Başbakanlık Koruma Dairesi İstanbul Şube Müdürlüğü’nde görevli başpolis E.Y., 3 Haziran’da resmî plakalı emniyet aracıyla Şerif Ginaz’a (16) çarparak ölümüne sebep oldu. Gencin ailesi dava açtı. Ancak İstanbul Valiliği, Ginaz’ın kırmızı ışıkta geçtiğini belirtip memurun soruşturulmasına izin vermedi. Baba Nihat Ginaz, “Bu nasıl bir vicdansızlıktır. Ortada ölüm var, soruşturma izni yok.” diye tepki gösterdi. Ailenin avukatı Semih Biten ise aracın Ginaz’a 86 km hızla çarptığını söyledi ve “30 km hızla gitseydi Şerif ölmezdi. Memur, hukuk çiğnenerek koruma zırhı altına alındı.” dedi.
Zaman'dan Emre Şencan'ın haberine göre, 16 yaşındaki Şerif Ginaz, 3 Haziran 2014 günü bir aracın kendisine çarpması sonucu kaldırıldığı İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde 24 gün sonra, Ramazan ayının başlamasına bir gün kala hayatını kaybetti. Kazanın hemen ardından şoföre dava açan aile, bir şok daha yaşadı. Oğullarına çarpan kişinin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı İstanbul Şube Müdürlüğü’nde görevli bir memur olması sebebiyle hakkında herhangi bir işlem yapılmadı, soruşturma açılmasına izin verilmedi. Şerif Ginaz’ın ailesi ise duruma tepki gösteriyor. Ailenin avukatı Semih Biten, “Normalde ışıklarda hız sınırı 30 km, şehir içinde 50 km’dir. Ulusal Kriminal Büro adında bir bilirkişi kurumu var. Bu kurumdan aldığımız rapora göre araç kaza yerinde 86 km hız ile gidiyormuş. Eğer kurallara uygun bir şekilde düşük hızda gidiliyor olsaydı kaza ölümle sonuçlanmazdı.” dedi. Dosyayı alıp incelediği ilk günden itibaren vahim şeylerin olduğunu belirten Biten, “Kaza anına ilişkin kamera kayıtları olmasına rağmen, 2 polis memuru savcıya ‘görüntü yok’ şeklinde tutanak sunmuş. Kendim gidip incelediğimde EDS kameralarının olduğunu tespit ettim ve görüntülere ulaştım.” dedi.
Çarpan kişinin memur olmasından dolayı, savcılık, memurların yargılanması hakkındaki yasa gereği izin talebinde bulunulduğunu belirten avukat Biten, şöyle konuştu: “Biz olayın herhangi bir görev esnasında olmadığı gerekçesiyle izin talebine gerek olmadığı itirazında bulunduk. Ancak itirazımız kabul görmedi ve savcılık idarenin yani valinin iznini bekledi. Görev süresinin son günlerinde olan Hüseyin Avni Mutlu da ‘soruşturma izni verilmemesine’ diye kararı imzaladı. Dolayısıyla soruşturma yapılamadı ve çarpan şahıs elini kolunu sallayarak geziyor.”
Bölge idare mahkemesine kararın kaldırılması yönünde itirazda bulunduklarını belirten aile avukatı, “Eğer yine bir sonuç alamazsak Anayasa Mahkemesi’ne hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğiz.” dedi. Bir skandal kararın da valilikten geldiğini vurgulayan Biten şunları aktardı: “İşin bir başka acı yönü ise valilik kararında ‘yaralanmalı trafik kazası’ olarak bahsediyor. Hemen hemen tüm trafik kazalarında olay anı ölüm gerçekleşmediği için yaralanmalı trafik kazası ibaresi kullanılır. Ancak soruşturma izni işlemleri kazadan 20 gün kadar sonra yani Şerif öldükten sonra başlatılıyor. Buna rağmen belli ki üstünkörü bir incelemeyle ya da kasti bir şekilde bu karar alınmış. Ortada bir ölüm var, valiliğin yaralamalı trafik kazası kararı kabul edilemez.”
Oğlunun ölümüyle ilgili duyarsızlığa isyan eden baba Nihat Ginaz, “Bu ülkede hakkımızı alabilmek için illa arkamızda büyük bir isim mi olması lazım?” diyor. Gerekirse son nefesine kadar bu işin peşini bırakmayacağını belirten baba, şöyle konuştu: “Bizim çocuğumuz da bir insan evladı değil miydi ki o adam çarpıp, orada bırakıp gitti? Benim evladım canından olmuş, devlet bunun sorumlusunun cezasını vermekle görevli. Devlet vatandaşına böyle mi davranır? İlla bizim de bir yerlerde büyük tanıdıklarımız mı olmalı hakkımızı alabilmek için? Lafa gelince biz vatandaşımızın hizmetkârıyız diyorlar. Onlar sadece kendi yandaşlarının, kendi adamlarının ve parası, makamı olanların hizmetkârı. Kanımın son damlasına kadar bu işin takipçisi olacağım.” Şerif Ginaz’ın ablası Gurbet Ginaz ise, “16 yaşında bir delikanlı gitti. Ama bakıyoruz da arkamızda güçlü kimsemiz yok diye hakkımızı savunan, bize sahip çıkan da yok.” diyerek tepkisini dile getirdi.