlattınız? Bizim orada ne işimiz var?' Bu Fırat Kalkanı başladıktan sonra Türkiye bölgede işin içine tam anlamıyla girdi. Peki başlatmasaydık, 'Gaziantep'in ortasına füze düşüyor, Kilis'in ortasına füze düşüyor, onlarca insan ölüyor, nerede bu devlet, niye bunlara bakmıyor?' Bakmanın yolu tehdidi kapıya gelmeden durdurmaktır. Bizim kendi topraklarımızı ekip biçsek, mamur etsek bize yeter, bizim Suriye'nin toprağıyla ne işimiz var? Bizim orada bulunma sebebimiz; güney sınırlarımızda yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini sağlamak, oradan gelen tehditleri de gelmeden önlemek. O amaçla oradayız."