Org. Başbuğ terörle mücadele ve uluslararası strateji konularında fikir üreten kuruluşların araştırmacılarıyla Genelkurmay Karargahı’nda 6 saat ’beyin fırtınası’ yaptı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, terörle mücadele ve uluslararası strateji konularında fikir üreten kuruluşların araştırmacılarıyla Genelkurmay Karargahı’nda dün bir araya geldi. Başbuğ, basının temsilcileriyle Eylül ayında yaptığı iletişim toplantısında, “Bizim Genelkurmay Başkanlığı olarak SAREM (Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezi) gibi bir kuruluşumuz var. SAREM, iyi kuruluş. SAREM’i daha etkili hale getirmeyi ve diğer düşünce kuruluşlarıyla ilişkilerimizi geliştirmeyi düşünüyoruz” ifadesini kullanmıştı.Başbuğ, bu sözlerinin ardından Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) Dış Politika Etütleri Araştırmacısı Dr. Nihat Ali Özcan ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Terörizm ve İç Güvenlik Araştırmacısı Doç. Dr. İhsan Bal ile bir araya geldi. Toplantıda terörle mücadele, bölgesel ve küresel gelişmeler, strateji üretimi ve SAREM’in geliştirilmesine yönelik “beyin fırtınası” yapıldı. Org. Başbuğ, stratejistlerin TSK’nın yürüttüğü terörle mücadeleye yönelik olumlu ve olumsuz yöndeki düşüncelerini tek tek dinledi.
Dağa çıkmaya karşı küçük bir öneriTEPAV: Yasa değişikliği sorunu tek başına çözemez Terörle mücadele Dr. Nihat Ali Özcan, Genelkurmay Başkanlığı’nın terörle mücadeleyi kolaylaştırıcı yasa değişikliği taleplerini şöyle değerlendiriyor: “Bazı yasalarda değişiklik yapılarak terörle mücadelede belli bir mesafe alınabilir, sorunun çözülemez. Çünkü sorunu çözmek için terörle mücadelenin ortaya çıkardığı politik bir bedel vardır. Bunu da karar alıcıların karşılamaya hazır olması lazım. Ya şehitler olacak, toplumsal baskıyı göğüslemeye devam edeceksiniz. Ya da bu tür düzenlemeler yapıp, bazı insanların demokrasi ve özgürlük üzerine bağırmalarını karşılayacaksınız. Burada siyasetçi bir karar almak durumunda.”
Aktütün saldırısı Dr. Özcan, Aktütün saldırısını şöyle değerlendiriyor: “Kış mevsimine girildiğinde PKK’nın böyle bir eylem yapması zor. Bu nedenle hava şartları müsaitken böyle bir saldırı yapmış olabilir. Ayrıca önümüzde yerel seçimler var. Seçimler öncesi kendi varlığını hissettirmesi gerek. Eğer örgüt kendi varlığını hissettiremezse taraftarlarına psikolojik destek sağlamazsa çok taraftar bulması mümkün değil. Geçen ay da örgütte bir kongre düzenlendi. Aldıkları kararlar arasında bu tür saldırıların artacağı da vardı. Yani örgüt içi aidiyetini artırmak için böyle bir eylemi yapmayı düşünüyordu. Tüm bunlar nedeniyle saldırı benim için çok sürpriz olmadı. PKK’ya uluslararası bir baskı beklemiyorum, tam tersine bölgede PKK’ya yeni fırsat alanları açılacak.”
USAK: Tezkere öncesi tahrik saldırısı yapıldı Terörle mücadeleDoç. İhsan Bal’ın TSK’nın terörle mücadele stratejisine dair görüşleri şöyle: “Terörle mücadelenin ilk yıllarında, karşılanabilir sosyal ve kültürel taleplerin, daha fazlasının istenileceği varsayımı ve sonuçta bölünmeye gidecek yolun açılacağı kaygısı sorunun çözümünü karmaşık hale getirmiştir. Bu konuda en fazla hayıflanan ve bizzat Kürtçe yasağını koyan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren başta olmak üzere birçok komutan varsayımlı korkulara dayanan duygusal yasakların sorunun çözümüne bir katkıda bulunmadığını sonradan ifade etmişlerdir. Kürtçe yayının Türkiye tarafından yapılması çok önemli bir stratejik hamle olarak kaçınılmazdır. TSK’nın terörle mücadelede dünün koşullarına göre evrimleşen iki temel stratejisinden biri, elinde silahla dağda çatışmaya giren teröristleri etkisiz kılmayı amaçlamakta, ikincisi ise dağdan inmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Terörle mücadelenin teröristle mücadele alanında gerek hava destekli gerçekleştirilen sınır ötesi harekâtlarla, gerekse sınırlarımız içinde de gerçekleştirilen yüksek istihbarata dayalı operasyonlarla önemli taktiksel başarılar gösteren Türkiye’nin bu başarılarında, terörizmle mücadele alanında yaptığı çalışmaların izleri görülmektedir.
Aktütün saldırısıTürkiye ilk defa bu kadar geniş kapsamlı demokratikleşmeyi gerçekleştirdi. PKK’nın bugün gelmiş olduğu noktada avantajlarının bir çok kısmını kaybettiği ortada. PKK’lıların üç günde biteceğini düşünmek bizi yanıltır. Önemli elemanlarını kaybeden örgüt ciddi bir saldırı yapmak için sabah akşam çalışıyordu ve bunu gerçekleştirdiler. DTP çıkıp bu saldırıyı kınamalıdır. Operasyonel bazda böylesine büyük bir saldırı araştırılmalıdır. Bizi ne kadar yalnızlığa ve ayrılığa mahkum etmek istiyorsa, biz de halk olarak birlik içinde olduğumuzu göstermeliyiz. Barış ve kardeşliği gösterecek bir sokak duruşuna ihtiyacımız var. Tezkerenin yaklaştığını ve bu nedenle böyle bir operasyonun yapıldığını düşünmüyorum. Bu tahrik eden bir saldırı.”
Laçiner: Profesyonel ordu şart Doç. Bal’ın görev yaptığı USAK, TSK’ya yönelik eleştirileriyle tanınıyor. USAK Başkanı Dr. Sedat Laçiner terörle mücadelenin profesyonel orduyla yapılmasının şart olduğunu dile getirmişti. Dr. Laçiner’in görüşleri şöyle: ”Profesyonel ordu 20 yıldır tartışılıyor. Terörle mücadelenin profesyonel ordu ile yapılması şart. Karakollarda zorunlu askerlik yapan erlerle bu olmaz. Dünyanın en tehlikeli yerinde er, onbaşı, çavuş görev yapıyor. Erbaş ya da er, nöbette eşini, çocuğunu ve ailesini düşünür. Çok iyi yetiştirseniz bile 10 ay sonra çekip gidiyor. Ordu, teröristin yöntemini bilen uzmanlarla sahaya inmeli. Uzman ekipler sürekli bu bölgelerde görev yaparak bölgeyi tanımalı.”
Prof. Çevik ‘terörün politik psikolojisini’ anlattı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik 1992’den beri Dışişleri Akademisi’nde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde, MİT’-de ve Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü’nde “Politik Psikoloji” dersleri veriyor. “Terörist gruplarla mücadelede nasıl bir tavır takınılacağı hususunda belirsizlikler olduğu” düşüncesini taşıyan Prof. Çevik bunun nedeninin “terörün ve teröristin gözle görülmeyen fakat insanları etkileyen psikolojik özelliklerinde aranması” gerektiğini belirtiyor. Prof. Çevik’in değerlendirmeleri şöyle: “Terörist örgütlerin yarattıkları korku hem düşmanı yıpratmak hem de iç muhalefeti ezmek için kullanılır. Bir yanda demokrasi ve özgürlük için savaştıklarını ifade ederken, kendi içlerinde tam bir dikta rejimi hüküm sürmektedir. Farklı durumlarla (işkence, horlanma, gözaltı, cinsel taciz ve saldırılar) mağdur edildiğini düşünen teröre yatkın kişiler için bu yolu tercih etmek çok daha kolaydır. Bir takım bireyler de geçmişlerinde travmatik bir şiddete maruz kalmamıştır.”
Prof. Arıboğan: Sorunu ABD, Irak ve Türkiye çözmeli Güvenlİk ve terör konulu çok sayıda makaleye imza atan Prof. Deniz Ülkü Arıboğan ise “diplomatik çözümlerin” önemine büyük önem veriyor. Prof. Arıboğan’a göre “Her eylemin uluslararası toplum tarafından meşru görünmesini sağlamanın tek yolu diplomasi. Bütün ihtimalleri biz tükettik diyebilmek çok önemli. ’Gittik, görüştük diplomasinin tüm kurallarını sonuna kadar kullandık, buna rağmen bir sonuç bulamadık ve bundan sonra da bu noktaya geldi bu işler’ diyebilmek çok önemli. Türkiye’nin hem ABD ile hem Irak’la arasındaki problem PKK. PKK bu üç ülkenin ilişkilerini baltalayan problem oluşturan, bu üç ülkenin ilişkilerinde tamir edilemeyecek hasarlar meydana getiren eylemlere imza atan bir örgüt haline geldi. Onun için PKK’nın devreden çıkartılması gerekiyor. Eylemler PKK ismi altında olmasına rağmen farklı amaçlarla yapılıyor. O nedenle ABD’nin de, Irak’ın da, Türkiye’nin de ortak bir kararla bu konuyu çözmesi çok daha sağlıklı.”
Prof. Çağlar: Dağda hayatta kalma süresi 2 yıl... Terör uzmanı Prof. Ali Çağlar, Doğu ve Güneydoğu’daki terör eylemlerinin yanısıra, Türkiye’de sahipsiz eylemlerin birçoğunun altından da PKK’nın çıktığını söylüyor. Dağa çıkan bir militanın hayatta kalma süresinin 1,5 - 2 yıl olduğuna işaret eden Prof. Çağlar’ın PKK terörü konusundaki düşünceleri şöyle: “Örgüt içindeki insanlar da bu tür bir yaşamın sonsuza kadar gitmeyeceğini biliyor. Bir militan yetiştirmek de kolay değil. Dağda yaşamı, keskin nişancılığı, ağır silahları kullanmayı öğreteceksin ve en fazla iki yıl sonra yetişkin militan ölecek. Bundan dolayı örgüt, ciddi manada insan kaynağı sıkıntısı çekiyor. Yurtdışından getirilenler de sıkıntıyı karşılamıyor. PKK, tabanına hâlâ umut olduğunu göstermek için bombalama eylemlerine devam ediyor. Böylece ’ayaktayım, yıkılmadım, sizin için umudum’ mesajı veriyor. Bu tür eylemler yapmadığında, bir süre sonra insanlar örgütü unutmaya başlıyor. Terör örgütü, hiçbir zaman kendini unutturmaz.”
‘PKK terörü etnik bölücülük çizgisinde ilerliyor’ Terör uzmanı Ercan Çitlioğlu, PKK terörünün “etnik bölücülük” çizgisinde ilerlemesinden duyduğu kaygıyı sık sık dile getiriyor. Çitlioğlu daha önce “Güneydoğu’da etnik bölücülüğün din şemsiyesi altında, dini öne sürerek ümmetçilik anlayışıyla bertaraf edilmeye çalışılması son derece tehlikeli bir girişimdir. Sonucu 220 voltluk bir akım gibi bu işe kalkışanları çarpacaktır” yorumu yapmıştı. TSK’nın Aktütün saldırısına “başarıyla” karşılık verdiğini düşenen Çitlioğlu, “23 teröristin öldürülmesi, örgütün saldırıda başarısız kaldığının göstergesi. Kamuoyu ölen askerlerimizin sayısına değil, öldürülen terörist sayısına dikkat etmeli” diyor.