"Başına gelenler Özgecan Arslan'la aynıydı ama kim takar trans kadın Hande Kader'i!"

"Başına gelenler Özgecan Arslan'la aynıydı ama kim takar trans kadın Hande Kader'i!"

Trans gazeteci Michelle Demisevich, tecavüz edildikten sonra yakılarak öldürülen 23 yaşındaki trans kadın Hande Kader’in başına gelenlerin, ölümü ülkede infial yaratan Özgecan Arslan’la aynı olduğunu belirtti. “Özgecan, toplumun heteroseksüel normlarına uyan bir kızdı. Toplumun bütün kurallarına uyuyordu. O yüzden onun katledilmesi ülke çapında infial yarattı. Ama kim takar trans Hande Kader’i! Niye tepki versinler ki!” diyen Demisevich, 40 yaşında 3 çocuk babası, cumaya giden birinin de “Hande Kader kardeşimdir” dediği zaman nefret cinayetlerinin biteceğini belirtti.

Hürriyet yazarı Ayşe Arman’a konuşan Michelle Demisevich’in sözleri şöyle:

Hande Kader kimdi? Bize onu anlatır mısın? Nasıl biriydi? Kaç yaşındaydı?

Michelle Demisevich- 23 yaşında bir trans arkadaşımızdı. Başka bir iş bulamadığı için zorunlu seks işçiliği yapıyordu. Aynı zamanda LGBTİ aktivistiydi. ‘Onur Yürüyüşü’nde en önde direnenlerden biriydi.

Nasıl öldürüldü? 

- Vahşi bir şekilde katledildi! Birden fazla insanın tecavüze uğradığı düşünülüyor. Bedenini teşhis eden arkadaşlarımın söylediğine göre, yoğun bir şiddete ve işkenceye maruz kalmış. Bu insanlık dışı iğrençlikleri yapanlar, yetmezmiş gibi, kızı bir de yakmışlar!

Hande Kader’in yakılarak öldürülmesiyle, Özgecan’ın vahşice katledilmesi benzer vakalar. İkisi de korkunç ve insanlık dışı. Sence neden Özgecan cinayetine milletçe büyük tepki gösterildi de Hande Kader de susulup geçildi?

- Ben verilen tepkinin vicdanlarda aynı olduğunu düşünüyorum. Ama söz konusu bir trans kadınsa, bunun dışa yansıması pek olmuyor. Twitter’ına, Facebook’una bu cinayeti kınayan bir şey yazdığında ya da sokağa çıkıp elinde pankart yürüdüğünde, “Ulan bir i.ne için mi yürüyorsun?!” denmesinden korkuyor. Bir kısmı da “Nihayetinde trans! Hak etti bunu. Dinimize, geleneklerimize aykırı! Trans olmasaydı öldürülmeyecekti!” diye düşünüyor. Ama Özgecan, toplumun heteroseksüel normlarına uyan bir kızdı. Toplumun bütün kurallarına uyuyordu. O yüzden onun katledilmesi ülke çapında infial yarattı. Ama kim takar trans Hande Kader’i! Niye tepki versinler ki! Hayat duruşlarına, felsefelerine, her şeylerine ters...

En çok neye üzüldün?

- Çok gençti. 23’tü daha. Hayatında hiçbir şey olmayı becerememiş 3-5 iğrenç adam, önlerindeki 150 gram et parçasının zevki için ona kıydılar. O gün orada Hande yerinde sen de olabilirdin, ben de. Onlar için hiçbir farkı yok. Bir erkekle de kadınla da transla da yatıyorlar. Sonuçta o kızın hayatını çaldılar. Mutlaka o katillere ulaşacak kanıtlar vardır. Ama trans cinayetlerinde maalesef katiller yakalanmıyor ya da yıllarca sürüyor...

Bu yılın başından beri pek çok trans kadın öldürüldü. Kaçının katili yakalandı?

- Pek azının. 2014’ün Ekim ayında Azeri Gülşen diye bir arkadaşımızı iki kişi, Kurtuluş’taki evinde öldürmeye çalıştı. Tesadüfen hayatta kaldı. Biz onu evinde bulduğumuzda kanlar içinde yerde yatıyordu. 7-8 tane kadın avukat bu davaya baktı, milletvekilleri olaya müdahil oldu ama bir adım bile yol kat edilemedi. Çünkü polis, soruşturmayı bile hâlâ tamamlayamadı. Oysa ellerinde kamera görüntüleri var, 2 yıl geçti…

“Polisin hep uğraşacak çok daha önemli işleri var”...

- Aynen öyle! 80’lerde de öyleydi, 90’larda da 2000’lerde de şimdi de. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir insan yakılarak öldürülmüş. Tecavüze uğramış. Bundan daha önemli ne olabilir ki? Ama işte polisler de “Bu i.neyle mi uğraşacağız!” diyor. Poliste de var bu zihniyet, yargıda da. Bir trans kadının, bir travestinin, bir nonoşun, bir oğlanın davasıyla ilgilenmeyi kendilerine yakıştıramıyorlar.

Transların bu ülkede yaşam hakı var mı?

- Çok fazla yok. Bana geçenlerde dediler ki, “Sen bir gazeteci olarak çok sert tepkiler veriyorsun!” Ben de bunu diyen kadın gazetecilere döndüm ve dedim ki, “Siz muhteşem hayatlarınızda, muhteşem ailelerinizle, muhteşem okullarınızda yaşadınız. Hep muhteşem ortamlarınız vardı. O muhteşem ortamlar size muhteşem iş imkânları sundu! Siz böyle muhteşem bir hayat yaşarken, ben kimliğim için mücadele ediyordum. Eğitim almış olmama rağmen iş bulmaya çalışıyordum, ev kiralamaya uğraşıyordum. Ama hep sokağa atılıyordum. Güya bizim de haklarımız var. Ama yok. Kanun önünde güya hepimiz eşitiz ama uygulamada öyle değil...

Bu ülkede translara duyulan nefretinin ölçüsü ne?

- Yıllardan beri süregelen bir şey. Özellikle de 12 Eylül darbesinden sonra atılan nefret tohumlarının artık yansıması. 12 yaşındaki bir erkek çocuğu sokakta bana arkamdan “Pis i.neeee” diye bağırıyorsa, ben oturup düşünüyorum, bu çocuk neden benden nefret ediyor diye. Çünkü dünyada henüz 12 yıldır var, beş yıl bebek olarak geçti, geriye kaldı 7 yıl. Bu süreçte beni nasıl tanımış olabilir ki, nefret etsin? Ebeveynlerin ve çevresindeki yetişkinlerin fikirleri onlar, kendinin değil. Gençlere yanlış şeyler aktarıyorlar.

Sence nefret cinayetleri nasıl durdurulabilir?

- Halkın bilinçlenmesiyle. Verilen tepkilerle. Dün Özgecan Arslan’a tepki veriyorsan, bugün Hande Kader’e de tepki vereceksin. İşte bu nefret cinayetini önlemek için ilk adım. 40 yaşında 3 çocuk babası mısın, cumaya mı gidiyorsun, sen de “Hande Kader kardeşimdir!” dediğin zaman işte o zaman nefret cinayeti önlenebilir.

Bu ülkede kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Böyle bir gerçek yaşanırken, seks işçiliği yapılmasın demiyorum ama daha güvenli bir şekilde yapılamaz mı? Tanımadığı birisinin arabasına binince adam sapık çıkabiliyor. Benzer vahşetler daha önce de yaşandı. Korkunun ecele hiç mi faydası olmuyor?

- Olmuyor. Evet, kadın kimliğinin değeri yok Türkiye’de, hele bir de transsan felaket... Ama yaşamak da zorundasın. Seks işçiliğini tercih ettikleri için değil, başka bir iş bulamadıkları için yapıyorlar. Gerçekten translara iş verilmiyor.

                                                                                                                                                                                             

Bülent Ersoy destek vermiyor

 

Bülent Ersoy size destek veriyor mu?

-Vermiyor. Vermek zorunda da değil. Herkesin kendi tercihi. Herkes hayatta aktivist olacak ya da toplumu iyiye dönüştürmeye kendini adayacak diye bir şey yok. Ama ben onun yerinde olsaydım, trans bireylerle içe içe olurdum. Aktivist olurdum. Verdiğim beyanlarda, röportajlarda, çıktığım televizyonlarda transların bu ülkede ne kadar zulme uğradığını, insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını belirtirdim.

Cumhurbaşkanı onunla aynı sofrada oturuyor seninle oturur muydu ya da Hande Kader’le?

-Bu ülkede hiçbir politikacı, hiçbir bakan, Bülent Ersoy dışında bir transla aynı masada oturup yemek yemez. Bülent Ersoy’la ortak bir paydaları var. İki taraf da, kendi alanının iktidarı...