Deniz Baykal, Ahmet Türk'ün ailesini ziyaret etme gerekçesini “PKK sadece kan dökülmesine yol açmakla kalmıyor, Türkiye’deki hukuk ve demokrasi mücadelesine de büyük zarar veriyor. Terör gündemden çıkarsa Türkiye’deki demokrasi ve hukuk mücadelesi bambaşka seyreder, hız kazanır. PKK’nın Türkiye’deki silahlı mücadeleyi, terör eylemlerini bir an önce bırakması gerekiyor" diye açıkladı. Baykal, Ahmet Türk'ün İstanbul Silivri Cezaevine nakledilmesiyle ilgili olarak da “Anlaşılıyor ki, Bakanın talimatını dahi önemsemeyen bazı mekanizmalar iş başında” yorumunu yaptı.
Hürriyet yazarı Murat Yetkin'in "Baykal, Ahmet Türk'e neden gitti?" başlığıyla yayımlanan (26 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Çünkü daha önce de gitmişti.
1983’te sıcak bir geceydi.
Ahmet Türk 12 Eylül 1980 askeri darbesi ardından meşum Diyarbakır Emniyeti ve ardından cezaevinde gördüğü insanlık dışı işkencelerden sonra serbest bırakılmıştı.
12 Eylül ile hapse atılan Baykal da bir süre önce bırakılmış ama –hani, o halkımızın yüzde 92 ile kabul ettiği Anayasa referandumu ile- on yıl siyasetten yasaklanmıştı.
Ahmet Türk’ün Mardin’deki evinin, meşhur Kasr-ı Kanco’nun çatısına oturmuşlar, rakılar açılmış, pırıl pırıl yıldızların altında kendilerinin ve Türkiye’nin içine düşürüldüğü hale ağlamışlardı. (“Baykal’la yine rakı içebilsek”, Radikal, 07/08/2009)
Deniz Baykal, Ahmet Türk’ün 21 Kasım’a gözaltına alındığını duyar duymaz Mardin’e gitmeye karar verdi.
Gitmeden yetkilileri haberdar etti, Türk’ü ziyaret etmek istiyordu.
Gerisini Baykal’dan okuyun lütfen: - “Benim o gece (23 Kasım) saat 11 civarında Mardin’de olacağım biliniyordu. Mümkün olsa, ertesi sabah görüşmek istiyordum. Ama o gece saat 12 gibi ifadesi alınmak üzere Emniyet’ten aldılar. Emniyet’te kalsa görüşmekte ısrar edeceğim biliniyordu. Oysa ifadesi alınırken doğal olarak kimseyle görüştürülemezdi. - “Ne zaman sorsak “ifadesi alınıyor” cevabı verildi. Ben Mardin’de olduğum sürece ifadesinin alınmaya devam edileceği anlaşılıyordu. Eşini ziyaret ettim (Mülkiye Türk). Yapabileceğim bir şey olup olmadığını sordum. Tutuklanırsa sağlık durumu nedeniyle Mardin’de tutulmasını, başka bir yere gönderilmese tercih edeceklerini söyledi. Ben de bunu hemen Adalet Bakanına (Bekir Bozdağ) ilettim. O da ilgileneceğini, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne ileteceğini söyledi.”
Sonra mı ne oldu?
Baykal’ın Mardin’den ayrılmasından sonra, 24 Kasım, Ahmet Türk “PKK propagandasına yardımcı olmak” suçlamasıyla tutuklandı.
Ve İstanbul’daki Silivri Cezaevine nakline karar verildi.
Baykal, “Anlaşılıyor ki, Bakanın talimatını dahi önemsemeyen bazı mekanizmalar iş başında” yorumunu yapıyor.
Dostluk bir yana, ama Baykal’ın yıllar sonra Ahmet Türk’e zor bir anında gitmesinin başka nedenleri de var.
Önemli nedenler.
Birincisi şu: - “Ahmet Türk terörizmden yana olmayan bir siyasetçi. Daha ötesine gidemese de PKK’nın Temmuz 2015’ten sonra HDP’ye dişlerini geçirip tutsak aldığı hendek politikasının yanlış olduğunu söyleyebilmiş bir kişi. HDP 7 Haziran seçimlerinde aldığı desteğin hakkını veremedi, Kandil’le arasına çizgi çekemedi maalesef, ama HDP içinde de, bölgede de teröre karşı durabilmiş insanlar hep vardı. Ben bunu taziyelerine katıldığım Şerafettin Elçi, Tahir Elçi için de söyledim. Teröre karşı durabilmiş insanları savunabilmemiz lazım. Böyle insanlarla da bağ kuramazsak nereye varacağız? ”
İkincisi de şu: - “PKK sadece kan dökülmesine yol açmakla kalmıyor, Türkiye’deki hukuk ve demokrasi mücadelesine de büyük zarar veriyor. Terör gündemden çıkarsa Türkiye’deki demokrasi ve hukuk mücadelesi bambaşka seyreder, hız kazanır. PKK’nın Türkiye’deki silahlı mücadeleyi, terör eylemlerini bir an önce bırakması gerekiyor. Türkiye’deki Kürtler demokrasi ve siyaset içinde yolunu bulacak olgunlukta; bıraksınlar artık yakalarını. Ama siz, işte Ahmet gibi insanlara bu muameleyi yaparak onların oyununa alet oluyorsunuz.”
“Çok üzgünüm” diye bağladı sözlerini Baykal telefonda, “Böyle olmamalı. Birbirimize anlatabilmemiz, anlatmak için de diyalog kanallarını kapatmak değil, açık tutmaya çalışmamız lazım.”