-Başçı: Cari açıkta düşüş eğilimi devam edecek ANKARA (A.A) - 26.10.2011 - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, aylık bazda mevsimsel etkilerden arındırılmış cari işlemler açığında 2011 yılı temmuz ayında başlayan düşüş eğiliminin 2011 yılı Eylül ayındaki geçici duraksamadan sonra yılın son çeyreğinde devam edeceğini bildirdi. Başçı, TCMB İdare Merkezi Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında konuşmasında AB liderler zirvesinden çıkacak sonuca ve bunun dış piyasalarda algılanmasına bağlı olarak gerekmesi halinde Türk lirası zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirime gidebileceklerini, buna ilave olarak Türk lirası zorunlu karşılıkların yüzde 40'a kadar olan kısmının döviz olarak tutulabilmesine de izin verebileceklerini duyurdu. Ayrıca, önümüzdeki dönemde Türk lirası zorunlu karşılıkların yüzde 10'a kadar olan kısmının da altın olarak tutulmasına imkan sağlamak amacıyla teknik çalışmaları sürdürdüklerini belirten Başçı, ''Her üç kararın da bankalarımızı ağırlıklı olarak maliyet kanalından olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda bu kararlarla piyasaya sağlanacak Türk lirası likidite ile bankalarımızın fonlama ihtiyaçları kalıcı olarak ve önemli ölçüde azalacağından bankacılık sektörü likidite kanalı üzerinden de olumlu yönde etkilenecektir'' dedi. Rezerv politikasına da değinen Başçı, kıymetli maden depo hesapları ile yabancı para zorunlu karşılıkların bir kısmının altın olarak tesis edilmesine imkan tanınması ile birlikte 28 Ekim 2011 Cuma gününden itibaren Merkez Bankası'nın altın rezervinde 1991 yılından bu yana ilk kez bir artış olmasını beklediklerini, Türk lirası zorunlu karşılıkların da altın olarak tutulmasına izin verilmesini takiben altın rezervlerdeki artışın sürebileceğini vurguladı. -26 milyar dolar alım- Başçı, şöyle devam etti: ''Merkez Bankası, 2009 yılı Ağustos ayından 2011 yılı Temmuz ayına kadar toplam 26 milyar ABD doları tutarında döviz satın aldı. Bu döviz alımlarının temel amacı, hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı desteklemek için gerektiğinde ve basiretli şekilde finans sistemimize döviz likiditesi sağlayabilmekti. Bu çerçevede döviz piyasasında derinliğin kaybolmasına bağlı olarak sağlıksız fiyat oluşumları gözlendiğinde dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde döviz satım ihaleleri düzenleyebilecek ve/veya döviz piyasasına doğrudan müdahale edebileceğiz. Diğer taraftan küresel ekonomide yaşanan gelişmelere bağlı olarak, ülkemizde bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesi akışkanlığını artırmak amacıyla Bankamız nezdindeki Döviz Depo Piyasasında aracılık faaliyetlerine yeniden başlayabileceğiz. Cari açığın finansmanında ise doğrudan yabancı yatırımların ve uzun vadeli borçlanmaların payında istikrarlı artış devam ediyor. İç ve dış talepte yaşanan dengelenmenin istikrarlı olarak devamı için özellikle tüketici kredilerindeki mevcut büyüme eğiliminin yılın kalan kısmında bir miktar daha yavaşlatılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Böylelikle ülkemizin özel tasarruf eğiliminin artması sonucunda cari açıktaki düzeltmenin daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi sağlanabilecektir. Enflasyon Raporunda ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda dokuz ayrı kutuya yer verdiklerini anlatan Başçı, bu kutularda her zamanki gibi güncel ve ilginç konularda yapılan çalışmaların bulguları değerlendirildiğini belirtti. Örnek olarak, Avro Bölgesindeki borç krizi ve borçların sürdürülebilirliği üzerine bir çalışmalarının bulunduğunu anlatan Başçı, tütün ürünlerinde vergilendirme yöntemi ve bunun tüketici fiyatları üzerindeki etkisi incelenirken, döviz kuru ve ithalat fiyat geçişkenliği konusundaki güncel tahminlerin de raporda yer aldığını kaydetti. Uzunca bir süredir küresel ekonomiye dair gelişmelerin politikaları üzerinde önemli bir rol oynadığını ifade eden Başçı, konuşmasında küresel iktisadi gelişmeleri özetledi. 2011 yılının üçüncü çeyreğinde, Avro Bölgesi'nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişelerin artması ve ABD emlak ve emek piyasalarındaki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş olacağının anlaşılmasının küresel ekonomiye dair aşağı yönlü riskleri belirginleştirdiğini ifade eden Başçı, böylece, küresel iktisadi faaliyete dair tahminlerin aşağı yönlü güncellenirken, para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini söyledi. Küresel ekonomiye dair belirsizliklerdeki artışa ve risk iştahındaki bozulmaya paralel olarak bu dönemde gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları gözlendiğini belirten Başçı, bu görünümün gelişmekte olan ülkelerde kısa vadeli enflasyon baskılarına yol açarken aynı zamanda büyüme ve finansal istikrar kaygılarını da ön plana çıkardığını kaydetti. -Para Politikası Gelişmeleri ve Parasal Koşullar- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) olarak 2010 yılının sonlarından itibaren uyguladıkları politikalarla orta vadeli enflasyon görünümünü bozmadan ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladıklarını belirten Başçı, bu çerçevede, bir yandan döviz kurunun ekonomik temellerden aşağı ya da yukarı yönde aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uygularken, diğer yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumlarla birlikte gerekli tedbirleri aldıklarını ifade etti. TCMB'nin ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) uyguladığı politikaların bir yansıması olarak, yılın üçüncü çeyreğinde kredi faizlerindeki artış devam ettiğini anlatan Başçı, şunları kaydetti: ''Gerek alınan tedbirlerin gecikmeli etkilerine, gerekse iktisadi faaliyetteki ivme kaybına bağlı olarak kredilerin büyüme hızında kayda değer bir yavaşlama gözlüyoruz. Her ne kadar bu gelişmede mevsimsel unsurların rolü olsa da, geçmiş yıllarla kıyasladığımızda bu yavaşlamanın daha belirgin olduğunu görüyoruz. Bu doğrultuda, döviz kuru etkisinden arındırılmış olarak yıllık kredi artış hızının öngördüğümüz gibi yıl sonunda yüzde 25 seviyesine yakın gerçekleşmesini bekliyoruz.'' Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer kaybetmesine yol açtığına dikkati çeken Başçı, 2010 yılının Kasım ayından bu yana değer kaybının birikimli olarak yüzde 30'lara ulaşmış olmasının enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya basladığını kaydetti. Başçı, buna ek olarak Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki ayarlamaların Temmuz Enflasyon Raporu'ndaki öngörülerinin oldukça üzerinde olmasının kısa vadeli enflasyon tahminlerinde yukarı yönlü belirgin bir güncelleme yapmalarını gerektirdiğini ifade etti. Bu durumun orta vadeli enflasyon beklentilerini ve görünümünü etkilemesine izin vermeyeceklerini dile getiren Başçı, bu doğrultuda gereken politika tedbirlerini alacaklarını belirtti. Yılın üçüncü çeyreğinde, temel mal fiyatlarının Türk lirasındaki aşırı değer kaybına bağlı olarak öngörülerinin ötesinde bir artış sergilediğini belirten Başçı, gıda grubu fiyatlarının yıllık artış hızının ise işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisiyle belirgin bir düşüş gösterdiğini anlattı. Erdem Başçı, şöyle devam etti: ''Bu iki etkinin büyük ölçüde birbirini telafi etmesiyle, yansıda da gördüğünüz gibi enflasyon çeyrek boyunca genelde yatay bir seyir izledi. Ancak döviz kurundaki gelişmelerin daha baskın olması nedeniyle, enflasyon önceki raporda öngördüğümüz tahmin aralığının sınırlı bir miktar üzerinde gerçekleşti. Temel enflasyon göstergelerinin ana eğilimi, döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak yılın üçüncü çeyreğinde yükseliş gösterdi. Bu gelişme esas olarak temel mal fiyatlarındaki artıştan kaynaklansa da, hizmet enflasyonunun ana eğiliminin göreli olarak daha ılımlı seyrettiğini görüyoruz. 2011 yılının ikinci çeyreğinde, iktisadi faaliyet Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya koyduğumuz görünüme kıyasla daha güçlü oldu. Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerimizi yukarı yönlü güncelledik. Bu dönemde büyümenin temel belirleyicisi özel kesim tüketim ve yatırım harcamaları oldu. Küresel ekonomideki gelişmelere bağlı olarak ihracat zayıf seyrederken, alınan tedbirler sonrasında iç talepte gözlenen yavaşlamanın etkisiyle ithalat kayda değer bir oranda geriledi. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk defa net dış talep büyümeye çeyreklik bazda pozitif katkı yapmış oldu. Diğer bir ifadeyle, büyümenin kompozisyonu arzu ettiğimiz yönde değişmeye başladı. Yılın üçüncü çeyreğinde ise sıkılaştırıcı zorunlu karşılık ve likidite politikalarının gecikmeli etkilerine bağlı olarak, yurt içi talep yavaşlamaya devam etti. BDDK’nın aldığı tedbirlerin ve maliye politikasındaki sıkı duruşun da katkısıyla, yılın üçüncü çeyreğinde iç talep büyümesi makul bir seviyeye getirildi. Kredi, üretim ve satış verileri ile güven endeksleri bu dönemde, özel tüketim talebindeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret ediyor. Bu çerçevede, yılın üçüncü çeyreğinde yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünüm esas aldık. Küresel büyüme tahminleri ise yılın üçüncü çeyreğinde özellikle gelişmiş ülkeler kaynaklı olarak belirgin şekilde aşağı yönlü güncellendi. Bu doğrultuda, Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksine ilişkin projeksiyonlar, dış talebimizde bir önceki döneme göre daha zayıf bir orta vadeli görünüme işaret ediyor. Dolayısıyla, tahminlerimizi üretirken dış talebin bir önceki döneme kıyasla daha zayıf seyrettiği bir görünüm esas aldık. Sonuç olarak, çıktı açığını kısa vade için yukarı yönlü, orta vade için ise aşağı yönlü güncelledik. Ayrıca, petrol ve diğer emtia fiyatlarına ilişkin varsayımlarımızı da sınırlı ölçüde düşürdük. -TL'deki aşırı değer kaybı- Temmuz Enflasyon Raporu'nda tütün ürünleri fiyat artışının enflasyon hedefi ile uyumlu gerçekleşeceğini ve enflasyona katkısının 0,3 puan civarında olacağını varsaydıklarını ancak, yakın dönemdeki gelişmeleri dikkate alarak söz konusu katkı tahminini 0,9 puana güncellediklerini, bu gelişmenin kısa dönemli enflasyon tahminlerini 0,6 puan artırıcı yönde etkilediğini belirten Başçı, tahminleri oluştururken maliye politikası tarafında ise Orta Vadeli Program (OVP) varsayımlarını temel aldıklarını anlattı. ''Dolayısıyla, faiz dışı harcamaların milli gelire oranının 2012 yılından itibaren kademeli olarak azaltıldığı, kamu borcunun milli gelire oranındaki düşüşün sürdüğü, risk priminde ise önemli bir değişim olmadığı bir çerçeve esas aldık. Ayrıca, vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağını varsaydık'' diyen Erdem Başçı, Temmuz Enflasyon Raporu’nun yayımlandığı dönemden bugüne küresel risk iştahındaki bozulma ile birlikte gelişmekte olan ülkelerden hızlı sermaye çıkışları yaşandığını, dolayısıyla Türk lirasındaki aşırı değer kaybının belirginleştiğini, bu gelişmenin yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki fiyat artışlarının da etkisiyle genel fiyatlama davranışlarının bozulması riskini arttırdığına dikkati çekti. Bu durum karşısında güçlü bir politika tepkisi vererek Ekim ayı toplantısında gecelik borç verme faizlerini belirgin şekilde yükselttiklerini anımsatan Başçı, ''Parasal sıkılaştırmanın önümüzdeki dönemde oluşabilecek ikincil etkileri bertaraf etmesini bekliyoruz. Bununla birlikte, kısa vadede işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisinin de katkısıyla yıllık enflasyonun yükseleceğini tahmin ediyoruz. Tahminlerimizi oluştururken tüketici kredilerinin yıllık büyüme hızının kademeli olarak yavaşlamaya devam ettiğini ve yakın dönemde aldığımız politika tedbirleri çerçevesinde yılın son çeyreğinde parasal koşullarda belirgin bir sıkılaştırma yapıldığını varsaydık. Bu çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2011 yılı sonunda orta noktası yüzde 8,3 olmak üzere yüzde 7,8 ile 8,8 aralığında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. 2012 yılının sonunda ise enflasyonun orta noktası yüzde 5,2 olmak üzere yüzde 3,7 ile 6,7 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz.'' ''Bu noktada, açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin para politikası duruşumuzu değiştirmemize neden olabileceğini tekrar vurgulamak istiyorum'' diyen Başçı, tahminleri oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş olduğu varsayımların kendilerince verilmiş bir taahhüt olarak algılanmaması gerektiğini, bu hususun altını bir kez daha önemle çizdiğini vurguladı. -Döviz piyasasına aktif müdahalede- Erdem Başçı, devamla şunları söyledi: ''Sonuç olarak, temelde döviz kuru gelişmelerine ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki yüksek oranlı artışlara bağlı olarak kısa vadede enflasyon tahmin patikamızı yukarı yönlü güncelledik. Bu noktada vurgulamak isterim ki, söz konusu etkiler, kalıcı bir enflasyon artışından ziyade enflasyonu geçici süre etkileyecek göreli fiyat hareketlerini yansıtmaktadır. Zira son dönemde verdiğimiz güçlü politika tepkisi dahilinde yılın son çeyreği için varsayılan parasal sıkılaştırma, ikincil etkilerin ortaya çıkmasını engelleyecektir.'' Enflasyonun kısa vadede hedefin üzerinde seyredecek olmasının, enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarının yakından izlenmesini gerektirdiğini belirten Başçı, bu doğrultuda, Ekim ayı itibarıyla bu riskleri bertaraf etmeye yönelik bir politika duruşuna geçtiklerini kaydetti. Başçı, gelecek dönemde de söz konusu riskleri dikkatle takip edecek ve orta vadeli enflasyon görünümünün bozulmaması için gerekli tedbirleri alacaklarını bildirdi. Rapor'da sunulan orta vadeli görünümün, küresel ekonomi faaliyetin uzunca bir müddet zayıf seyredeceğini, ancak mevcut duruma kıyasla ek bir kötüleşme olmayacağı varsayımına dayandığını anlatan Başçı, bununla birlikte, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin önemini korumaya devam ettiğini dile getirdi. Özellikle Euro Bölgesi ülkelerinin kamu borcuna ilişkin sorunların giderek artmasının, küresel ekonomiye dair aşağı yönlü riskleri canlı tuttuğunu vurgulayan Başçı, Temmuz Enflasyon Raporu'nun yayımlandığı dönemden bu yana Avro Bölgesi ülkelerinde kamu borcunun sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerin daha da arttığını ve sorunların bankacılık sektörüne sirayet edeceği yönündeki algılamalar güçlendiğini söyledi. Erdem Başçı, söz konusu sorunların giderilememesi ve bu durumun bir yayılma etkisiyle birlikte küresel sorunları daha da derinleştirmesinin, önemli bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını ifade ederek, ''Bu bağlamda, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek yurt içi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceğiz'' dedi. Para politikası stratejilerini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini belirten Başçı, şöyle devam etti: ''Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz, Orta Vadeli Program'da (OVP) belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir. Önümüzdeki dönemde para politikasını oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceğiz. Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara yönelik önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle değerlendireceğiz. Orta vadede mali disiplinin sürdürülmesinin ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyeceğini düşünüyoruz. Mali disiplinin devamı aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli faizlerin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir.''