Hazal Özvarış
Acaba hiçbir kimse, kurum, kuruluş, örgüt ve hareket ile doğrudan ya da dolaylı bir bağlantı kurmadan, grup ilişkilerinden ve ideolojik takıntılardan bağımsız bir gazetecilik yapılabilir mi?
T24, tam üç yıl önce bu soruyu sorarak yola çıktı ve 1 Eylül 2009'da yayına başladı. Temel amacı Türkiye'de bağımsız gazeteciliği kurumsallaştırmak olan T24, hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymadı. Nefret, hakaret, aşağılama, şiddete çağrı ve teşvik içermeyen bütün görüşler T24 sayfalarında ilgi ve saygı gördü. Elbette hatalar yapıldı, ancak haberlerde kasten okur yönlendirilmeye çalışılmadı, muhataplarının son onayı alınmadan tek söyleşi yayımlanmadı.
Ancak ne yaparsanız yapın, nasıl algılandığınız önemlidir. Acaba T24, gazeteciliğin her kesimindeki etkili isimleri, yazarlar ve akademisyenler tarafından nasıl değerlendiriliyor?
Türkiye medyası ve siyasetinin her kesiminden 24 isime, eleştirilerini de esirgememelerini isteyerek, bu soruyu yönelttik. Aldığımız cevaplar; her görüşe ilgili ve saygılı bir gazeteciliğin ne kadar geniş bir yelpazede ciddi bir karşılık bulabildiğini gösteriyor.
Gazeteciliğin bir kez daha itibar sorgulamasına muhatap olduğu bir dönemden geçerken birazdan okuyacağınız 24 ismin görüşlerini, T24'ün üç yılda elde ettiği en değerli sonuç olarak da okuyabilirsiniz.
T24 için değerlendirme yapan 24 kişinin isimleri şöyle:
Hasan Cemal, Umur Talu, Tarhan Erdem, Alper Görmüş, Fehmi Koru, Yıldırım Türker, Mustafa Yeşil, Hikmet Çetinkaya, Ayşe Böhürler, Mehveş Evin, Karin Karakaşlı, Ümit Fırat, Ahmet Abakay, Ömer Laçiner, Prof. Baskın Oran, Prof. Vamık Volkan, Ali Bulaç, Faruk Bildirici, Yavuz Baydar, İhsan Eliaçık, Ali Erol, Sebahat Tuncel, Andrew Finkel, Yılmaz Aslantürk.
Bir not: T24'ün adından hareket ederek 24 kişiden değerlendirme istemiş değiliz. Birkaç yazı elimize ulaşmayınca T24 yazılarının sayısı 24'te kaldı, hepsi bu.
Başvurduğumuz isimlere şu soruyu yönelttik:
“Medyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin görüşleriniz eşliğinde T24 sizin için ne ifade ediyor? Cevabınızda, T24'te eksik, yanlış ve hatalı bulduğunuz taraflara ilişkin görüşlerinizi de esirgememeniz bizim için kıymetli.”
Cevaplar aşağıda.
Hasan Cemal – Milliyet
T24 için 11 Şubat'ta yazdığım yazının başlığı "Medya, kimin medyası"ydı.
Şu birkaç cümle o yazıdan:
"(...) Her iktidar kendini sağlama almak için ilk iş olarak kendi medyasını oluşturmaya bakar. Medyanın nasıl olması gerektiği konusunda kırmızı çizgileri saptar.
Tek partili olsun, çok partili olsun, değişmedi bu. (...)
Başbakan Erdoğan’ın ve AK Parti iktidarının medya üzerinde uzayan, koyulaşan gölgesi bir olgudur, eski deyişle bir vakıadır.
Bugün medya gruplarında patronaj ve yönetim düzeyindeki gelişmeleri biraz yakından izlemek, televizyon haberlerine, gazetelerin birinci sayfalarına şöyle bir göz atmak iktidar-medya ilişkilerinin güncel durumu hakkında bir fikir verebilir.
Sansür yok ama otosansür yadsınamaz.
İktidar kanadından ince-kalın baskıların eksik olduğu söylenemez.
(...)
Medya, demokrasilerde sahip olması gereken çeşitlilik ve çok sesliliğe nasıl sahip olabilir?
Bu yalnız patron sorunu değildir.
Bu en başta bizi ilgilendiriyor.
Gazeteci milleti kendi mesleğine patronlara da rağmen, güç odaklarına da karşı ne kadar çok sahip çıkarsa, gazeteciliğin ilkelerini ne kadar kararlılıkla savunursa, medya da demokrasilerdeki olağan yerini o kadar çabuk bulur.
Hepimiz biliyoruz.
Medya ve gazetecilik iyi zamanlardan geçmiyor.
Ama karamsarlığa yer yok.
Biz gazeteciler dertlerimizi ne kadar sahiplenirsek, gazetecilik diye bir meslek olduğunu ne kadar sık anımsarsak, tünelin ucundaki ışığa o kadar çabuk yaklaşırız."
T24, işte bu yazıda sorduğum "Medya demokrasilerde sahip olması gereken çeşitlilik ve çok sesliliğe nasıl sahip olabilir" sorusuna karşı ciddi bir cevap girişimidir benim için. T24, gazetecilerin kendi sorunlarına ve editoryal bağımsızlığa sahip çıkmak konusunda umut veren yaklaşımlarıyla, gazeteci milletini tünelin ucunun karanlık olmadığına inandırabilir.
Sadece grup ilişkilerinden değil, ideolojik takıntılardan da uzak bir yayın politikası izlemesi T24'ün "bağımsızlık" meselesini her boyutuyla düşündüğünü gösteriyor.
Sahip olduğu olanakları artırarak içeriğini zenginleştirmesini, editoryal anlamda daha yüksek profesyonel standartlara ulaşmasını, Türkiye'de bağımsız gazeteciliği kurumsallaştırmasını, gazetecilikte doğru yapılan işlerin mutlaka karşılık bulacağını ispatlamasını diliyorum.
Evet, karamsarlığa yer yok!
Umur Talu – HaberTürk
Medyanın mimarisi epeydir yamuk.
Tabii güzel şeyler de oluyor!..
Ama sonuçta şey, işte! Daha ötesi pek değil.
Bu bozuk yapıya, sık sık kerteriz, ölçü, şakül gerek.
Elbette bir de T cetveli.
T24 işte öyle bir cetvel.
Pahalı değil ama değerli.
Ölçüsüzlük içinde bir ölçü.
Büyük kadrosu yok ama küçük kadronun büyük sahibi de yok.
Gazeteciliğin sonsuz nicelik dünyasını kapsayacak hali yok ama, kapsadığı her noktaya yetiştireceği bir aklı ve vicdanı var.
Doğan Akın’ı yıllardır tanır, bilirdim zaten; beni şaşırtan, artık tanıyamadığım hiçbir hali yok.
Belli ki birlikte emek, yürek ve akıl koyduğu arkadaşları da aynı hassas çizgilere sahip.
Ne bileyim…
Gazeteci boyun eğmedi mi…
Ona değmiş buna değmemiş yapmadı mı…
Palavradan cesaret gösterileri yerine harbiden mert oldu mu…
Bir de, ezilenin, mağdurun, mazlumun, sesi bastırılmışın, köşeye kıstırılmışın derdiyle dert oldu mu…
Bu canım iş adına, bu medya dünyasında bir teselli bulur, mutlu olurum.
T24 de, de ki, Teselli’nin T’si.
Tarhan Erdem – Radikal / Konda Yönetim Kurulu Başkanı
Demokrasimizden yakınmalarımızın çoğunda payı ve hatta sorumluluğu nedeniyle, Türkçe yayınlanan Türkiye basın ve yayın organları hakkında iyimser düşünemiyorum. 60 yıllık demokratik siyasal yaşamımızın, deneyim eksikliği ve coğrafi özelliklerimizle açıklanmayacak, düzey, kalite ve temizlik zaafları vardır. Bunların bir kısmının oluşmasında, bir kısmının da azalmamasında basının etkisi kolaylıkla görülebilir.
Bu kötü etkileşimin basın tarafı düzelmezse, siyaset tarafının toparlanması zordur. Kurumlar her toplumda birbirini etkilemiş; zaman zaman bazılarında, ahlak değerlerini yıpratan kurumların, erdem tarafını da yıprattığı görülmüştür. Toplumlar yıkım öncelerinde içinden çıkardığı yüksek değerli kurum ve kişilerin duruş ve davranışıyla kendilerini korumuş ve kurtarmışlardır.
İlk günlerinden beri izlediğim T24, basınımızın düzelmesine öncülük yapabilir. İçtenlikle, T24’ün, toplumumuzu kurtaracak kurumlardan biri olacağına inanıyorum. Şimdiye kadar sergilediği ilke ve uyguladığı değer yargıları, bu kanımı güçlendiriyor.
T24, teknolojik tarafına emek ve finans koyabilirse, herhalde yöneticilerinin de bildiği, aksaklıkları giderecektir. Tabii belirli bir zamana ihtiyacı vardır. Keşke daha geniş yatırım olanağı bulsa da, bekleme süremiz kısalsa.
Gelişmeler ve tıklama sayısında artışı zaman zaman yayımlanırsa, beni ve tabii okuyucularını sevindirir.
T24’e, emek verenlere, her yeni yılda artacak okuyucularıyla birlikte, başarılı ve mutlu yayınlar diliyorum.
Alper Görmüş - Taraf
T24'ün birinci yılının sonunda, onun, “hasretini çektiğim bir gazetecilik-habercilik anlayışı”na en yakın gazeteciliği temsil ettiğini yazmıştım; bugün de aynı şekilde düşünüyorum.
T24'ü benim için anlamlı ve önemli kılan özelliklerinin birkaçını burada aktarayım (bunların tamamını, önümüzdeki günlerde yazmayı planladığım “T24 ve Doğan Akın” yazısında ele alacağım).
T24'ün her şeyden önce şu “objektiflik” yalanına hiç yüz vermemesine değinmeliyim... Objektif gazetecilik, güçlülerin ve güçsüzlerin; sesini duyurabilecek araçlara sahip olanların ve olmayanların bulunduğu bir dünyada kaba bir yalandan başka bir şey değil. T24, yayınlarıyla gazeteciyi “nötr” bir makine derekesine indirgeyen bu yalana yüz vermiyor; çünkü onun kendisi için tayin ettiği bir fikri, vicdanı, ahlakı var ve yayınlarına bu ilkeler yön veriyor... T24, “objektif” değil ama âdil; en azından âdil olmak için elinden geleni yapıyor. En çok bu yanını önemsiyorum.
Öte yandan T24, demokratik bir toplumda basının görevinin son derece önemli olmasına rağmen bu görevin bir yandan da son derece mütevazı olduğunu (okurları bilgilendirmek) bilen bir habercilik çizgisi izliyor. Bizim gazeteciliğimizin, “Bu haberi veriyorum ama sen bunu şöyle anla” diye özetleyebileceğimiz manipülatif habercilik çizgisinin yanında, T24'ün yapmaya çalıştığı şey bence bir nimet...
Nihayet, öne çıkan siyasi meseleleri salt siyasi figürler üzerinden değil de toplumsal figürler ve aktörler üzerinden tartışma gayreti de dikkat çekici... Fakat zannediyorum bu yöndeki gayret “imkânlar” engeline çarpıyor ve yeteri kadar gürbüzleşemiyor.
T24 bir gün engelleri aşar da siyasetten çok, onu da belirleyen toplumsal dip akıntıları üzerine odaklanabilirse, tadından yenmez olur.
Fehmi Koru – Star
T24 sitesi, kısa bir zaman diliminde, haberleri ve günlük gelişmeleri internet ortamında izleyen geniş bir kitle için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı oldu. T24 özgün yazarlarıyla da sürekli izlenmeyi hak ediyor.
Yıldırım Türker
T24 bende günden güne örselenen gelecek duygusunu besliyor. Haberciliğin haysiyetini yitirme hızı karşısında çaresiz kalmışken bize bir çıkış yolu işaret ediyor. Bağımsız olma, bağımsız kalma, güvenilir haberciliğin ilk şartıdır; bunun güçlü bir kanıtı T24.
T24, tam da bu günlerde, hakikatle aramıza inşa edilen duvarda bir çatlak. İçeri ışık, o çatlaktan sızıyor. Çatlakları çoğaltarak yıkabiliriz o kör-sağır duvarı.
Mustafa Yeşil – Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı
Öncelikle 3. yılınız hayırlı olsun, faydalı ve verimli çalışmalarınızın olduğu nice sağlıklı yıllar dilerim.
T24’ü, Doğan Bey’in yılların gazetecilik birikimini, gerçeği tespit aşkı ve insanî değerleriyle harmanlayıp ekip ruhuyla da can verdiği bir haber sitesi olarak tanıdım. İlk röportajımı T24’te Selin (Ongun) Hanım’la yaptığımda site hakkındaki bilgim hem bir tecrübeye, hem de bir kanaate dönüştü...
Medyayı kamu vicdanının bir dili olarak düşündüğümde, o dili kamu kadar çoğulcu, kucaklayıcı, renkli ama ahenkli, acı konuşurken içten olabilen, takdir ederken abartmayan, ötelemeyen ve ötekileştirmeyen özellikleri ile düşünmüşümdür.
T24’ün bu özelliklerin birçoğuna sahip olduğunu ifade etmemin bir abartı olmadığına inanıyorum. Farklı anlayış ve düşünce sahiplerinin T24 hakkında benzer kanaatlere sahip olduğunu düşünüyorum.
İnsana hizmet eden ve insanî olan her gayretin uzun ömürlü olacağı gerçeğinin - çizgisini değiştirmedikçe - T24 için de geçerli olacağını düşünüyor ve yolunuz açık olsun diyorum.
Hikmet Çetinkaya – Cumhuriyet
Ben T24'ün yayın yaşamına başladığı yıldan beri sürekli izliyorum. İzlediğim internet gazetesi 4'ü geçmiyor.
Önce şunu belirteyim...
Doğan Akın'ı 20 yılı aşkın süredir tanırım. Birlikte çalıştık uzun yıllar. Dürüst, saygın bir meslektaşımızdır Doğan...
T24'le bu başarısını perçinleştirdi internet gazeteciliğinde.
Ödün vermedi ve önemli bir boşluğu doldurdu arkadaşlarıyla birlikte.
Pek çok konuya el attı, korkmadı, baskılara boyun eğmedi.
T24'ün yazar kadrosunu çok beğeniyorum ayrıca...
Vazgeçilmez yazar dostlarım var...
İlk üçü vereyim ve uzatmayayım.
Oya Baydar, Aydın Engin ve Doğan...
T24'ün üçüncü yaşını kutluyorum...
Daha nice yıllara...
Demokrasi ve özgürlükler için...
Din, dil, ırk, mezhep ayrımcılığının körüklendiği bir dönemde keşke daha çok T24'ler olsa.
Ayşe Böhürler – Yeni Şafak / AKP MKYK üyesi
T24 sitesini kurulduğu günden beri izliyorum. Konu çeşitliliği, hâkim medyadakine aksi tavrı, farklı-özgün-muhalif görüşlere yer vermede çeşitliliğe gösterdiği özeni, haber dili, yorumcuları ile beğendiğim bir internet sitesi. Kim ne demiş diye bakmaktan öte haber ve yorumlarını izlediğim iki siteden birisi. Kaliteli bulduğumu söyleyebilirim. T24’e bakarak özgür medyayı yapılandırmak çok da zor değil diye düşünüyorum. Başarılar dileği ile…
Mehveş Evin – Milliyet
Yıllardır medyada "dijital çağ"dan bahsediliyor. Ancak pek az gazeteci bu değişimin ne olduğunu gerçekten kavradı ve iletişim çağındaki hızlı değişme ayak uydurabildi...
Bugün "internet sitesi" dediğinizde ya gazetelerin dijitalleşmiş hali ya da medya dedikodu siteleri akla geliyor. En prestijli haber siteleri bile copy paste yaparak internet gazeteciliği yaptığını zannediyor. Çok okunmakla çok tıklanmak arasındaki fark hâlâ bilinmiyor. Ne yazık ki erotik fotoğraflar ve cahil başlıklarla "okur"u cezbetmekten öte bir yaratıcılığı olmayanlar kendilerine "haber sitesi" diyebiliyor. Kendi içeriğini üreten ve bunu okura iletmeyi başarabilen haber sitelerinin sayısı ise bir elin parmaklarını geçmiyor.
T24, bu ortamda kendi içeriğini üretirken gazetecilik ilkelerini unutmayan ve en titiz şekilde uygulayan haber sitesi. Bir kuruma veya kişiye bağlı olmadan, kaliteli ve bağımsız haberciliğin mümkün olduğunu şu son üç yılda herkese gösterdi... Bu çok önemli, zira geleneksel medya, hem siyasi, hem ticari açıdan binbir türlü baskı altında. Gazeteciliğin ne olduğunun bile unutulduğu, taraflı haberlerle dezenformasyonun her yanımızı çevrelediği, gazetecinin bizzat baskı altında tutulduğu, işten çıkarıldığı, hapse atıldığı bir ortamda, T24 gibi bağımsız bir haber sitesinin varlığı hepimiz için büyük bir ümit!
T24, sosyal medyanın önemini de erken kavradı. Bundan sonrası için dijital gazetecilik alanındaki yeni uygulamaları çekinmeden kullanmasını bekliyorum. Yurttaş haberciliği, yerel habercilik, video ve görüntülü haberin giderek yaygınlaşacağı bir gelecekte T24'ten beklentimiz, bağımsız ve doğru habercilikte olduğu kadar bu alanlarda da rol modeli olması...
Çıtayı hep böyle yüksek tutun! Tüm zorluklarına rağmen, kazanan daima iyi gazetecilik olacak. Doğum gününüz kutlu olsun.
Karin Karakaşlı – Agos
Önemli insanlar ve olaylar büyük sözlerle gelmez; bir anda sessizce karşınıza çıkarlar ve onların hayatınızdaki önemini basbayağı bedeninizin tepkileriyle anlarsınız. Çünkü beden yalan söylemez.
İnternette dolanırken gündelik uğrağım yaptığım T24 sayfasını her açışımda derin bir nefes alırım. Bu nefesin bir kısmı “Bakalım bugün ne okuyacağım?” kaygısıysa, diğer kısmı da okuyacağım şeye güvenebilmenin rahatlığındandır.
T24 bana nefes aldırıyor. Onun o haşarı enerjisini, soru sorma hevesini çok seviyorum. Dürüst, derinlikli haberciliğini ve fikrine kıymet verdiğim, bir kısmı da fazla kıymetten sesi kesilmeye çalışılmış köşe yazarlarının tespitlerini okuyunca omzumun arkasında bir el hissediyorum. Her şeyin ve en çok da basının kirlendiği bir zamanda temiz ve birlikte kalabilmek mucize gibi. T24’ü orada kıpır kıpır büyürken görmek iyi geliyor, ben de yoluma devam edebiliyorum.
Ümit Fırat – Kürt aydın / A Haber Siyaset Danışmanı
Medyanın içinde bulunduğu durum bahse konu olunca, hiçbir dönemde iyimser duygular taşıdığımı söyleyemem.
Gençlik yıllarımda medya kavramı kullanılmazdı. O dönemde daha çok basın veya matbuat/matbuat hazretleri olarak anılırdı.
Yaklaşık 50 yıldır takip etmeye çalıştığım basın veya medya, hep iktidar (hükümet yanlısı) ve muhalefet (hükümet karşıtı) olarak iki kampta yer alırdı.
Ama görünürde iki kampta olmalarına rağmen, devletin ‘âli menfaatleri’ yani resmi ideoloji mevzubahis olunca, patronu, yazarı ve çalışanıyla ‘tehdit karşısında ’ yekvücut olup bütünleşerek tam bir mutabakat içerisinde davranırlardı.
Son günlerde bu tip ‘tehlikelere’ karşı hassasiyetlerini belirtecek bir komutan kalmadığı için artık TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından dikkat çekilmek istendiği gibi, gerekçeler hep bir iç ve dış düşman algısına dayandırıldığı için sloganlar da hiç değişmezdi:
“İçinde yaşadığımız şu kritik günlerde, şimdi her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.”
Elbette, dünyayı gerçekler üzerinden değil de size sunulmuş algılarla değerlendirmeye yönlendirilmişseniz, burada bağımsız, özgür ve tarafsız bir medyadan bahsetmek mümkün değildir.
Birkaç aykırı veya istisna dışında, günümüz medya sektörünün güçlü bazı sermaye kuruluşları tarafından yönetiliyor veya kontrol ediliyor olmasına rağmen eski tarz hareket etmeleri/ettirilmelerine dönük zorlamalar artık eskisi gibi etkili olamıyor.
Bu eski geleneğin dışında kalmayı başaran gazeteci, yazar ve çalışan sayısı giderek artmasının yanı sıra, belirli güç veya odaklara angaje olmadan, internet ortamında gittikçe yaygınlaşan ve etkisi artan, bütün bu geleneksel ilişkileri alt-üst etme potansiyeline sahip farklı bir medya dünyası ortaya çıktı.
Artık yüksek maliyetli yatırım araçları ve yüzlerce çalışanıyla, yüksek bedelli ilan / reklam almak uğruna hiçbir etik değere bağlılığı olmayan, kocaman plazalarda faaliyet gösteren medya kuruluşlarının tahtları sarsılıyor.
Büyük sermaye yatırımı gerektirmeyen, ancak çalışanlarına makul bir geçim olanağı sağlamakla yetinen, sansasyonel haberler ve manşetler yerine, sadece gerçeği, insanı, temel hak ve özgürlükleri şiar edinmiş bir medya sektörü doğmakta.
Değerli dostum Aydın Engin 3 yıl önce beni telefonla arayıp, T24 adında yeni bir site kurulduğunu; eğer bir şeyler yazıp yayınlatma ihtiyacı duyarsam, adresin burası olacağını söylemişti. Sevgili Selin Ongun ve Hazal Özvarış’la yapılmış iki röportajım ve birkaç yazımın yayınlanması dışında T24’e özel bir katkıda bulunduğumu söyleyemem.
Dünya’da ve Türkiye’de olup biteni büyük bir gönül rahatlığıyla okuyup izleme şansı bulduğum; beni yönlendirmeye çalışmayan, inanabileceğim bir iletişim kaynağım olduğu güvenini veren, adeta kendimi sigorta ettirmişim gibi bir rahatlık ve huzur duygusu yarattı.
T24’ü yayına hazırladıkları için Doğan Akın’a, Aydın Engin’e, tüm çalışanlara ve katkıda bulunan herkese tebrik ve teşekkürler.
Ahmet Abakay - Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı
Gazetecilik ve gazeteciler son yıllarda çok kötü sınav veriyorlar. Meslek ilkelerini, bağımsız gazeteciliği savunanların sayısı çok az, onlar da kendilerini tehdit altında görüyorlar. Bu da sektörde çalışanlar üzerinde büyük bir karamsarlık bulutu oluşturuyor.
T24 böyle bir ortamda çölde yeşillik parçası, vaha gibi ışıldıyor.
Kolay değil, iktidarın, “ya benim olursun ya da seni yok ederim” anlayışının fiilen uygulandığı bir sektörde, “ben bağımsız kalacağım” demek olağan sayılması gerekirken, ne yazık ki biraz fazla cesaret olarak görülüyor.
Büyük ya da küçük çıkarlar için siyasal iktidarın ya da muhalefetin sesi olmak yerine bunlara mesafeli, ilkeli, bağımsız gazeteciliğin sığınağı olmak değerlidir. Medya sektörünün, çalışanlarının ağır baskı altında olduğu, muhalif gazeteci yazarların cezaevlerine doldurulduğu, otosansürün kendini yoğun olarak hissettirdiği bir ülkede çok daha değerlidir.
T24 bunu başardı. Yayın politikası ile, yazar kadrosu ile başardı.
T24’ü eleştirmek, eksiklerini bulmak için kendimi çok zorladım. Müzmin muhalif yapıya sahip birisi olarak bunu başaramadım.
Sevgili Doğan Akın, iyi ki uzun yıllar çalıştığın yazılı basında işler istediğin gibi gitmedi de T24 gibi bir markamız oldu.
Eleştirecek ciddi bir yan bulamadığımı söyledim.
Eee ne yapalım, eğer hak ediyorsa, “güzele de güzel, iyiye de iyi” demek görevimiz.
Nice başarılı yıllara T24.
Ömer Laçiner – Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
T24, gitgide ağırlaşan bir dezenformasyon ve bilgi kirliliğine maruz kaldığımız şu dönemde objektif bir toplumsal hafıza oluşturabilmemiz için üstlendiği işlevi başarıyla yerine getirdiği için önemli öncelikle.
Bunun yanı sıra T24, ana akım medyada genellikle yer verilmeyen yaklaşım ve görüşlere açık yayın politikasıyla da öne çıkıyor. Bu yolda başarılar dileği ile...
Prof. Baskın Oran – Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
T24’ü çok beğeniyorum ve itimat ediyorum. Türkiye medyası için T24’ü şans telakki ediyorum. Öneri olarak, T24’ün belli uzmanlar tespit etmesini ve belli haberlerde bu uzmanlara başvurması gerektiğini düşünüyorum. Bazı haberlerde “Bu gerçekten olabilir mi?” sorusu uyanıyor. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Mardin’li Şeyhmus’un Oxford bursunu annesi tandırda yaktı” haberi bir örnekti. Oxford bursu padişah fermanı değil, her şeye internetten ulaşılabiliyor. Bu durumda, Oxford Üniversitesi’ni bilen birine sorabilirdiniz.
Yorum yerine olgular üzerinden görüş bildirecek bir uzmanlar havuzu oluşturmanızı öneriyorum. T24, uzmanlık alanlarına dair faklı fikirlere sahip olanları da barındıran, bir kişinin hakem olacağı bir havuz oluşturulabilir.
Prof. Vamık Volkan – Uluslararası Diyalog İnisiyatifi
Türkiye dışında yaşadığım ve ileri yaşımda internete çok bakmaya alışmadığım için T24’ün varlığını 2012 yazında öğrendim. Hazal Özvarış, beni iki söyleşi yapmak için davet ettiği zaman, söyleşi metnini yayından önce benim onaylayacağımı, gerekirse düzeltmeler yapmadan basmayacaklarını söyledi.
Gerçekten de T24 bunu yaptı. Bu beni etkiledi. Son yıllarda Türkiye’de medya etiğini koruyan gazeteciler ile görüşmelerimin yanı sıra beni hiç tanımayan ve medya etiğini kullanmayan başka kişilerin benim yaptıklarım ve düşündüklerim hakkında kendi akıllarına gelen gülünç ve ayıp şeyleri yayınladıklarını da gözlemledim ve bu beni üzdü. Bu nedenle T24’ün olumlu ve medya etiğini koruyan bağımsız bir internet gazetesi olarak geliştiğini ve devam ettiğini görmek çok önemli. Bağımsız gazeteciliği kurumlaştırma modellerine Türkiye’de ihtiyaç var. T24 çalışanlarını da gazetelerinin dördüncü senesine girişi nedeniyle tebrik ederim.
Ali Bulaç – Zaman
Giderek sosyal medya önem kazanmakta, internet siteleri öne çıkmaktadır. Sosyal medyanın bizim fikir hayatımıza önemli bir katkı sağlayacağını sanmıyorum, hatta aksine zihnimizi yoksullaştırır, çünkü kuş diliyle konuşmak kültürü zayıflatır. İnternet siteleri ise daha farklı. Büyük yatırımlar gerektiren yazılı ve görsel basının ötesinde kolayca bir site kurup mesaj iletmek, bir davayı savunmak mümkün. Ayrıca medyada yer almayan haber ve bilgiler de internet sitelerinde dolaşıma girer.
Bu açıdan baktığımızda T24'ün iyi bir site olduğunu söyleyebilirim. Hemen hemen her gün uğradığım bir site. Haberlere bakıyorum, konuşmaları takip etmeye çalışıyorum. Kişisel olarak daha az magazine yer verilse daha yararlı olacağı kanısındayım, benim tercihim sayısı hayli kabarık tıklayandan çok, doğru bilgi, alternatif haber ve entelektüel merakı olanların uğrak yeri olmaktır.
T24'ün bundan sonraki yayın hayatında başarılar dilerim, çok daha iyi şeyler yapacağından kuşku duymuyorum.
Faruk Bildirici – Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi
Günümüz Türkiyesinde medyanın içinde bulunduğu başat sorun siyasi iktidar ile ilişkilerinden kaynaklanıyor bence. Kendisi gibi düşünmeyenlere hoşgörülü davranmayan, üstelik bu tavrı liderinden en alt kademesine kadar tutarlı biçimde sürdüren siyasi iktidar, medyayı propagandist yayın organları olmaya zorluyor. Kendisinden olmayanların susması, ürkek davranması da yetmiyor, onları birer birer diz çöktürmeye, ele geçirmeye çalışıyor siyasi iktidar. Ne yazık ki, güvenlik güçleri ve yargı organları da siyasi iktidarın bu hegemonik tavrını gerçekleştirmesinin araçları haline geliyor ve sonuç onlarca gazetecinin hapse atılması oluyor. Suçları haber ve kitap yazmak, suç aletleri de kalemleri, bilgisayarları çoğunlukla…
Sorunumuzu sadece siyasi iktidarın medyayı zapt etme gayretine bağlamak da doğru değil. Bu siyasi iktidar, nasıl siyasi alandaki büyük çöküşün ardından yükseldiyse, aynı şekilde medyadaki çürümeden de beslendi. O güne kadar siyasi iktidarlarla, güç odakları, vesayet kurumları ve derin devlet ile ilişkilerini salt gazetecilik noktasında düzenleyemeyen medya, bu iktidarla ilişkisini de gazetecilik çizgisinde tutamazdı. Gerçeğin ucunu tutmayı bir kez bırakırsanız yeniden kavramanız zorlaşır.
Hele de tarihsel konumlanmanızdan, sahiplik yapınızdan, egemen ideolojileri içselleştirmenizden ve tabii köhnemiş gazetecilik anlayışlarınızdan kaynaklanan prangalarınız söz konusuysa gerçek anlamda bağımsız gazetecilik yapmanız imkânsızlaşır. O zaman da gerçeğin bekçi köpekliği işlevi demokrasinin süs köpekliğine döner, kimileri de çıkar tasmalı benzetmeler yapar…
Büyük teknolojik değişim de böyle bir pozisyonda yakaladı medyayı. Yeni yüzyılda hâlâ ülkesinin her yanına aynı gazeteyi aynı saatte göndermeyi bile başaramayan, İstanbul ve Ankara odaklı, elitist gazetecilik yapan medya bir de teknolojik dönüşüm girdabına yakalandı. İşin teknolojik yanına ayak uyduranlar olduysa da hâlâ o evrimin zorunlu kıldığı içeriksel dönüşümden eser yoktu ortalarda. Geleneksel gazetecilik tükenme değil yenilenme, gazeteciliği yeni haber toplama mantığıyla, yeni yazım diliyle ve yeni araçlarla okura iletme problemiyle karşı karşıya. Tabii böylesi bir yenilenme prangaları olmayan bir cevvaliyeti de gerektiriyor.
İnternet medyası, böylesi bir yenilenmenin manivelası olma potansiyelini barındırıyor. Ama maalesef, Türkiye’de internet medyası, mevcut yanlışları, sorunları, zaafları aynen sırtlanmakla kalmayıp bir de habercilik yerine kopyala yapıştır, oradan buradan arakla, bir de takla attır kolaycılığıyla başladı işe. Bırakın bağımsız gazeteciliğin modern örneklerini vermeyi, demokrasiye nefes aldıracak güçlü ataklar yapmayı, medyanın yenilenmesinin manivelası olmayı, gökdelenlerle kaplı medya mahallesinde derme çatma gecekondular gibi kaldı bu internet siteleri.
Zamanla ayrışmalar başladı internet haberciliğinde. Bağımsız, bağlantısız, gerçeğe salt gazetecilik güdüleriyle yaklaşan internet sitelerinin kurulması yönünde girişimler oldu. T24 de bunlardan biriydi. Bağımsız habercilik amacıyla yola çıkan internet sitelerinin kimisi imkânsızlıklarda boğulur, kimisi ağır aksak yoluna devam ederken T24, yörüngesinden sapmadan devam etti macerasına. Sanki her geçen gün daha da yaklaştı bizlere. Uzaklardan göz alan bir ışık kümesi olmaktan çıkıp, karanlıklarda kaybolduğumuzda yolumuzu bulmamızı sağlayan kuzey yıldızına döndü. Hep haberciliğin doğrularını gösterdi. Yazılmayanı yazmakla kalmadı, okurlarının önüne yeni pencereler açtı.
T24’ün temel güç kaynağı da olup bitenlere salt gazetecilik gözüyle bakan, bağımsız, bağlantısız, takıntısız ama etik kaygıları da göz ardı etmeyen bir gazetecilik çizgisinde durmasıydı.
Üç başarılı yılın ardından şimdi önünde yeni bir görev var; kendi haber kadrosunu oluşturmak. T24, kendi muhabir ağını kurduğu, özel haberlerini, farklı araştırmalarını, özgün röportajlarını artırdığı oranda güçlenecek. Habercilikte yeni bir mecra yaratmış olmakla kalmayacak geleneksel medyanın dönüşümüne de omuz vermiş olacak.
Yavuz Baydar – Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi
Medya nefes alamazsa demokrasi boğulur. Medyanın oksijen kaynağı editoryal bağımsızlıktır. Bu konuyu kaç defa işledim artık hatırlamıyorum. Editoryal bağımsızlık nedir? Gazetecilik yapmak, haber hazırlama-işleme-seçme-sunmak, yorumlamak işinin gazeteciler tarafından - onların işverenleri, siyasi erk sahipleri, ekonomik güç odakları vs. tarafından değil - gazetecilerin bizzat kendilerince yapılması. Yazı işlerine, haber servislerine dışarıdan - önceden veya sonradan - asla müdahale edilmemesi. İş kalitesi sorumluluğunun tamamen gazetecilere ait olması. Bunun notunu da kamuoyunun vermesi. Tabii, gerçeğin binbir türlü veçhesi olduğuna göre, günün sonunda, halkın farklı açılardan, görüş çoğulculuğu ve özgürlüğü içinde, olay ve olgular hakkında ayrıntılı bilgi ve görüş sahibi olması.
Bu açıdan ülkemiz medyasının ciddi ve sürekli bir talihsizliği var. Ben kendimi bildim bileli işini rahat bırakılarak, sağına soluna karışılmadan düzgün yap(tırıl)an medyayı hep istisnalar arasında görebildim. Özgür ve bağımsız medya maalesef ülkemiz dördüncü kuvvetinin merkezine bir türlü oturamadı. Kanunlarla, otoritelerle, ekonomiyle hep boğuşmak zorunda kaldı. Güçlenemedi.
Gene de, ülkemiz medyası paradokslarla dolu. 40 ulusal gazete, yüzlerce yerel gazete, 250'den fazla TV kanalı, 1.300 radyo faaliyette ve buradan her şeye rağmen birçok seslilik fışkırıyor. Yani, bu ülke Suriye veya Azerbaycan gibi medyasını tekleştirip ezen bir ülke değil ve olamayacak. Ne Çin ne de Rusya olabilecek. Ama Balkanlar ve Doğu Avrupa'da da görüldüğü gibi, medyanın sahiplik üzerinden kontrol edildiği, kıskaçta tutulduğu bir kategoriye de dâhil olabilir. AB üyesi olmalarına rağmen, siyaset-medya ilişkilerinin yozluğu nedeniyle, Yunan ve İtalyan medyalarının son yıllarda kamu adına denetim görevini iyice boşladığını, bu yüzden iki ülke halkının, üzerlerine heyula gibi çöken ekonomik krizlerden bihaber tutulduğunu da unutmayalım. Tıpkı, bizim yozlaşmış, sözde 'merkez' medyamızın 90'larda büyüyen ekonomik krizden - sırf ondan nemalandığı için - halkımızı haberdar etmeyip kendisinin de altında kalışına benziyor bu durum. Editoryal bağımsızlık yok olur ise, sosyal istikrar da çöker, demem bu yüzden.
Burada senelerdir yayılan bir olumlu ışık, bugün ulusal erişim oranı yüzde 60'lara yaklaşan internet olgusu. Bugün ülkemizde yüze yakın haber portalı veya sitesi var. Blogculukta fena değiliz. Sosyal medya kullanımını çok seviyoruz. Facebook, twitter, instagram, flickr ve youtube gibi mecralara çok alıştık, vazgeçemeyecek ölçüde. İnternet haberciliğinin en önemli özelliği, alışılmış dikey medya yapılanmasından bizi kurtarıp yatay bir model sunması. Yani, herkesin 24 saat haberleri yakalayıp kovalayabileceği, şekillendirip büyük resme katkıda bulunabileceği bir formatlama imkânı söz konusu. Bunun örneklerini deprem gibi, Uludere gibi olaylarda yaşadık, faydasını gördük.
Tabii, burada mesele, gene gelip editoryal bağımsızlık, dolayısıyla saygınlık, güvenilirlik ve istikrar gibi noktalarda düğümleniyor. Geniş katılımlı, yaygın yurttaş gazeteciliği yetmez; çünkü başlı başına bu modelin bir yığın tuzağı var: Manipülasyon, siyasi kampanya, propaganda, iftira, nefret söylemi, hakkaniyet yoksunluğu, şiddet övgüsü, ırkçılık ve tabii, düpedüz yalan habercilik. Yani, gene sağlam, köklü bir gazetecilik denetim ve muhakeme mekanizması şart. Ki, internet haberciliği diye yaptığınız şey, bir başvuru kaynağı olsun, ilk tercih edilenler arasına girsin.
T24'ün üç yıllık serüveninde ben hep bu kaygıyı ve çabayı görüyorum. Kutuplaşmaların ve ucuz misyonerliklerin parçası olmadan, toplumu tüm farklılıkları içinde bir bütün olarak görüp, seslerini duyuramayan, mağdur, ezilmiş, haksızlık gören, yoksul kesimlerin zaviyesini unutmamak; yolsuzlukları ve kanunsuzlukları izleme isteği; hak ve özgürlükler gündemine mercek tutmak. Bu ülkenin sıkıntılı, ama geri dönüşü olmayan demokrasi yürüyüşünde, sık sık bakılması gereken bir pusula olmak. Önyargılı, peşin hükümlü, ayrımcı davranmamak.
İmkânlar genişlediği ölçüde, umarım, T24 de içeriğini zenginleştirir. Ekonomi ve borsa haberleri çok önemlidir; güvenilirlikte bir test alanıdır; daha canlı hale gelmelidirler. Yerel kaynakların, sosyal medya ve GSM imkânları üzerinden daha çok kullanılması gerekir. Kimi gelişmekte olan haberlerin donuk metinler yerine sürekli güncellenen bloglar şeklinde verilmesi, eşyanın tabiatına daha çok uyar. 'Merkez' medyanın karartma-çarpıtma uyguladığı haberlerde, sosyal medya yolu ile akış varsa, okurlar onu buradan topluca, sağlıklı biçimde gözden geçmiş haliyle okumalı.
Yorum yelpazesi daha geniş açılmalı, blog yorumlara daha çok yer verilmeli. Ayrıca, daha derin ve kapsamlı iç ve dış politika, ekonomi analizleri için akademya, düşünce kuruluşları ve STK'lar ile online işbirliği artırılmalı. Haber değeri taşıyan resmi belgeler dosyalar halinde daha çok ve bekletilmeden yayınlanmalı. Medyanın ve ifade özgürlüğünün sorunları da burada öncelikler arasında yer almaya devam etmeli.
T24'e yürüyüşünde başarı ve bol şans diliyorum.
Bizi geleceğe hazırlama katkıları nedeniyle de teşekkür ediyorum.
İhsan Eliaçık – Antikapitalist İslamcı yazar
T24 haber sitesi takip ettiğim siteler arasındadır. Bugün medyanın geldiği yer itibariyle bağımsız gazeteciliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu ortadır. Gazetecilerin, kişisel görüşlerini, ideolojik anganjmanlarını bir kenara bırakıp bağımız ve tarafsız kalmaları hayli zor. Bunlar aşılsa bile bir müddet devam edip, özellikle önemli gün ve olaylarda kendi anganjmalarına döndüklerini görüyoruz. Herhâlde bağımsız kalabilmek gerçekten büyük bir başarı olarak kaydedilmelidir. T24 sitesini bu yolda atılmış çok önemli bir girişim olarak, takdirle izlediğimi belirtmek isterim. İdeolojisi yalnızca gazetecilik ve habercilik olan bir anlayışla hareket etmenizi dilerim.
Kuruluş yıldönümünüzde daha nice başarılara imza atmanızı, bir bağımsız gazeteciler ocağı olarak hep genç ve dinamik haberciler yetiştirmenizi en içten dileklerimle temenni ederim.
Ali Erol – Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği
İnternetin olanaklarıyla başı dönen pek çok girişim, geleneksel medyanın “flaş flaş” zihniyetinden ötürü, yaratıcılığı kendinden menkul bir iki manşetle haberciliğin idare edilebileceğini düşünebildi. Oysa bu zihniyetin yarına etkisi bir yana, günü kurtarmaya bile yetmediği aynı hızla anlaşılmış olmalı. Kendi başına “internet”in habercilik için yetmediğini o internet deryasından gelip geçen çöp yığınlarından biliyoruz.
Bugün benim için T24 internet deryasındaki vahalardan biri oldu. Ana resmin sağlıklı ve nesnel tasvirini sunabilmesiyle aranır, okunur bir ihtiyaç haline geldi. Ne mutlu ki bunu çığırtkanlığa düşmeden haber çeşitliliği ve takibiyle başardı. Milliyetçiliğin, ırkçılığın, militarizmin, cinsiyetçiliğin gölgesinde boy atma kolaycılığına sığınmadığından homofobik ve transfobik ayrımcılığı körüklemenin ve yeniden üretmenin de “habercilik” olmadığını kendiliğinden gösterdi ve takibini yaptı. Bunu yaygın medyanın sahte “nesnel habercilik” gereği değil, tam tersine ilgili her bir alanın kendi içindeki çeşitliliği gösterme ve çeşitliliklerin kendini ifade etmesine olanak yaratma ihtiyacını karşılayacak şekilde haberciliği sürdürürse T24 daha nice yılları hak edecektir.
Sebahat Tuncel - BDP
Türkiye basın ve ifade özgürlüğü konusunda karnesi kötü bir ülke. AKP hükümeti, iktidara gelen her hükümet gibi medyayı kendine göre şekillendirerek, kendi politikası ve görüşünü yaydığı bir araç haline getirmiştir. İktidara geldiği günden bu yana medyayı kendine göre şekillendirerek tek yanlı, kendi görüşlerinin dışına çıkmayan, gazetecilik ilkeleriyle bağdaşmayan uygulamalara imza atmaktadır.
Basında muhalif, demokrat, farklı görüşleri objektif olarak sunan gazeteciler, basın emekçileri bir bir ya işten atıldılar, ya da istifaya zorlandılar. Yüzden fazla gazeteci cezaevinde alınarak tüm basın üzerindeki baskılar giderek arttırıldı. Özellikle 2011 genel seçimlerinden sonra seçime Blok olarak girmiş olan partimize ciddi bir ambargo uygulaması başlamıştır. Blok vekillerine konulan bu ambargo aslında Türkiye'de Kürt sorununun, geniş anlamda demokratikleşmeye dair sorunların TV kanallarında, gazetelerde tartışılmaması için uygulanan bir baskıdır. Halkın doğru, sağlıklı haber alma hakkı engellenmektedir. Diğer yandan medya, nefret söylemini içeren ve cinsiyetçi bakış açısını üreten haberlerin olduğu bir alan haline gelmiştir. Bu baskı internet üzerinde sansür olarak vücut bulmaktadır.
Türkiye ne yazık ki en çok internet sitelerinin sansüre uğradığı ve bu sitelerin pek çoğunun da aslında büyük medyada etik gazetecilik ilkelerine göre haber yapamayan basın emekçilerin oluşturduğu haber ya da ajans siteleri olduğu görülmektedir. Bu anlamda internet gazeteciliği muhalif ve objektif, gerçekleri yansıtan haberlerin yapılmasına zemin sunan henüz basın şirketlerinin tekeline tam olarak girmemiş bir alan olmaktadır. T24 gibi internet gazeteleri daha özgür ve doğruları yansıtan, farklı kesimlerin görüşlerini yansıtan köşe yazarlarının olduğu bir alan oluşturmaktadır. Bu anlamda gelişen internet gazeteciliği bir nevi ifade ve yayın özgürlüğündeki baskıların artmasıyla olumsuz bir nedenle olumlu bir gelişmeye doğru evrilmektedir. T24’ün nefret söylemini üreten, militarizm üreten habercilik anlayışından uzak durmakta titizlik göstererek aslında muhalif kesimlerin sesi olmada daha aktif rol üstlenmesini temenni ederim.
Andrew Finkel – Taraf
Ben, Anadolu Haber Ajansı’nın nüshasını sayfa sayfa basan yazıcının tıkırtıları sayesinde günlük haberleri takip edebildiğim müşterek ofisi halen hatırlayabildiğim bir devrin insanıyım. O dönemler gazete stantlarının önünden geçer ve editörlerin günün olaylarını nasıl çarpıttıklarını görmek amacıyla, bas bas bağıran manşetlere bakardım. İnternet hayatıma girip de Milliyet ya da NTV gibi siteler gerçek zamanlı olarak ustalıklı bir haber seçkisi sunmaya başladığında rahat bir nefes almıştım.
Zamanla bu tür haber kuruluşlarına duyduğum güveni kaybettim. İnternet editörünün asıl niyeti, beni haberdar etmekten ziyade kandırarak okumak istemediğim bir yazıya tıklamamı sağlamakmış gibi geliyordu. Milliyet’in “Business” ekinde kısa süreliğine köşe yazarlığı yaptığı dönemden tanıdığım Doğan Akın’ın, T24 adıyla kendine ait bir web sitesi kurduğunu öğrendiğimde işte bu yüzden yeni bir coşku hissettim. Sıradan bir gün boyunca bu siteye kaç kere tıkladığımı inanın ki bilmiyorum. Bu benim için bir refleks haline geldi.
T24, iyi bir haber anlayışı sergiliyor. Arada bir doğru olmayan bir şey sunuyorsa, biliyorum ki bu samimi bir hata, kodamanları rahatsız etme korkusunun sonucu değil. Ne var ki, bütün bağımsız ajanslar gibi T24 de ekonomik kaynaklarının getirdiği sınırlamalara tabi. Kendi haberlerini üretmenin yanı sıra, interneti tarayıp ilgi çekici haberler arıyor ve bunun için telif hakkı ödediklerini de sanmıyorum. Çok nadiren de olsa, kendi yazılarımın da yayınlandığını görmüşlüğüm var. Bu konuda ne şikâyet ediyorum, ne de avukatımı arıyorum. Bunun yerine, en çok okunanlar listesine girebilmiş olmakla gururlanıyorum. Ben de aldığım hizmetin karşılığını bu şekilde ödemiş oluyorum.
Öte yandan, eğer gün olur da T24 hak ettiği sponsorluğu alabilirse, umarım birilerinin aklına gelirim de, bana da bir öğle yemeği ısmarlarlar.
Yılmaz Aslantürk – Uykusuz / Otisabi
Basılı gazete okumayı bıraktıktan sonra internet üzerinden gazete okuma alışkanlığı edindim. Çünkü işim gereği sürekli bilgisayar başındaydım ve internet erişimim var ve ben de anında habere ulaşabiliyorum. Seçerek ilgimi çeken haberi ve köşe yazarlarını okuyabiliyorum. Çarşaf gibi rezidans ilanlarını çevirmek zorunda kalmıyorum. Ancak burada da bir sorun vardı, tıpkı basılı gazete tasarımlarında olduğu gibi sayfalar tropikal bir kuşta bulunabilecek en parlak renklerle boyanmış, her biri yanıp sönüyor, göz kırpıyordu. Kendimi otobüs garında firmaların tabelaları arasından bineceği otobüsü arayan yolcu gibi hissediyordum. Ve maalesef çoğu haber sitesi birbirini taklit ediyordu. T24 aradığım dingin, sade tasarımıyla tam puan aldı benden. Ne kurnazca atılmış başlıkla manken fotoğraflarının galerisine yönlendiriyor, ne de "21. yüzyılın buluşu" diye bir cep telefonu reklamına gönderiyordu. İlk başta dürüstlüğünü bununla kanıtlıyordu. Bir gazetede olması gereken ilk unsuru yerine getiriyor. Bu duygu da yayımlanan her haberde kendini hissettiriyor.