BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DEĞERLENDİRDİ WASHINGTON (A.A)

-BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DEĞERLENDİRDİ WASHINGTON (A.A) - 08.04.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "başkanlık sistemi" konusuyla ilgili olarak düşüncelerini anlattı. Arınç, Washington'daki temaslarının ardından Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ABD'nin siyasi, dünyayı ilgilendiren konular, ticaret ve Türkiye ile işbirliği açısından önemli bir ülke olduğunu ifade eden Arınç, özellikle ABD'de 300 bin civarında olduğu belirtilen Türk toplumunun birbiriyle daha iyi dayanışma içinde olması ve daha etkili hale gelmesi açısından da yapılacak çok önemli işler olduğunu düşündüklerini söyledi. Arınç, bir soru üzerine, resmi temaslar için Washington'da bulunmadıklarını söyledi. "ABD ziyareti çerçevesinde Fethullah Gülen Hoca ile görüşme imkanınız oldu mu?" sorusunu Arınç, "Hayır, böyle bir temas düşünmedik de olmadı da, niçin sordunuz?" diye yanıtladı. Gazetecinin "seçim döneminin yaklaşması ve Gülen hakkında bugünlerde tartışmaların bulunması nedeniyle soruyu meşru gördüğünü" belirtmesi üzerine Arınç, "CHP heyeti geldiğinde de ona da böyle bir soru sordunuz mu? Daha önce CHP heyeti geldi, merak edip onlara da böyle bir soru sordunuz mu? Washington'a yakın Pennsylvania, acaba ziyaret düşünüyor musunuz diye. Bana soruyorsunuz, bu merak edilecek bir konuysa, Türkiye'den gelen diğer siyasetçilere niye sormadınız diye aklıma geliyor" diye konuştu. Arınç, gazetecinin "sorunun mahsuru olup olmadığı" yönündeki sorusu üzerine, şunları söyledi: "Ben size bugün ne yaptığınızı, hangi sokaktan geçtiğinizi veya kiminle görüşüp, çayını içtiğinizi soruyor muyum, sormuyorum. Böyle bir ihtiyaç duymuyorum. Yani temaslarımız size söyledim, bunun dışında bana ayrıca filan kişiyi ziyaret ettiniz mi diye sorarsanız, çok garipsediğimi ifade etmeliyim. Açıklıkla söylüyorum ki programım dışında herhangi bir temas söz konusu değil ama bunu bana niçin sorduğunuzu da az-çok anlayabiliyorum." Bakan Arınç, daha sonra "Time Square'i niye sormadınız?" diyerek espri yaptı. "HİÇ BİRİNDEN BASKI ALTINDA OLDUKLARINA DAİR BİR ŞEY GELMEDİ" Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Arınç, "Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre'ın 'Gülen cemaatinin özellikle basın ve yargı üzerinde çok büyük baskısı var' yönündeki demecine yönelik değerlendirmesini sorulması" üzerine, böyle bir demeçten haberinin olmadığını, ancak iddialı bir konu olduğunu ve üzerinde durmak gerektiğini kaydetti. Türkiye'de basının şu anda çok güçlü olduğunu ifade eden Arınç, yazılı basında milyonlarca tiraj yapan gazeteler bulunduğunu, radyo-televizyon yayıncılığında da her kanalın izleyici kapasitesine sahip olduğunu ve tüm basın organlarının kendi görüş ve yayın ilkeleri doğrultusunda yayınlarına bugüne kadar devam ettiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiçbirinden şunun veya bunun baskısı altında olduklarına dair herhangi birşey söylenmedi. Sadece bazı yayın grubunun patronları, hükümetle aralarında itilaf olduğunu söylediler. Bu da eskiden beri konuşulan Doğan grubu ile hükümet arasında bir baskının ve etkisinin söz konusu olduğudur. Ama o da en azından iki yıldan bu yana konuşulan bir konu değil. Fethullah Gülen'in ne şekilde basın üzerinde etki kurduğunu AB'de çok önemli görevde olan bir insan, ne kadar böyle bir rahatlıkla söyleyebilir, doğrusu metni görmem lazım. Ama böyle bir endişe varsa, bunu giderici bir çalışma yapılabilir." BAŞKANLIK SİSTEMİ... Bülent Arınç, görüşmelerinde, "Türkiye demokrasinin gerilediğine yönelik görüşlerin aktarılıp aktarılmadığına" yönelik soru üzerine, düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund'da buna benzer sorular geldiğini bildirerek, "Türkiye'de özellikle son günlerdeki bir Oda TV olayıyla ilgili olarak gözaltına alınan ve tutuklanan ve henüz basılmamış bir kitapla ilgili gelişmelerin ne olduğunu sordular, bu konuda bizden bilgi istediler, biz de kendilerine bilgi sunduk" dedi. Arınç, "Başkanlık sistemine dair görüşünün sorulması" üzerine, başkanlık, yarı başkanlık, parlamenter demokrasinin de demokrasi içindeki yönetim biçimleri olduğunu ve hepsinin yönetimin daha iyi nasıl olabileceği gayesine yöneldiğini söyledi. "Türkiye için hangisinin gerekli olduğu konusu tartışılacak bir konuysa, evet bu tabu değildir, bu tartışılabilir" diyen Arınç, bu tartışmaların demokrasi içerisinde, parlamentoyu dışlamadan, Anayasayı gözetmek suretiyle yapılması gerektiğini belirtti. Arınç, şunları kaydetti: "Bu, 'Benim canım kahve istiyor' demeye benzemez. Altyapısı olması gereken ve Türkiye'de uzun deneyimlerden sonra niçin böyle bir sistem arayışına girdiğimizi hem hukuken hem siyaseten izah etmeyi gerektirecek bir düşüncedir. Sayın Başbakan, 'Başkanlık sistemi olabilir' diyor, bir kısmı 'Hayır olmayabilir, bu sistem daha iyi' diyor, bir kısmı Fransa'daki sistemi çok daha iyi ve mantıklı buluyor. Bunların hepsine saygı göstermek lazım, ama bu bugünden yarına Türkiye şu sisteme geçecektir anlamında değildir." Türkiye'de düşünce ve fikir özgürlüğü içerisinde her konunun tartışılabileceğini ifade eden Arınç, "Ben Meclis Başkanlığı yapmış bir insan olarak parlamenter demokratik sistemin Türkiye için daha iyi olduğunu söylemiştim, ama bu kanaatim bana ait bir kanaattir. Farklı da olabilir, onlara da saygı gösterilir. Sonunda Türkiye böyle bir arayışa girecekse yasal prosedür neyi gerektiriyorsa o yapılır" diye konuştu. "KIZACAĞIMIZ BİR TEK YER VAR; 'EY YARGI NİYE BÖYLE BİR ŞEY YAPIYORSUN?" Bülent Arınç, "Konuşmanızda 'Ergun Poyraz içerde, kitap serbest' dediniz, burada da 'Ahmet Şık içerde, kitap serbest' olabilir miydi?" sorusu üzerine, şunları kaydetti: "Bütün sorulara mantıklı bir cevap vermek bizim açımızdan kolay, ama böyle hemen içinize sinebilecek noktada görmüyorum meseleyi. Biraz karmaşık görüyorum. Çok basit olarak anlatmamız gerekirse, bu kişilere üzülüp üzülmemek ayrı konu, ben de üzüldüğümü, endişe duyduğumu ifade ediyorum. Ama çıplak gözle baktığımız zaman, Ahmet Şık, Nedim Şener ve arkadaşları, arama yapılıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar, birkaç tanesi de serbest bırakılıyor. Sonra bu kişinin yazdığı veya yazacağı iddia edilen kitapla ilgili yine yasaklama kararı geliyor, hard disklere el konuluyor, hatta kimin elinde bulunursa o da zapt edilmeli diye sanırım bir karar çıkıyor. Samimi olarak, bir arkadaşınız olarak söylüyorum, en azından biz birbirimizi anlayalım. Amerikan veya Batı mentalitesiyle olaylara bakıp yaklaşmak belki bir anlaşılmazlık meydana getirebilir, kendi ülkelerinde böyle bir şey yaşanmamış olabilir, hatta böyle birşeyi hayal bile etmemiş olabilirler. Ama bu çıplak gözle baktığımız zaman dediğim gibi bir gerçek var. Şimdi ben desem ki 'Bu çok haksız, kötü, yanlış bir iştir' ve bunu samimiyetle size ifade ediyor olsam, bu ne anlam ifade eder? Siz bana diyebilir misiniz 'Madem yanlıştı, haksızdır, kötüdür, bunu düzeltin'. Bunu derseniz, siz Türkiye'yi bilmiyorsunuz demektir, Türkiye'nin hukuk sistemini bilmiyorsunuz demektir. Samimiyetle ve üzülerek söylüyorum: Şimdi bu meselede hükümeti suçlayacak hangi noktayı bulabiliriz?" Operasyonda hakim, savcı ve mahkemenin bulunduğunu, hükümetten, yasama organından bir kişinin olayın içinde olmadığını ifade eden Arınç, "Onun için ne kadar kızarsak kızalım, olayı ne kadar yanlış bulursak bulalım, kızacağımız bir tek yer var; 'Ey yargı niye böyle bir şey yapıyorsun?'. Buna da engel var, TCK'da maddeler var" dedi. "YARGIYA NE OLUYOR?" DEME HAKKIMIZ VAR Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu olayla ilgili olarak bana bir sorumluluk düşse, ben bu sorumluluğu karşılarım. Ama ben Ahmet Şık'ı tanımam bile, Nedim Şener'i tanıyorum, ödül de kazanmıştı. Daha evvel Arena programlarında da çokça bir araya geldik, takdir ettiğim bir insandır. Ama bu benim kendisiyle olan tanışmamın bana verdiği bir bilgi, yoksa ben ne yaptığını, ne yazdığını, kimle ne iş çevirdiğini ben bilmem. Hakkında bir iddia varsa ki bunu yargı soruşturacaktır. Herhalde ABD'de de Almanya'da da böyledir. Yani mahkemenin hakimine ve savcısına bir bakanın emir ve talimat verdiği görülmüş müdür bir batı ülkesinde." Anayasaya göre egemenliği millet adına yasama, yürütme ve yargı organının kullandığını hatırlatan Arınç, şunları söyledi: "Bugüne kadar şikayet ne idi: Yürütme yargıya müdahale etmesin, yasama yargıya müdahale etmesin. Anayasada öyle bir madde var ki Anayasa Mahkemesi kararları yasama dahil bütün kurum ve kuruluşları bağlar diyor. Mahkemenin kararına herkes uyacak. Şimdi bu olayla ilgili olarak hepimizin 'Yargıya ne oluyor?' deme hakkımız var, ama bundan başka bir hakkımız yok. Eğer bu olayla ilgili hükümete addedilecek bir şey varsa, lütfen onu söyleyin, burada bilmiyorsam, orada öğreneyim ama biz bu konuyu tamamen yargının sorumluluğu altında görüyoruz. Doğru karar verecektir, yanlış karar verecektir, geç muhakeme yapacaktır, erken muhakeme yapacaktır, ama bunlar bizim elimizde değil. Bunu konuşurken 'Evet üzüldük' diyoruz ama 'Yargının işine karışmada bizim imkanımız yok' diyoruz, 'neticeyi bekleyelim' diyoruz. Şunu bir avukat olarak ben arzu ederim: Tutuklamalar istisnaidir, serbest olmak kuraldır." Arınç'ın konuşmasında öne çıkan diğer başlıklar şöyle: -Gazeteci arkadaşlarımızın basın gibi zorlu bir işi yapmaya çalışanların ne suçlanmasını, ne ceza almasını, ne zarar görmesini isteriz. Emin olun böyle birşey düşünmüyoruz. -TCK'nın 6 maddesindeki değişikliği, son gelişen olaylar karşısında basın mensupları hakkında gelişigüzel dava açılmasın ve en azından verilecek cezalar tecil kapsamı içinde kalsın diye yaptık. -Terörle Mücadele Kanunu'nda ise değişiklik düşünmüyoruz. -Türkiye'de şu anda sanıyorum 25-26 gazeteci de terörle mücadele kanuna aykırı eylemleri sebebiyle hükümlü.