Başkan Kılıç: Deliller yetersiz

AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlanırken, Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç karşı oy yazısında, Başsavcı Yalçınkaya’nın kapatma talebiyle ilgili delillerini yetersiz bulduğunu belirtti. Kılıç, "Delillerin çok büyük bir bölümü gazetelerin haber kupürleri ile internet kaynaklı yorum ve haberlerden oluşmaktadır. Toplumun yarıya yakınının onayını alan bir siyasi partinin kapatılması için bu tür delillerin ses ya da görüntü kasetleriyle teyit edilmemesi, olması gereken ciddi bir hazırlık aşamasının ne kadar sorunlu olduğunun açık göstergesidir. 400’ü aşkın delilin büyük bölümüne bu sorun nedeniyle herhangi bir değer atfedilmemiştir" ifadesini kullandı. KARŞI OY YAZISINA ALMAN MARKSİST LUXEMBURG’UN SÖZÜYLE BAŞLADI Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili gerekçeli karara ilişkin karşı oy yazısında, Alman Marksist politika teorisyeni ve filozofu Rosa Luxemburg’un “Özgürlük yalnızca ve daima farklı düşünenlerindir" sözüne yer verdi. Türk siyasi hayatında partilerin genel olarak “bölünmez bütünlük”le “laiklik” ilkesine aykırı eylemler nedeniyle kapatıldığını belirten Kılıç, Anayasa’nın 68. maddesini eleştirdi. 68’nci maddede belirtilen ilke ve yasakların oldukça kapsamlı olması ve sınırlarının çizilmemesinin siyasi partileri sıkıntıya sokacak nitelikte olduğunu kaydeden Kılıç, şöyle dedi: “68/4 kapsamındaki korunan hukuksal değerlerin 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda açılımı yoktur. Anayasa hükmünün yasalarla hayata geçirilmesi onların açık, bilinebilir ve öngörülebilir olmasını sağlar. Anayasal hükümlerin genel olarak doğrudan uygulanma nitelikleri yoktur. Bu özellikleri nedeniyle Anayasa’da belirlenen hak ve özgürlüklerin kullanım ve sınırlarına ilişkin -siyasi partiler de olsa- Anayasa’nın 13. maddesine uygun belirli, genel ve soyut bir yasal düzenlemenin zorunluluğu açıktır. Belirlilik ilkesi bu yasal sınırlamanın yargısal ya da idari bir tasarrufa ihtiyaç bırakmayacak açıklıkta olmasını zorunlu kılar. Anayasanın 68/4 maddesindeki korunan hukuksal değerlerin açılımı yasayla yapılmadığına göre, Anayasa Mahkemesi’nin bu boşluğu doldurma görevini yine Anayasa’ya uygun olarak çözümlemesi gerekir."  AKP'yi kadınlar ve AB kurtardı“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARLARI İHAM KARARLARINA UYGUN OLMALI” Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlarda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 'İHAM) siyasi parti kapatma davalarında kullandığı standart ölçülerin göz ardı edilemeyeceğini de belirten Kılıç, “aksi halde Anayasa Mahkemesi’nin bu davalarda oluşturduğu değişken ve subjektif değerlendirmeleri siyasi hayatı belirsizliğe itecektir” görüşünü dile getirdi. “DİNİ İNANÇ VE KANAAT ÖZGÜRLÜĞÜ” Bireylerin dini inanç ve kanaat özgürlüğünün yanında, inanç ve kanaatlerini dışa yansıtma ve yaşamlarını dini inanç ve kanaatlerine göre sürdürme hakkının da Anayasa’nın tanıdığı temel bir insan hakkı olduğunu söyleyen Haşim Kılıç, karşı oy yazısında şunları kaydetti: “Cumhuriyetin değişmez niteliğinden biri olan insan haklarına saygılı/dayalı devlet ilkesi, devlet erki kullanan tüm kurumları bireylerin dini inanç, kanaat ve dinsel pratik özgürlüğüne saygılı olmaya, kişinin bu özgürlüğünün önündeki engelleri ortadan kaldırmaya zorunlu kılmaktadır. Laiklik ilkesinin bu Anayasal tercihi zayıflatıcı biçimde yorumlanmasının, farklı uygulamaları da olsa çağdaş dünyanın laiklik anlayışıyla bağdaşmadığı düşünülmektedir. Anayasa’nın 24. maddesinde din derslerinin zorunluluğu öngörülmüş, 136’ncı maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile devletin bireylere dini inançları konusunda hizmet vermesi kabul edilmiş, yasal düzenlemelerle de imam hatip okulları ile kuran kursları devletin eğitim ve öğretim kurumlarının parçası haline getirilerek devletin dinle olan ilişkisi düzenlenmiştir. Gerekçesi ne olursa olsun laiklikle ilgisi bulunmayan bu düzenlemelerin Türkiye gerçeğinden doğduğu kabul edilmelidir. Ancak bu gerçeklere laiklik boyutundan bakıldığında devletin dinle ilgisini kesmediği açıktır. Anayasamızda bize özgü olan bu laik yapının siyasi partilerin kapatılma davalarında gözardı edilmesi mümkün değildir." “DELİLLER SORUNLU” Başsavcı’nın AKP’nin laik düzeni ortadan kaldırarak şeriat düzenini yerleştirme amacını taşıdığını ileri sürdüğünü ve kapatılmasını istediğini kaydeden Kılıç, Başsavcı’nın kapatma talebiyle ilgili sunduğu delilleri eleştirdi. Kılıç, “Başsavcı partinin laik düzeni ortadan kaldırma amacını tesbit ederken genel olarak üniversitelerde yaşanan başörtüsü yasağı, imam hatip lisesi mezunlarına üniversiteye girerken uygulanan katsayı ve kuran kurslarının sorunlarına ilişkin parti mensupları tarafından yapılan konuşmaları ağırlıklı olarak değerlendirmeye almıştır. Hemen belirtmek gerekirse ileri sürülen delillerin çok büyük bir bölümü gazetelerin haber küpürleri ile internet kaynaklı yorum ve haberlerden oluşmaktadır. Toplumun yarıya yakınının onayını alan bir siyasi partinin kapatılması için bu tür delillerin ses ya da görüntü kasetleriyle teyit edilmemesi, olması gereken ciddi bir hazırlık aşamasının ne kadar sorunlu olduğunun açık göstergesidir. 400’ü aşkın delilin büyük bölümüne bu sorun nedeniyle herhangi bir değer atfedilmemiştir. Değerlendirilmeye parti genel başkanı ve diğer mensuplarının 30 söylem ve eylemi esas alınmıştır. Bu söylemlere ilişkin yapılan değerlendirmelere de katılma olanağı bulunulamamıştır. Bu söylemlerin laikliği ortadan kaldırma amacı taşıdığını söylemek oldukça zordur" dedi. MHP İMASI Kılıç, din ve vicdan özgürlüğünü ilgilendiren bir sorunun Türkiye’de nasıl çözüleceği konusunun oldukça sorunlu olduğunu belirtirken “Zira sözkonusu partinin kapatılması isteminin önemli bir bölümünü içeren üniversitelerdeki başörtü sorunu tüm partiler tarafından dile getirilerek çözüm önerilirken bu söylem ve önerilerin bazı partiler için kapatılma sebebi sayılması bazıları için ise hiç sorun yaratmaması dikkat çekicidir. Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikte bu kapsamdadır" görüşünü dile getirdi. Kılıç şunları söyledi: “Anayasa’nın 68/4. maddesi kapsamında görülerek Parti’nin kapatılması için ileri sürülen eylemlerin laikliği ortadan kaldırmak suretiyle şeriat düzenini getirme amacı ile nitelendirilmesi ağır, ölçüsüz ve demokratik sabırla çelişen yaklaşımlardır. Başka bir anlatımla, demokratik düzen reddedilmeden laikliğin somut düzenleniş ve uygulanış biçimine aykırı söylemler şiddet içermedikçe ifade özgürlüğünün güvencesi altındadır.Davalı siyasi partinin iktidar olduğu süreç içindeki tüm çalışmaları ve etkinlikleri birlikte değerlendirildiğinde, demokratik düzeni reddeden bir amacına ulaşılamadığı gibi eylemlerinin şiddet ya da şiddete çağrıyı içermemesi nedeniyle laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğundan sözedilemez.Bu nedenle, ne kapatılma ne de Devlet yardımından mahrum bırakılma düşüncelerine katılmadım.”