Başbakan Binali Yıldırım, 2019 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ilişkin olarak açıklamalarda bulundu. "Milli meseleler başta olmak üzere, birçok düzenlemede MHP’den olumlu katkılar görüyoruz. Gayet tabii ki istikrarı, tek başına güçlü iktidarı olabildiğince çok daha büyük destekle sağlamak için böyle bir birlikteliğe gidebiliriz" diyen Yıldırım, sözlerine "Amaç 50 artı 1 değil, daha fazlası. Yarıdan ne kadar yüksek olursa, geniş kesimleri kucaklamak o kadar kolay olur" diye devam etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2019 seçimleri için yapılacak olası bir ittifakla ilgili olarak şu öneride bulunmuştu:
"Eğer bu konu Türkiye’de tartışılıyor ise, ittifak yapılmasını öngören yaklaşımlar çoğunluk kazanıyorsa, o zaman bunu yasal zemine oturtturmakta yarar var. Yasal zemin ne olmalıdır? Siyasi partiler girmeli, ittifak yapılacak ise böyle bir düşünceye sahip olan birden fazla parti bir araya gelerek, o partilerin tüzel kişilikleri, o partilere verilen oylar ittifak içinde bölünmek üzere bir ittifak çatısı, ismi üzerinde buluşmakla halledilebilir."
Hürriyet'ten Vahap Munyar'a konuşan Yıldırım'ın açıklamaları şöyle:
-Önümüzdeki genel seçimde MHP ile ittifak yapacak mısınız?
MHP ile birçok konuda aynı düşünüyoruz. Zaten Anayasa değişikliği sürecinde fiili olarak ittifak yaptık. Değişikliklerin hazırlanması, Meclis’te kabul edilmesi ve referandum kampanyasında savunulmasında, 16 Nisan’a kadar neredeyse birlikte çalıştık. Orada da bırakmadık, 15 Temmuz sonrası da MHP yine aynı net duruşu ortaya koydu. Bugün de milli meseleler başta olmak üzere, birçok düzenlemede MHP’den olumlu katkılar görüyoruz. Gayet tabii ki istikrarı, tek başına güçlü iktidarı olabildiğince çok daha büyük destekle sağlamak için böyle bir birlikteliğe gidebiliriz. Amaç 50 artı 1 değil, daha fazlası. Yarıdan ne kadar yüksek olursa, geniş kesimleri kucaklamak o kadar kolay olur.
-İttifak için kanuni düzenlemelere ihtiyaç var değil mi?
Siyasi Partiler Kanunu’nda, Seçim Kanunu’nda birlikte hareket etme bakımından düzenleme gerekli. Sözde değil de, yasal zeminde yapılması açısından söylüyorum. Tabii benzer şekilde diğer partiler de benzer arayış içinde olacak. Tek başına iddialı şekilde seçime giren parti, AK Parti’dir. Onun dışındakilerin böyle bir iddiası yok. Ancak bir araya gelirlerse... Geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçiminde biliyorsunuz 10’dan fazla parti ittifak yapmıştı. AK Parti adayını koydu, elhamdülillah kazandı. Şimdi pek çok konuda birlikte hareket ettiğimiz parti ile neden yine beraber hareket etmeyelim? Buna engel bir sebep yok. Bu, gücümüz yetmediği için değil, yarısından çok daha fazlasının oyunu almak için olabilir.
-Pentagon, YPG ile işbirliğini sürdüreceğini açıkladı. Bununla ilgili yorumunuz nedir?
Bizim muhatabımız ABD Başkanı’dır. Bizi bağlayan onun sözüdür. Kurumlar ayrı telden çalıyorsa onların sorunudur. Biz bu konudaki samimi düşüncelerimizi, rahatsızlıklarımızı her fırsatta kendilerine ilettik. Bundan sonra da iletmeye devam edeceğiz. -Trump’ın, “YPG’ye daha fazla silah vermeyeceğiz” sözünü, “ABD, YPG’den desteğini tamamen çekiyor” şeklinde mi değerlendirmek gerekiyor?
Bu meseleler Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başkan Trump arasında konuşulmuş meselelerdir. Uygulamalara bakıp göreceğiz. -Suriye ve YPG özelinde Trump’ın politikası farklıymış gibi bir algı var. Olanlar “Derin ABD’nin icraatı” gibi bir algı var. Pentagon ile Trump arasında uyum var mı?
ABD’nin nasıl yönetildiğiyle uğraşacak vaktimiz yok. Bizim ABD ile anlaştığımız konular var, ayrıştıklarımız var. Uzun vadede, iki ülkenin hem kendi gelecekleri hem de Ortadoğu’nun geleceği bakımından daha fazla birlikte hareket etmesi gerekir. Konuştuğumuzda ABD’liler de aynı şeyi söylüyor. Zaman zaman bir önceki yönetimden devam eden kararları gerekçe gösteriyorlar. O kararların henüz süreçler tamamlanmadığı için değiştirilmediğini söylüyorlar.
ABD ile Türkiye geçmişte olduğu gibi müttefik olarak NATO’da ve iki stratejik müttefik olarak devam edecekse bunun önünde üç engel var: Birincisi; Bizim isteğimiz DEAŞ’la mücadelede, terör örgütü PKK’nın aynısı olan, iç içe geçmiş bir örgütle ABD’nin çalışmaması, bunlarla bir olup DEAŞ’la mücadeleyi yapmaması. İkincisi; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna Türk milletinin emin olduğu bir örgütün başının ABD’de hâlâ çok rahat hareket etmesi. Hatta bazı ABD ve uluslararası medyaya, ABD’nin kurumlarına sirayet ederek Türkiye hakkında olumsuz algı faaliyetlerini sürdürmesi bizim kabul edeceğimiz bir şey değil. Bu konuda bir adım mutlaka atılmalıdır. Üçüncüsü; sizin ne yapıp edip, Türk halkının ABD hakkındaki olumsuz algısını düzeltecek bir çıkış yapmanız lazım. Şimdi bunlara bir şey daha ilave oldu. Karşılıklı vizelerin krize girmesi, sonra kısıtlı açılması, karşılıklı tutuklamalar var, davalar var. Bu davaların hukuki mecradan çıkarılıp başka bir siyasi sonuca dönüştürülmesine asla izin verilmemesi. Yani iki ülke ilişkileri zaten nazik bir dönemden geçiyor. Bu davalarla birlikte hukuk zeminindeki gelişmeler ilişkilerimizin geleceğini tehdit etmesin. Açıkça bizim söylediğimiz bu.
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin beklentilerine ABD’nin verdiği yanıtları şöyle sıraladı: Birincisi; “PYD/YPG bir tercih değil, mecburiyet. Eskiden başlamış, şu anda da alternatifimiz yok. Bunlarla stratejik işbirliğimiz yok. Konjonktürel bir beraberlik.” Madem öyle, şimdi DEAŞ bitti, bunlarla ilişkiye nokta konulmalı. Bizim beklentimiz bu. İnşallah bu konuda bir gelişme olur. Son görüşmelerde böyle bir intiba oluştu. İkincisi; FETÖ ile ilgili. Defalarca taleplerimiz oldu. Belgeler, bilgiler, her şeyi verdik ama henüz adım atılmış değil. Son gidişimde de bu meselenin çok önemli olduğunu, Türk toplumunun ABD yönetiminden bir hareket beklediğini, bu olmadığı zaman darbeyle ilgili kuşkuların daha da yerleşik hale geleceğini söyledim. Zannediyorum bu konuya daha titiz eğilecekler. Bu yönde bir algım oluştu. Bunu zaman gösterecek.
Başbakan Binali Yıldırım, Londra’da International Institute for Strategic Studies (IISS) adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada bir soru üzerine, “Rusya’dan S-400 füzesi almamız tercih değil, mecburiyet” dedi. Yıldırım, uçaktaki sohbette konuyu şöyle açtı: “NATO’da bize gereken katkıyı, desteği sağlasalardı, gerekli işbirliğini yapsalardı biz niye gidelim başka bir şey alalım. En önce onlarla oturduk. Hollande (eski Fransa Cumhurbaşkanı) ile Cumhurbaşkanımız kaç defa görüştü bu meseleyi. Obama (eski ABD Başkanı) ile kaç defa görüştü. Biz elimizden gelen bütün çabayı gösterdik. NATO’nun bize karşı saldırılarda ne kadar ilgisiz kaldığını hep beraber gördük. Kilis’e roketler, füzeler düştü, 29 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hiç oralı olmadılar. İki tane batarya veriyorlar, saate bakıyorlar. Sonra vakit doldu, aletleri geri alacağız. Böyle bir şey olur mu? Tabii ki kendi savunmamızı, kendi sistemimizi kendimiz mutlaka geliştirmemiz lazım.”
-Her şeye rağmen iyimser görünüyorsunuz...
(Gülerek) Genelde ‘Karamsar bir duruşunuz var’ diyorlar ama ben hep iyimserimdir. Mesleğim gereği olsa gerek... Mühendislikte problem ne kadar zor olursa olsun mutlaka bir çözümü vardır.