Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer üzerimize giydiğimiz palto, bir hayvan türünün yok olmasına sebep olduysa; evimizdeki mobilya yağmur ormanlarını yağmaladıysa; bu döngüden, böyle bir küreselleşmeden, böyle bir ticaretten rahatsız olmak, bunu derinlemesine sorgulamak ve buna çareler üretmek zorundayız" dedi.
Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu 10. Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, soğuk algınlığı olduğunu ancak böylesine önemli bir toplantıya katılmak istediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, 2011'e kadar toplantılarının tamamını New York'ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde gerçekleştiren forumun, 10'uncu toplantısını İstanbul'da yapmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.
İstanbul'da yapılacak çalışmaların, buradan dünyaya verilecek mesajların, daha yaşanabilir bir dünyanın inşası bakımından son derece önemli olduğuna inandığını belirten Erdoğan, bu kentin çok geniş bir coğrafya için büyük anlam ifade ettiğini, geniş bir coğrafyanın merkezinde bulunduğunu vurguladı.
Erdoğan, bir Avrupa kenti olduğu kadar, Asya ve Afrika'da çok iyi tanınan, bilinen, dünyanın hemen tüm kültürlerinden ve halklarından izler taşıyan İstanbul'un, Türkçe'nin en güzel konuşulduğu şehir olmakla birlikte aynı anda Avrupa'yla Ortadoğu'yla Asya'nın içleriyle, Afrika'yla, Uzak Doğu, Amerika kıtası ve Avustralya ile gönül diliyle konuşabilen, iletişim kurabilen bir şehir olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği esnasında, İstanbul'un "bu kucaklayıcı" vasfından faydalandıklarını dile getiren Erdoğan, "Medeniyetler İttifakı girişimi kapsamında İstanbul'un barış ve hoşgörü mesajlarını tüm dünyaya ilettik ve iletiyoruz. Adayı olduğumuz 2020 Olimpiyatlarını da İstanbul'un bu çok renkli yapısı nedeniyle dünya için bir fırsat olarak görüyoruz" diye konuştu.
Erdoğan, son dönemde yapılan reformlarla, İstanbul'u aynı zamanda küresel bir finans merkezine dönüştürdüklerine değinerek, şöyle devam etti:
"Açıkçası İstanbul, Birleşmiş Milletler için önemli bir merkez olma kapasitesine sahip. Dünya barışı için, medeniyetlerin ittifakı için, hoşgörü için, adaletli bir küresel kalkınma için, İstanbul'un Birleşmiş Milletler'in merkezlerinden biri olmasının son derece isabetli olacağını vurguluyor, bu arzumuzu burada yinelemek istiyorum."
Dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığını kaydeden Erdoğan, insanları doyurmak, iş ve ekmek sahibi yapmak için sanayi bölgelerinin, tarım alanlarının, şehirlerin hızla büyüdüğünü belirtti. Erdoğan, hızlı büyüme karşısında, denizlerin kirlendiğini, akarsuların, göllerin kuruduğunu, ormanların tehdit altına girdiğini ve eko-sistemin hızla bozulduğunu anlattı.
Başbakan Erdoğan, "Bundan daha da vahimi, bölgeler arasında, ülkeler arasında, halklar, hatta tek tek fertler arasında imkanlar, fırsatlar ve şartlar bakımından çok derin uçurumlar oluşuyor, var olan uçurumlar daha da derinleşiyor" dedi.
Önceki yıl, çok geniş bir heyetle Somali'yi ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın dikkatini Somali'ye orada yaşanan drama çekmek için, oradaki manzarayı, oradaki trajediyi tüm dünyaya güçlü şekilde aktardık. Birçoğunuzun Somali'yi ya da benzeri ülkeleri gördüğünüze eminim. Başkent Mogadişu'da 100 binlerce insan, 1 metrekarelik toprak parçası üzerinde, ağaç dallarından yapılmış, üzeri paçavrayla, naylonla örtülmüş çadır bile denilemeyecek yerlerde yaşıyor. Bir avuç pirincin, bir matara suyun ulaşılması zor bir hayal olduğu manzarayla karşılaştık. Ziyaretimiz esnasında, gözümüzün önünde, bir bebeğin, yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiğine şahit olduk."
Başbakan Erdoğan, Somali ziyaretinin ardından Kuzey yarımkürede, Batıda pek çok ülkeye gittiğini, ormanların içine inşa edilmiş, temiz akarsulara sahip, her anlamda bolluk yaşayan ülke ve şehirler gördüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
"Somali'de her gece rüyasında bebeği için bir bardak süt gören annelerin tersine, kuzeyde ve batıda, alışveriş arabasını tıka basa dolduran, bir araba yetmeyip arkasına ikincisini takan insanlara şahit olduk. Yanı başında, kuyulardan petrol fışkırırken sefalet çeken insanlar gördüğümüz kadar 5 bin, 6 bin motor hacimli araçlarında, kendi küçük cennetlerinde yaşayan insanlarla karşılaştık."
"Küresel vicdana en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir çağda yaşıyoruz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sahip olduklarımızı sorgulamak, yoksulları hatırlamak, yoksullarla çok daha fazla empati kurmak zorunda olduğumuz bir sınavdan geçiyoruz. Dünyada öyle bir kalkınma, öyle bir büyüme stratejisi hakim ki bir ülkenin, bir bölgenin refahı, maalesef diğer ülkenin, diğer bölgenin sefaletine dayanıyor.
Hiç şüphesiz dünya tarihi, böyle çelişkilerin sıkça yaşandığı bir tarih olmuştur. Hiç kuşkusuz birilerinin zaferi, birilerinin yenilgisiyle mümkün olmuş, birilerinin refahı, bir başka halkın yoksulluğuna dayanmıştır. Ancak iletişimin bu kadar yaygınlaştığı, dünyanın küresel köye dönüştüğü böyle bir çağda insanlığın aynı ortak tehditlerle karşı karşıya kaldığı böyle bir zamanda 'Bana ne başkasından' deme lüksüne hiç kimse sahip değildir."
Başbakan Erdoğan, ''Bir parça elmasın, bir gram altının, bir litre petrolün, bir metreküp doğalgazın, bir torba kömürün nerelerden geçip geldiğine, ne tür trajedilere şahit olarak evlerimize ulaştığına artık kafa yormamız gerekiyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, insanların, özellikle de gelişmiş ülkelerin insanlarının, artık tükettiği ürünlerin kaynağını sorgulamaları gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, ''İnsanlık, özellikle de gelişmiş ülkelerin halkları, marketten bir paket makarna alırken, o makarnanın oraya nasıl geldiğini artık sorgulamak zorundadır. Bir parça elmasın, bir gram altının, bir litre petrolün, bir metreküp doğalgazın, bir torba kömürün nerelerden geçip geldiğine, ne tür trajedilere şahit olarak evlerimize ulaştığına artık kafa yormamız gerekiyor'' diye konuştu.
''Biz sadece gövde taşıyan, gövdesinin üzerinde kafa, o kafanın içinde beyin taşıyan fizyolojik varlıklar değiliz'' ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:
''Biz, kalp taşıyoruz, ruh taşıyoruz, vicdan taşıyoruz. Bizi, hayvan ve bitkilerden ayıran en önemli farkımız, düşünebildiğimiz kadar, vicdan sahibi olmamızdır. Eğer, üzerimize giydiğimiz elbise, Bangladeş'te 5 yaşındaki bir çocuğun umutlarıyla dokunduysa; eğer aracımıza koyduğumuz benzin, Libya'da bir masumun kanıyla karıştıysa; eğer çocuklarımıza verdiğimiz çikolata, Afrika'nın nehirlerine zehir kattıysa; eğer üzerimize giydiğimiz palto, bir hayvan türünün yok olmasına sebep olduysa; evimizdeki mobilya yağmur ormanlarını yağmaladıysa; bu döngüden, böyle bir küreselleşmeden, böyle bir ticaretten rahatsız olmak, bunu derinlemesine sorgulamak ve buna çareler üretmek zorundayız.''
''Bu derin çelişkinin'', eko sistemin bozulmasında çok daha çarpıcı şekilde görüldüğünü kaydeden Erdoğan, birileri kalkınırken, bir yerlerde nehirlerin kuruduğunu, birileri sanayileşirken, bir yerlerde denizlerin kirlendiğini, birileri refah ve huzur içinde yaşarken, başka bir yerlerde ormanların yok edildiğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İnsanlar, güzel kokular sürünme yarışına girerken, atmosfer deliniyor; insanlar hırsla hız yapma peşinde koşarken, buzullar eriyor. Şunu hepimiz görmek ve anlamak zorundayız. Büyüme ve kalkınma dediğimiz süreç böyle devam ederse, ortada yaşanabilir bir dünya kalmayacak. Bu acımasız rekabet, bu hırs, bu tamah böyle devam ederse, çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya var olmayacak.''
Dünyanın, bu şekilde hızla ve hırsla tüketilmeye devam edilmesi halinde, nefes alacak atmosfer, içecek bir damla su kalmayacağını dile getiren Erdoğan, Kızıldereli sözü olan ''Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde, işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız'' ifadesini hatırlattı.
Erdoğan, ''Önümüzde böyle bir felaket dururken, adeta kıyamet denilebilecek bir akıbet dururken, adım adım buna ilerlemek yerine, adım adım bundan kaçınacak tedbirleri mutlaka geliştirmek zorundayız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Orman Forumu'nda, daha önce alınan kararların değerlendirilmesi yanında, dünya için, yoksulluk ve açlıkla mücadele için bir gelecek vizyonu oluşturulmasının da hedeflendiğini ifade etti.
Dünyada kullanılabilir su sıkıntısının önlenmesinde devreye alınması gereken en önemli tedbirin, orman ekosistemleri olduğunu aktaran Erdoğan, ''Ormanlar, ahşap ihtiyacı yanında, çok daha kıymetli olan erozyonun önlenmesi, rekreasyon, su kaynaklarının korunması gibi pek çok faydayı da sağlıyor. İşte bu ekosistemin, sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurlarından biri olduğunu, Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı'nda açık bir şekilde teyit ettik. Bu konferansta, 'sürdürülebilir orman yönetimi, ağaçlandırma, ormansızlaşmayla ve çölleşmeyle mücadele' gibi konulardaki çalışmaları hızlandırmaya karar verdik'' dedi.
Orman varlığı için Türkiye'de yapılan çalışmalara değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ormanlarla ilgili hedeflerin, 2015 sonrası kalkınma gündeminin önemli bileşenleri arasında yer alması gerektiğini burada özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye olarak bu hedeflerin yakın takipçisi olacağız. Biz, bugün dünyada, orman konusuna en büyük önemi veren ülkelerin arasında yer alıyoruz. Dünyada, geçtiğimiz 10 yılda, orman alanlarındaki azalma yıllık ortalama 5,2 milyon hektar düzeyinde gerçekleşti. Buna karşılık Türkiye, son 10 yılda yaptığı ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmaları ile orman varlığını artıran ülkeler arasında üst sıralarda yer aldı. Bugün Türkiye'de yaklaşık 22 milyon hektar ormanlık alana sahibiz. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı olan 2023 yılında, orman alanımızı, ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 30'una yükseltmek.''
Başbakan Erdoğan, orman varlığını artırma konusunda 2008-2012 yıllarını kapsayan Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı'nı uygulamaya koyduklarını da belirterek, şunları söyledi:
''Eylem Planı kapsamında, hedeflerimizi de aşarak, 2 milyon 420 bin hektar alanda 2 milyar fidanı toprakla buluşturduk. Son 4 yılda ağaçlandırdığımız alanın neredeyse Belçika'nın yüzölçümü kadar olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye'deki ormanların yüzde 60'ı yüksek yangın riski altında bulunuyor. Buna rağmen, orman yangınları ile mücadele konusunda Avrupa'nın en başarılı ülkeleri arasında yer alıyoruz. Kurduğumuz Araç Takip ve Yangın İzleme Sistemi ile yangına ilk müdahale süresini 18 dakikaya kadar indirdik. Ülke olarak komşularımızda çıkan orman yangınlarına da müdahale ediyor, yardım elimizi uzatıyoruz. Çölleşme, erozyonla mücadele ve ormancılık konularında ülkemizin tecrübelerini, az gelişmiş ülkeler başta olmak üzere diğer ülkelere de aktarıyoruz.''
Birleşmiş Milletler Orman Forumu'nun yeni bir dünyanın, yeni bir anlayışın kapılarını aralayacağına inandığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Tarihi boyunca çok sayıda medeniyete sahne olan dünyanın incisi İstanbulumuzun kıtaları birleştirdiği gibi, küresel meselelere karşı bütün ülkeleri de buluşturan bir işlev görmesini gönülden arzu ediyorum. Dünyaca ünlü gönüller sultanımız Mevlana'nın dediği gibi, 'Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.' Bugün burada farklı dilleri konuşuyor olabiliriz, fakat ormanların korunması ve önemi noktasında aynı ruha sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bu düşüncelerle, Birleşmiş Milletler Orman Forumu'nun başarılı geçmesi diliyor, hepinize bir kez daha sevgilerimi, saygılarımı sunuyor, İstanbul'dan farklı duygular içinde ülkelerinize dönmenizi temenni ediyorum.''