Hürriyet yazarı Erdal Sağlam, Maliye Bakanlığı tarafından yabancı sermayeyi çekmek amacıyla yapılmak istenen kurumlar vergisi indirimini değerlendirdi. Sağlam, Bakan Naci Ağbal'ın kurumlar vergisinin düşürülmesiyle yabancı yatırımın ülkeye geri döneceği sözlerini yeterli bulmayarak "Son dönemde yabancı sermayenin gelmemesinin en büyük nedeni vergiler değil, sermaye gelme potansiyeli olan ülkelerdeki Türkiye algısı. Özellikle Batı sermayesi hukuki yönden tartışmalı bir ülkeye gelip yatırım yapmaktan kaçınıyor" dedi.
Erdal Sağlam'ın "Bütçenin durumu vergi indirimini zorlaştırıyor" başlığıyla yayımlanan (31 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Maliye Bakanlığı bir süredir vergi indirimleri üzerinde çalışıyor. Maliye Bakanı Naci Ağbal, bazı sektörlere dönük kurumlar vergisi indirimlerinin gündemlerinde olduğunu söylüyor.
Gelir vergisinde reform başlığı altında başlayan son dönemdeki vergi tartışmalarının artık kurumlar vergisi indirimleri ile sınırlandığını görüyoruz. Dikkat ederseniz vergi tartışmalarının kapsamı giderek daraldı. Maliye Bakanı’nın özellikle teknolojiye dayalı sektörlerde vergi avantajı sağlamak istemesi doğru bir görüşü yansıtıyor. Ancak bütçe disiplini kaygısı o kadar öne çıkmaya başladı ki; bazı sektörlerle sınırlı kurumlar vergisi indirimi kararı olmak bile zor olabilir. Zaten bu nedenle vergi düzenlemesi kapsamı daraldı. Bakan Ağbal da zaten gazetecilerle yaptığı son söyleşide, uzmanların tek tek sektörlere baktığını, indirimlerin ne kadar etki yaratacağını hesapladıklarını dolayısıyla vergi tahsilatında yaratacağı maliyete bağlı olarak karar vereceklerini söylemiş. Yılbaşına kadar bu indirimin uygulamaya sokulup sokulmayacağı konusundaki sorulara kesin yanıt vermekten kaçınmış.
Türkiye’nin vergi sisteminin zaten bozuk olduğunu, dolaylı vergilerin payının çok yüksek olduğunu, bunun gelir dağılımını bozduğunu herkes kabul ediyor. Bu nedenle, “gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi doğrudan vergilerde indirim yapılsa da bütçeye maliyeti yüksek olmaz” denilebilir.
Borçlanma limitlerinin artırılması için yasa çıkarma aşamasında olduğumuzu unutmayalım. Bunun yanında 2017 yılı bütçesinden umutlar kesildi, Hükümet 2019’daki seçimler öncesi, kendine hareket alanı yaratabilmek için 2018 yılı bütçesinde disiplini yeniden sağlamayı amaçlıyor. Böyle bir ortamda gelir kaybına yol açacak bir düzenleme ise bir hayli zor gözüküyor.
Bakan Ağbal’ın dediği gibi; tüm dünyada yeniden bir kurumlar vergisi indirim dönemi izleniyor. Ağbal çeşitli ülke örnekleri sıralayıp, küresel anlamda rekabette ön almak için böyle bir indirimi düşündüğünü belirtiyor. İşte bu kapsamda sadece teknoloji yoğun sektörlerde bunu yapmak istemesi, buralarda zaten vergi kaybı fazla olmayacağı için makul gelebilir.
Ancak Bakan yaratacağı maliyet nedeniyle bankacılık gibi sektörlerde indirim yapılamayacağını belirtirken, enerji, sağlık gibi kritik sektörlerde de indirim yapılabileceğini de söylüyor. Çünkü kurumlar vergisinin büyük bölümü bankacılık gibi kayıtlı ve büyük sektörlerden geliyor. Enerji ve sağlık gibi büyüyen dolayısıyla maliyeti artacak sektörlerde indirimi düşünmesi ise “siyasi yönü ağır basan bu sektörlerdeki yatırımlar” için düşünüldüğü izlenimi veriyor.
Bakan Ağbal, 2006 yılında kurumlar vergisi yüzde 33’den 20’ye düşürüldüğünde ciddi yabancı yatırım geldiğini belirtirken, yine böyle bir hamle yaratılabileceğini, bunun orta ve uzun dönemde hem yatırımların hem vergi gelirlerini artıracağını söylüyor.
Ancak Bakan Ağbal’ın yabancı sermayeyi sadece kurumlar vergisi indirimine bağlaması tartışmalı. 2006 yılı Türkiye’sinin Batı ile entegrasyonu hızlandırdığı demokratik gelişim sağladığı bir dönem olduğunu unutmayalım. Son dönemde yabancı sermayenin gelmemesinin en büyük nedeni vergiler değil, sermaye gelme potansiyeli olan ülkelerdeki Türkiye algısı. Özellikle Batı sermayesi hukuki yönden tartışmalı bir ülkeye gelip yatırım yapmaktan kaçınıyor.
Uzmanlar maliyeti çıkarınca nasıl bir tablo çıkacak, bazı sektörlerde vergi indirimi mümkün olabilecek mi, göreceğiz.
Ancak yatırım için asıl teşvikin hukuk devleti ve demokrasiye dönüş olacağı artık çok açık.