'Başkanlık sistemi demokrasinin sonu demek'

'Başkanlık sistemi demokrasinin sonu demek'

Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin Dostları Grubu Genel Sekreteri Laura Batalla Adam,  bazı üyelerin Türkiye demokrasisinde son dönemde yaşanan gelişmeler nedeniyle yeni başlıklar açılmamasını teklif ettiğini söyledi. Adam, “Başkanlık sistemine geçişi Türkiye’nin Dostları Grubu olarak demokrasinin sonu olarak görüyoruz” dedi.

Adam,  Demokrasi Denetçileri Derneği’nin Demokrasi Konuşmaları etkinliğinin konuğu oldu. “7 Haziran Sonrası Türkiye: Türkiye Demokrasisi ve AB Üyelik Sürecinin Devamı” başlıklı bir konuşma yapan Laura Batalla Adam şunları söyledi:

 

Türkiye’nin Dostları Grubu

 

Adam ilk olarak 2010 yılında kurulan Türkiye’nin Dostları Grubu’nun faaliyetleri ve yapısından bahsetti: “Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini gözlemleyen ve her iki tarafın temsilcileri ile fikir alışverişinde bulunan grubumuz 2010 yılında kuruldu. Türkiye’den STK’ları Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda misafir ediyor, Türkiye demokrasisinin gelişimini takip ediyoruz. Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağ ve aşırı soldaki gruplar dışında hemen her gruba dahil 55 üyemiz var. Parlamento’ya Türkiye ile ilgili brifingler veriyor, ulusal ve uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili destek sağlamaya çalışıyoruz. Türkiye için gönüllü çalışan grubumuz informal bir oluşum ve Türkiye’nin AB üyeliği çerçevesinde hazırlanan yıllık raporlarla ilgili destek veriyoruz. Biz sadece hükümet veya devletin değil, asıl olarak Türkiye halkının dostlarıyız.”

 

Geciken Türkiye raporu

 

 Laura Batalla AdamTürkiye’nin AB üyeliği ile ilgili her yıl yayınlanan ilerleme raporu bu yıl tarih geçmesine rağmen yayınlanamadı. Nisan’da açıklanması gereken rapor 2 kez ertelendi ve seçim sonrasına bırakıldı. Adam bu erteleme ve gecikme ile ilgili: “Türkiye’nin üyeliği ile ilgili son dönemdeki gelişmeler nedeniyle yoğun tepkiler geldi. Kıbrıs ve 1915 olayları gibi konularda büyük tartışmalar yaşandı. Bazı üyeler Türkiye demokrasisinde son dönemde yaşanan gelişmeler nedeniyle yeni başlıklar açılmamasını teklif etti. Türkiye’deki mevcut durum ile ilgili herkeste genel bir endişe mevcut. 7 Haziran seçimlerini de hesaba katarak, seçimleri etkilememek için raporun açıklanması seçim sonrasına ertelendi. Bu yıl üyelik müzakerelerinin başlamasının üstünden 10 yıl geçmesine rağmen Türkiye maalesef çok az mesafe kat etti.” dedi.

 

AB üyeliğinin sonu mu?

 

Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili son dönemde her iki tarafta da isteksizlik olduğunu belirten Adam, bunda AB tarafının da sorumluluğu olduğuna değindi: “Kıbrıs ve Fransa’nın bloke ettiği bazı başlıklar daha önce hiçbir aday ülke için sorun edilmemişti. Türkiye’nin Dostları Grubu olarak biz insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda yeni başlıkların açılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü ancak bu şekilde Türkiye’nin ilerleme sağlayabileceğine ve son dönemdeki kötü gidişine engel olunabileceğine inanıyoruz. Ancak büyük bir çoğunluk da yeni başlık açılmasının Türkiye’nin şu anki kötü demokrasi performansının ödüllendirilmesi anlamına geleceğini belirterek buna karşı çıkıyor. Tepki gösterenler, 10 yıl boyunca kat edilen mesafenin azlığı ve Türkiye demokrasisinin durumu nedeniyle üyelik sürecinin sona erdirilmesini ve ayrıcalıklı üyelik gibi alternatiflerin tekrar gündeme sokulmasını talep ediyor. Yeşiller Grubu genel olarak bu görüşlere karşı çıksa da, onların içinden de bu fikre destek verenler var. Parlamento’daki Liberallerin de Türkiye’de son dönemdeki gelişmeler sonrası olumsuz olarak pozisyon değiştirdiğini görüyoruz.”

 

AKP hükümetinin AB üyeliğine bakışındaki değişim

 

Adam’a göre, Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin üyeliği aleyhine yönelik görüşleri, 2012 sonrasındaki hamleleriyle AKP de benimsemiş görünüyor. “8 yıldır Avrupa’da Hristiyan Demokrat Grup’ta yer alan AKP, 2012 yılında gözlemci üyelikten ayrılarak İngiltere’nin liderliğindeki ‘Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakı’na katıldı. Bu grup da Avrupa Birliği’ne kuşku ile bakan bir oluşum. İngiltere de Türkiye için tam üyeliğin zorlaştığını ve gıda-enerji gibi alanlarda işbirliği yapılmasına yönelik bir ortaklığın yeterli olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla AKP’nin bu gruba yanaşması, AB üyeliği hedefinin zayıflaması olarak düşünülüyor. AKP’nin AB gibi bir hedefi olduğundan şüpheliyiz. Halkın %50’den fazlasının halen AB üyeliğine destek vermesi mutlu edici. Ortak bir gelecek için sivil toplum arasındaki işbirliğinin artırılması gerekiyor. Her ne kadar Gezi protestoları süresince Ukrayna’daki benzerinin tersine tek bir AB bayrağı göremesek de, gençlerin Avrupa Birliği’nin temel ilke ve değerlerini sahiplenip savunduğunu görüyoruz.”

 

7 Haziran seçimleri: AKP, HDP ve demokrasinin sonu olarak başkanlık sistemi

 

“Eğer seçimleri AKP büyük çoğunlukla kazanırsa Başkanlık sistemine geçilmesi gibi hedef ve söylemleri Avrupa Birliği tarafından endişe ile takip ediliyor. Türkiye halkı seçimde demokrasinin geleceğine dair de karar verecek ve olası bir başkanlık sistemine geçişi Türkiye’nin Dostları Grubu olarak demokrasinin sonu olarak görüyoruz. HDP’nin barajı aşıp mecliste temsil edilmesi ise Türkiye demokrasisi için büyük bir kazanım olacaktır. Farklı fikirlerin yönetimde temsil edilmesi demokratikleşmeyi de hızlandıracaktır.”

 

Dış politika ve Türkiye’nin gerileyen imajı

 

“Bundan 3 yıl önce Türkiye Ortadoğu ülkeleri için bir rol model olarak değerlendiriliyordu. Hatırlarsanız Times Dergisi Erdoğan’ı kapağına alıp, İslam ve Demokrasinin bir arada olabileceği tezlerini seslendiriyordu. Ancak özellikle Suriye krizi ile birlikte dış politikada büyük bir geri gidiş yaşandı. Sıfır Sorun stratejisinden bir anda Sıfır Komşu pratiğine geçildi. Herkesle kavgalı bir kimliğe bürünen Türkiye’nin çözmesi gereken çok fazla problemi var. İmajı eski döneme göre çok daha kötü durumda. Avrupa Parlamentosu’ndaki bazı üyeler Türkiye’nin İŞİD’i desteklediğini iddia ederek tepki gösteriyor. Kişisel olarak bu konu hakkında çok fazla bilgi sahibi değilim ancak bu konu çok hassas ve kritik bir durum. Söylentiler ve iddiaların da giderek arttığını görüyoruz. Türkiye hükümetinin bu konu ile ilgili uluslararası kamuoyuna kesinlikle bir açıklama yapması gerekiyor.”

Kendisini Türkiye halkına çok yakın hissettiğini, bu büyük ve güzel ülkeyi çok sevdiğini söyleyen Adam, halk ve sivil toplumun AB ile, AB’nin temsil ettiği değerler ile daha fazla yakınlaşmasını arzuladığını belirtti.