Milletvekillerinin tutuklanmasının ardından Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) yasama faaliyetlerini durdurmasını değerlendiren Başbakan Binali Yıldırım, "Devletin milletin parasını, teröre peşkeş çekemez. Milli iradeyi tanımayını millet hiç tanımaz. Şimdi de bu vekiller kalkmış diyorlar ki yasama faaliyetlerini durduruyoruz. Millet sizden 'Yasama faaliyetlerinizi değil, terör faaliyetlerinizi durdurun' dedi. Yanlış anlamışsınız, milleti bile anlamamışsınız. Vatana ve millete ihanet asla karşılıksız kalmaz. Kimse millete karşı haddini aşmasın" dedi.
Binali Yıldırım "AB'li dostlarımıza sesleniyorun. Bırakın Türkiye'nin hukuk meselesiyle uğraşmayı da, gençliğinizi, geleceğinizi zehirleyen PKK'ya bir çift laf edin. Bizim mücadelemiz sizin geleceğinizin de mücadelesi" diye konuştu.
Binali Yıldırım AKP'nin grup toplantısında konuştu.
Yıldırım'ın açıklamaları şöyle:
Bakanlar Kurulu'nda dün uyuşturucu ile mücadele konusunu ele aldık. Gelişmiş ülkelere göre çok ama çok aşağı orandayız. Bu sevindirici bir şey ama tehdidi de yok sayamayız. Bugün olmayan tehdit yarın bizim de önemli konumuz haline gelebilir. En önemli çalışmalardan bir tanesi toplumda farkındalığın oluşturulmasıdır.
Sigarayla mücadele konusunda başlattığımız çalışmalar kısa sürede semerisini vermiş, Türkiye örnek bir sonuca ulaşmıştır. Bu kez de uyuşturucu ile mücadeleyi etkin bir şekilde yürütmek için Başbakan Yardımcımızın koordinasyonu ve 8 bakanımızla Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu'nu oluşturduk. Uyuşturucu bulundurmak, ticareti yapmak gibi konularda cezaları geçtiğimiz yıllarda 2-3 katına kadar artırmıştık.
Şimdi yeni düzenlemelerimiz olacak. Uyuşturucu ile mücadelede topyekun hareket sözkonusu olmalı. Sadece güvenlik, ceza, sağlık alanında alınan tedbirler, toplumsal farkındalık olmadıkça başarısı sınırlı olacaktır. Gerek devletin, gerekse STK'ların enerjisi bir araya gelecek, gençlerimizin kanına giren bu belayla mücadeleyi başarıya ulaştıracağız.
AB'li dostlarımıza sesleniyorun. Bırakın Türkiye'nin hukuk meselesiyle uğraşmayı da, gençliğinizi, geleceğinizi zehirleyen PKK'ya bir çift laf edin. Bizim mücadelemiz sizin geleceğinizin de mücadelesi.
Her hafta olduğu gibi geçen hafta da yoğun bir program gerçekleştirdik. İstanbul'da ilk olarak Türkiye-Afrika Ekonomi İş Birliği Forumu'nun toplantısını gerçekleştirdik. Gelecekte bu ilişkileri nasıl artırabiliriz bunları etraflıca konuşma fırsatı bulduk. AK Parti iktidarı döneminde Afrika ile ilişkiler her alanda süratle geliştirilmiş, 4 Afrika ülkesinde sadece hava yolu seyahati varken, şimdi 50'ye yakın uçuş var.
Toplam ticaretimiz 18 milyar dolara yükselmiştir. Bizim Afrika ile ilişkilerimiz sömürgeci ülkelerin ilişkileriyle aynı değildir, bizim ilişkilerimiz menfaat ilişkisi değildir. Bizim Afrika ile ilişkilerimiz, ortak kültürümüzün, ortak geleceğimizin birlikte korunması, kazan - kazan ilkesine göre tesis edilmiş ilişkidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleştirilen yaşayan insan hazineleri ödül törenine katıldık ve birçok alanda başarıları ortaya koyan sanatçılarımızın sağlığında ödüllendirdik.
AK Parti iktidarı, eser siyaseti yapan bir iktidardır. Siyaseti her zaman millete hizmet aracı olarak görüyoruz. Millete hizmeti amaçlamayan siyaset varsın olmaz olsun.
Yine geçen hafta dünya denizcilik günü kutlamaları yaptık. Uluslararası Denizcilik Örgütü, dünya deniz gününü İstanbul'da kutlamaya karar verdi. 150'nin üzerinde misafirin katıldığı kutlamalarda dünya denizciliğinin geçmişi ve geleceği İstanbul'da konuşuldu, tartışıldı. Denizcilik dünyaya da Türkiye'ye de lazım. Eğer denizcilik olmasa, deniz taşımacılığı olmasa dünyada 7 milyar insanın yarısı açlıktan, yarısı soğuktan ölecek. Onun için Barbaros Hayrettin Paşa, "Denizlere hakim olan cihana hakim olur" diye boşuna dememiş, Allah'a şükür denizlerimize hakimiz. Denizciliğimizin gelişmesi için 14 yıldır gayret gösteriyoruz.
Yine geçen hafta Asya ülkeleri siyasi partiler birliği misafirimizdi, onlarla beraber olduk. 22 Asya ülkesinden 40 civarında siyasi partinin yöneticileri, temsilcileri bir araya geldiler ve göç ile mülteciler konusunu İstanbul'da değerlendirdiler ve İstanbul deklarasyonu yayınladılar. Bugün küresel problemlerin başında göç geliyor, sayısı 55 milyonu aştı. BM'ye üye olan ülkelerin en az 100 tanesinden fazla nüfusa sahip. Bu küresel probleme maalesef dünya duyarsız sadece konuşuyorlar Sadece Türkiye'nin mülteciler konusunda ne kadar büyük fedakarlık yaptığını söyleyerek vakit geçiriyorlar. Kardeşim söyleneceğinize biraz yük alın yük. Bugün Allah'a şükür biz 3 milyon kardeşimize kucak açtık. Evimizi açtık, aşımızı paylaştık. Bundan da şikayetçi değiliz çünkü biz dünyada insanı yücelt ki devlet yücelsin anlayışını 6 asır boyunca yerleştirmiş ve dünyada barışı ve kardeşliği hakim kılmış Osmanlı'nın torunlarıyız. 20 milyar doların üzerinde harcama yaptık, daha fazlasını da yaparız ama bu ortak sorunun, bu insanlık dramı artık Türkiye'ye bırakılmasın. Bölgesel sorunların çözülmesi için daha fazla ellerini taşın altına koysunlar.
15 Temmuz'un ardından her fırsatta hükümetimize desteklerini belirterek etkinliklerini İstanbul'da yapmak için karar alan Asya ülkelerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Bir yandan yabancı misafirlerimizi ağırlarken bir yandan da şehir şehir Anadolu'yu gezerek vatandaşlarımızla bir araya geliriz. Bu hafta sonu bakan arkadaşlarımızla birlikte Bayburt'a, Erzincan'a gittik.
14 yıldır 81 ilimizin dertleriyle dertlendik, 79 milyon vatandaşımızın hizmetinde olduk. Nereye gidersek gidelim elimiz asla boş gitmedik. Projelerimizle, dev eserlerle milletimizi buluşturduk. Değerli kardeşlerim, durmak yok, yola devam. İşimiz hizmet, gücümüz millet.
Değerli kardeşlerim bildiğiniz üzere 20 Mayıs'ta gazi meclisimiz değişik partilerden haklarında dosyalar bulunan 154 milletvekilinin 810 dosyası var. Bu dokunulmazlıkları bir seferliğine kaldırmıştık. Yani ömür boyu dokunulmazlıklar kalkmıyor, mevcut dosyalar hakkında olanlar kaldırılıyor. Savcıların yaptığı çağrı ile beraber AK Parti'den, CHP'den, MHP'den bu dosyalarla ilgili vekiller gidip ifadelerini verdiler. Bir HDP milletvekili hariç, 55 milletvekili var dosyası olan. Bir tanesi hariç 54 tanesi mahkemenin kararına uymayacaklarını, gidip ifade vermeyeceklerini söyleyerek adeta mahkemelere, hukuka meydan okudular. Devlete ve kurumlarına saygı göstermek. Bu kurumların işleyişini sağlamak siyasetçilerin görevidir. HDP'li bazı vekillerin buradan da bir siyasi kriz çıkarma yoluna gittiler. Hukuk karşısında hiç kimsenin ayrıcalığı da yoktur, üstünlüğü de yoktur. Bizi hiç kimse hukuk karşısına çıkaramaz, sorgulayamaz, mahkemelerinizi tanımıyoruz gibi ifadeler halkın oylarıyla seçilen milletvekillerinin söyleyeceği sözler olamaz. Bir vekil, korucuları hedef alan konuşmasında "Bu memleketten defolup gideceksiniz, o keleşi size çevirmesini iyi biliriz" diye tehditlere dayıyor, bir başkası "Biz sırtımızı PYD'ye yaslıyoruz" teröristlerin kazdığı hendeklere kazanım diyenler, belediyeleri öz yönetim adı altında destekleyenler elbette kuzu kuzu yargının karşısına çıkacaklardı, çıktılar. Çıkacak ki bu ifadelerin altında yatan gerçekler bir bir ortaya çıksın. Meclis'te her düşünce hür bir şekilde ifade ediliyor, kimseye engel yok. Orada kalırsa, konuşmalar eyleme dönmezse hiçbir şeye kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok. Türkiye'de siyasete katılım yolları sonuna kadar açık. Seçilmiş biri tutuklandı diyorlar. E tamam tutuklanmasını biz de arzu etmeyiz ama mahkemeler kendi işini yapsın. Biz de kendi işimizi yapalım. Seçilmişlik sıfatı, seçilmiş olmak kimseye suç işleme hakkı vermez. Hiçbir vekil, milletten aldığı irade ve yetkiyi milletin aleyhine, terör örgütlerinin lehine kullanamaz. Milletin vekili, siyaseti kalka olarak kullanıp terörle iç içe olamaz.
Devletin milletin parasını, teröre peşkeş çekemez. Milli iradeyi tanımayını millet hiç tanımaz. Şimdi de bu vekiller kalkmış diyorlar ki yasama faaliyetlerini durduruyoruz. Millet sizden "Yasama faaliyetlerinizi değil, terör faaliyetlerinizi durdurun" dedi. Yanlış anlamışsınız, milleti bile anlamamışsınız. Vatana ve millete ihanet asla karşılıksız kalmaz. Kimse millete karşı haddini aşmasın.
Bir de ana muhalefet partisi CHP var. Toplanmış alelacele açıklama yapıyorlar. Ne oldu kardeşim? Türkiye terörle amansız bir mücadele yapıyor, yani bu terör olayları oldukça niye toplanmıyorsunuz. Ne oldu da programlarınızı iptal edip toplanıyorsunuz. Yaptıkları açıklama tam bir siyasi basiretsizlik örneği "Cumhuriyet gazetesine karşı hukuk operasyona son verilmeli", "Milletvekillerinin tutuklanmasını anayasaya aykırıdır", "Otoriter rejim terk edilmelidir" PKK, IŞİD terör örgütlerine AKP'nin yardım ve yataklık ettiğini söyleyecek kadar basiretsizlik içindeler. Nedir bu ya? Kepazelik. Üniversite öğrencilerinin boykot bildirileri gibi. Siz ana muhalefet partisisiniz, bu kafayla sittin sene iktidar olamazsınız.
CHP, bu bildirisinin her satırıyla sanki terör örgütünün ayağını kaldırdığı yere ayağını basıyor. Doğrusu CHP'nin terör örgütlerini mağdur gösterme çabasını anlamış değiliz. Dilleri, Türkiye'yi küresel düzeyde zayıf düşürmeye çalışanların diliyle aynı. AK Parti'ye muhalefet edeyim derken Türkiye'ye millete muhalefet ediyorlar.
Seçimle gelen, seçimle gider. Hoppala, değerli kardeşlerim bak ne diyor vatandaş? Adnan Menderes de seçimle geldi. Duyuyorsunuz dimi CHP'liler. Merve Kavakçı da seçimle geldi meclise sokmadınız değil mi? Değerlerinden ödünç vermeden mecliste şimdi. Seçimle gelen Erbakan'a tankları gösterdilerse, AK Parti de tankları gösterenlere cevabını verdi. Seçimle gelen seçimle gider lafı terör örgütlerinin Türkiye'ye meydan okuduğu bir zeminde siyaseten anlamsızdır. Elbette seçimle gelen, seçimle gider, siyaset meşrudur, gayrimeşru terör örgütleriyle, cinayet odaklarıyla dünyanın hiçbir yerinde bir siyasi partinin organik ilişkisi kabul edilemez. Seçimle gelen seçmenin iradesine sadık kalacak, terörle meyledemez, şiddete çağrı yapamaz.
Seçimle gelen, demokrasiye, hukuk devletine kurşun sıkamaz. Ortada ciddi iddialar var, bu iddialar araştırılacak, sonucu mahkemeler verecek. İddianameler ortaya çıktığında her şey açığa çıkacak. O zamana kadar ana muhalefet partisi ve hepimizin görevi yargıya saygı göstermek, beklemek. HDP'lilerin bir kısmının PKK ile ilişkilerini beyan ettikleri ortadadır. Sayın Kılıçdaroğlu; bunların suç olmadığını mı düşünüyorsunuz? Bunca insanın teröre kurban gittiği, şehit ailelerine bunu nasıl izah edeceksiniz? Bu ülkenin insanları terörün her türlüsünü lanetliyor. Ne yazık ki bir tek CHP bu şuuru gösteremiyor. Bilsinler ki CHP'ye oy veren vatandaşlarımız da partilerinin terör örgütüne olan bu müzahirliğinden fevkalade rahatsızlar. Biz CHP seçmenleriyle Yenikapı ruhunda bir araya geldik, bir olduk. Bu birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya CHP'nin de gücü yetmez. Sayın Kılıçdaroğlu, ana muhalefet partisi lideri olmanın getirdiği sorumluluğu, nezaketi lütfen koruyun. Biz her şeye rağmen demokrasiyi ve hukuku korumaya devam edeceğiz."
Avrupalı dostlarımız konu terör örgütü olunca sus pus oluyor. Göz kırparak tam bir çifte standart ile demokrasiyi de, hukuk devletini de göz ardı ediyorlar. 15 Temmuz darbe girişimine karşı demokrasi dayanışmasında AB sınıfta kalmıştır. O gece aziz milletimiz meydanlarda demokrasi dersi vermiştir. Kendilerini ileri demokraside görenler, kusura bakmasınlar. 15 Temmuz günü sınıfta kaldılar. Türkiye'ye gelip demokrasinin yanında saf tutacaklarına darbecileri koruyup fazla hırpalanmamaları yönünde nasihatlarda bulunmuşlardır.
B'deki dostlarımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye husumeti üzerinden terörün yanında yer alıyorlar. AP duvarlarında PKK'lı teröristlerin fotoğrafları boy boy gösteriliyor ve meydanlarda terör propagandasına zemin hazırlanıyor. Almanya'daki ermeni tasarısına karşı orada yaşayan vatandaşlarımızın düzenlediği mitinge Cumhurbaşkanımızın video konferansla katılmasına anayasa mahkemesi kararıyla yasak getirildi. Aynı Almanya, terör örgütü PKK'nın Almaya'daki mitingine Cemil Bayık'ın katılmasına ses çıkarmadı. Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru bir davasına yasak getirirken, terör örgütünün propagandası için de olabildiğinde müsamahalı davranmayı ihmal etmemişlerdir. Bir yandan PKK terör örgütü diye karar alıyorlar, bir yandan gereğini yapmıyorlar. Meclis kararıyla dokunulmazlıkları kaldırılan vekillerle ilgili yaygarayı koparıyorsunuz, Diyarbakır Bağlar'daki saldırı karşısında sus pus kalıyorsunuz. Bu canilik sizler için bir şey ifade etmiyor mu ey Avrupa? Saldırıda 10 vatandaşımız hayatını kaybetti, 220 vatandaşımız yaralandı. Sizlerden bir kınama bile duymadık. Birileri AB ile Türkiye'nin arasını açmak için sürekli operasyon yapıyor. Biz Türkiye olarak AB ile ilişkilerimizi olumlu yönde geliştirmek için çalışıyoruz. Propagandalar hiç kimseye, ne Avrupa Birliği'ne ne Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Eleştirilere sonuna kadar açığız, karşımızdakinden de aynısını beklemeye hakkımız var. Irkçılık, yabancı düşmanlığı konusunda AB hiç iyi bir noktaya gitmiyor, bu hastalıklardan ancak ve ancak Türkiye'ye bakışlarını düzelterek kurtarabilirler. Aksi halde milletimiz nezdinde Avrupalı dostlarımız inandırıcılıklarını biraz daha kaybediyorlar. Bu hafta içerisinde AP, bir ilerleme raporu yayınlayacak. Avrupalı dostlarımızdan bir kez daha isteğimiz şudur; ön yargılardan arınmış, Türkiye'nin toplumsal gerçeğine uygun bir rapor görmek istiyoruz. Şu ana kadar yapılan talihsiz açıklamalara itibar eden bir rapor olmaz umarız.
Milletle el ele verdik 14 yıllık büyük atılıma yenilerini eklemek için gece gündüz çalışıyoruz. AK Parti hükümetleriyle ülkeye istikrar geldi, bu istikrarı korumaya kararlıyız. Finans sektörümüz güçlendi, Türkiye dünyanın her köşesinde yatırım yapan, yatırım çeken bir ülke haline geldi. Doğrudan gerçek ekonomiye yapılan yatırımın tutarı 170 milyar doları geçti. Bölgede yatırım yapacaklar için Türkiye güvenli bir liman haline girmiştir. Fakat, bunu yeterli görmüyoruz. 14 yıl sonra hala kendimizi yolun başındaymış gibi görüyoruz ve bu azimle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Millet desteğiyle önümüzdeki 10 yıllara da inşallah damgamızı vuracağız
Türkiye'de 15 Temmuz'dan sonra bir değerlendirme kuruluşu notunu alelacele düşürdü. Bu not düşürmenin teknik, ekonomik, bilimsel bir tabanı yoktu. Şimdi, aynı değerlendirme kuruluşu S&P notu tekrar olumlu yönde düzeltti. Bu bir yanlışlıktan dönülme adına olumlu bir adımdır ama yeterli değildir. Türkiye bu seviyelerin çok çok üzerindedir. Bu alınan karar alelacele alınmış siyasi bir karar niteliğindedir demiştik, inşallah bundan sonraki kararlarında da aynı basireti göstermeye devam ederler. Şu iki hususa da değinip sözlerime son vermek istiyorum;
1) Bu toplantıdan sonra kapalı grup toplantısında 2017 bütçesi için kapsamlı bir sunum yapılacak. Milletvekillerimiz burayı terk etmesin, Maliye Bakanımızın sunumunu da sonuna kadar izleyin.
2) Bugün bu toplantıdan sonra Doğu ve Güneydoğu'da teröre bulaşan belediyelerin yerine yenileri atandı. Arkadaşlarımız göreve geldikleri andan itibaren büyük bir çabayla vatandaşlarımızın işiyle gücüyle meşgul olmaya başladılar ve kısa sürede güven kazandılar. Onları bugün Ankara'da kabul edeceğiz ve kendilerine senelerdir ihmal edilen şehirlerin meselelerini anlatacağız ve bu konuda daha fazla nasıl çaba gösterirler, ihtiyaçları nedir bunu konuşacağız.
Anayasa değişikliği konumuz da var biliyorunuz, bu hafta yeni bir adım atıyoruz. Bu hafta siyasi partilerle görüşmelerimizi tamamlayıp son şeklini vereceğiz. Bu değişikliği gerçekleştirir, inşallah bu tartışmayı da gündemden çıkarırız. Millet yaşam kalitesinin artırılmasını, güvenliğin sağlanmasını, geleceğine ne gibi yatırım yapılacağını öğrenmek istiyor.