Baydemir: Çocuğun yeri panzere taş atmak değil, okuldur

Baydemir: Çocuğun yeri panzere taş atmak değil, okuldur

 

T24 - Diyarbakır'da, Aile ve Sosyal İl Müdürlüğü, Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü'nün desteğiyle düzenlenen "Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Semineri"nde konuşan Osman Baydemir, "Çocuğun yeri sokakta eyleme katılmak değildir, panzere taş atmak değildir. Çocuğun yeri okuldur" dedi.
 
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı BDP'li Osman Baydemir, "Benim yüreğim sızlıyor, bugün Diyarbakır'ın birçok mahallesinde çocuklar esrar içiyor. Çocuklarımıza esrar satılıyor ya da sattırılıyor. Mutlaka bununla çok sert bir şekilde mücadele etmek durumundayız. Ben bununla mücadele etmek için herkesle işbirliği yaparım" dedi. Baydemir, toplumsal olaylarda ön plana çıkan çocukların yerinin de ailelerin ve okullarının yanı olduğunu söyledi.
 
Diyarbakır'da, Aile ve Sosyal İl Müdürlüğü'nün Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü'nün desteğiyle "Önlemek bilmekten geçer" sloganıyla Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Semineri düzenlendi.  Seminere, Vali Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, kurum amirleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, polisler, eğitimciler ve diğer davetliler katıldı. Davetlilere, çocuğa karşı şiddet ve istismar konularının yer verildiği karikatürleştirilmiş broşürler ile sokakta yaşayan veya çalıştırılan çocuklara yönelik yeni hizmet modellerinin bulunduğu kitaplar verildi.
 
 

Baydemir: Bölgede çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor

 
 
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, çocukların travmaları kolay kolay unutamayacağını belirterek, "Çocukları kim örseler, kim ihmal ve istismar eder? Bu soruyu sorarsak, yanıtını ararsak, herkesin sorumlu olduğunu görürsünüz. Bunun yanıtı; herkestir" dedi. Diyarbakır ve bölgedeki çocukların büyüme yaşının 18'in çok altında olduğunu söyleyen Baydemir, şöyle devam etti:
 
"Sosyal, siyasal koşullar, ekonomik koşulardan dolayı çocuklarımız çocukluklarını yaşamamaktadır. Bir anne, baba için evladı nedir? Herkes için neyse, bir belediye başkanı, bir vali, bir politikacı veya milletvekili için de o kentin bütün çocukları öyledir. Öyle olmak zorunda. Aksi taktirde vicdandan, ahlaktan bana göre söz etme şansı yoktur. Bir baba olarak ifade etmem gerekirse, Pozantı'daki çocukların benim çocuklarımdan ne farkı var? Bu bilinçle yaklaşabilirsek, 'Böylesi bir vahşetin bu ülkede, bu coğrafyada halen yaşanıyor olmasının sorumlusu kimlerdir?' diye sorarsak açıkçası hiçkimse kendisini bu vahşetten sıyıramaz. Sıyıramaz, sıyırmamalıdır. Mevzuat açısından Türkiye'nin tarafı olduğu tüm uluslararası sözleşmelerden, çekinceler kaldırılmalıdır. Çekincesiz, şartsız, şurtsuz bir mevzuatı uluslararası bir mevzuatı kendi mevzuatımız haline bir kere getirmemiz gerekiyor. Bu da yetmez aileden başlayıp, en üst seviyeye kadar bu süreci götürmemiz gerekiyor."
 
 

'Çocuğun yeri sokakta eyleme katılarak taş atmak değil'

 
 
Baydemir, toplumsal olaylarda ön plana çıkan çocukların yerinin ailelerin ve okullarının yanı olduğunu söyledi. Baydemir, şöyle devam etti:
 
"Her fırsatta ifade ediyorum, çocuğun yeri sokakta eyleme katılmak değildir, çocuğun yeri, açlık söylüyorum panzere taş atmak değildir. Çocuğun yeri okuldur, okul bahçesidir, çocuk oyun gruplarıdır. Çocuğun elinde taş ve sopa değil kalem olmalıdır. Çok açık yüreklilikle söylüyorum, ben bunu doğru bulmuyorum. Ama bununla birlikte eline taş alan çocuğa, eline sopa alan çocuğa kurşun, gaz sıkmak o da doğru değildir. Onu cezaevine koymak o da doğru değildir. İki yanlış bir doğru etmez. Pozantı çocuklarının sürecini ele aldığımızda başlangıcından aileden, tecavüze kadar herkes suçludur. O halde nasıl çözeceğiz bu sorunu, çocuk nasıl sokağa çıkıp taş atmaktan vazgeçer? Ve nasıl kurşun sıkılmaz çocuğa ve çocuk cezaevine gönderilmez? Bütün bu süreci birlikte ele almak durumundayız. Birlikte ele almadığımızda olan çocuklara olacaktır. Çocuklar bugün çocuk ama bu çocuklar yarın büyüyecektir. Pozantı'daki çocuklar yarın büyüyecektir. Ve onların alacağı, besleyeceği kin, onların topluma karşı geliştireceği öfke bugün harcanacak kaynağın bin, bir milyon katı toplumdan alınacaktır. O halde hepimizin kendi bulunduğumuz yerden şapkamızı çıkarıp, bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Bu manada devlete, hükümete ve onun yerel yönetimlerine büyük bir sorumluluk düşüyor."
 
 

Diyarbakır'da madde bağımlısı olan hiç bir çocuk kalmasın 

 
 
Diyarbakır'da madde bağımlısı çocukların bulunduğuna dikkat çeken Baydemir, "Bu bizim ortak paydamız olsun, öyle bir şey yapalım ki Diyarbakır'da madde bağımlısı olan tek bir çocuğumuz kalmasın, bu mümkündür. Özellikle adli süreçlerde çocuk izleme merkezlerinin olmayışı çocuğun her defasında yaşamış olduğu travmayı bir başkasına anlatmasına ve bu olayı defalarca yaşamasına vesile oluyor. Bu son derece büyük bir haksızlıktır, bir kez bu anlatılmalıdır, kayıt altına alınmalıdır. O kayıtta basına sızmamalı yada sızdırılmamalıdır. Onu sadece bir kişi dinlemelidir" dedi.
 
Diyarbakır'daki uyuşturucu kullanımına dikkat çeken Baydemir, "Benim yüreğim sızlıyor, bugün Diyarbakır'ın birçok mahallesinde çocuklar esrar içiyor. Çocuklarımıza esrar satılıyor, ya da sattırılıyor. Mutlaka bununla çok sert bir şekilde mücadele etmek durumundayız. Ben açık ve net söylüyorum. Diyarbakır'da hiçbir esrar satıcısı saygın değildir. Diyarbakır'da ikamet etme hakkı, ben kendi nazarımda söylüyorum yoktur. Ben bununla mücadele etmek için herkesle işbirliği yaparım. Kim esrar satıyorsa bu kentte ben mücadele etmeye hazırım. Bunu ortadan kaldırma konusunda olağanüstü bir gayret sarf etmemiz lazım. Ama madde bağımlısı olan her çocuğunda bu madde bağımlılığından arındırılması sürecinde de hep yine iş birliğine, eylem birliğine hazır olduğumuz ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
 
Baydemir, konuşması sırasında çocuklara karşı şiddet ve istismar olaylarının karikatürleştirildiği broşürleri göstererek, "Çok önemli ve aydınlatıcı bir bildiri hazırlamışlar. Ama bildirinin içerisinde konulmayan onlarca istismar alanı var. Cezaevine 12 -13 yaşında konulan bir çocuğun, aydınlık geleceğini elinden aldığımızı unutmayalım. Nedeni ne olursa olsun" dedi.
 
 

Vali Toprak: Çocuklar için eylem planı var

 
 
Diyarbakır Valiis Mustafa Toprak ise geçen yıl tüm kurumların katıldığı bir toplantıda çocuklar için bir eylem planı oluşturduklarını söyledi. Hazırlanan eylem planı çerçevesinde çalışmalar sürdürdüğünü kaydeden Vali Toprak, daha önce sokakta risk altında bulunan 3 bin üzerindeki çocuğun bugün 1600'lara düştüğünü ifade etti. Vali Toprak şöyle konuştu:
 
"Zaman zaman bazı olaylar hakikaten içimizi acıtıyor. Yakın zamanda bir cezaevinde var olduğu söylenen konu, şüphesiz ki en derinlemesine kadar eğer orada bir istismar olayı varsa sonuna kadar bunlar takip edilmelidir. Ve ediliyor. Adli makamlar gerekli inceleme yapılıyor. Asla ve asla böyle bir şeyler var ise bunun olmasını meşru görmek mümkün değildir. Ne çocukları şiddet ortamında tutmayı arzu eder yüreğimiz ne de ondan sonra giden yolda. Onların tedavi rehabilitasyon aşaması olmasına rağmen gitmesine ve kötü örnek olmasına da müsaade edemeyiz. Herkese kolumuzun kanadımızın ulaşması gerekiyor, eylem planı çerçevesinde aldığımız kararlarda biz öncelikle çocukların sonucunun iyi olmasını istiyorsak ilk önce anne ve babaları eğitmeliyiz. Çünkü anne ve baba eğitimsiz, bilinçsiz ise çocuğunu da iyi bir şekilde kol kanat germesi mümkün değil. Onu kontrol edemiyor. O zaman ben çocuklarımızın anne ve babalarını da iyileştirmeliyim, geliştirmeliyim ekonomik alanda desteklemeliyim. Biz bu konuda yürekten inanalım insani bir bakış tarzı geliştirelim mesele büyümeden problemleri çözelim ama hangi aşamada olursa olsun, nereden kurtarabilirsek kurtaralım. Bir el atalım. Bazı şeyler anlatılamıyor."
 
Vali Toprak, 700'e yakın çocuğun sokakta şiddet içeresinde kaldığını ve bu çocukların aileleriyle kurulan ekiple görüşüldüğünü söyledi. Ekiplerin ailelere çocuklarının olumsuzluklarını anlattığını belirten Toprak, "Oradaki anne ve babaların yahu bizi bu işten kurtarın biz çocuklarımıza sahip olamıyoruz diye yalvardıklarını duyduk. O zaman bizim yapak çok işimiz var. Ama 30-40 tane aile de 'Biz görüşmek istemiyoruz' dedi. Yani demek ki orada alacağımız bazı mesafeler var. Belki inanç, güven noktasında problem var. Ama biz diyoruz ki yeter ki elimizi uzatalım, oradan birileri elimizi tutacaktır. Bir tane bile çocuğumuzun geleceği kararmasın" diye konuştu.