Başbakan Erdoğan’ın yeğenini örnek göstererek öğrencilere çok ödev verildiğini dile getirmesi eğitimcilerden de destek gördü. Eğitimciler hem müfredat hem de bunu yanlış uygulayan öğretmenler nedeniyle öğrencilerin ödev baskısı altında olduğunu söyledi
Milliyet'ten Gürkan Akgüneş'in haberine göre, Başbakan Tayyip Erdoğan, 23 Nisan dolayısıyla başbakanlık koltuğunu ilköğretim okulu öğrencisi Enes Karabulut’a bırakırken öğrencilere verilen ödevlerin çokluğunu eleştirmişti. Yeğeninin kendisine, ‘Dayı, bize çok ödev veriyorlar biz bu ödevlerden bıktık. Ben buraya geldiğim zaman hafta sonu tatil yapamıyorum, devamlı, nefes almadan ödevlerimi yetiştirmeye çalışıyorum’ dediğini aktaran Erdoğan, “Artık bunlardan çocuklarımızı kurtaralım, rahat rahat bayramımızı yapalım, bayramda bile ödev, hafta sonu ödev, ama bu imtihanlardan yavaş yavaş çocuklarımızı kurtaracağız, çok daha farklı sistemlere geçeceğiz” demişti.
Eğitim dünyası da Başbakan Erdoğan’ın dile getirdiği ödev sorununa ilişkin şunları kaydetti:
- Ahmet Özer (Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri): Ödevlerin biz de çok olduğunu düşünüyoruz ama bu tamamen müfredatla alakalı. Bizim ilköğretim müfredatımız çok ağır. Müfredat biraz daha hafifletilir ve bilgiye dayalı değil de eğitime dayalı bir müfredat anlayışı ortaya konulursa ödev yoğunluğu da azalmış olur. Çocuklar ve öğretmenler müfredatı yetiştirmek için hem evde hem de okulda çalışıyorlar ama buna rağmen yetiştiremiyorlar. Avrupa veya dünya ülkelerindeki müfredat çocukların çevreye uyumunu, hayata hazırlanmasını ve sosyalleşmesini temel alıyor. Bizde ise tam tersi. Matematik ve okuma dersleri çok ağır. Şili’nin güneyindeki dağların ismi bile var müfredatta. Bizim de çocukların çevreye uyumu ve sosyalizasyonunu kapsayan bir müfredatımız olmalı. Bu olduğu takdirde çocuklarımız hafta sonu tatil yapar ve eve döndükleri zaman da dinlenme imkanı bulurlar. Ne yazık ki testlerle tostlar arasına sıkıştırılmış bir nesil karşımıza çıkıyor. Müfredat hafifletmeden çocuklara ‘Ödev vermeyin’ demekle ödev kalkmaz. Çünkü öğretmene bu müfredatı işlemek zorundasın diyorsunuz. Müfettiş de gelip onu kontrol ediyor. Öğretmen de müfredatı yetiştirmek için ödev ve ders yoğunluğunu arttırıyor.
- Prof. Dr. Selma Yel (Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Başkanı): İlköğretimde çok fazla ödev veriliyor ve özellikle tatillerde bu çocukların altından kalkamayacağı ağırlıkta oluyor. Yapılandırmacı yaklaşım sistemine geçtik diyoruz ama öğretmenlerimiz daha çok klasik eğitimden beslenen öğretmenlerimiz. Yeni programa bir türlü uyum sağlayamadılar. Kendi eğitim öğretim süreçleri içinde öğrenmiş oldukları davranış biçimlerini kendileri bu defa öğrencilerine uyguluyor olabilirler. Ben çocukların sosyal hayatlarını çok daha fazla önemsiyorum. Yaşayarak hayata hazırlanma süreci çok daha önemli. Bizim öğrenciliğimizde de bu böyleydi mesela sosyal bilgiler dersinde öğretmen sürekli bize yüklerdi. ‘Bunu okuyup geleceksiniz’ derdi derste biz anlatırdık hoca orada otururdu. Öğretmen tutumları yanlış bence.
- Prof. Dr. Gülnihal Küken (İ.Ü. Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı): Hiçbir çocuğumuzun gereksiz ödevlerle akşamları ve hafta sonları çalışmasına razı olamayız. Şikayet söz konusuysa haklı tarafı da vardır. Çocuklar kocaman kocaman çantalarla sabahın erken saatlerinden akşama kadar okullarda. Yeğenlerimizden de gördüğümüz kadarıyla ödevlerini kendileri yetiştiremeyip ailelerinden yardım alıyorlar. Çocuklar gerçekten çok fazla çalışıyorlar ama buna rağmen; ‘Almaları gereken eğitimin tamamını alabiliyorlar mı?’nın cevabı olumsuz.
- Prof. Dr. Ali Baykal (Eski Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı): Yanlış ödev verildiği doğru ama ödevin öğrenme süreci için önemli bir yönü var. Öğrenme süreklilik gerektiren bir süreçtir. Okulda öğrenip eve bırakılmaz. Alıştırma gerekir. Her öğrenci okulda çizilen genel çerçevenin içini evde dolduracaktır. Ödev bizde angarya ve ceza olarak anlaşılıyor. Keyif verici, merak uyandıran araştırma ödevleri verilmiyor. Okul saatinin değerlenmesi için öğrencinin bazen hazır gelmesi lazım. Talimsiz terbiye olmaz. Özellikle okuma ödevlerinin verilmesi lazım. 100 sayfa yaz veya internetten kes kopyala türü ödev değil. Öğrencinin evde yaptığı hazırlığı sözlü olarak arkadaşlarıyla sınıfta paylaştığı zaman o öğrenme çok kalıcı ve sağlam olur. Evde yapılan hazırlığın okulda paylaşılması çok sağlıklıdır.
- Yrd. Doç. Kemal Köksal (Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi): Programın eksik ve yanlışları olabilir. Asıl sıkıntı öğretmenlerin hizmet içi eğitimden geçirilmemesi. Bazı öğretmenler proje ödevlerini çocukların seviyesinin çok üstünde veriyorlar. Göz göre göre bu ülkenin çocukları yalana alıştırılıyor ve aileler de bu yalana ortaklık ediyorlar. Çocuk seviyesinin çok üstünde bir ödevi ‘yaptım’ diyerek öğretmene teslim ediyor. Oysa ki öğretmen o ödevi çocuğun yapmadığını biliyor.
- İsmail Koncuk (Türk Eğitim Sen Genel Başkanı): Fen ve Anadolu Liseleri’ne hazırlık dolayısıyla okullarımız arasında bir yarış oluştu. Bu yarışta öğretmenlerin ödev konusunda aşırı yüklenmesi olabiliyor. Çok küçük yaştaki çocukların omzuna fazla yük yüklüyoruz. Bu yük onların çocukluklarını da zehir ediyor. Öğrencilerin çocuklukluklarını yaşayacak şekilde ödevlerin azaltılmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Hayat sadece ders çalışmaktan ibaret değil. Öğrenciye bedeni ve psikolojik gelişimi için boş alan da yaratmak zorundayız. Müfredatımız ağır ve eğitim sistemimiz maalesef öğrencimize herşeyi öğreteyim gayreti içerisindeyken yoğunluktan dolayı birçok şeyi öğretemez durumdayız. Müfredatın da buna uygun olarak azaltılmasında büyük yarar var.
- Uluslararası testlerde en başarılı olan öğrencileri yetiştiren Finlandiya’da ‘ödev vermeme yerine az ödev verme’ politikası uygulanıyor. Ülkedeki öğretmenler öğrencilere günde sadece yarım saat harcayacakları ödevler veriyor. - Testlerde başarılı olan diğer ülkeler Japonya, Çek Cumhuriyeti ve Danimarka. Bu ülkelerde ortalama olarak haftada en az 1 saat ödev veriliyor. - Ancak Tayland, Yunanistan ve İran gibi ülkelerin öğrencileri dünyada en fazla ev ödevi yapanların arasında olmalarına rağmen testlerde başarısız. - ABD’de yaşları 6 ila 8 arasında değişen öğrenciler haftada 128 dakika ödev yapıyor. Ortaokul öğrencilerine ise günde 78 dakika ödev veriliyor. Buna rağmen Japon öğrenciler ABD’li öğrencilerden daha başarılı olarak biliniyor. - İngiltere’de 5 yaşındaki öğrencilere haftada 1 saat ödev veriliyor. Ancak yaş ilerledikçe süre artıyor. 11 yaşındakiler için haftada 3 saat, 16 yaşındakiler için ise haftada 10 saat veya daha fazla ev ödevi veriliyor. - Fransa’da ilkokul öğrencilerine ev ödevi vermek 1956 yılından bu yana yasak. Ancak yasağı dinlemeyen öğretmenler çocuklara ödev vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda bu duruma isyan eden bazı aileler yetkililere önlem alınması çağrısında bulunmuştu.