T24 - Seçim sürecinde Tayyip Erdoğan'ın yanından ayrılmayan arkadaşı Hüseyin Besli Başbakan'ın başarısını sahici davranmasına, vatandaşla temasına ve tartışmalarla vakit geçirmemesine bağladı.Bugün Gazetesi'nden Seda Şimşek'e konuşan Besli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994 yılından bu yana neden seçim kaybetmediğini anlattı.
İşte Besli'nin açıklamalarının satır başları:
1994'ten beri Erdoğan'ın yanında
- Başbakan Erdoğan'ın 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken seçim kampanyası ekibi, Hüseyin Besli, Nabi Avcı, Özkul Eren ve Ali İbiş'ti.
Bugün kimler kaldı o ekipten? Kule İletişim adına Nabi Avcı, Özkul Eren, Özhan Eren seçim kampanyasını yürütmüştü. Ben Hüseyin Besli olarak o kampanyada, kampanyayı yapan şirket ile başkan arasındaki köprüydüm. Kampanyanın 2 tarafında da yer aldım. Son kampanyada Nabi Avcı Eskişehir milletvekili adayıydı. Özhan o gün olduğu gibi bugün de kampanya müziklerini yaptı. Ben buradayım. Sadece Özkul dışarıda. Seçim Koordinasyon Merkezi Başkanı o zaman Mustafa Ataş'tı şimdi de Mustafa Ataş. Erol Olçak 94 seçimlerinde Fatih Belediye Başkan adayı olan Mehmet Ali Şahin'in kampanyasını yapmıştı ama, seçimlerden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde basın danışmanlığı kadrosunun içinde yer aldı. Yani, 1994'ten beri birlikte çalışan bir ekip var.
Neden 94'ten beri seçim kaybetmiyor?
- Sizce Recep Tayyip Erdoğan 1994 yılından beri neden hiç seçim kaybetmiyor?
Öncelikle, her ortamda sahici davranıyor. Vatandaşa temas etmesini biliyor ve bu temas sonucunda mutlaka olumlu bir sonuç alıyor. İnsanlar onu kendilerinden biri olarak görüyor, Tayyip Erdoğan'ın başarısını kendi başarısı olarak algılıyor. Teorik tartışmalarla vakit geçirmiyor. Denediği ve birebir sonuç aldığı yöntemlerin takipçisi oluyor ve bunu da sürekli geliştiriyor.
Balkon konuşmasını kim yazdı?
Son balkon konuşması nasıl yazıldı?
Seçimlere 10-15 gün varken balkon konuşması gündeme gelmeye başlamıştı. Bu nedenle seçim gününe kadar zihinsel altyapı oluşmuştu. En son Başbakan'ın çizdiği çerçeve doğrultusunda kamuoyuna ulaşan konuşma Aydın Ünal'ın elinden çıktı.
- Başbakan'la kavga eder misiniz?Yok, edemem. Bir kere sadece Başbakan ile değil, hiç kimseyle kavga edemem. Benim ilişkilerim bağlamında bugün Başbakan, dün de başkanımdı, bu konumdaki kişilerle kavga edilmez. Ama, bu söyleyecek sözüm varsa onu sakınmak anlamında değildir. Tayyip Erdoğan da bir itiraz varsa, kimin hangi amaçla kendisine itiraz ettiğini bilir. Dışarıdan bakıldığında belki görülmeyen bir Tayyip Erdoğan vardır, mesela MKYK toplantısında herhangi bir konu hakkında çoğu kez tekrar olması pahasına 50 kişinin tamamının fikrini alır.
Başbakan'ın kavga etmekten hoşlandığı kimse yok mudur?
Tayyip Bey'in takıldığı insanlar vardır, Ali İbiş bunlardan birisiydi. Çevresinde her zaman takılmaktan hoşlandığı insanlar vardır. Bunun başka bir düzlemde değerlendirilmesi gerekir. Kendisine yöneltilen görüşlere karşıysa, bunu tartışmaktan kaçınmaz. İlla bir uzlaşmaya varılması da gerekmez. Çoğunlukla uzlaşma sağlanır, ama bazen de her iki taraf da başladığı noktada konuşmayı bitirebilir.
1994'ten beri bir el peşini bırakmıyor
- Kastamonu mitinginden sonra Ilgaz'da yaşanan saldırı ilk anda bana 1994 seçimlerinde Erdoğan'ın Samandra seçim bürosuna yapılan ve bir kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı, Pınarhisar'daki ve Siirt'ten milletvekili adayı olduğunda da yaşadığı suikast girişimlerini hatırlattı.
İster istemez insanın aklına geliyor. İnsan vücudunu ortadan kaldırarak toplumu dizayn etme, toplumu yönlendirme düşüncesi aslında arkaik, ilkel bir düşüncedir. Kastamonu ve benzer olaylar bizim toplumumuzda hâlâ bu düşünceyi taşıyan insanlar olduğunu gösteriyor. Ne töre cinayetlerini ne kıskançlık cinayetlerini ne paradan kaynaklanan cinayetleri ne de aşiret kavgalarını anlayabilirim. Eğer bir kutsaldan bahsedilecekse candan daha kutsal birşey yoktur ve ben kutsalını kaybetmiş insanlardan korkarım.
Bir el 1994'ten bu yana her seçimde Tayyip Erdoğan'ın peşinde sanki.
Evet, bunu söyleyebilirim. Bu durum, Osmanlı'nın son devrinden ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan, bu toplumun derin çelişkisi ve çatışmasıdır aynı zamanda. O zamanlardan beri bir grup toplumu yönetme hakkını kendisine verilmiş bir armağan olarak görür. Tayyip Erdoğan ile birlikte cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ilk kez bu sınıfın dışında birisi yönetme erkini ele geçirmiştir, hâlâ bunun hazımsızlığı yaşanıyor.
'Duvarları yıktı'
- Yüzde 50'nin sırrı sizce nedir?
Rejimin öteden beri ötekileştirdiği bütün katmanlarla irtibat kurarak onlarla devlet arasındaki duvarları yıktı, dün sistemin dışına itilmiş bütün unsurları sistemin içine çekti. İnsanların hayatına bir anlam kazandırdı. İdeoloji ve yaşama biçimi dayatmaksızın hizmeti bir ibadet gibi gördü ve siyasetin amacına hizmeti koydu. Bu samimi tavır vatandaş tarafından okundu ve tasvip gördü.Hüseyin Besli kimdir?Hüseyin Besli, 18 Nisan 1953'te Giresun Görele'de doğdu. Babasının adı Ahmet, annesinin adı Emine'dir. Psikolog, Yazar; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü'nü bitirdi. Devlet memurluğu ve ticaretle uğraştı. Sümerbank Beykoz Deri Kundura Sanayi Müessesesi Eğitim Şefi ve Yünlü Dokuma Sanayi Ticaret Müdürü olarak görev yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı görevini yürüttü. Yeni Şafak Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı görevinde bulundu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazı yazdı ve iki kitabı yayınlandı. 22. Dönem İstanbul Milletvekili. Az düzeyde İngilizce bilen Besli, evli ve 2 çocuk babasıdır.Hüseyin Besli Erdoğan'ın tabir yerindeyse kader arkadaşlarındandır. Erdoğan'ı belediye başkanlığı günlerinden beri yanlız bırakmayan Hüseyin Besli, Başbakan'ın sürekli yakın çevresinde tuttuğu, arkadaş gördüğü önemli bir isimdir. "Bir Liderin Doğuşu" isimli kitabıyla arkadaşı, dostu Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi serüvenini oldukça başarılı bir dille anlatan Hüseyin Besli, Erdoğan'ın yanından hiç ayırmadığı bir çalışma arkadaşıdır.