Baykal: Dini siyasete alet etmiyoruz

Baykal: Dini siyasete alet etmiyoruz
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “din eğitiminin olması gerektiği gibi verilmesini talep etmenin, dini siyasete alet etmek olmadığını” söyledi. Baykal, “Tam tersine çarpık bir şekilde onun bunun elinde din eğitimin başka amaçlara hizmet edecek şekilde verilmesinin devam etmesini isteyenler, ya da bunu istemese de buna göz yumanlar, bunu laiklik anlayışının gereği sayanlar büyük bir yanılgı içindedir” dedi. Dün gece Star TV Ana Haber Bülteni'ne katılarak, Uğur Dündar'ın sorularını yanıtlayan Baykal, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çarşaf ve Kur'an kursları konusunda geçmişte söylediklerinizin tam tersini yaptığınızı iddia ediyor. Bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak” sorusu üzerine, Başbakan Erdoğan'ın tartışmayı “çarşaf kelimesi etrafında geliştirdiğini, bu kelimeyi kullanmayı sevdiğini” söyledi. 'Erdoğan verdiği destekten pişman'Örtülülere rozet takmasıyla ilgili olarak, Başbakan Erdoğan'ın 25 Kasım'daki AKP Grup Toplantısı'nda, kendisine “dik durmasını” tavsiyesi ettiğini belirten Baykal, “Öyle anlaşılıyor ki Başbakan başlangıçta verdiği destekten şimdi pişman olmaya başlamış, bu konuda temel bir görüş ayrımı içine girmiştir, bir zig zag içindedir. CHP'yi suçlama gayretine girmiştir. Buna dikkat çekmek istiyorum” diye konuştu. 'Kılık kıyafetlerle siyasi tercih farklı olabilir'Yaklaşımlarının, “insanların siyasi inancıyla kılık kıyafeti arasında bir paralellik kurma anlayışının aşılması bakımından yararlı olduğunu” dile getiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanların kılık kıyafetleriyle siyasi tercihlerinin farklı olabileceği fikri; toplumda kabul görmüştür, insanların kılık kıyafetleriyle etiketlenmesine, dışlanmasına karşı bir tavır olarak ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın Türkiye için yararlı olduğuna inanıyoruz. Bunun din istismarıyla, laikliğe ters düşmekle ilgisi olmadığından kuşku duymuyoruz. Başbakan'ın aradan aylar geçmesine rağmen tekrar bu tartışmaya yönelmiş olmasını, CHP'nin bu konudaki tavrının onu artık rahatsız etmeye başlaması olarak değerlendiriyorum. Eskiden 'çok iyi' diyordu, şimdi diyemiyor. Bu çelişkinin altını çizmek istiyorum.” Bazı çarşaflıların istifa etme kararını da değerlendiren Baykal, bunun “kalıcı, ciddi bir tavır değil, adaylık tartışmasıyla ilgili bir görüntü” olduğunu söyledi. Türban ve çarşafıyla CHP'ye katılan binlerce kişinin, kılık kıyafetleri ne olursa olsun partiye destek vermeye, parti içinde çalışmaya devam ettiğini anlatan Baykal, CHP'nin ezber bozduğunu, “Çarşaflılar, laiklik düşmanıdır, Atatürk düşmanıdır, CHP'ye oy vermezler” anlayışını ortadan kaldırdığını ifade etti. Sefa Sirmen'e destekKur'an eğitiminin önemli ve temel bir konu olduğuna işaret eden Baykal, Türkiye'nin bu konuda “kendisini aldattığını, gerçekleri görmezlikten geldiğini, bu konuyu konuşmamayı, irdelememeyi tercih ettiğini” dile getirdi. Bu konunun çok daha önce ele alınıp tartışılması gerektiğini belirten Baykal, şöyle konuştu: “Yerel seçim öncesinde gündeme gelmesi talihsizliktir, bunu ben de kabul ediyorum, ama bu süreç kendiliğinden gelişti. Sefa Sirmen projelerini anlatırken bundan bahsetti, bana da parti genel başkanı olarak ne düşündüğüm soruldu. Hakkında ciddi zihin yorduğumuz, kendimizi önemli ölçüde hazırladığımız, elimize imkan, iktidar geçerse ciddi şekilde kullanmayı kararlaştırdığımız, hazır olduğunuz bir konu. Bunu konuşmaktan hoşlanmıyoruz, ama bu konuyu biliyoruz. Türkiye'nin böyle bir derdi var, bunu çözecek projemiz var.” Diyanet kontrolü olmayan yerlerTürkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı gözetiminde, 6 bin 770 Kur'an kursu bulunduğunu, bunlardan 4 bin 73'ünün il ve ilçelerde, bin 306'sının beldelerde, bin 391'inin ise köylerde hizmet verdiğini anlatan Baykal, kursların 590 tanesinin belediyelere ait binalarda çalıştığını bildirdi. Baykal, “Bunun dışında kimin, niçin, ne öğrettiğinden kimsenin haberdar olmadığı kurslar ülkenin her yerinde çalışmaktadır. Bu ciddi, üzerinde düşünülmesi ve çözülmesi gereken bir konudur. Laiklik, 'bunu görmezlikten gelelim, bırakalım ne hali varsa görsün' demek değildir, bu sorunu çözmek için gereken sorumluluğu üstlenmek, girişimi yapmaktır” diye konuştu. 'Laiklikte herkesin dinini öğrenme özgürlüğü  var'Geçen yıl Konya'daki bir Kur'an kursunda 18 kız çocuğunun, hayatını kaybettiğini, “Kur'an'ı ezberledim, ama ne anlama geldiğini bilmiyorum” dediği için bir kadının Hizbullah tarafından katledildiğini anlatan Baykal, şunları kaydetti: “Laiklikte, herkesin dinini öğrenme özgürlüğü vardır. Dünyadaki bütün insan hakları bildirgelerinin başında herkesin din özgürlüğü, inanç özgürlüğü, dinini öğrenme ve öğretme özgürlüğü bulunur. Laiklikle din özgürlüğü arasında nasıl bir çelişki olabilir? Efendim, 'bu yapılıyor.' Hayır yapılmıyor. Bu laikliğe, yasaya uygun olarak yapılmıyor. Diyanet'in 6 bin 770 tane Kur'an kursu, ama on binlerce var. Bunları çözmek için doğru bir kamu otoritesinin, merkezi otorite veya yerel yönetim otoritesi olabilir. Onun denetimi altında, doğru Kur'an yorumu ve gerçeğinin, anne babalarının izniyle, çok uygun ortamlarda, kamunun denetimi altında, şeffaf şekilde, yetkili insanların ağzından anlatılması Türkiye'nin temel problemlerinden birisidir. 'Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum' diyen genç kız nereden yetişiyor? Bu konuya el atmak, görmek ve denetim altında almak zorunda değil miyiz? 'Ya sen uğraşma bunlarla bırak Diyanet zaten bunları yapıyor' diye devam edebilir miyiz? Başbakan'ın bu tablonun devam etmesinden hiç şikayetçi olmadığını görüyorum, ama ben şikayetçiğim bu iyi bir tablo değil. Din eğitiminin olması gerektiği gibi verilmesini talep etmek dini siyasete alet etmek değildir. Tam tersine çarpık bir şekilde onun bunun elinde din eğitimin başka amaçlara hizmet edecek şekilde verilmesinin devam etmesini isteyenler, ya da bunu istemese de buna göz yumanlar, bunu laiklik anlayışının gereği sayanlar büyük bir yanılgı içindedir.” Kamunun denetiminde bir ünite Baykal, “Bu uygulama, CHP yerel yönetimlerince başlatılırsa diğer siyasi partiler de kendi bildikleri çerçeve içinde bu kursları devam ettirebilirler. O zaman kaotik ortam oluşmaz mı” sorusuna, “Burada partiler söz konusu değil, burada söz konusu olan yerel yönetimlerdir. Her an kamunun denetimi altında, devlet sistemimizin bir parçası ve kendisinden hesap sorulabilir bir ünite olması önemlidir. Bunu CHP yapacak, başkası yapacak diye bir şey yok” karşılığını verdi. Sorumlu belediyelerin bu ölçüler içinde, Diyanet İşleri Başkanlığının aracılığıyla, aydınlık, sağlıklı ortamlarda bilinçli insanlar aracılığıyla Kur'an'ın gerçeğinin anlatılmasını sağlamalarının yararlı olacağına yönelik inancını dile getiren Baykal, şöyle konuştu: “Türkiye'de sorun; Kur'an-ı Kerim ile ilgili değil. Türkiye'deki sorun; hurafe sorunu. Dinin teröre, dinin siyasete alet edilmesi sorunun temelinde Kur'an-ı Kerim yoktur. Kur'an doğru anlatılmış olsa bütün bunların önüne geçmek mümkündür. Hepimizin yapması gereken doğru bir Kur'an-ı Kerim eğitimini insanlarımıza ulaştırmaktır. Türkiye'de pek çok insan kızlarını, oğullarını böyle bir ortam olmadığı için, böyle bir eğitime gönderemiyor.” “Din konuşmak laikliğe aykırıdır”, “din konusundaki sorunların çözümüne yönelik öneri geliştirmek din istismarıdır” gibi klişe fikirlerle sorunların çözülemeyeceğine dikkati çeken Baykal, “Yapmamız gereken kompleksiz, özgüven içinde, tüm çağdaş toplumlarda olduğu gibi laiklik bilinci içinde bu konuyu ele almak ve gerekeni yapmaktır” dedi.