Başbakan'ın Kızılcahamam konuşmasının tam metni

Başbakan'ın Kızılcahamam konuşmasının tam metni

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir araya gelmeleri hiç düşünülemeyen uçların AKP karşısında ittifak yaptığını savunarak, "CHP, MHP, Türkiye Komünist Partisi, emekli siyasetçiler, milletin defterini dürdüğü siyasetçiler, sandığa gömülüp oradan çıkamayan siyasetçiler, dikkatinizi çekiyorum; İşçi Parti'sinin önderliğinde yeniden kucaklaştılar. Dün lakabı çoban olanlar şimdi İşçi Partisi'nin koyunu oldular" dedi.  Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'deki il ve ilçe başkanları toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan, millete hizmet yolunda hiçbir mazeret, hiçbir bahane kabul etmediklerini ifade ederek, "Mazereti, bahanesi, engeli olan arkadaşlarımız yolu açmalı" ifadesini kullandı. "Aldatan olmayacağız, aldanan da olmayacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, "Siyasi partilerin üst yönetimleri ile o partilere oy veren kardeşlerimizi ayrı tutacağız. 76 milyonun tamamına tek bir nazarla bakacağız" şeklinde konuştu.   

‘Siz kapılarınızı kapattığınız anda, oraya ışık girmez’  

Başbakan Erdoğan, devlet geleneğini, özellikle de partisinin üzerine bina edildiği temel felsefeyi anlatırken, çınar ağacı benzetmesini çok sık kullandığını vurguladı. Çınar ağacının, hem Selçuklu devletinde hem Osmanlı cihan devletinde hem de Türkiye Cumhuriyeti'nde geçmişin, bugünün ve istikbalin önemini anlatmak için sıkça kullanıldığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:  "Güçlü bir çınar, öncelikle kökleri derinlerde olan çınardır. Kökü derinde olmayanın, gövdesi yere yakın olur. Kökü derinde olmayan, rüzgarda eğilir, fırtınada kırılır, uzun yaşayamaz ve toprağa devrilir. Öncelikle biz, adeta bir çınar gibi, besinimizi, gıdamızı, özümüzü, işte o derinlerdeki köklerimizden alacağız. Köklerimiz vesilesiyle derinlere ulaşırken, o derinlerden, tecrübeyi, birikimi, bilgiyi, en önemlisi de ibretlik dersleri alacak, en uçtaki filizlere, en uçtaki dallara, yapraklara kadar onları taşıyacağız.  Çınarın kökleri tarih ise gövdesi bugün, dalları ve yaprakları ise yarındır. Gövdeyi, köklerden aldığımız gıda ile dallardan ve yapraklardan aldığımız ışık ve umut ile güçlü tutacağız. Çınarın, dalları ve yaprakları, en az kökler kadar, en az gövde kadar önemlidir, en az onlar kadar hayatidir. Kökü olmayan ağaç nasıl ayakta duramazsa, dalıyla, yaprağıyla irtibatı olmayan ağaç da ayakta duramaz. Sizler, ilçe başkanları olarak İl Başkanları olarak sizlerle birlikte belde başkanlarımız, kadın, gençlik kollarımız, mahalle, köy temsilcilerimiz, sandık müşahitlerimiz, işte bu ulu çınarın, milletin fertleri olarak gövdesi, sorumluluk mevkiinde kişiler olarak da yaprakları, dallarısınız."  Erdoğan, teşkilattaki herkesin görevinin çok önemli ve hayati olduğunu ifade ederek, il, ilçe başkanlarına şöyle seslendi:  "İlçenin nüfusu az olabilir, uzak olabilir, sapa olabilir, ücra olabilir. Hiç ama hiç fark etmez. Her bir dal, her bir yaprak, çınarın gövdesinin sağlığı, istikbali için hayati derecede öneme haizdir. Nerede nefes alıp veren bir insanımız varsa, sizin, onun farkında olmanız, daha da önemlisi, onun sizin farkınızda olması gerekiyor. Yayla, mezra, köy, mahalle olsun, her bir insanımızın, ilçede, ilde bir AK Parti Başkanlığının olduğunu bilmesi, oraya derdini anlatabileceği bir rahatlık içinde kendisini görmesi gerekir. Siz kapılarınızı kapattığınız anda, oraya ışık girmez, çınarın yaprağı ışık alamaz ve yapraktaki bir sorun, gövdeyi doğrudan doğruya etkiler.  

‘24 saatimizi, sadece ve sadece millete hizmetle geçireceğiz’  

Bizim, Genel Başkanlık makamımızdan, sandık müşahitliği makamına kadar, her kadememiz, koltuk sahibi olmak için değil, sadece ve sadece hizmet için bu makamlardadır. Bizim tek gayemiz millete hizmettir. Millete hizmet dışında hiçbir gaye için bu görevlere gelmedik.  Öyleyse, 24 saatimizi, evet 24 saatimizi, sadece ve sadece millete hizmetle geçireceğiz. Millete hizmet yolunda hiçbir mazeret tanımıyoruz, hiçbir bahane tanımıyoruz, hiçbir engeli asla ve asla tanımıyoruz. Mazereti, bahanesi olan, engeller karşısında korkan, ürken, yılan ve yorulan arkadaşlarım, hiç tereddüt etmeden, kibir yapmadan, gurur yapmadan, yolu açmalı, kanalları açık tutmalıdır.  İnanın, boşa geçirecek tek bir saniyemiz bile yok. Boşa geçirdiğimiz her bir saniyenin hesabının bize sorulacağı idrakinden hiç uzaklaşmayacağız. Her bir arkadaşım, hangi kademede olursa olsun, gece başını yastığa koyduğunda, "bugün vatanım ve milletim için ne yaptım' bu soruyu kendisine sormalıdır. Yaptıklarını gözden geçirmeli, yapamadıkları için hemen o sabah kolları sıvamalıdır."   

‘Aldatan olmayacağız, ama aldanan da olmayacağız’

      Erdoğan, AK Parti'nin siyaseti millete hizmetin aracı olarak görürken, rakiplerinin siyaseti, bir makam elde etme, güç ve çıkar devşirme aracı olarak gördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Nitekim, AK Parti, siyaseti hizmet yoluyla yaparken, rakiplerimiz, siyaseti sembollerle, sloganlarla, iftira, itham ve tahriklerle yapmaya çalışıyorlar. Bir kere şunu özellikle bilmenizi ve bunun da gereğini hakkıyla yerine getirmenizi sizlerden rica ediyorum; halkımız, on yıllarca devam eden, gerilim siyasetinden, slogan siyasetinden, tahrik siyasetinden dün olduğu gibi bugün de hiç hazzetmiyor. Halkımız, siyasetten, bölücü, ayrıştırıcı, parçalayıcı bir dil değil, birleştirici, bütünleştirici, kucaklaştırıcı bir dil bekliyor. Milletimiz, siyasetten, kırıcı, kaba, edep ve adab dışı bir dil değil, gönüller yapıcı, gönüllere hitap edici, gönülleri fethedici bir dil bekliyor. Bunu hiç kimse yanlış anlamasın. Bu, AK Parti'nin, bir yanağına vurana diğerini çevireceği anlamına gelmez. Bu, iftiraları, ithamları yutacağımız, sineye çekeceğimiz, sessiz, tepkisiz kalacağımız anlamına gelmez. Ancak, özellikle yerelde, bu kaba dilin, bu ayrıştırıcı dilin, bu tahrip ve tahrik dilinin tuzağına düşmeyeceğiz. Her zaman ifade ediyorum, aldatan olmayacağız, ama aldanan da olmayacağız." Erdoğan, siyasi partilerin üst yönetimleriyle, o partilere oy vermiş, gönül vermiş vatandaşların ayrı tutulması, ayrı değerlendirilmesini isterken, "Yaylalardan, mezralardan, köylerden kasabalara, ilçelere, büyükşehirlere kadar 76 milyonun tamamına tek bir nazarla bakacağız. Vatandaşın, herhangi bir partiye oy vermesi, herhangi bir partinin gönüldaşı olması, üye olması, onun farklı olduğu anlamına gelmez. O da milleti, ülkesi için en iyiyi istiyor, biz de milletimiz, ülkemiz için en iyiyi istiyoruz. Yöntem konusunda, usul konusunda, tarz konusunda hem fikir olamayabiliriz. Bu, diyalog kanallarının kesilip atılmasına gerekçe asla olamaz. Sabır, her zaman ama her zaman bizimle olacak. Bıkmayacağız, usanmayacağız, yüz çevirmeyecek, tekrar tekrar anlatacağız" dedi.   

‘Biraraya gelmeleri tahayyül dahi edilemeyen uçlar ak parti'nin karşısında ittifak yaptı’

 

Başbakan Erdoğan, konuşmasında muhalefet partilerine sert bir şekilde eleştirdi.  2010 halk oylamasında CHP, MHP, BDP, İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi ve diğerlerinin cephe halinde AK Parti'nin karşısında durduğunu söyleyen Erdoğan, "22 Temmuz ve 12 Haziran seçimlerini hatırlayın, bir araya gelmeleri tahayyül dahi edilemeyen uçlar AK Parti'nin karşısında ittifak yaptılar. Milletim bunlara gereken cevabı hem halk oylamasında hem de 22 Temmuz ve 12 Haziran seçimlerinde gayet net şekilde verdi. Bunlara derslerini defalarca aldılar ama ezberlerini yapamadılar" dedi.   

‘Gariban ailelerin çocukları dağa çıkıyor, ölüyor cenazeleri geliyordu’

Çözüm sürecinde de aynı blok ve aynı cephenin birkaç eksiği ve fazlasıyla yine tespih taneleri gibi AK Parti'nin karşısına dizildiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "CHP, MHP, Türkiye Komünist Partisi, emekli siyasetçiler, milletin defterini dürdüğü siyasetçiler, sandığa gömülüp oradan çıkamayan siyasetçiler, dikkatinizi çekiyorum; İşçi Parti'sinin önderliğinde yeniden kucaklaştılar. Dün lakabı çoban olanlar şimdi İşçi Partisi'nin koyunu oldular. Güya ulusalcı CHP İşçi Partisi'nin piyonu oldu, güya milliyetçi MHP İşçi Partisi'nin yedeği haline geldi. Önceki gün MHP Genel Başkanı bizim ifadelerimizle ilgili yazılı açıklama yapıyor. Yine hakaretler, iftiralar, ithamlar... Edepsizlik yapınca İşçi Partisi ile ittifaklarının görünmeyeceğini zannediyor. MHP'nin İşçi Partisi'nin yedeği haline getirildiğine dair tatmin edici cevap vermiyor, veremiyor. Çünkü böyle bir ittifak var. Benim MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin o ittifakı çok net olarak görmeleri lazım. MHP'nin terör örgütüne akıl tanelik yapan İşçi Partisi ile nasıl kucak kucak olduğunu benim MHP'li kardeşim şok net olarak aslında görüyor. Şu anda şehirlerde bir avuç çapulcunun Akil İnsanlar Heyeti'ne karşı gerçekleştirdiği eylemleri İşçi Partisi ile bir avuç sözde MHP'linin yan yana yaptığını benim milletim de MHP'ye gönül vermiş kardeşim de görüyor. İşçi Partisi'nin şu anda Silivri'deki lideri 1990 yıllarda terör örgütü liderleriyle sarmaş dolaş fotoğraflar çektirdi. MHP, CHP, İşçi Partisi ortak eylemlerinde bir zahmet o fotoğrafları kullansalar da millet kimin ne olduğunu daha iyi görse. Bu CHP, MHP yönetimi, İşçi Partisi ve bunlara ek olarak bu emekli siyasetçiler bugün bir araya gelmiş değiller. Bunların fikir, eylem, gönül birliği bu güne ait bir şey değil. Bunlar siyaset sahnesinde oldukları dönemde de böyle birliktelik içindeler. Kavga ediyormuş gibi yapıyor çarpık sistemi, statükoyu ayakta tutuyorlardı. Yoksul, gariban ailelerin çocukları dağa çıkıyor, ölüyor cenazeleri geliyordu, benim gariban Mehmet'im davul zurna ile askere gidiyor, şehit oluyor naaş'ı geliyordu. Bu kan ticareti içinde iş bu beyefendiler al gülüm ver gülüm geçinip gidiyorlardı. Şimdi tuzak bozuldu, tezgah alt üst oldu, takke şimdi bir kez daha düştü."

‘Şimdi can havliyle birbirlerine tutundular’  

"Bunların ellerinde tek bir tutunacak dal vardı, o da terördü, şimdi o da sona eriyor ve bunlar işte son sığınaklarını kaybetmenin telaşı içindeler" diyen Erdoğan, "Şimdi can havliyle birbirlerine tutundular. CHP'si, MHP'si, İşçi Partisi, Komünist Partisi, emekli siyasetçisi can havliyle terör bitmesin diye çırpınıyorlar. Kolay değil on yıllardır kurdukları tezgah alt üst oluyor, ekmek teknelerini kaybediyorlar. Ellerinde milleti korkutacak, sindirecek, hizaya getirecek, siyaseti dizayn edecek hiçbir malzeme kalmıyor. Bunlar olmaz ya iktidara gelseler, Kandil'e davetiye gönderir, Türkiye'den çıkacak teröristleri mağaralarına geri buyur ederler. Bu yönetimlerle, bu politikalarla bu partiler terörsüz bir ortamda ayakta kalamazlar. İstedikleri kadar ittifak yapsınlar, istedikleri kadar birbirlerinin yedeği olsunlar, istedikleri kadar bir arada sokakları terörize etmeye kalkışsınlar, bir bunların ittifakına değil milletin ittifakına bakarız. Millet kan dursun, gözyaşını dinsin, acılar sona ersin diyor, biz milletin partisiyiz, milletle ittifak yapar, milletin rotasında yürürüz" şeklinde konuştu. 

‘Düşmedik, alçalmadık, asla da alçalmayız’  

Erdoğan, çözüm sürecinde Türkiye'nin başını öne eğecek hiçbir girişimin içinde olmadıklarını anlatırken, "Çözüm sürecinde şehitlerimizin ruhunu incitecek hiçbir girişimin içinde değiliz. Müzakere, taviz verme, pazarlık asla ve asla sözkonusu değildir. Bizi İmralı ile pazarlık sürecindeymiş gibi gösterenlere sesleniyorum; biz bu güne kadar kimseyle bu ülkenin, bu milletin menfaatlerini pazarlık konusu yapacak kadar düşmedik, alçalmadık, asla da alçalmayız" diye konuştu.  Türk ve Kürt'lerin aynı zeminde kucaklaştığı bir vatan toprağını tesis ettiklerini ve etmeyi de sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, "Biz yeni anayasaya da bir kavram oturttuk. Biz ne MHP'nin anladığı mana Türk milleti kavramını anlarız, ne bir başkasının anladığı kavramda. Bizim Türk milleti kavramı anlayışımızın içerisinde Türkiye'de ne kadar etnik unsur varsa onların hepsi bu kavramın içindedir. Bizim yeni anayasa önerimizde de bu zaten yerini ayrıca alıyor" dedi.

 

Başkanlık sistemi mesajı

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin, "Dünyada en gelişmiş ülkeler şu anda bu başkanlık sistemini yaşıyor. Amerika aynı şekilde, geliyorsunuz Rusya'ya aynı şekilde. Yarı başkanlık denilen Fransa bunu yaşıyor. Latin Amerika ülkeleri bunu yaşıyor. Yani dünyada 100'ü aşkın ülke şu anda bunu yaşıyor. Eğer bugün gelişmiş ülkeler, başkanlık sistemini denemişse, bununla ülkelerini yönetiyorlarsa burada bir şey var" değerlendirmesinde bulundu.  Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'deki il ve ilçe başkanları toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. Türkiye için artık son derece kritik, son derece önemli bir evreye girildiğini vurgulayan Erdoğan, "Öncelikle 2014 yılı Türkiye için kritik sonuçların alınacağı bir seçim yılı olacak. İlk olarak, Mart ayında inşallah mahalli seçimler gerçekleşecek. Yıl ortasında, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması gerekiyor. Yine bu süreçte, yeni Anayasa çalışmalarının inşallah tamamlanmasıyla, bir halkoylaması da gündeme gelebilecek. Teşkilat olarak bizi çok yoğun bir mesai bekliyor. Açıkçası kurulduğumuz günden beri gireceğimiz en kritik seçimlere hazırlanıyoruz. 3 Kasım'dan bu güne kadar yapılan seçimler Türkiye'nin daha çok bugününü ilgilendiren altyapıyı, zemini, temeli ilgilendiren seçimlerdi. Bu seçimlerde elde ettiğimiz zaferlerle, milletten aldığımız yetkiyle, temeli sağlamlaştırdık, zemini güçlendirdik. Demokrasinin hukukunu veya demokrasinin, hukukun, milli iradenin sarsılmaz şekilde kuvvet kazanmasını temin ettik. Bundan sonra ise artık istikbale çok daha fazla yoğunlaşacağız. Başta başlattığımız çoğu asrın projesi olarak tanımlanan projelerimizi tamamlayacağız" dedi.

 

‘Biz aldığı komutla hareket eden robotlar değiliz’

 

Erdoğan, çözüm sürecini tamamlayacaklarını, "ekonominin, demokratikleşmenin, dış ve iç politikanın önündeki bu büyük engeli gündemden tamamen çıkaracaklarını" söyledi. İl ve ilçe başkanlarına "Tüm bu süreçte, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da her birimiz istisnasız kilit bir öneme sahip olacaksınız. Türkiye'de tarih yeniden yapılırken, yazılırken, Türkiye için artık çok daha aydınlık bir geleceğin kapıları aydınlanırken, hiçbiriniz bu muhteşem sürecin dışında kalmayacaksınız" diye seslenen Erdoğan, "Önümüzdeki süreçte 957 ilçe başkanımızın, 81 ilçe başkanımızın en küçük bir ihmale mahal vermeden azimle çalışmasını özellikle rica ediyorum" dedi. Yılmadan, yorulmadan bıkıp usanmadan çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, "Teşkilatla ahenge, genel merkezle irtibata hassasiyetle riayet edeceğiz. Parti politikalarımızı, söylemleri dikkatle izleyecek, o çerçevede hareket edeceğiz. Biz aldığı komutla hareket eden robotlar değiliz. Biz farklılıklarımız olsa da aynı hedef uğrunda gönül birliği, kader birliği yapmış bir teşkilatız" şeklinde konuştu.

 

‘Kaldı ki bu bize yabancı bir anlayış değil’

 

Kamuoyu araştırmalarında AK Parti teşkilatının görüşlerine özellikle dikkat ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, "Örneğin diyelim ki çözüm sürecine destek vermede AK Parti'nin tabanı ne diyor, eğer AK Parti'nin tabanı yüzde 100'e yakın bir destek vermiyorsa, demek ki parti Genel Merkezinin politikasıyla taban politikası arasında bir sıkıntı var. O zaman ne yapamaz gerekiyor, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, belde başkanlarımız ve sandık baş müşahitlerimize kadar kendimizi çek etmemiz lazım. Niye? Demem ki biz halkımıza bunu anlatamadık" değerlendirmesinde bulundu. Sadece genel başkanın, bakanların ve ilgililerin verdiği mesajların yeterli olmadığını, hep beraber çalışmaları gerektiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Örneğin bir başkanlık sistemi tartışılıyor. Bunu Genel Başkan, Başbakan söyledi. Tamam. Peki Başbakan, Genel Başkan bunu söylerken ilk defa bunu bizim Genel Başkanımız veya Başbakanımız mı söyledi? Bunu geçmişte Allah rahmet eylesin Turgut Bey söyledi, Sayın Demirel söyledi. Onlar da söylediler. Kaldı ki bu bize yabancı bir anlayış da değil. Çünkü bizim ecdadımız tarihe baktığımız zaman, bunun benzerini Osmanlı yaşamış. Dünyada en gelişmiş ülkeler şu anda bu başkanlık sistemini yaşıyor. Amerika aynı şekilde, geliyorsunuz Rusya'ya aynı şekilde. Yarı başkanlık denilen Fransa bunu yaşıyor. Latin Amerika ülkeleri bunu yaşıyor. Yani dünyada 100'ü aşkın ülke şu anda bunu yaşıyor. Biz de muhalefetin propagandalarına eğer AK Parti'ye oy verenler aldanırsa, onların iz suyunda giderse, o zaman bize şuna inanıyorum bir defa tavrını koyamayana bir teşkilat, meselesine sahip çıkamayan bir teşkilat anlayışını getirir. Öyleyse yapmamız gereken ne, demek ki daha çok çalışacağız. Sizlere gönderilen broşürler demek ki okunmuyor. Bu broşürlerin okunması lazım. Verdiğimiz mesajlar demek ki iyi dinlenmiyor, takip edilmiyor. Eğer bugün gelişmiş ülkeler, başkanlık sistemini denemişse, bununla ülkelerini yönetiyorlarsa burada bir şey var. Ne diyorlar, "Parlamenter demokrasi, başkanlık sisteminde yoktur.' Kim diyor bunu ana muhalefetin başkanı. Parlamentonun olmadığı bir başkanlık sistemi kraliyetler hariç hepsinde vardır. Bugün Amerika'da parlamento yok mu, bugün Rusya'da yok mu? Amerika'da bugün çift derecelidir, hem kongre hem senato, var. Aynı şekilde yarı başkanlık diye ifade edilen Fransa'ya geliyorsunuz durum aynı, var. Nasıl çalıştığı, içeriğinin nasıl olacağı bu önemli. Biz ne diyoruz biz bunları tartışalım diyoruz. Bunları bu toplum tartışmalı ve bunları bu toplum tartıştıktan sonra da nihai kararı yine millet vermeli. Bundan kaçınmamalıyız." Erdoğan, gündeme getirdikleri partili cumhurbaşkanı fikrinin bile farklı yerlere çekildiğini belirterek, Fransa'nın şu anda bunu uyguladığını söyledi ve "Aynı şekilde, Amerika'daki başkanlık sistemi de partilidir, onu uyguluyor. Almanya şansölye diyor ama orada yetki cumhurbaşkanından çok şansölyededir. O da onu bu şekilde alıp götürüyor. Süreci ülkenin menfaatine, milletin menfaatine en ideal şekilde nasıl yürütebilirsen buna dikkat etmemiz lazım. Başkanlık sisteminde başkan bir kral değildir. Ama bizdeki bazı cahiller, başkanı bir kral olarak takdim etme cüretine girerek yalan söylüyorlar" şeklinde konuştu.  Erdoğan, tam aksine Amerika'da başkanın kongreden izin almadan harcama yapamayacağını, izin almadan bir ülkeye tek helikopter dahi hibe edemeyeceğini vurgulayarak, Türkiye'nin bu noktada çok daha güçlü olduğunu anlattı.  AK Parti'nin oy tabanının başkanlık sistemiyle ilgili de çalışmalarını çok daha iyi noktaya taşımak suretiyle tüm bu kamuoyu araştırmalarındaki dengeyi Genel Merkezi'nin çalışarak oturttuğu bir yapı üzerinde sürdürmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Buna göre de gönderilen bütün o bilgiler, şu anda Ar-Ge birimimizin, genel başkan yardımcılarımızın yaptığı eğitim çalışmalarıyla, milletvekillerimizin illerdeki konferansları, sempozyumları, bunlar dikkatle takip edilmeli ve buna göre adımlarımızı atmalıyız. Eğer biz bu adımları buna göre atmazsak o zaman meydanı boş bulanlar, istedikleri gibi bu süreci sürdürürler. Çünkü AK Parti, yanlışları ortadan kaldırarak bu milletin önüne konmuş olan o çakıl taşlarını silmek, süpürmekle görevlidir ki daha başarılı olalım" ifadelerini kullandı.

 

‘Basit çanak çömlek hikayesi bize 4 sene kaybettirdi’

 

"Bir çılgın projenin gerçekleşebilmesi için bize hendek atlatıyorlar hendek" diyen Erdoğan, "3 sene, 4 sene bir projeyi gecikmeli olarak çıkarıyorsunuz. Niye, bakıyorsunuz önünüzde çok ciddi engeller var. Örneğin bizim bir Marmarayımız var, basit çanak çömlek hikayesi bize 4 sene kaybettirdi. 3 sene, 4 sene önce Marmaray açılacaktı. Şimdi bu 29 Ekim'e yetiştirmeye çalışıyoruz. Yazık, günah değil mi? Her geçen zaman bu ülkenin aleyhinde. Biz muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacaksak, bu yatırımlarımızı hızla gerçekleştirmek zorundayız" dedi.  İstanbul'a yapılacak havalimanına da değinen Erdoğan, "Dünyanın en sayılı havalimanlarından biri olacak. 3 Mayıs'ta ihalesi var. Şu ana gelene kadar neler neler çektik. Ama ben bunu seçim kampanyasında ilan etmiştim. Biz isteriz ki ilan ettiğimiz andan itibaren 5-6 ay içinde ihaleye çıkalım. Şimdi 3 Mayıs'ta inşallah ihalesini yapacağız. Sahibi belli olacak ihalenin. Öyle zannediyorum ki 4 yıl gibi sürede de Allah'ın izniyle bitireceğiz. Türkiye dünyanın en büyük havalimanlarından birisine böylece sahip olmuş olacak" şeklinde konuştu.  Kanal İstanbul ile ilgili açıklamalarda da bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:  "Birileri geliyor bize akıl veriyor. "Bence yanlış yapıyorsunuz, bunlar gereksiz şeyler' diyor. Sen o aklı kendine sakla arkadaş. Biz bunların hepsinin müzakeresini, istişaresini her şeyini yaptık ve bunu yapmamızın en önemli gereği boğazı bir çevre tehdidinden kurtarmaktır. Biz dünyadaki en önemli, altın kolye olan boğazımızı böyle bir çevre tehdidi altında geleceğe bırakamayız. Orada Independenta olayını biz yaşadık. O 7 ayı aşkın zaman süren yangını orada biz izledik. Dolayısıyla biz bu tür felaketleri tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu milyonda bir olur ama olduğu zaman da iyi olur. Bunların olmaması lazım. Onun için hem İstanbulumuza bir farklılık kazandıracak, şehircilik anlamında bambaşka bir yapılanmayı getirecek bir anlayışı Kanal İstanbul ile inşallah gerçekleştiriyoruz. Çok kısa bir zaman içinde onun da ihalesini yapacağız."   

‘Reddinize ret’  

Taksim Gezi Alanı'na ilişkin eleştirileri de değerlendiren Erdoğan, "Taksim Gezi Alanı dedik. Hemen buna da karşı çıktılar. Kışlayı yeniden yapacağız dedik, bakıyorsunuz hemen o malum çevreler başta ana muhalefet partisi, onun destekçileri hep birlikte karşı çıktılar. Engellemek istediler, kuruldan reddettiler. Reddedince ben de dedim ki reddinize ret. Çünkü burada bir tarihi eser var. Bu tarihi eseri kurul nasıl reddeder, bu kurullar niçin var. Aslında bu tarihi eserleri korumak için. Çanak çömleği koruyorsun da oradaki tarihi kışlayı neden korumuyorsun? Çok garip bir şey. Denizin dibindeki 3-5 tane çanak çömlek bulunmuş, çatal, kaşık bulunmuş bunları koruyorsun ama Taksim Meydanı'ndaki devasa kışla gayet güzel mimari estetiği hepsi güzel. Buna hayır diyorsun. Böyle bir mantık, anlayış olur mu? Bu ideoloji değil de nedir?" dedi. Başbakan Erdoğan, kışla ve Taksim Gezi Alanı'na ilişkin şunları dile getirdi:  "İnşallah orada hem kışlamızı yapacağız ama bu kışla artık tabii kışla olarak görev yapmıyor. Mimari olarak öyle olacak ama alışveriş merkezinden toplantı salonlarına kadar, belki rezidans otel, Divan Otel tarafında da bir şehir müzesi yapmak suretiyle İstanbulumuzun şehir müzelerini de artıralım istiyoruz. Böyle bir adım atacağız.  Aynı şekilde yayalaştırma çalışmalarımız da devam ediyor. Trafiği alta alıyoruz. Meydan artık tamamen yayalara yani insana kalacak, olay bu. Şimdi Galataport hazırlanıyor inşallah. Haydarpaşa Port aynı şekilde. Ama hepsinden daha önemli bir şey var artık Yassı Ada'yı yaslı ada olmaktan çıkarıyoruz. Sivri Ada'yı inşallah bir kongre merkezi olarak gerçekten muhteşem bir proje ile orayı bir demokrasi ve özgürlükler adası yapıyoruz. Biliyorsunuz orası Kartal ve Pendik'e yakın bir bölge. Yani Yassı Ada'daki otellerde kalınabileceği gibi sayı eğer fazla olursa Pendik ve Kartal'daki otellerde de kalma şansı olacak ve böylece Sivri Ada'daki o muhteşem kongre merkezi artık orada uluslararası toplantılara ev sahipliği yapacak. İstanbul'a bu yakışır, Türkiye'ye bu yakışır." İstanbul Boğazı'nda 3. köprü çalışmalarının da devam ettiğine işaret eden Erdoğan, "Önümüzdeki ay ya da aylarda, bir iki ay içinde inşallah bitireceğiz ve oradaki temel atma merasimimizi yapacağız ve böylece 3. köprünün yapımıyla ilgili çalışmalar hızla başlayacak" şeklinde konuştu.