Cem Erciyes
(Radikal, 28 Temmuz 2012)
One Love Festivali’ndeki içki yasağının ‘Ankara’dan gelen bir talimat’ üzerine gerçekleştiği söyleniyordu. İki gün önce Başbakan Erdoğan, televizyonda Bilgi Üniversitesi’ni bizzat kendisinin aradığını anlatınca herşey netleşti. Santralistanbul, bu müdahalenin ardından hızla kentin önemli bir kültürel merkezi olma özelliğini yitirmeye başladı. Nitekim dün İKSV Steve Wonder ve Feist konserleri Santralistanbul’da yapmaktan vazgeçti...
Oysa Santralistanbul altı yıl önce eğitim-kültür ve eğlenceyi biraya getiren kendine özgü bir merkez olarak açıldığında Eyüp’te yeni bir çekim alanı yaratmıştı. Üstelik işin arkasında Başbakan Erdoğan’ın desteği vardı. Başbakan tam da 2007 seçimlerinden önce yapılan bir ‘ön açılışla’ kurdeleyi kesmiş, kente yeni bir kültürel merkez kazandırmanın gururunu üstlenmişti. Çünkü, Silahtarağa’daki terkedilmiş termik santralin bir kültür merkezine dönüşmesi için son kararı Erdoğan vermişti. Hem de kendisine ‘burada sizin inançlarınıza uymayacak işler yapacağız, ama bizi desteklemenizi istiyoruz’ denmesine rağmen...
Santralistanbul, Bilgi Üniversitesi’nin de kurucusu Oğuz Özerden’in büyük projesiydi. Projenin belkemiği de ne yazık ki bir süredir işlevsiz duran müze binalarıydı. Açılıştan hemen sonra yaptığımız ve Radikal’de yayımlanan röportajda Başbakan Erdoğan’la buluşmasını şöyle anlatmıştı: “Başbakan’a projeyi anlattım. ‘Bu çağdaş sanat önemli bir meseledir, siz de hani bu demokrasi konusunda önemli adımlar atmaya hazırlanıyorsunuz, Türkiye’nin entelektüellerine, sanat kültür insanlarına, akademisyenlerine bir mesaj vermeniz lazım’ diye. Ama işin kritik yanını da anlattım, benim lise yıllarımda Kenan Evren çıplak kadın resmi var diye sergi kapatmıştı, onu hatırlatıp ‘Sizden ben öyle birşey istiyorum ki hem bu Silahtarağa’yı bize tahsis edin hem de burada yapılacak ve sizin inançlarınıza uymayacak işleri de destekleyin’ dedim. Biz demokratlıkta aynı yerdeyiz, ben dinle ilgisi olan bir insan değilim ama biz kültür sanat işleri yapacağız, ‘Gerekirse çıplak kadın resimleri olan bir yeri de desteklemenizi istiyorum’ biçiminde açıklıkta söyledim niyetimizi. Dinledi, ‘Çok güzel, biz konuyu arkadaşlarımızla değerlendirelim size haber veririm’ dedi. Ben de böyle çok sıkılırım, işler sürümcemeye girerse takip etmek istemem. ‘Bu işi gerçekten destekliyorsanız Enerji Bakanı’nı şimdi arayın, biz de gidelim bu işi bitirelim’ dedim. ‘Tamam’ deyip Hilmi Güler’i aradı. Oradan çıktık Enerji Bakanlığı’na gittik... Yine de kira sözleşmesi yapmamız bir seneyi aştı; burası 20 yıllığına bize verildi, makul bir kira ödüyoruz.”
Santralistanbul’daki çağdaş sanat müzesi müthiş sergilerle başladığı hayatını aynı seviyede sürdüremedi. Ama Enerji Müzesi hala ziyaretçi çekiyor. Bu arada üniversitenin bazı bölümlerinin yeraldığı Santralistanbul kampüsünde önce Otto sonra Tamirane adında iki popüler mekan açıldı. Geniş bahçesinde, Kıyı Amfi denilen açık hava tiyatrosunda konserler, festivaller düzenlenmeye başladı. Santralistanbul’un devasa maliyetlerinin de etkisiyle Oğuz Özerden kurucusu olduğu Bilgi Üniversitesi’ni ve müzeyi Amerikalı bir gruba devretti...
Peki ne değişti de ‘inançlarına uymayacak işler’ yapılacağını bile bile Santralistanbul’u destekleyen Başbakan Erdoğan, şimdi ‘öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?’ diye bu kültür merkezinin karşısında yer almaya başladı? Konuyu, yıllar sonra bir kez daha Oğuz Özerden’le konuştuk. “Ben oradayken Başbakan sözünü tuttu” diye anlattı: “Birçok sergiyi ben gezdirdim, büyük toleransla bizi destekledi. O zaman ne Başbakan, ne Eyüp Belediyesi ne de Büyük Şehir Belediyesi’yle aramızda bir sorun oldu. Kadir Topbaş gelirdi bizim festivallerimize, biz içkimizi içerdik o da meyve suyunu. Hepsini çok toleranslı insanlar olarak hatırlıyorum. Başbakan’ın yaptığı açılışta da içki servisi yapılmıştı ve o gün pek çok Eyüplü de oradaydı...” Özerten büyük emek verdiği Santralistanbul için şimdi tabii ki biraz buruk ve gelişmeler hakkında topu üniversitenin yeni yönetimine atıyor: “Bu sanat işleri yeni yönetime zul geliyor. Başbakan da provake ediliyor. Olur, Başbakan arar. Aradığında ‘Tabii Başbakan’ım’ derseniz olmaz; anlatırsınız o da dinler, ikna etmeye çalışırsınız. Önemli olan iktidarlara direnebilmektir. Başbakan Erdoğan da bunları anlamayacak biri değil.”
Türkiye’de herşey gibi kültür hayatımız hakkında da bütün kararları Başbakan veriyor. Müzeleri kurmak da, heykelleri kaldırmak da, festivalleri, konser mekanlarını yönlendirmek de kendisine emanet. Vaktiyle Türkiye AB’ye, Ak Parti bütün orta sınıfların oyuna talipken, İstanbul’un bir küresel çekim merkezi olması istenirken kendi yaşam tarzlarına uygun olmayan işlere bile sınırsız destek veriliyordu. Şimdi bütün hedeflere ulaşılmış olmalı ki, atmosfer değişmeye o izinler yavaş yavaş kalkmaya başladı...