Baykal: Rasmussen'in atanması skandal

Baykal: Rasmussen'in atanması skandal
Türkiye'nin NATO'da Rasmussen'i veto etmesinin işe yaramadığını, aksine 1 Temmuz'dan önce atanmasına neden olduğunu söyleyen Baykal'a göre 'Nato Genel sekreterliği ataması bir sakandal'. Partisinin grup toplantısında konuşan Baykal şunları söyledi: İzmirlileri saygıyla selamlıyorumCHP adayları, örgütü, kimliğiyle kazanması gerektiği yerde gerektiği ölçüde kazanmıştır. Trakya’da çok yüksek başarıyı arkadaşlarımız gerçekleştirmişlerdir. Başarının üzerine başarı eklemek zordur, onlar başarının üzerine çok yüksek bir başarı elde etmişlerdir. Aynı şekilde İzmir de... İzmir gerçekten siyasal tarihimizin çok önemli başarısını gerçekleştirmiştir. 12 Eylül’den bugüne hiçbir siyasi partinin alamadığı oyları arkadaşlarımız bu seçimde almıştır. Muhteşem sonuçlar almışlardır. Büyükşehiri çok yüksek başarı ile almış olduk ama aynı zamanda ilçelerde, kırsal alanlarda bugüne kadar CHP’ye hiç oy vermemiş yerlerde arkadaşlarımız çok büyük başarı sağlamışlardır. 30 ilçenin 28’ini aldık, 29. seçim kurulunda. Olur olur, olmaz olmaz ama muazzam bir sonuçtur. İzmir örgütümüzü, adaylarımızı ve bütün İzmirliler’i saygıyla selamlıyorum. Bir Antalyalı olarak buna değinmem uygun düşmeyebilir ama oradaki arkadaşlarımın emeği için Antalya’da ortaya çıkan sonuca da değinmek istiyorum. Çok büyük bir başarı gerçekleştirmişlerdir. Parti kimliğini koruyup değişeceğizBuralardaki başarı gecekondu, imarlı alan ayrımı olmadan herkesle buluşarak kazanılmıştır. Bu süreç yeni başlamış olan bir süreçtir. Bunun nasıl sağlanacağını biliyoruz, değerlendiriyoruz. Bu sonuç CHP’nin mücadelesinin teyit edilmesi, haklılığının ortaya çıkmasıdır. CHP’nin değişen koşullara cevap verecek bir siyasi parti olarak gerekli yenilenmeyi, değişimi, atılımı gerçekleşmesi bu sonuçta gizlidir. Hem parti kimliğimizi koruyacağız hem de parti olarak yenileneceğiz, değişeceğiz. Başarılı olmadığımızı düşündüğümüz yerler büyük önem taşıyor. Bunun nedenlerin bir kısmının olduğunu biliyorum ama bir kısımın da bizim dışımızda olduğunu biliyorum. Bunu inceleyeceğiz ve önümüzdeki dönemlerde örgüt çalışmaları bizim için önemli olacaktır. Türkiye’nin geldiği noktada AKP’nin çok ciddi şekilde oy kaybı olacağı bellidir. Önümüzdeki dönemde AKP’nin ülkeyi yönetmesi mümkün olmayacaktır. Türkiye yeni iktidarını bekliyor, arıyor. Kendisini bu sorumluluğa hazırlayacak parti olarak CHP vardır. Bu dersleri çıkardık, bu sonucu aldık. Bununla ilgili gerekli çalışmayı yapacağız. Şikayet edenin sıfatı BaşbakanBu seçimlerle igili olarak Başbakan’ın değerlendirmesine dikkat çekmek istiyorum. Güneydoğu’daki seçimlerle ilgili değerlendirmeyi görmezden gelemeyiz. Başbakan diyorki G. Doğu’da baskı, şiddet egemen oldu sonuçlar o yüzden böyle oldu. Önce bir defa Türkiye’deki seçimlerin demokratik olmadığından şikayet eden kişinin sıfatı Başbakandır. Seçimlerin güven içinde olmasını sağlamakla yükümlü olan kişidir. Görev, sorumluluk onundur. Başbakan Güneydoğu’ya karşı kendini muhalefet partisi gibi hissediyor. Tedbiri alması gereken kendisi, o koşulları yaratan kendisi... Biz söylüyoruz, demokratik seçim yok. Vali, bakanlar işin içinde diyoruz ya bizim şikayet ettiğimiz gibi o da ediyor. AKP'nin DTP'leşme politikası iflas etti İkinci nokta şu AKP’nin doğu politikası iflas etmiştir. AKP DTP’leşerek, DTP ile kaynaşarak üstelik devletin hizmet olanaklarını, yetkisini, gücünü kullanarak DTP’yi etkisizleştireceğini umut eden bir politika yürüttü. DTP ne verecekse ben size vereceğim dedi. Ne oldu? Bu politika iflas etti. Acı bir tablodur. Bölgedeki insanlar bu aldatmacayı ellerinin tersiyle itti. Şimdi içine girdiği istikamette devam mı edecektir yoksa bir durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı mı hissedecektir? DTP’yi taklit ederek bölgede etkili olmanın sözkonusu olmadığı ortaya çıkmıştır. Çünkü bölge AKP’nin samimiyetine ciddiyetine inanmamıştır, bu aldatmacaya alet olmamıştır. Türkiye'nin itirazı Rasmussen'in daha erken atanmasına neden olduRasmussen'in NATO Genel Sekreterliğini kabul ettik. Ancak Rasmussen karikatür krizi konusunda özür dilemedi. Buna gerekçe olarak da basın özgürlüğünü gösterdi. Dinlere hakaret basın özgürlüğüne sığmaz. Oysa Danimarka'da dinlere hakeret etmek yasaktır. Ama 38'den beri uygulanmıyor. PKK terör örgütüne sahip çıkan bir TV kuruluşu oradan yayın yapıyor. Bunu anlatamadık ve basın özgürlüğü adı altında yayın devam ediyor. Erdoğan, Rasmussen'in Genel Sekreter olamayacağını gösterişli bir şekilde ilan etmiştir. Ancak dikkat edin bu itiraz atamanın yapılmamasına değil, daha erken yapılmasına neden olmuştur. Dikkat edin, bu itirazdan sonra "Ne demek, derhal, kim bu" diye kesin bir tavır ortaya konmuş ve atam 1 Ağustos'tan önce gerçekleşmiştir. Bu atama skandaldır. 'Din konusunu ne karıştırıyorsunuz?' Hayır karıştırmıyoruz. İşin gereği bu. Bakın daha önceki Danimarka Başbakanı genel sekreter olmak istedi, ABD sahip çıktı, ama Fransa karşı çıktı. Dedi ki "O kişi şu kadar yıl önce demeç verdi. Benim Pasifik'teki nükleer denemelerimin çevreye zarar verdiğini söyledi" dedi ve atama engellendi. Üstelik tamamen kişiseldi. Rasmussen'in Genel Sekreteri Yalnıştır. Dış politika zaafiyetidir. Fransa'nın NATO'ya dönmesine onay vermemeliydikİkinci yanlış nokta Fransa'nın NATO'nun askeri kanadına dönmesidir. Bu durum Türkiye'nin onayına gerek duyar. Fransa ile bir çok sorunlarımız var. AB üyeliğinde sadece Fransa itiraz ettiği için bir çok başlıklar açılmıyor. Şimdi NATO'ya dönmesi için bizim onayımız gerekiyor. Çok doğal olarak diyebiliriz ki "AB'deki vetonu kaldır, biz de NATO konusunda onay verelim" ABD Başkanı, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin önemini anlattı. Hemen arkasından Sarkozy, "Hayır. Buna biz karar veririz. AB'nin iç meselesidir" dedi. Onun arkasından da biz Fransa'nın NATO'nun askeri kanadına dönmesine izin verdik. Bu durumda kadar efelenmeler boşa çıkıyor ve somut zararlar beliriyor. Azerbaycan'ı küstürdükErmenistan ile ilişkiler devam ederken ben, Azerbaycan'a dikkat edilmesi gerektiğini söylemiştim. Azerbaycan'la ilişkelerin çok büyük önem taşıdığını söylemiştim. Bu hükümetin izlediği politikalar nedeniyle, Azerbaycan'ın ciddi bir gönül kırıklığına girdiğini, Aliyev'in söz verdiği halde Medeniyetler İttifakı toplantısına gelmediğini görüyoruz.