Basın Konseyi'nden TBMM, Cumhurbaşkanı ve kamuoyuna 'demokrasi' mektubu

Basın Konseyi'nden TBMM, Cumhurbaşkanı ve kamuoyuna 'demokrasi' mektubu

Basın Konseyi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve kamuoyuna açık mektup yazdı. Mektupta, OHAL ilanının ardından yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin ardından yapılan uygulamaların ‘darbe girişiminde bulunan teröristlere mağduriyet algısı ve kılıfı yaratması’ndan korkulduğuna vurgu yapıldı. 

“Halkımızın, medyamızın, siyasilerin ve STK'ların  cansiparane, özverili gayretleriyle, dikta rejiminden kurtulan Türkiye'nin, yeni baskıcı örneklere tahammülü yoktur. Darbe felaketinden dönen Türkiye'mizin, aceleci düzenlemelerle, sistemi temelden ve kalıcı  olacak şekilde değiştirmesinin yaratacağı sakıncalar ileride geri dönülmez tahribatlara neden olabilecektir. Korkulan, adil yargılamalara dönük yanlış uygulamaların kalıcı hasarlar yaratmasıdır. Korkulan, basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı yerde tam demokrasiden, hukuk devletinden söz edilemeyeceğidir” ifadelerinin de yer aldığı mektubun tamamı şöyle:

"Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve kamuoyu;

15 Temmuz tarihinde demokratik hukuk devletine ve milletimizin iradesine karşı yapılan darbe girişimi üzerine, Basın Konseyi olarak duraksamadan, demokrasiden yana duruşunu kamuoyu ile paylaşmıştık.

Daha sonraki açıklamamızda da, bu saldırıdan sorumlu olan her bir kişinin hak ettiği cezayı alması dilenmiş; amaçları anayasal demokratik düzeni yok etmek olan darbecilere karşı devletin vereceği cevabın, demokratik düzenin kuralları ve hukuk çerçevesinde olması gerektiği hatırlatılmıştı.

Basın Konseyi olarak bu görüşümüzü sürdürüyor, Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri ve darbeye kalkışanların yargılanarak hak ettikleri şekilde cezalandırılmalarını bekliyor ve talep ediyoruz.

Bu arada, süreç içerisinde ilan edilen OHAL ve buna bağlı olarak çıkartılan KHK ler ile yapılan kimi düzenlemelerin yarattığı endişe ve kaygılar kamuoyunda paylaşılmaktadır.

Yetkin hukukçular tarafından dile getirildiği üzere, Anayasamız gereği, olağanüstü hal döneminde çıkarılacak KHK’lerin düzenleme alanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlıdır.

OHAL ilanının nedeni ve amacı ise, darbe girişimi nedeniyle yaygın olarak meydana gelen şiddet olaylarının ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin sağlanmasıdır.

Gerek Anayasa Mahkememizin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre, olağanüstü hal kapsamında alınabilecek önlemler bakımından orantılılık ilkesi geçerlidir.

Bu nedenle, yapılacak düzenlemeler OHAL ilanı suretiyle ulaşılmak istenen amacı sağlamaya dönük olmalı, bu amaca ulaşmak için zorunluluk arz etmeli ve durumun gerekli kıldığı en asgari düzeyde hak sınırlamasını içermelidir.

Darbenin sonuçları ve darbeciler ile arkalarındaki terör örgütü ile mücadele edebilmek açısından zaruri olmayan önlemler alınmamalı; basın özgürlüğünün fiilen ortadan kalkması riskini doğurabilecek tedbirlere başvurulmamalıdır.

Geldiğimiz bu noktada, çeşitli yayın organları marifetiyle, bazı gazetecilerin hedef gösterildiklerine  ve ''haber''in suçlandığına tanık olmaktayız.

Oysa, halkımızın, medyamızın, siyasilerin ve STK'ların  cansiparane, özverili gayretleriyle, dikta rejiminden kurtulan Türkiye'nin, yeni baskıcı örneklere tahammülü yoktur.

Darbe felaketinden dönen Türkiye'mizin, aceleci düzenlemelerle, sistemi temelden ve kalıcı  olacak şekilde değiştirmesinin yaratacağı sakıncalar ileride geri dönülmez tahribatlara neden olabilecektir.

Korkulan, adil yargılamalara dönük yanlış uygulamaların kalıcı hasarlar yaratmasıdır.

Korkulan, basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı yerde tam demokrasiden, hukuk devletinden söz edilemeyeceğidir.

Korkulan, yapılan düzenleme ve uygulamaların, darbe girişiminde bulunan teröristlere mağduriyet algısı ve kılıfı yaratmasıdır.

Korkulan, yapılan düzenlemelerin bizzat terör örgütünün yararlanacağı argümanlara dönüşmesidir.

Yukarıdaki endişeleri dikkate almayan bir uygulama, Anayasamıza ve uluslararası yükümlülüklerimize aykırı olacağı gibi; menfur darbe girişiminin ortadan kaldırmaya çalıştığı demokrasimize hizmet etmeyecektir. Aksine, uluslararası itibarımızı sarsacak, ortaya çıkan tehditle Devletimizin haklı mücadelesine gölge düşürebilecektir.

Türkiye’nin karşı karşıya olduğu iç ve dış tehditlerle haklı mücadelesini tüm gücüyle destekleyen ve terörle mücadelemizin zarar görmemesini çok önemseyen, demokratik hassasiyete en üst düzeyde sahip bir kurum olarak, Devletimizin iyiliği için yukarıdaki hususların dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Basın Konseyi , bu yolda elinden gelen katkıyı yapmaya her zaman hazırdır.

Bu vesileyle, canı pahasına demokrasiden yana tavır alan halkımızın yanında olduğumuzu belirtiyor,  darbecilerin tespiti ve yargılanması sürecindeki zorlu mücadelede görev alan tüm devlet görevlilerimize kolaylıklar diliyoruz"