Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa Parlamentosu (AP)'nin Türkiye'yle ilişkilerin dondurulmasına yönelik olarak çıkan ve 477 oyla kabul edilen rapora ilişkin açıklama yaptı.
Yıldırım, kararın "çok önemli" olmadığını söylerken "Bizim için hükümsüzdür" dedi.
Yıldırım, şunları söyledi:
Bu önemli diye nitelendirdiğin karar önemsiz. Çok önemli değil. Bilinmeyen bir şey de değil. Buna benzer kararlar geçtiğimiz aylarda da verildi. Bizim açımızdan hükümsüzdür. Türkiye, AB konusunda herhangi bir sapma yok. AB-Türkiye ilişkilerinin özünü samimiyet oluşturmalıdır. AB, gelecek vizyonunu belirlemeli ve Türkiye ile birlikte yol yürüyecek mi yürümeyecek mi buna karar vermelidir. Bildiğiniz gibi 25 Mayıs’ta NATO zirvesi münasebetiyle Cumhurbaşkanımız AB yöneticileriyle bir araya geldi. Tam üyelik sürecin yeniden canlandırılmasına yönelik bir aylık yol haritası benimsendi. Şu anda bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Gümrük Birliği’nin yenilenmesi var, AB-Türkiye zirvesinin toplanması var. Ayrıca fasılların yeniden açılarak müzakerelere devam edilmesi gibi konular var. Bu konuda biz çalışmalarımızı, işlerin listesini hazırladık. 25 Temmuz’da bir toplantı daha olacak. Bunlar görüşülecek. Parlamentolar zaman zaman böyle kararlar alabilir. O kararlar milletvekillerinin insiyatifiyle alınan kararlardır. Bizim önemsediğimiz ve üzerinde durduğumuz konu AB yönetim iradesinin düşüncesidir. AB ülkelerinin liderlerinin düşüncesidir, AB üst yönetiminin düşüncesidir. Orada oluşacak irade bizim için bağlayıcıdır. Biz de buna göre irademizi ortaya koyarız. Biz ne yapacağımızı biliyoruz, hangi yöne gideceğimizi biliyoruz. AB kafa karışıklığından vazgeçsin, Türkiye ile gelecek ilişkilerini sağlıklı bir zeminde yürütmesi için bütün şartlar mevcuttur. Son bir yılda yaşanan inişler çıkışlar artık geride kaldı.
AB Bakanı Ömer Çelik de "Bu ilişkileri sabote etmeye dönük bir rapordur. AP raporunu, son iki yıldır olduğu gibi yok sayıyoruz" demişti.
AB Bakanı şöyle devam etti:
"Siyasi nitelikte karar açıklamışlardır. İçinde bizim faydalanacağımız unsurlar olması her zaman göz ettiğimiz bir husustur ve hiçbir zaman eleştiriden çekinmeyiz. Hatta bunlardan nasıl faydalanırız diye bakarız. Maalesef bu rapor, bunlardan uzak. Dolayısıyla bir tek taraflı tarih anlatısına, tek taraflı siyasi yaklaşımla yürütülen meseleye karşı objektif olmayan, Türkiye'nin yaptığı açılımları görmeyen bu raporu kabul etmiyoruz. Bu rapor bir işbirliği raporu değildir. Bizim AP'den beklentimiz, eleştiriler tabii ki söz konusu olacaktır ancak bunlarla beraber iş yapmamızı mümkün kılan raporlar hazırlamasıdır. Bu ilişkileri sabote etmeye dönük bir rapordur. AP raporunu, son iki yıldır olduğu gibi yok sayıyoruz.
Aynen iade edilecektir. Bu tek taraflı Ermeni anlatılarına yer vermesi bir vizyonsuzluktur. Maalesef bu raporlar artık herhangi bir şekilde faydalanabileceğimiz raporlar olmaktan çıkmıştır. Üstelik bu sene 1915 olaylarına atıf, ana metnin içinde yer alıyor. Bu rapor, artık objektif bir belge olma vizyonunu kaybettiğinin göstergesidir. Bu raporda AP tarafından Türkiye'deki anayasa değişikliklerinin uygulanması durumunda müzakerelerin askıya alınması, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi için insan hakları gibi maddelerin eklenmesi yönünde çağrılar, AP'nin Türkiye-AB ilişkilerini anlama kapasitesinin ne kadar düştüğünün göstergesidir. 16 Nisan referandumu, halkın kabul ettiği bir tekliftir. Dolayısıyla "Halkın kabul ettiği teklifleri uygularsanız, biz sizinle ilişkilerin askıya alınmasını tavsiye edeceğiz" şeklinde bir yorum yapmaya hakkı yoktur. Bu anti demokratik bir yaklaşımdır.
Daha uygulamaya bile geçilmeden böyle bir tavır alınması, ne kadar önyargılı olduklarını gösteriyorlar. Halk iradesi tecelli etti, aynen uygulanacaktır. AP, kendisini bütün seçimleri lağvetmeye yetkili bir kurum gibi görmektedir ve bu doğru değildir. Biz AP'yi halk iradesine saygılı olmaya çağırıyoruz. Demokratik teamüllere saygılı olmaya davet ediyoruz. Burada bir olgunluk probleminin olduğu gözleniyor.
Bizimle işbirliği yapmak istiyorlarsa oturup konuşmaya hazırız. Eleştirilerini dinlemeye açığız ama halk iradesinin geçersiz sayılması gibi anti demokratik konuları tartışmaya açık değiliz. AB ile ilişkilerimizde ortak başarı ağımızda bulunan pek çok konu var. Bunların konu edilmesi çok açık bir vizyonsuzluktur. Gümrük Birliği tek taraflı talebi değildir Türkiye'nin. Şimdiye dek başarıyla yürüyen ve son derece sağlıklı bir şekilde müzakere edilen bir konunun siyasi malzeme yapılması son derece yanlıştır.
PKK'ya dönük olarak yapılan çağrı olumludur, ancak uygulaması nedir? Terör örgütü olarak tanımlanıyor ama biz biliyoruz ki pek çok Avrupa ülkesinde bu örgütün bayrakları sallanabilmektedir. Dolayısıyla PKK sembollerinin yasaklanması yolunda çağrı yapan Avrupa ülkelerine çağrımız, önce kendi koridorlarınızda bunların sergilenmesinin önüne geçin.
Fethullahçı terör örgütü hakkında somut deliller istemeleri, bir darbe girişimini anlamadıklarının göstergesidir. Bunun hiçbir şekilde bizim Fethullahçı Terör Örgütü'nün ortaya koyduğu darbe girişimine karşı mücadelemizi gölgelemesini istemiyoruz. Aldığımız tüm tedbirler hukuk çerçevesindedir. Bu ülke ağır bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Tarihin en büyük hukuk mücadelelerinden birini veriyoruz. Herhangi bir şekilde Fethullahçı Terör Örgütü'nün bu darbe girişiminin öznesi olup olmadığını sorgulayan bir tutumu, düşmanca bir tutum olarak kabul ederiz. Tüm kanıtlar ortadadır, pek çok görüntü ortaya çıkmıştır. Nitekim bu terör örgütünün üst düzey yetkililerinin verdiği ifadeler söz konusudur. Bunu yeterince takip etmediklerini görüyoruz.
AP, demokrasi okulu olmakla övünür her zaman. Ancak bu "demokrasi okulu", tankla topla demokrasisi yıkılmak istenen Türkiye ile yeterince dayanışma içerisinde bulunmamıştır. Bombalanan bir parlamentoyla dayanışma içerisinde olmak yerine, Türkiye'yi yargılayan kararlar almak hiçbir demokratik vizyonla açıklanamaz.
Maalesef bu AP raporu, AB ile Türkiye arasındaki güven eksikliğine katkı sağlamıştır. Bu rapor, kapağı dahi açılmadan iade edilecektir.
Bakın NATO konusunda AB ile ABD arasındaki tartışmalar, ilk defa bir ABD Başkanı Avrupa bütünleşmesini eleştiren birtakım sözler sarf etti. Suriye'deki iktidarsızlığın yakın zamanda sona ereceği öngörülmüyor. Akdeniz'de neredeyse dünyadaki tüm ülkelerin savaş gemileri bulunuyor. Bu gelişmeler üzerinde AB ile Türkiye ilişkilerinin bütünleşmesi gerekiyor."