Başörtülü öğrenciden Prof. Çeker'e: Tacizcinin yapmadığını din adamları yapıyor

Başörtülü öğrenciden Prof. Çeker'e: Tacizcinin yapmadığını din adamları yapıyor

T24- Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Selçuk Üniversitesi İlahiyet Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker'in "dekolye giyen kadın tecavüzün suç ortağıdır" görüşüne karşı çıkan başörtülü bir öğrencinin mektubunu yayımladı."Müslüman bir kadın olarak anlamıyorum. Erkeklere sürekli ne yapabileceği söyleniyor, kadınlara ne yapmaması gerektiği" Boğaziçi Üniversitesi'nde yükseklisans yapan başörtülü Meryem İlayda Atlas, mektubunu "Kadınları eve kapatırsak, saklarsak taciz-maciz de olmaz, onlara ‘birer elmas gibi kıymetli olduklarını o yüzden böyle kaçırılıp-göçürüldüklerini’ söyleriz. Değil mi? Dışarı çıkan da zaten yarı yarıya suçlu!" sözleriyle sonlandırıyor.

Eyüp Can'ın köşesinde yayımlanan yazısı (19 Şubat 2011) şöyle:

Meryem'in isyanı

Meryem İlayda Atlas Boğaziçi Üniversitesi’nde mastır yapan ‘başörtülü’ bir öğrenci.

Dün uzun bir mektup göndermiş.

‘Başörtülü’ olduğunu özellikle vurguluyorum çünkü muhafazakâr camiayı da esir alan erkek egemen zihniyeti dindar bir kadının gözünden öylesine samimi eleştirmiş ki. Bugün köşemi bütünüyle ona ayırmaya karar verdim. Buyurun. Özellikle de siz Orhan Bey.* * *9 yaşında annemle Kadıköy’ün büyükçe bir camisine teravihe giderdim. Camiyi severdim ama yatsı ezanından evvel vaaz eden hocayı dinlemeyi değil. Her akşam ‘Muhterem Müslümanlar’ diye başlayan vaazında bir yolunu bulur, muhakkak kadınların günahlarından bahsederdi. Mini etek ve dekolte giyen kadınların zavallılığından… Camide pek çoğu 50’sini aşmış kadınların arasında bir ürperti gezinirdi. Hiç biri dekolte giyinmediği halde vaazın dönüp dolaşıp bu konuya gelişini çocuk aklımla bile garip bulurdum.

Bugün bir İslam hukukçusu olarak, tecavüz konusunda bir hukuki düzenleme için açıklama yaparken “Dekolte giyen kadın tacize yüzde 50 ortaktır” diyen Sayın Prof. Orhan Çeker’i görünce, o cami hocasını masum bulduğumu söylemeliyim.

Başörtülüyüm. Muhtemelen Sayın Profesör’ün ‘makbul’ ve ‘vakur’ kadın tanımına uyuyorum. Ama kanım, dekolte ve mini etek giyen kadınların ‘taciz suçuna ortak’ olabileceği ifadesini duyunca donuyor.

Tacize uğramak için ille dekolte ve mini etek giymeye gerek olmadığını belirtmeye bile lüzum yok! Tacizcinin dahi yapmadığı ayrımı bir profesörün yapması ne garip.

Tacizciye ‘öğüt’ yok!

‘Hocamız’ bir ilahiyatçı, bir ahlakçı olarak öğüdünü tacizciye yöneltmiyor, “Ey tacizci! Nefsini tut, günaha girme, suç işleme!” demiyor, tıpkı yıllar önce o camide dinlediğim vaazlar gibi ve aslında yıllardır dinlediklerimiz gibi…

Öğüt gene kadınlara geliyor: Öyle yaparsanız, böyle böyle olur!

Üstelik mazlum, zalimin suçuna ortak ediliyor. İslam’da günah, kadın ve erkeğe göre değişmez. Ancak, toplumumuzda bazı günahların ‘erkeğin doğası’ diye uydurulmuş hafifletici sebepleri var.

Zamanla ataerkil temayüllerle yoğrulmuş, örf ve âdet diye pekiştirilmiş, ‘yuva yıkmaktansa, göz yummak’ gibi kıstaslara mahkûm edilip normalleştirilmiş sebepler...

Müslüman bir kadın olarak anlamıyorum. Erkeklere sürekli ne yapabileceği söyleniyor, kadınlara ne yapmaması gerektiği. Kadına çizilen dar işaretli bölgeye karşın erkeği ‘günah da işleyebilen bir insan’ olarak gören ve günahlarına karşı ‘esnek’ olup bunu dillendirirken ‘böyle şeyler de oluyor, olabiliyor’ diyen bir düşünce yapısı…

Çocukken çok duyduğum ‘kız çocukları top oynamaz, fazla gülmez, bisiklete binmez, böyle giyinmez’ öğütlerinin amacı ne? İslam’ın her Müslüman’a öğütlediği ‘edep’ duygusunu aşılamak mı yoksa kadınları yönetmek, kontrol altına almak için bir parça dini de kullanarak erkek egemen dünyayı kurmak mı?

Ne acı ki profesörün diliyle dillenen bu yaygın bakış açısı eğer ‘Edep yahu!’ diyor olsaydı, öncelikle tacizciye söyleyecek bir iki lafı olurdu…

Evde taciz olmaz!Ne hikmetse zaten kadınların türlü türlü haksızlıklarla boğuştuğu ülkemizde din adamlarından gelen uyarılar hep kadınlara yönelik.

Sayın Profesör, adeta tacizciye hafifletici neden öne sürermiş gibi “O kadar da suçlu değilsin, hatta suçunun yarısı senin değil” derken; pek farklı kültürlerden, ahlak anlayışlarından gelen turistlerle ilgili ne düşünmektedir mesela? Suçluyu tespitteki bu hazin mantık hatasını bir İslam hukukçusu yaparsa, “İslam kadını eve hapsetmek ister” diyenlere ne cevap vereceğiz?

Bu mantığı küçümsemeyelim, pratik bir çözüm getiriyor: Kadınları eve kapatırsak, saklarsak taciz-maciz de olmaz, onlara ‘birer elmas gibi kıymetli olduklarını o yüzden böyle kaçırılıp-göçürüldüklerini’ söyleriz. Değil mi? Dışarı çıkan da zaten yarı yarıya suçlu!