T24 -
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, kendisi hakkındadinleme kararı veren Adalet müfettişleri ve hâkim hakkında suç duyurusundabulundu. Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği(YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun, kendisine ve derneğe aittelefonların ve bilgisayar yazışmalarının, dinlenip izlendiğişikayetiyle ilgili olarak MİT, Emniyet ve Telekomünikasyon İletişimBaşkanlığı (TİB) görevlileri hakkında verilen ''takipsizlik'' kararınıkaldıran Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının, ''kanunyararına'' bozulması istemiyle Yargıtay'a götürülmesi için AdaletBakanlığı'na başvurdu.İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, ''Ergenekon''soruşturması kapsamında, kendisi hakkında iletişimin tespiti kararıisteyen Adalet Bakanlığı müfettişleri ve hâkimle ilgili hazırladığışikayet dilekçesini Adalet Bakanlığı'na gönderdi. Başsavcı Engin, suç duyurusunu avukatı aracılığıyla Adalet Bakanlığı'na yaptı.Engin'in Ergenekon soruşturması kapsamında telefonlarının dinlendiği ortaya çıkmış, Başsavcı Engin, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne yaptığı suç duyurusunda dinleme kararlarının usulsüz alındığını savumuştu.Müfettişler hakkında soruşturma izni verme yetkisi Adalet Bakanlığı'nda bulunurken, suç duyurusu yapılan Adalet müfettişi hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun soruşturma başlatması bekleniyor.Ancak Danıştay Beşinci Dairesi, Adalet Bakanlığı'nın müfettişler hakkında soruşturma izni vermemesi yönündeki kararın yürütmesini durdurmuş ve "Müfettişler soruşturulsun" demişti.Eminağaoğlu da Adalet Bakanlığı'na başvurdu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun, kendisine ve derneğe ait telefonların ve bilgisayar yazışmalarının, dinlenip izlendiği şikayetiyle ilgili olarak MİT, Emniyet ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) görevlileri hakkında verilen ''takipsizlik'' kararını kaldıran Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının, ''kanun yararına'' bozulması istemiyle Yargıtay'a götürülmesi için Adalet Bakanlığı'na başvurdu.Cumhuriyet Savcısı Harun Kodalak tarafından hazırlanan başvuru dilekçesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 12 Mart 2009 tarihli "kovuşturmaya yer olmadığına" dair kararında; şikayetçi Eminağaoğlu'nun talebi doğrultusunda, TİB'de yapılacak tespitlerin yasal sakıncalarının gerekçeleriyle anlatılmasına rağmen, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 3 Ağustos 2009 tarihli tahkikatın genişletilmesi kararında ise Başsavcılıkça belirtilen gerekçelerin hiçbirinin değerlendirilmediği gibi mahkemenin de hiçbir gerekçe sunmadığı kaydedildi. "Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, tam bir kesinlik ifade etmeyen bir gerekçeyle Başsavcılığın vermiş olduğu takipsizlik kararının kaldırıldığı" ifade edilen dilekçede, mahkemenin söz konusu kararının ''bir çok yönden usul ve yasaya aykırı olduğu'' savunuldu. Dilekçede, "Öncelikle bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kaldırılıp dava açılmasına karar verildiğinde, karar içeriğinde hangi şüpheli ya da şüphelilerin, hangi eylem ya da eylemlerinin, ne surette hangi suçu ya da suçları oluşturduğunun belirtilmesi gerekli iken Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararında bu esaslara göre belirlenmiş hiçbir şüpheli ismi, eylemi ve suç ismi belirtilmemiştir. Karar bu yönüyle tamamen belirsiz ifadeler içermektedir" denildi. Yargıtay Birinci Başkanlığının telefonunun dinlendiğine dair iddiaların ise bu soruşturmanın konusu olmamasına rağmen, mahkemenin kaldırma kararına gerekçe gösterildiği anımsatılan dilekçede, "Bu gerekçe, bu anlamda yerinde değildir. Yargıtay Birinci Başkanlığı'nın telefonlarının dinlendiğine dair iddialar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca halen ayrı bir soruşturma konusu olarak araştırılmaktadır" görüşüne yer verildi. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, tahkikatın genişletilmesine dair kararından sonra yapılan keşif ve bilirkişi raporunda Eminağaoğlu'nun iddialarına ilişkin hiçbir delil elde edilemediği kaydedilen dilekçede, şikayetçi Eminağaoğlu'nun "önleme dinlemesi" şeklinde verilmiş mahkeme kararlarına istinaden dinlenmediği ve izlenmediğinin, bu soruşturma sonucunda açıkça tespit edildiği belirtildi. 'Suçlu eylemi bildirmemiştir'Dilekçede, şunlar kaydedildi: ''Kanımızca 5397 sayılı Yasa kapsamında, MİT ve Emniyet görevlilerince özel yetkili mahkemelerden alınan kararlara istinaden yapılan işlemler suç teşkil etmemekle birlikte şikayetçinin aksini iddia ettiği bu hususlarda hiçbir delil elde edilememiştir. Yine şikayetçinin CMK'nın 135. ve devamı maddelerine göre ilgili mahkemelerden alınan kararlara istinaden yapılan dinleme ve izleme faaliyetlerine dair ise önceden bilinen bir şikayetine ve itirazına rastlanılmamıştır. O halde toplanan tüm delillerin değerlendirilmesinde ortada suç oluşturan ve kamu davasının açılmasını gerektiren hiçbir eylem, mahkemece değerlendirilmesi gereken hiçbir delil, dolayısıyla hiçbir suçlu bulunmadığı açıktır. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi bu sebeple kaldırma kararında muğlak ifadeler kullanıp Başsavcılığa hiçbir şüpheli ismi, suç ismi ve suçlu eylemi bildirmemiştir.'' MİT ve Emniyetin, önleme dinlemesi talep etmeleri ve alınan mahkeme kararlarına istinaden bu konuda yaptıkları çalışmaların adli görevin dışında idari nitelikli olduğu vurgulanan dilekçede, bu hususlarda öncelikle söz konusu kuruluşların ilgili kanunları uyarınca soruşturma izni talep edilmesi gerekirken, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ''doğrudan dava açılmasına'' karar vermesinin, soruşturma iznine dair kuralı göz ardı ettiği ileri sürüldü. Anayasa'nın 141. maddesindeki ''...bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır...'' şeklindeki hükmü hatırlatılan dilekçede, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, soruşturmanın genişletilmesine dair kararında hiçbir gerekçe gösterilmediği ve kararın bu yönüyle Anayasa'ya açıkça aykırı olduğu savunuldu. Dilekçede, söz konusu nedenlerle Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının, ''kanun yararına'' bozulması istemiyle Yargıtay'a başvurulması talep edildi.