T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin tarihinin en vahim sıkıntılarını yaşadığını, ülkenin çok büyük bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu savundu. Baykal, "İnsanların devletine, hukukuna güvenerek onurlu, başı dik yaşama hakkının yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Türkiye derin bir ayrışmaya gidiyor. Türkiye kendi kendisinden kaygı duyar bir duruma sürükleniyor. Bunun altında Türkiye'yi bir süreden beri çok tehlikeli istikamete sokmuş olan iktidarın anlayışı yatmaktadır." dedi. Partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşan Baykal, hükümetin yürüttüğü demokratik açılıma yönelik eleştirilerini sürdürdü. Baykal, "Bu açılım gerçeklerin halka söylendiği bir açılım olarak gerçekleşmemiştir. Böyle bir politika dayatılmaktadır. Türkiye'de sorumsuzluk ülkemizin her yanına yayılmaya başlamıştır. Herkesin maruz kalacağı can tehlikesi yaşanmaya başlamıştır. Sokak hukukun dışına çıkmaya başladı. Devlet, hukuk, iktidar aciz kaldı." diye konuştu. Demokratik açılım sürecinin kendilerini kaygılandırdığı için karşı çıktıklarını belirten Baykal, "Buna engel olmak lazım" derken bu olayların yaygınlaştığına işaret etti. Sivil hedeflerin, işyerlerinin seçilmeye başlandığını anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşyerlerine saldırı kendisini gösterdi. Evlere saldırı kendisini gösterdi. Minibüsler, otobüsler yakılmaya başlandı. Cankurtaranlar yakılmaya başlandı. Araçlar yakılmaya başlandı. Öğretmen evleri sarıldı. Panik korku madımak gibi olacak mı derken, maalesef bir çocuk öldü. Maalesef Serap Eser yandı, kurtulamadı. Evladımız bir hain saldırının esiri oldu. Bu acılar derken Tokat'ta bir tuzak 7 askeri şehit eden bir saldırı. Türkiye'de gerçekleri görmeyen insanların gözüne gerçekleri dayatmaya başladı." Bu saatten sonra süreci devam ettirmenin gaflet olacağını savunan Baykal hükümete yönelik uyarılarını şu sözlerle sürdürdü: "Bu süreçten sonra bu yola devam etmek. Gaflet ve delalet olarak çıkmakta Mustafa Kemal'in dediği gibi bir hıyanete dönmek üzeredir. Türkiye'de yaşanan bu olayları hazmetmek kabul edilebilir değildir. Bu açılım durduk yerden tarihi bir fırsat olarak ifade edildi. Sayın Cumhurbaşkanı hiçbir can ve mal kaybı yaşamadan Türkiye'yi bu terör belasından kurtarmanın mümkün olduğunu söyledi. Bunların üzerinden daha bir kaç ay geçti. Durum ortada. Bu duruma gelmemizin sorumluluğu bu tarihi fırsatı açıklayanların omzuna değil midir? Biz bir anlatın dedik. Ne dediklerini sorduk. İncelenebilir, tahkik edilebilir bir model dinlemedik. O da var, bu da var dediler. Gemilerine binmek istemedik. Rotası bilinmeyen gemiye binmek istemeyiz dedik. Sürecin arkasında AKP ve DTP var. AKP bile bile DTP'nin muhatap gördüğü kişiyle görüşmeye gidiyor. Sınırda teslim olan teröristler Apo'nun talimatı ile geldik dediler. Savıcısı, hakimi kim gönderdi? Devlet olarak sen muhatap oldun. Bunlar silahı bırakalım demek için mi geldiler. Biz buraya barış elçisi diye geldiler. Madem öyle silah niye var? AKP, PKK ile silah bırakmadığı halde müzakere ediyor. PKK belki hedefini projesini değiştirdi. Dağdan inerek sanki dağda mücadeleden vazgeçtiler anlamına gelmemiştir. Bu olaylarla bunun silah bırakmak olmadığı ortadadır... Bu dönemlerin hiçbirisinde hiçbir devlet onlar silahı bırakmayı net kabul etmeden müzakere etmemişlerdir. İlk kez Türkiye'de AKP, bir elinde kalaşinkof, müzakereye başlamıştır teröristle. PKK projesini yapamamıştır. Ayrışmayı becerememiştir. Çünkü Türkiye'de yaşayan insanların ezici çoğunluğu ayrışma istemiyor. Ama öyle hatalar yaptı ki AKP sanki Kürtlerin temsilcisi PKK imiş gibi bir politikanın içerisine girdi. bakınız AKP geldiğimiz noktada paniktedir. AKP umutla bu istikamete PKK projesini değişmediğini bile bile girmiştir. AKP ucu açık demiştir. Sen kafandan neler geçiriyorsan, uzlaşırız demiştir. Bu aşamada Anayasa değişikliği talep edilmiştir. Burada temel anlayış Türk milleti anlayışını kaldırmaktadır. Geçen bir hanımefendi AKP Grup başkanvekili 'Türk milleti' sözünü anayasadan çıkarırız. Nasıl çıkaracaksın bir gör bakalım? Bunlar kendini ne sanıyor? Başka ülkelerin anaysasında millet adları kaç kere geçiyor bir bak bakalım."