Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Gazeteciler Cemiyeti, DİSK Basın İş ve çok sayıda basın ve ifade hürriyeti alanında çalışan kuruluş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un son günlerde verdiği "yalan haber" ve "yabancı fonlu mecralar" konulu demeçlerine tepki gösterdi. Basın özgürlüğünü destekleyen kuruluşlardan yapılan ortak açıklamada "Yetkililerin birçok eleştirel ve bağımsız medya kurumunu yurtdışından fon aldıkları gerekçesiyle hedef göstermesi, Türkiye'de özgür medyayı daha da boğmak ve haber içeriğini kontrol altına almak adına atılan açık bir adımdır" ifadelerine yer verildi.
23 basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu ile Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) partnerleri tarafından "Yalan haber” ve "yabancı fonlu" haber mecraları ile ilgili yeni düzenleme önerisi büyük endişe yaratıyor" başlığıyla paylaşılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İletişim Başkanı Altun'un son günlerde "yalan haber" ve "yabancı fonlu" ifadelerini kullanarak verdikleri demeçler kınandı.
Kuruluşların açıklamasının tamamı şöyle:
"Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) partnerleri ve aşağıda imzası bulunan kurumlar, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer hükümet yetkililerinin yakın zamanda vermiş oldukları demeçlerde “yalan haber” ve "yabancı fonlu" haber mecralarına dair yeni bir yasal düzenleme yapılması ile ilgili söylemlerinin son derece endişe uyandırıcı olduğunu belirterek eleştirel haber yapan kurumları hedef gösteren açıklamaları kınamaktadır. Yetkililerin birçok eleştirel ve bağımsız medya kurumunu yurtdışından fon aldıkları gerekçesiyle hedef göstermesi, Türkiye'de özgür medyayı daha da boğmak ve haber içeriğini kontrol altına almak adına atılan açık bir adımdır. Türkiye'deki yasama merciilerini, yeni yapılacak herhangi bir düzenlemenin Türkiye'nin ulusal ve uluslararası hukuk standartlarına uygun, ifade hürriyeti ve medyada çoğulculuğu gözetmesine özen göstermeye davet ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Temmuz’da verdiği bir röportajında geleneksel ve sosyal medya mecralarında yalan haber yayınlamaya karşı cezai yaptırımlar içeren bir kanun olup olmadığına dair bir soru sorulduğunda, meclisin Ekim ayında açılmasıyla ilk iş, geçtiğimiz yıl kanunlaşan Sosyal Medya Yasası'nın üzerinden ilerlenerek bu konuda da bir çalışma yapılacağını belirtti. Erdoğan, yalan haberi Türkiye'de demokrasiye karşı bir tehdit olarak gördüğünü, terörizmle eş düzeyde olduğunu ifade ederek muhalefet partilerini bu ifadelerde hedef aldı. Aynı gün Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı, meclisin aynı zamanda "yurttaşların doğru habere ulaşabilmesini güvence altına almak için" yabancı fon kuruluşlarından destek alan yerel medya kuruluşlarına karşı bir yasa hazırlayacağını açıkladı.
Bu açıklamalar, sosyal medyada ABD'nin Chrest Vakfı’ndan fon alan Medyascope gibi bağımsız kuruluşları hedef alan bir kampanyayla devam etti. Medyascope 2016 yılında ilerici ve eleştirel haberciliği nedeniyle Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Bağımsız Medya Öncüsü Ödülü'ne layık görülmüştü.
Bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'de hükümetin medya özgürlüğü ve çoğulculuğunu daha da zora sokacak yeni yasal düzenlemeler yapmaya hazırlandığını göstermektedir.
“Yalan haberle” mücadele ile ilgili olarak, "hakikatin" denetlenmesine yönelik getirilecek herhangi bir yasal düzenleme, kamu görevlilerine neyin doğru ve gerçek olduğuna karar verme yetkisi atayıp bu yetkililerin beğenmedikleri sesleri susturma hakkı tanınmasına, ve pratikte hükümet kaynaklı yeni bir sansür mekanizmasının yaratılmasına yol açacaktır. Bu öngörü, özellikle de Türkiye'nin ifade hürriyetinde ve yetkililerin meşru çerçeve sınırlarında eleştirilmesine toleransındaki zayıf performansı ışığında son derece kaygı uyandırıcıdır. Kitlesel dezenformasyon ve propagandanın ciddi bir kaygı unsuru olduğuna katılmakla birlikte; buna karşı atılacak tüm adımların 2017 tarihli İfade Hürriyeti ve "Yalan Haber", Dezenformasyon ve Propaganda ortak açıklamasında belirtildiği gibi uluslararası ifade hürriyeti hukuku ve ölçülerinde olmak zorunda olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyoruz.
Dahası, hükümete dair eleştirel içeriğe sahip yerel medyaya sağlanan yerel fonların eksikliği, kamu reklam ve ilan harcamalarının orantısız bir biçimde dağıtılması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) gibi medya düzenleyicilerin verdikleri keyfi ceza ve reklam yasakları şeklinde kendini gösteren hükümet baskısı yoğunlaştıkça Türkiye'de faaliyet gösteren bağımsız medya kuruluşları için (yabancı) fon kaynakları önemli bir gelir kalemi haline gelmiştir. Uluslararası vakıflardan alınacak fonları kısıtlamak ya da bu fonları alanları yabancı ülkelerin propagandasını yapmakla suçlamak adına atılan tüm adımların açıkça bağımsız medyayı düşmanlaştırmak için atıldığı barizdir ve halen zorlu şartlarda faaliyet gösteren birkaç bağımsız medya kuruluşu üzerindeki baskıyı daha da artırmaya yöneliktir. Şu an Türkiye'de faaliyet gösteren medya kuruluşlarının yüzde 90'ından fazlası doğrudan ya da dolaylı biçimde iktidar ya da hükümetteki AKP tarafından kontrol edilmektedir."
İmzalayanlar:ARTICLE 19 Articolo21 Association of European Journalists (AEJ) Gazeteciler Cemiyeti, Ankara DİSK Basın-İş Committee to Protect Journalists (CPJ) Danish PENEnglish PENEuropean Centre for Press and Media Freedom (ECPMF) Free Press Unlimited (FPU)IFEX IFoX Initiative for Freedom of Expression -Turkey IPS Communication FoundationInternational Press Institute (IPI) Journalists' Union of Turkey (TGS) Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Medya Araştırmaları Derneği (MEDAR) OBC Transeuropa (OBCT)PEN International PEN Netherlands PEN Vlaanderen South East Europe Media Organisation (SEEMO) Swedish PEN
Odatv, Türkiye'de bazı medya kuruluşlarının ABD merkezli Chrest Foundation’dan fon aldığına ilişkin olarak bir haber yayımlamıştı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye'de faaliyet gösteren bazı medya kuruluşlarına yabancı ülkelerden fon sağlandığına dair habere ilişkin AA'ya yaptığı açıklamada "Yabancı devletlerin veya kuruluşların fonlarıyla ülkemizde faaliyet gösteren medya kuruluşlarına yönelik bir düzenleme ihtiyacı olduğu açıktır. Bunun örneğini Amerika Birleşik Devletleri’nde görmemiz mümkündür. Örneğin ABD'de yabancı devletler tarafından fonlanan medya kuruluşları, altı ayda bir ABD makamlarına çalışmaları hakkında detaylı bilgi vermek durumundadır. Türkiye'de de benzer statüde faaliyet gösteren, doğrudan yabancı devletler tarafından fonlanan çeşitli medya kuruluşları bulunmaktadır. Bunlarla ilgili kamu düzeninin korunması ve halkımızın doğru haber hakkının teminat altına alınması amacıyla, ihtiyacımız olan düzenlemeleri en kısa sürede tamamlayacağız." demişti.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanlığı’nın "sosyal medya işini ciddi bir tehdit olarak gördüğünü" söylemişti. Selvi, Hürriyet'teki yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan belli ki sosyal medya konusunu sadece “yalan terörü” olarak görmüyor. İşin bir de rejim boyutu var. Fahrettin Altun bunu “Beşinci kol faaliyeti” olarak yorumladı. Beşinci kol, yani başka bir ülke adına Türkiye’nin içinde faaliyet göstermek. Ya da başka bir deyişle başka bir ülke adına yalan haber yapmak, kaos ortamının oluşmasına hizmet etmek.
Belli ki Cumhurbaşkanlığı makamında sosyal medyadaki algı operasyonlarının bir rejim sorunu haline dönüştüğü kanaati mevcut. Çünkü Erdoğan bize bu açıklamayı yaptıktan sonra İletişim Başkanı Altun’a dönerek, yapılan çalışmaların ne durumda olduğunu sordu. Fahrettin Altun da ayrıntılı bir şekilde bilgi verdi.