Başbakan Binali Yıldırım, dolardaki yükselişe ilişkin olarak, "Her şeyi getirip dolara bağlamanın bir anlamı yok. Dolar yükseldi, alçaldı. Piyasa şartları neyi gerektiriyorsa o olacak. Yani çıkıyor, iniyor" dedi.
“Başkanlık en büyük yapısal reform" görüşünü savunan Yıldırım, "İstikrarı ilelebet kalıcı hale getirir. Ekonomide tabiatıyla güçlü iktidar, güçlü siyasi irade olunca karar alma süreçleri kısalacak. Ekonomide zaman kaybı para kaybıyla aynı şeydir. Geç aldığın her karar bir maliyet getiriyor. Bu maliyet bazen o kadar büyür ki sonradan aldığımız para o zararı karşılamayabilir” ifadesini kullandı. Başbakan Binali Yıldırım başkanlık sisteminin Türkiye ekonomisine olumlu katkı yapacağını savunarak, “Başkanlık açıklaması küresel anlamda bir spekülasyona meydan vermez, aksine daha da olumlu algı oluşturur. Çünkü başkanlık istikrar demek” dedi. Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın katılımıyla Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde, aralarında Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent'in de bulunduğu gazetelerin ekonomi müdürleriyle bir araya gelerek, soruları cevapladı. Başkanlık sisteminin en önemli esprisini “sürekli tek başına iktidar” olarak tanımlayan Yıldırım, “Yapı öyle kurulmalı. Böyle olunca, şu anda tek başına iktidar yok mu? diye sorabilirsin. Var şu anda. Bir şikayetimiz yok ama ömür boyu böyle olacak diye bir şey yok. Türkiye, sürekli tek başına iktidar üretmezse sorunlarını çözemez. Çok büyük bir zaman çerçevesinde olayı düşünmek lazım. Türkiye’de mutlaka istikrar üreten, güçlü siyasi irade getiren bir iktidar olması lazım. Bu da başkanlık sistemi” ifadelerini kullandı.
“Başkanlık sistemi yapısal reform olarak düşünülebilir mi?” sorusuna ilişkin Yıldırım, şunları kaydetti:
“Gayet tabii... En büyük yapısal reform. İstikrarı ilelebet kalıcı hale getirir. Şimdi başkanlığa karşı çıkmanın mantığı ne? Özgüven eksikliği. Biz kazanamayız, AK Parti kazanır. Sen de çalış kardeşim. Ekonomiye tabiatıyla güçlü iktidar, güçlü siyasi irade olunca karar alma süreçleri kısalacak, dolayısıyla ekonomik konular da beklemeye gelmez. Ekonomide zaman kaybı para kaybıyla aynı şeydir. Geç aldığın her karar bir maliyet getiriyor. Bu maliyet bazen o kadar büyür ki sonradan aldığımız para o zararı karşılamayabilir.”
Başkanlık sistemine ilişkin tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) gelmesi halinde dolarda görülebilecek spekülatif hareketlere ilişkin bir soru üzerineyse Yıldırım, “Her şeyi getirip dolara bağlamanın bir anlamı yok. Dolar yükseldi, alçaldı. Piyasa şartları neyi gerektiriyorsa o olacak. Yani çıkıyor, iniyor. Spekülatif algılar oluşturuluyor. Bakınız biz 15 Temmuz’u yaşadık. Ekonomik parametrelerdeki değişim herhangi bir olay nedeniyle mesela Brexit’teki olay gibi oldu. Sterlin orada yüzde 20 değer kaybetmişti, orada başka bir sistem mi konuşuluyor? Euro keza kaybetti. Yani başkanlık açıklaması küresel anlamda bir spekülasyona meydan vermez, aksine daha da olumlu algı oluşturur. Çünkü başkanlık istikrar demek. Ha kafanızda başkanlıktan başka bir şey anlıyorsanız o ayrı. Ona yapacak bir şey yok. O algıyı düzeltmek de bizim görevimiz” diye konuştu.
Yıldırım, “Dışarıdaki ve içerideki gelişmeler nedeniyle finansal piyasalar biraz bozuldu. Dolarda ve petrol fiyatlarında biraz yükseliş görüldü. Bu, makroekonomik anlamda Türkiye’nin dengelerini nasıl etkiler, bu konuda herhangi bir tedbir düşünüyor musunuz?” sorumuza karşılık ise herkeste sorun varsa bu durumun sorun olmaktan çıktığını, başkalarında sorun yokken kendilerinde olması durumunda bir şeylerin yapılması gerektiğini, küresel krizin 2008’den beri devam ettiğini söyledi. Küresel krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini aktaran Yıldırım, bu dönemde yatırımları hızlandırdıkları ve yatırımlara bütçe ayırdıklarını anlattı.
Başbakan Yıldırım, “Küresel bir durgunluk varsa sizin yapacağınız iç piyasanızı, iç ekonominizi hareketlendirmektir. O projeler, yol, okul, hastane, hızlı tren, havaalanı, tüneller, köprüler gibi projeler piyasayı canlı tuttu. Bizde, ‘ekonomide kriz var’ algısını kırdı” değerlendirmesinde bulundu. Faizlerin düşmeye, ekonominin istihdam üretmeye devam ettiğini dile getiren Yıldırım, dolardaki yükselişin genel olduğunu belirtti.
Başbakan Yıldırım, nüfus artışına oranla kamudaki sayının daha fazla olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: “Açığa alınan, memuriyetten çıkarılan öğretmenleri de saysanız toplamda bana verilen bilgiye göre 40 bin öğretmen fazlamız var ama dağılımda sorun var. Niye? Herkes büyük şehirlerde olmak istiyor. Açığa alınan, atılanlar, memuriyetten çıkarılanlara itiraz mekanizması başlattık. İşin sonunda eğer gerekli özen göstermeden işlem yapılmış olanlar varsa bunlar mutlaka düzelecek.”
Katma değeri yüksek ticari mallar üretme hususunda markalaşmanın önemine dikkati çeken Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biz 1960’ta da araba yaptık. Anadol yaptık. Dünyanın uçaktan haberi yokken uçak yaptık. O dönem tek parti iktidarının maalesef... Adamı rakip gördüler. Biraz sivri dilli diye, iktidara ileri geri laf söylüyor diye canına okumuşlar. Siparişlerini iptal ettirmişler, fabrikalarını kapatmışlar. O gün aynı hızda yol alsaydık, dünyanın en gelişmiş uçaklarını biz yapacaktık. Çünkü o zaman doğru düzgün uçak yapan yok.”
Yıldırım, Türkiye ekonomisinin yapılan yatırımlarla sağlam temeller üzerine oturduğunu anlatarak, yıl sonu cari açığın 40 milyar dolar gelmesi halinde problem görülmeyeceğini söyledi. Yıldırım “Üçüncü havalimanından alacağımız kira 26.5 milyar Euro. Biraz ufkumuzu büyütelim” dedi. Makul düzeyde tutulan borçluluğun olumsuz olmadığını anlatan Yıldırım, “Orta okuldayken benim bir arkadaşım vardı. Bana diyordu ki ‘Taksitle verseler İstanbul’un yarısını satın alırım” örneğini verdi.
Başbakan Yıldırım, büyüme hedefinin 2017 yılında yüzde 4.4, 2018 ve 2019 yıllarında ise yüzde 5 olduğunu anımsattı: “Eğer küresel ezber bozan bir gelişme olmazsa, bunları mütevazı görüyorum. Hedefimiz bunların da üzerine çıkmak. Bunu sağlamanın birkaç yolu var. Finansal erişimi kolaylaştıracağız. Politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makası daraltacağız. Dolayısıyla bir yandan da indirmeye devam edeceğiz. Küresel gelişmeler bu konuda bizi farklı bir durumla karşı karşıya bırakırsa onu saymıyorum. Sürekli de ne idiğü belli olmayan kaynaklar ‘darbe olacak, tekrar geliyorlar’ gibi kafa karıştırıcı şeyler söylüyor. Maalesef acı olan şu ki, o kaynaklara bilgi üretimi de Türkiye’den. Bunu önemseyin arkadaşlar, Türkiye’den besleme yapıyorlar.”
Binali Yıldırım, yatırım yapmak isteyenlerin karşısında uzun bir süreç bulunduğuna dikkati çekerek, şunları aktardı:
“Adam yatırım yapacak 50 yere gidiyor. Onu gör, o belediyeyi gör, o bakanlığı gör, dolanıp duruyor. Şimdi bunların hepsini basitleştiriyoruz. İşimiz; kamu süreçlerinin hızlandırılması, mevzuatın basitleştirilmesi ve kamu karar vericilerin, memurların inisiyatif kullanmasını sağlayacak düzenlemelere hız veriyoruz.” Yıldırım, eğitim ve sağlık işini bile tek başına devletin yapmasına ihtiyaç bulunmadığını belirterek, “Orada da vatandaş işin içine girebilir. Sağlıkta zaten girdi, eğitimde yüzde 14-15 seviyelerine çıkıyor özel eğitim. Ama güvenliği bence delege etmemek lazım. Güvenlik işi ve adalet işinde asla ‘outsource’ olmaz.”